Namık ÇINAR
Niçin “karpuz kesilmesini bile beklemeden” kaçıp gittikleri, işte şimdi belli oluyor, ufak ufak.
Kendisini halkına karşı sımsıkı kapatarak ceberut bir siyasi organ haline gelmiş denetlenemez bir yapının, çürük kokularını duyumsadık ve erkenden dile getirdik diye, söylemediklerini bırakmamışlardı bizler için. Ne hainliğimiz kalmıştı, ne selâmımızı alacak çevremizde bir kimse. Onca sıkıntılar çekmemize rağmen, fırsatını bulunca kendilerinin yapacak oldukları gibi, bir de utanmadan paraya-pula tav olduğumuzu ileri sürmüşlerdi. En “ağa babaları”nın itirafları karşısında, bakalım şimdi ne yapacaklar, göreceğiz.
Bense, bir dizi “askerî reformlar manzumesi”nin en başındaki“ilmik ucunun neresi olduğu” kavranana kadar, bıkmayacağım, usanmayacağım aynı şeyleri yazmaktan.
Bakın tekrarlıyorum:
Eğer “Genelkurmay Başkanlığı”nı bugünkü algılanma biçiminden alıkoymaz, bugünkü işlevselliğinden el çektirmezseniz, onu nereye bağlarsanız bağlayın, hiçbir şeyi değiştiremeyeceksiniz.
Kurum bile kendisine, resmî internet sitesinde “Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı” diyecek hâle gelmiştir. Oysa, Genelkurmay Başkanlığı sanki bir komutanlıkmış gibi ayrı, karargâhı da ayrı olarak zikredilmezler. Genelkurmay Başkanlığı’nın zaten bizatihi kendisi bir karargâhtır.
Pekiyi, neden böyle söyleniyor?
Çünkü bu ülkede Genelkurmay Başkanları, giderek “Silahlı Kuvvetler Komutanı”na dönüşmüşler ve kurumun devletten özerk ve bağımsız hâle gelmesinin önünü açmışlardır.
Gerçekte ise, “Başkomutan”a ya da bununla aynı şey demek olan “Silahlı Kuvvetler Komutanı”na ait bulunan o karargâhtaki kurmay heyetine, komutanlık bile değil, sadece başkanlık edebilirler.
Başkomutanlık ise, ülkedeki her hususun yürütülmesinden sorumlu olan “Başbakan” tarafından yürütülecekken, önce fiilen, sonra 1982 Anayasası ile de hukuken olmak üzere gasp edilerek, bu makam “sivil”lerin elinden alınmış bulunmaktadır.
Bu ilişkilerin çok mu önemi var? Bağlarsınız Milli Savunma Bakanlığı’na, olur biter... mi dersiniz acaba?
Hayır, olup bitmez; hiçbir şey değişmediği gibi, hatta korkarım, işler daha da kötüye gider.
Zira Silahlı Kuvvetler, kendi içinde kapalı devre modelli bu “Emir Komuta Kontrol Sistemi”nden mutlaka arındırılmalıdır.
Eğer “tespih taneleri”nin en başına konmuş bir “imame” gibi duran Genelkurmay Başkanlığı’nın bugünkü hâline göz yumarsanız, ardından şimdiki gibi içine giremeyeceğiniz ve ancak “püskülünden tutabileceğiniz”, sevk ve idare süreçlerinde yüzünüze duvar gibi kapalı ve denetlenemez bir kurumla yolunuza devam eder gidersiniz.
Bu kapalı devre sistemini nereye bağlarsanız bağlayın, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Çünkü önemli olan nereye bağlandığı değil; demokrasi teorisinin bir gereği olarak, nihai yüksek komutanlığın ilgili sivil organ tarafından “bilfiil” yürütülüp yürütülmediğidir.
Doğru sistem şudur:
Üç Kuvvet Komutanı, Başkomutan konumundaki Başbakan’ın , aracısız ve direkt olarak emrine girerler. Genelkurmay Başkanı da, kurmay heyetine başkanlık yaparak, hem Başkomutan hem de Silahlı Kuvvetler Komutanı mevkiindeki Başbakan’ın, tüm TSK’yı sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi için, Genel Karargâh hizmetlerinin çekip çevrilmesine memur edilir. Şimdi artık tespihin imamesi halkın seçtiği en yüksekteki sivildir ve TSK da, kendi içine kapalı bir sistem olmaktan çıkmıştır.
Böylece Türkiye’nin “Askerî Anafikri”ni hükümet belirleyecek; Başbakan da, kendi karargâhı, “kendi mutfağı” konumundaki Genelkurmay Başkanlığı’na yürütmenin “fikr-i müdür”üne göre emirler verecek; o heyeti bu emirler doğrultusunda çalıştırarak, Genelkurmay Başkanı’nın “paraf”ıyla “Sayın Komutan’a arz” diyecekleri çözümleri, sonunda getirtip kendi önüne koydurtacaktır.
İşte o zaman o karargâhlarda, “yeni yasama döneminde CMK’da ve askerî hukuki mevzuatta yapılması düşünülen yeni düzenlemelerin neler olabileceği” üzerinde, şimdiki gibi re’sen değerlendirmeler yapılamayacak; sistem, bütünüyle Başbakan’ın ve hükümetin kontrolünde yürüyecektir.
Demokratik bir toplumda sivil-asker ilişkilerinin püf noktası, o ülkeyi yönetmek için seçilerek işbaşına gelmiş olan hükümet ile, o yurdu dış düşmandan korumak için kurulmuş olan ordunun birbirlerine entegre olacakları “Komuta Kontrol Sistemi”ndeki ilkelerde yatar.
Eğer bu ilkeler, usulünce düzenlenmemiş ve ilişkiler de demokratik rejimlerdeki kurallara göre kurulmamışsa, o hükümet ister iktidara en yüksek oy oranıyla gelmiş, o ordu da ister en teknolojik ve pahalı silahlarla donanmış olsun; en basitinden, uyumla çalışamayacaklardır.
Bu da o kuruma, devletin bünyesindeki varlık nedenine aykırı şekilde geliştireceği özerk bir yapılanma kültürü zerk eder ve tüm zart-zurtçu görüntülerine rağmen, en küçük hücrelerine kadar denetimsiz kalmasına ve o oranda da disiplinsiz olmasına yol açar. Ele avuca gelmeyerek, mutlak anlamda emre de girmediği için, yürütmenin elindeki bir dış politika enstrümanı olmaya da yaramaz. O yüzden de, küresel ilişkilerin güçlü bir yerinde durmadaki işlevi daima eksik kalır.
İş bununla da bitmez. Ayrıca o koşullarda, şimdi burada uzun uzadıya sıralayamayacağımız bir sürü nedenselliklere dayalı olarak, o ülkenin sosyo-kültürel ve ekonomi-politik yapısı da, bir “güven toplumu”na dönüşmeye el vermez olur.
Analitik değerlendirmelere bön bakan sözde solcuların, Türkiye’nin geçmiş zamanlara ait nispi geri kalmışlıklarının faturasını sadece “emperyalizm”lere kesme kolaycılıklarındaki at gözlüklü kafalarını kaldırıp da; emre girmeyi dahi bir türlü öğrenemeyen bir ordunun, bu yoksunluklara şimdiye kadarki katkısının neler olabileceğine yoğunlaşmalarının vakti, sanırım gelmiş de geçmektedir.
Zira, zenginleşmenin ya da fakir kalmanın iklimlerindeki gerçek ölçüt, güven ortamının varlığında yahut yokluğunda solunan oksijen miktarıyla tanımlanmaktadır.
Orduları demokratik ilkelere uymada ayak sürüyen toplumlar, bir bakıma zehir solumaları yüzünden de geri kalmış olan halklardan sayılırlar.
Eski Genelkurmay Başkanı’nın itiraflarındaki Türkiye, artık hepimizin gerilerde kalmasını dileyeceği kâbusların kalıntısı olmalıdır. (Pazartesi sürdüreceğim...)
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016