Osman CAN
Bir önceki yazımda Cumhurbaşkanı seçilmiş olmakla Başbakanlığın düşüp düşmeyeceği tartışmasına değinmiş, hukuk kurallarının amaca uygun bir şekilde yorumlanması gereğinden bahsetmiştim.
Pek çok değerli hukukçu farklı argümanlarla bu konuyu tartıştı. Lehte veya aleyhte görüş dile getirdi.
Bu tartışmaya devam etmeden önce bir noktayı açığa kavuşturmak gerekir:
Bu tartışmalarda “367” benzetmesine müracaat etmek sorunsuz değil.
Hukuk dünyasında bir travma yaratan 367 iddiası, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, dönemin Meclis’inin, yani AK Parti çoğunluğunun, cumhurbaşkanı seçememesi için üretilmiş ve bugünün “büyük ana yasa hukukçularının” büyük bir kısmınca sahiplenilmiş bir “hokus pokus” oyunuydu. Her hukuk yorumunda bir politik saik daima bulunur, ancak 367 iddiası sadece politik saikten ibaretti ve ortada yoruma müsait “hukuk” yoktu.
Ancak bazı benzerlikler de yok değil.
Örneğin bazı grup veya yapılar, bu tartışmayla 367 iddiasıyla ulaşılmaya çalışılan neticeye benzer bir sonuca ulaşmaya çalışıyor. Böyle bir yorumun geçerlilik kazanmasıyla “nihayet rahat bir uyku” uyuma beklentisi içinde olanlar yok değil.
367 iddiasıyla benzerlik hukuki yorumun “sonuç” kısmında da var. 367 iddiasındaki yorum, son tahlilde bir kurumun çalıştırılmaması veya işlevini yerine getirmesinin engellenmesiyle sonuçlanıyordu. Bugünkü yorumda da Erdoğan’ın milletvekilliğinin ve başbakanlığının, dolayısıyla da hükümetin düşmesi, 15-28 Ağustos arasındaki dönemin yeniden hükümet kurma, partinin önemli bir kurumunun boşlukta bırakılması çabaları içinde geçirilmesi gibi bir sonuç doğuyor ise, burada da en azından “teknik” bir paralellikten söz edilebilir.
Lakin tüm bunlar dahi hukuki içerik ve hukuki malzeme konusunun 367 iddiasına benzediğini göstermez.
Zira başta belirttiğimiz gibi, 367’de bir hukuki yorumu dayandırmaya imkân verecek hukuki bir veri yoktu. Oysa bugünkü tartışmada Anayasanın 101. ve 103. Maddeleri ile 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu her iki hukuki yorumun yapılmasına imkân vermektedir.
Bizim dile getirdiğimiz şu: Her iki yorum da mümkündür ve hukukidir. Anayasanın lafzı, rasyonel sonuçlara ulaşmasını zorlaştıran birden farklı yoruma imkân vermektedir. Ancak bu yorumlardan hangisinin tercih edileceği sorusuna yine hukuki yorum kurallarına başvurarak cevap aranmalıdır.
Hukuk metodolojisinde bir kuralın birden fazla yoruma imkân vermesi durumunda, yasanın objektif amacını en doğru biçimde ortaya koyan yoruma öncelik verilir. Eğer yasanın lafzı yasanın objektif amacını zorlaştıracak bir yoruma elverişli ise, “favorlegis” ilkesi gereği o lafız yasanın kastını ve objektif amacını yansıtacak şekilde yorumlanır.
Örneğin “adam öldüren müebbet hapis cezası alır. Bu suça teşebbüs de cezalandırılır” şeklindeki ceza kuralı var diye, “intihara teşebbüs eden de cezalandırılmalı, çünkü kendisine karşı öldürme teşebbüsünde bulunmuştur. Zira kişinin kendisi de ‘adam’dır” yorumu doğru değildir. Evet kanun lafzı çok açık ve “başkasını öldüren” demiyor. Ancak burada yasa koyucunun objektif kastı açıktır ve yasayı bu amaç doğrultusunda yorumlamak gerekir.
Anayasanın kurumsal tercihi de bu yöndedir. 1982 Anayasası “rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” olarak adlandırılır. Bu tercihe göre hükümetin düşmesi mümkün olduğunca zorlaştırılmalı, kurulması ve güvenoyu alması da mümkün olduğunca kolaylaştırılmalıdır. Bu tercih uyarınca iki farklı hukuki yorum var ise, hükümetin düşmesi, görevi sona ermekte olan bir cumhurbaşkanının yeni bir hükümet kurma sorumluluğu altına alınması, bu hükümet daha kurulamadan, yeni bir cumhurbaşkanının göreve başlaması gibi tuhaf, karmaşık ve ülkeye –en iyi ihtimalle- sadece zaman kaybı yaşatacak bir sonuç doğuran yorumun tercih edilmesi hata olur, zira böyle bir sonuç anayasa koyucunun objektif iradesini yansıtmaz.
Bu tartışmayı daha fazla uzatmaya gerek yok.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015