Şahin ALPAY
Demek İsveç'i artık eskisi kadar yakından izlemiyormuşum ki, orada olan biteni bir süredir Stockholm'de oturan Cengiz'in telefonundan öğrendim. Çok öfkeliydi. İsveç'i sevmeme dönemini yaşadığı için köpürüyordu: "Bu İsveç hükümeti aklını peynir ekmekle yemiş; herkes sokakta, lokantalar, okullar, sınırlar, her yer açık... Çok fena... Ne olacağımızı bilmiyoruz..." Hemen gazeteleri taradım ve evet, eski memleketim Korona'da da farklı bir model uyguluyormuş; ne sonuç vereceği konusunda tereddütlü olanlar varmış, ama yetkililer modeli şimdilik ısrarla uyguluyormuş. Korona günlerinde İsveç'i yazmaktan kendimi alamadım.
Yazıya girişmeden aklıma ben İsveç modelini öneren yazılar yazdıkça sevgilimin sık sık tekrarlamak zorunda kaldığı sözler geldi: "Şahin, lütfen lütfen burayı İsveç zannetme..." Fatma'nın bu uyarısıyla başlayarak, İsveçli meslektaşlarımın yardımıyla İsveççe ve İngilizce kaynaklardan araştırarak edindiğim bilgiler ışığında işte size Korona'da İsveç modeli.
Bırakın geri kalan Batı Avrupa'yı, öteki İskandinavya ülkeleri Danimarka ve Norveç okulları, lokantaları, kayak merkezlerini, sınırları, vs. kapattıkları halde İsveç sadece lise ve üniversiteleri kapattı; çocuk yuvalarını, ilköğretim okullarını, lokantaları, meyhaneleri, kafeleri, gece kulüplerini, sinemaları, avm'leri, spor salonlarını, tiyatroları, kayak merkezlerini ve sınırları (en azından bu satırların yazıldığı güne kadar) açık tutuyor. Yetkililer halkı, ellerini sık sık yıkamak, başkalarına fazla yakınlaşmamak, 70 yaş üzerindekilere sokulmamak konusunda uyarmakla yetiniyor. Almanya 2 kişiden fazlasının bir araya gelmesini yasaklarken, İsveç'te bu sınır 27 Mart'a kadar 500 kişiydi; artık 50 kişi. Gidenler azalsa da kamuya açık mekanlar açık olmaya devam ediyor. Kısacası İsveç'te hayat büyük ölçüde her zamanki gibi devam ediyor.
Peki İsveç niye böyle davranıyor, ille de farklı olmak mı istiyor? Özerk bir kamu kuruluşu olan Halk Sağlığı Kurumu'nun başkanı Prof. Anders Tegnell, izlenen politikanın herhangi başka bir mülahazaya değil sadece bilime dayandığını söylüyor: "Halkın kendi kendini denetleme ve kişisel sorumluluk alma bilincine hitap ediyoruz. İsveç'te biz böyle çalışırız. Salgın hastalıklarla mücadele stratejimiz, gönüllü katılım ilkesine dayanıyor. İnsanlara hayatları için neyin iyi olduğuna kendilerinin karar vermeleri seçeneğini tanıyoruz. Tecrübelerimiz bunun en doğru yol olduğunu gösteriyor."
Böyle gönüllülüğe dayanan bir strateji uygulamak nasıl mümkün olabiliyor? Oluyor çünkü İsveçliler dünyanın en yüksek eğitim düzeyine sahip halklarından biri. Kamu kurumlarına ve birbirlerine büyük güven duyuyorlar. İsveç'te hanelerin yarısından fazlası tek kişiden oluşuyor; 18 - 19 yaşına gelen aileden ayrılıyor. İnsanlar (Güney Avrupa ve bizde olduğunun aksine) fazla bir araya gelmiyor, fazla sosyalleşmiyorlar. Biraz nezle olsalar evden çıkmıyorlar. İşverenler de bunu destekliyor, zira işyerine gelip hastalık yaymalarını istemiyorlar.
Malum, İsveç dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri. İsveçlilerin yarısından fazlası zaten bilgisayar ve internet aracılığıyla evden çalışıyor. Toplum belki dünyanın en gelişmiş işbirliği kültürüne sahip. Kurumlar, şirketler gereğinde dayanışma içinde. İsveç'in anayasası (bizdekinden hayli farklı olarak) iktidar temerküzünü yasaklıyor; yetkilerin (bırakın bir tek-adamı) hükümetin elinde toplanmasına izin vermiyor. Siyasi iktidar, özerk kamu organlarının işlerine karışamıyor; onlar ne derse onu yapıyor. Dolayısıyla Korona salgını hakkında ne yapılacağına da bu konuda yetkili olan Halk Sağlığı Kurumu karar veriyor. (2000 yılında devletten ayrılarak özerk kılınan İsveç Kilisesi'nin bu konuda herhangi bir yetkisi olmadığını söylememe gerek yok.)
Peki izlenmekte olan politikayı İsveç toplumu onaylıyor mu? Geçen hafta Svenska Dagbladet gazetesinin yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasına göre, çoğunluk (%52) destekliyor. (Yüzde 14'e ekonomiyi gözetmek için halk sağlığına özen gösterilmediğini düşünüyor.) İsveç ifade özgürlüğünün tam olduğu bir demokrasi; elbette izlenen politikayı sertçe eleştirenler var. Örneğin ülkenin önde gelen gazetecilerinden, Dagens Nyheter'in genel yayın müdürü ve başyazarı Peter Wolodarski, (son yıllarda Türkiye siyasetinde olan bitenler hakkında da çok yetkin başyazıları oldu) sertçe eleştirmekte; İsveç'in, İsrail'i örnek alıp ülkeyi eve kapatması gerektiğini yazdı. (DN, 13/3/20) Politikayı "Rus ruleti"ne benzetenler var. Bir viroloji profesörü olan Björn Olsen, yetkilileri öteki ülkeleri örnek alarak "mümkün olan her yeri kapatmaya" çağırdı. İki bin kadar tanınmış üniversite öğretim üyesi ve araştırmacı bir bildiri yayımlayarak artık radikal önlemler alınması çağrısında bulundu. (27/3/20)
Eleştirilere, İsveç'in ünlü sağlık kuruluşu Karolinska Enstitüsü profesörlerinden ve Sınır Tanımayan Doktorlar örgütünün kurucularından Johan von Schreeb şöyle yanıt veriyor: "Demokratik bir toplumda elbette tartışma olacaktır ve olmalıdır. Ne yazık ki, başka ülkelerde olduğu gibi İsveç'te de tartışmalarda, "alternatif veriler, söylentiler, dedikodular, komplo teorileri," gerçeklerin yerine konmakta. Yetersiz kanıtlara dayanılarak bilimsel yaklaşım, araştırma bulguları ve uzmanlık sorgulanıyor. Ciddi araştırmacılar, çoğu kez ideolojik bagajları olan, google verilerinden beslenen tartışmacılarla karşı karşıya kalıyor. Uzmanlığın karşısına popülizm çıkarılıyor. İzlenen politika doğrudur. Kaynakların doğru zamanda kullanılması gerekir. En ağır afetle dahi başa çıkmak, onu geriletmek ve sonlandırmak mümkündür. Bunun şartı, elbirliği yapmak ve bilimsel verilerden hareket etmektir."
Görüleceği üzere İsveç'in koşulları bizimkilere hiç mi hiç benzemiyor. Artık bunun bilincinde olduğumdan kesinlikle İsveç modelini örnek almamızı önermiyorum. Sadece aşina olduğum ülkede olup biteni aktardım. Yazıyı tetikleyen dostum Cengiz'e de tavsiyem kaygılanmaması. Muhtemelen İsveç kendine özgü yolunda ısrar ederek, gerektiğinde değişiklikler yaparak, sorunu en az hasarla aşmayı başarır.
Şimdi gelelim kısaca, benim korona ile ilgili düşüncelerime. Gerek Türkiye, gerekse genelde dünya benim kuşağımın gençliğinde hayalini kurduğu senaryodan hiç bu kadar uzağa düşmemişti. Ne umduk, ne bulduk!.. Her yerde özgürlüğün yerini baskı rejimleri alıyor, toplum değil devlet güçleniyor, tabiat amansızca sömürülmesinin intikamını alıyor. Ama, gördüğünüz gibi İsveçle ilgilenmeyi dahi sürdürebiliyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020