Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Askerlerin siyaseti uğraştırması öyle kolay çözülecek iş değil, daha alınacak çok yol var, dedik ya yapı parça parça sökülüyor diye. Maçta mola alındı, biz de bu moladan yararlanıp yarım bıraktığımız konuya dönebiliriz. 30 Temmuz 2011 günkü yazımda “İki ayrı birlik anlayışı” başlığıyla ele aldığım konuya devam edeceğim.
Konumuz, Kürt sorununun çözümünde Başbakan’ın “Milli birlik, kardeşlik” yaklaşımıyla, KCK’nın açıkladığı “Demokratik Ulus Çözümünde Demokratik Özerklik Bildirgesi” içinde ifadesini bulan birlik anlayışını karşılaştırmaktı.
Önce kökleri tarihe uzanan temel sorunlarımızın zaman içinde uğradığı anlam değişikliğine dikkat verilmeli. Örneğin toplumumuzda laiklik anlayışı artık on yıl öncesinin anlayışı değildir. Onca kavga, tartışma boşuna gitmedi. Militan laiklik anlayışı resmen sürüyor olsa da toplum katında değişime uğradı. Başörtüsü artık kamu alanında düne göre daha fazla kendine yaşam alanı bulabiliyor. Değişime uğrayan laiklik anlayışı ancak yeni bir anayasada ifadesini bulacak. Ama bunun için eski olgulara yeni anlam kazandıran farklılığın adı konmalı.
Topluluk hakları
Dünyada artık kişi hak ve özgürlükleri yanı sıra topluluk hakları denen yeni türden haklar evrensel insan hakları içinde mütalaa edilir ve benimsenir oldu. Örneğin bizde azınlık statüsündeki gayrımüslimlerin kâğıt üzerinde de kalsa iki tür hakları var: Biri vatandaş olarak eşit vatandaşlık hakları, ikincisi ise ayrı bir topluluk (azınlık) olmaktan gelen kendi dilini, dinini, kültürünü yaşama ve yaşatma hakları gibi cemaat hakları. Bu örneğe benzer biçimde günümüzde çoğunluk içinde kendini ayrı, farklı gören topluluklar kendi yaşam tarzlarına özgürlük istiyorlar ve bu talepleri hukuk önünde meşru görme eğilimi güçleniyor. Eşcinseller arasında evlilik, alt-milliyetçi talepler gibi...
Artık tek tek bireyler gibi grup ve topluluklar da çoğunluğun dikte ettiği monolitik bir yönetim ve yaşam tarzına mahkûm olmak istemiyorlar. Klasik insan hakları demokrasisini aşan katılımcı-çoğulcu demokratik haklar gündemde.
Kürt sorunu bu yeni demokrasi anlayışı içine oturtulmadıkça a) Kürtlerin ne istediği, b) çözümün nasıl olacağı anlaşılamıyor. Eskiden Kürt sorunu deyince akla yalnızca kişi haklarıyla sınırlı bir sorun geliyordu. Dil sorunu gibi... Bu geride kaldı, şimdi yeni durumu görmek gerek. Göremeyenler, “Kürtlerin varlığı da dili de artık kabul edildi, daha ne istiyorlar” diye soruyor, soranların pek çoğu samimi. Görülemeyen nokta, kör nokta Kürtlerin taleplerinin artık yalnızca kişi haklarından ibaret olmayıp, topluluk haklarını talep etme noktasına yükselmiş olduğudur. Neden görülemiyor?
Ayrı oldukları kabul edilmiyor.
Adına ulus deyin, halk deyin, ne derseniz deyin diliyle, kültürüyle, tarihiyle, coğrafyasıyla ayrı bir topluluk var karşımızda. Önce bu ayrı oluş kabul edilmeli. Kürtler iki şeye isyan ediyorlar; biri yok sayılmaya, ikincisi farkları kabul edilmeyip asimile edilmek istenmelerine. Tabii yok edilmek istenmelerine de.
Nasıl ki, “Alevi, Sünni hepimiz din kardeşiyiz” demekle meseleler çözülmüyorsa , Sünniler ve Aleviler ayrı iseler, “Türk-Kürt kardeşiz” demekle de çözülmez. Bu nedenle Başbakan’ın “Milli birlik ve kardeşlik içinde çözeceğiz” söylemi sorunlu bir söylemdir ve geleneksel devlet politikalarını çağrıştırmakta.
Bu ayrı varoluş ve ayrı topluluk, kimliği, dili, kültürü, tarihiyle ayrı kabul edilmedikçe mesele çözülemeyecek. Demokratik özerklik talebinin anlaşılmayışı da buradan türüyor. Ama Kürtlerin kendileri de meseleyi bu temelde açıklamıyorlar. Devletin yıllarca “ayrılıkçı, bölücü bunlar” söyleminin getirdiği psikolojik baskıyla onlar da ayrılıkçı değil birlikçi olduklarına durmadan vurgu yapıyor, fakat pratikleri bu söylemle çelişince bu kez de samimi olmadıkları suçlamasıyla karşılaşıyorlar.
Kürtler, “Biz zaten tarihte de ayrıydık ama şimdi gönüllü birlik istiyoruz” sözünü kabul edilebilir bir üslup içinde cesaretle söyleyemiyor, daha önemlisi bu fikri politikalaştıramıyorlar.
Ayrı olma durumu iki biçimde sonlanır, ya ayrı olan kendi devletini kurar ya da birliği tercih eder. PKK zayıf olduğu dönemde ayrı devlet diyordu ama bugün demiyor, bu tezi bıraktı. O nedenle bugün önümüzde duran soru, ayrılmak değil “Birlik ama nasıl birlik” sorusudur. Bu soru doğru yanıtını bulamazsa bu görücü usulü evlilik kanlı bir boşanma ile de sonuçlanabilir.
Kürtler Demokratik Özerklik Bildirgesi ile “Nasıl bir birlik” sorusuna yanıt arıyorlar.
Peki, ne diyorlar?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012