Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
KCK Yürütme Konseyi’nin, Demokratik Özerklik açıklamasını internet ortamında okudum. Hayli uzun bir metin bu... O denli zamanımız olacak mı onu da bilmiyorum ama daha sonra, ayrıntılara inerek üzerinde durmak istiyorum. Önemli bir metin... Fakat bu yazımda toplamından çıkan izlenimlerim, sezgilerim üstüne konuşacağım. Bir yana KCK’ın bu son açıklamasını, öte yana Başbakan’ın “Kürt sorunu yoktur PKK sorunu vardır” açıklamasını ve neredeyse linçlere varacak anti-Kürt sokak gösterilerini koyuyorum.
Sonuç:
Kritik eşik çoktan aşılmış, artık yol ayrımında bile değiliz. Kararlar alınmış durumda, stratejiler belirlenmiş mesele taktiksel zamanlamada. 14 Temmuz tarihi sonuç yalnızca... Yani YSK’ın Hatip Dicle’nin milletvekilliğini iptali, Meclis’i boykot etme kararı, üç kişinin kaçırılması, iki görevlinin arkadan vurularak öldürülmesi, Silvan pususu... Bu olaylar öncesinde bölgede PKK militanlarına yönelik operasyonlarla pek çok PKK’linin öldürülerek yaratılan tahrik ve sıkıştırma... Artık bütün bunlar birbirinden ayrı münferit olaylar olarak gözükmüyor bana. Kaldı ki öyle de olsa aynı yere varıyor.
Sorumlular elbette aranmalı, yanlışlar kuşkusuz eleştirilmeli ama şimdi kanımca dikkatimizi göremediklerimizi görmeye, sineklere değil onları doğuran bataklığa vermeliyiz. Henüz biraz zamanımız varken –eğer varsa...
Kapıyı tıklatan soru savaş mı barış mı sorusudur
Bir yerlerde alınmış olan kararlardan sonra zamana yayılacak bir çözüm yolu neredeyse kalmadı. Fakat savaşı önümüze tek seçenek olarak koyanlara karşı, kim koyarsa koysun elimiz kolumuz bağlı durmak aşağılayıcı bir durum. Üçüncü taraf olarak bir barış hareketine ihtiyaç var. Ne var ki, barış hareketinin başarılı olabilmesi için üçüncü taraf “tarafsız” olamaz. Barış istiyoruz diye milyonlarca imza versek –ki bu her şeye rağmen önemlidir ve yapılmalıdır–, alınan kararları durduramayız. Bu üçüncü tarafın bataklığı doğuran nedenler üstüne anlaşması gerek. Öteki hedef yani ne olursa olsun savaş dursun yaklaşımı bir sonraki felaket evresinin hedefi olur. Ancak savaşın, iç savaşın yakıp yıktığı yerde destek bulur bu slogan. O günleri görmeyeceğimizi umalım.
Savaş mı barış mı sorusuna yanıt verebilmek için bir adım geriye çekilip, o “olmasın” dediğimiz son evreyi tahayyül etmeliyiz. Yani ya komşunun komşuyu vurduğu, linçlerin olduğu ya da devamında Türkiye’de demokrasinin sonlanarak Türkler’in de Kürtler’in de birlikte kaybedeceği totaliter bir rejimi tahayyül edelim. Soğukkanlı bakıldığında bugünkü durum şudur:
Ayrılma oldu zaten şimdi nasıl birleşeceğimizi konuşmalıyız.
Güneydoğu’ya, Diyarbakır’a her gidişimde aynı duygularla dönmüşümdür. Etrafıma bu izlenimi hep aktardım. Hatta belki de yazdım bile. “Kopuş psikolojik, ruhsal ve zihniyet anlamında zaten olmuş durumda, şimdi birleşmeyi konuşmalıyız” dedim. “Bölünüyoruz, bölüneceğiz, bölücüler, terör” edebiyatının artık sosyal barış içerikli hiçbir karşılığı yok. Tek karşılığı savaş.
Böyle baktığımda karşımızdaki soru ya da ikilem, kapıyı çalan o olsa da savaş mı barış mı ikilemi değil. Zaten 30 yıl savaşılmış, ancak bir savaşta olabilecek olan 50 bine yakın can vermişiz, üstüne üstlük 17 bin faili meçhul cinayet. Ki ölenlerin çoğu Kürtler.
Öyleyse karşımızda duran soru “Savaşarak mı birleşeceğiz, barış içinde mi birleşeceğiz” sorusudur.
Tabii eğer birleşmeyi istiyorsak.
Savaşla değil barışla birleşebilmek, yani Yugoslavya olmamak için bana göre iki önkoşul var: Biri ve birincisi Kürt özgürlük hareketinin kazanımlarının korunmasıdır. Bunun ne anlama geldiğini tartışırız ama önce koşullar belirlenmelidir. İkinci önkoşul ise derin devletin, Ergenekon’un temizlenmesinin yanında olmaktır. Bunun anlamı ise izah gerekmeyecek denli açık.
Kısacası savaş, iç savaşa ve her tür şiddete karşı duruşun etkili sonuç verebilmesi için Kürtler’in tarihsel haklılığı kabul edilmelidir. “İmha, inkâr, katliam, kültürel soykırım” yalnızca uzak değil yakın tarihin de günahıdır ve elbette bugüne uzanan sonuçları da vardır. Fakat bugünü somut analiz etmeden diktatörlük koşulları altında olduğumuz, hiçbir demokratik imkânın olmadığı, Kürtler’in hiçbir kazanım elde etmediği yorumu da kabul edilemez. Böylesi bir bakış temelinde bir barış hareketi yaratılamaz.
Hepsinden önemlisi iki taraflı nefret söylemlerini dıştalayan, Kürtler’e karşı saldırı ve linç girişimlerine karşı duracak, karşılıklı kabul edilebilir talepler üzerinden barışçı- birleşme yanlısı bir kamuoyu yaratmak için çabalamaktır.
Yaşanan onca olumsuzluğa rağmen Barış Konseyi ya da benzeri bir girişim barış içinde birleşmeyi sağlayabilir. Bu yönde adımların atılması soğukkanlı düşüncelerin yeni yollar üretmesi için gerekli olan değerli zamanı bize kazandırabilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012