Osman CAN
Kuveyt ziyareti sırasında Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile sohbetimizde gündeme gelen Anayasa Mahkemesi'nin twitter kararı, genel erişim yasağının kaldırılmasına yol açması itibarıyla doğru bir karar.
Ama gerisi itibarıyla tartışmalı.
Mahkemeler, anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olmak şartıyla vicdani kanaatlerine göre karar vermek zorunda. Anayasa'nın 138. Maddesi öyle diyor. Bu çerçevenin dışına taşan “vicdani kanaate” dayalı kararlar doğru bir sonuca yol açsa da problemlidir.
Hukuk devleti her şeyden önce usuller, kurallar ve prosedürler devletidir. Bunlar atlanarak iyi sonuçlar alınabilir ama bu gerçekten de özgürlükler için her zaman güvence olmayabilir.
Şimdi usullere bakalım:
Anayasa'nın 148. Maddesi'ne göre bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Yine aynı maddeye göre olağan mahkemelerin çözmesi gereken hususlar bireysel başvuru kararına konu oluşturamaz.
Anayasa Mahkemesi Kanunu'nun 46. Maddesi de başvuru için başvurucunun kişisel olarak bu müdahaleden doğrudan etkileniyor olması ve müdahale etkisinin güncel olması, yani halihazırda devam ediyor olması gerekir.
Başvurunun kabul edilebilirlik şartları böyle.
Ancak kararda bu kuralları ve usulleri bir kenara itilmiş gözüküyor. İç hukuk yolları tüketilmeden doğrudan yapılan başvurular kabul edilmiş ve esasa geçilmiş durumda.
Bunun için iki gerekçeye dayanılmış.
Bunlardan birisi “erişimin halen mümkün olmadığı, haber ve görüşlerin güncelliğini yitirip etki ve değerini kaybettiği” saptamasıdır.
Gerçekte bireysel başvurunun yapıldığı ve kararın verildiği tarihte VPN üzerinden isteyen herkes twitter'a rahatlıkla girebiliyor, haber paylaşıyor ve haberlere ulaşabiliyor. Dolayısıyla hem habere ulaşma hem de bilgi paylaşma konusunda etki ve değer yitiminden söz edilemez. Üstelik bireysel başvuruda bulunanlar bu yasağı birkaç dakikada aşabilen ve hâlihazırda genel erişim yasağından etkilenmeyen veya çok az etkilenen kişiler.
Burada mahkemenin bir temel hak ihlali “vaka”sından çok, yaratılan bir “algıyı” veya “sanal bir gerçekliği” esas aldığı kuşkusu doğuyor.
Bu durum hakkın kullanımını hukuken zorlaştırdığı gerçeğini elbette ortadan kaldırmıyor.
İkinci ve daha önemli husus ise iç hukuk yollarının etkin hak koruması sağlamadığı iddiasıdır. Bu iddiayı ayrıca tartışmak gerek, ancak mahkeme bununla olağan yargı yollarının devre dışı kalabileceğine dair tehlikeli bir mantık kurmuş durumda. Bir Anayasa Mahkemesi'nin, kendi ülkesinin yargı yollarını bu mantıkla anlamsızlaştırması, parçası olduğu sistemin meşruiyetini tüketir. Devletin egemenliğini sarsar. Hukuki güvenliği yok eder. Ayrıca mahkemeyi ilk derece mahkemesi haline getirebilir. Hiçbir kriterle denetlenemeyecek bir olağanüstü iktidar yaratılmış olur.
Yine aynı mantığa göre sosyal medya üzerinden kişilik haklarına yönelik tüm saldırıları da hızla Anayasa Mahkemesi'ne taşımak gerek. Zira dijital dünyada olağan mahkeme kararları uygulamaya konana kadar telafisi imkansız zararlar çoktan gerçekleşmiş olacak. Bunu tüm hukuk sistemine yayabiliriz. Sonuçta Anayasa Mahkemesi dışında mahkeme kalmayabilir. Aynı zamanda ağırlaşacak iş yükü nedeniyle esas görevini yapamaz hale gelir. Kaybeden özgürlükler olur.
Mahkemenin esasa ilişkin olarak dile getirdiği “yasal dayanaktan yoksun müdahale” tespitinin isabetli oluşu bu gerçeği değiştirmiyor.
***
Anayasa Mahkemesi'nin kabul edilebilirlik kararını dayandırdığı gerekçeler oldukça tartışmalı olup, Anayasa'nın 138. ve 148. maddeleri ile Kanun'un 46. Maddesi'ni yok saymayı meşrulaştırabilecek güçte değildir.
Mahkemenin içtihat ürettiğini varsaysak da, bunun ölçütleri yok. Mahkeme kendine sınır çizmiyor ve nerede duracağı konusunda bir fikir vermiyor.
Denetleyen, denetlenenden daha fazla kurallara riayet etmeli ki, denetim meşrulaşsın.
Anayasa Mahkemesi'nin meşruiyeti, usullere ve prosedürlere riayet etmek şartıyla özgürlükçü karar vermesinden doğar.
Bu şartın terk edildiği bir özgürlükçülük iddiasından korkmak gerek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015