Ümit KIVANÇ
Şu "Gezi ve Kürtler" sakızını nihayet çöpe atabilme umuduyla birkaç şey söyleyeceğim.
Bu bir hakikat meselesi: Kürtler Gezi'ye katıldı. Nokta. Üstelik gayet incelikli ve diplomatik bir şekilde, örgütlü olarak katıldılar. Bireysel olarak değil.
Bundan ne anlıyoruz? Şunu: Bir karar aldılar, "şöyle şöyle katılalım, böyle davranalım" dediler, buna göre davrandılar. Şimdi: (1) Karar verdikleri ve uyguladıkları şeyi doğru veya yanlış bulabiliriz. (2) "Örgütlü katılmadılar, sadece kafasına esen geldi" muhabbeti yapamayız.
Olgular:
1. "Kürtler", Taksim Meydanı'ndan Gezi Parkı'na girişte, merdivenleri çıkar çıkmaz solda kalan bölgeye yerleştiler.
2. Orada her zaman, belirli bir topluluk bulundurdular. Asgarî bir topluluk öngördükleri, bundan daha az olmamayı sağladıkları belliydi.
3. Varlıklarını, yani "Kürtler burada"yı duyurmak, hatırlatmak için ne lazımsa yaptılar. Her vesileyle halay çeken, en az kırk-elli kişilik gruplar, çok sık rastlanan bir görüntüydü, hattâ bir defasında da, meydanda, nöbetleşe, aralıksız iki gün halay çekme rekoruna kalkıştılar.
4. Ama esas olarak, "orada olduklarını" renkleriyle, flamalarıyla ve tabiî, on bir gün boyunca birilerinin kâbusu olan Apo bayraklarıyla gösteriyorlardı. Her türlü milliyetçi ve Kemalist, Gezi Parkı'na doğru merdivenleri çıkarken kafasını sağa çevirmek zorunda kaldı bu süre içerisinde.
5. Kürtler o kadar oradaydı ki, sosyal medya âlemi günlerce, gelip ortamı görmediği, oradaki havayı solumadığı için şuursuzca atıp tutan "TC" rumuzlu Kemalist ve milliyetçilerin "yoldaşlarına" sitemkâr mesajlarıyla çalkalandı. "Tutun indirin o paçavraları, ne duruyorsunuz!" mealindeki mesajları derlesek kimbilir kaç ekran eder.
6. Kürtler var mıydı yok muydu diye tartışılan yerde, gayet kalabalık TGB ve İşçi Partisi grupları vardı. Bunlar, evet, hem belli ki bir miktar sağduyu göstererek hem de imkânsızlığını görerek, ayrıntısını tam bilmediğim ama az buçuk kulağımıza çalınan bir-iki zayıf teşebbüsten sonra, Apo bayraklarını falan sorun etmemeyi yeğlediler. Ancak kendi içlerinde bunu ne çok sorun ettiklerini tahmin edebiliriz. Sorulabilir.
7. "Kürtler"in Gezi'deki varlığı "sınırlı" bir varlık mıydı? Evet. Peki, oradaki varoluşları, çekingen bir varoluş muydu, müdahalelerde, çatışmalarda geri mi duruyorlardı, başkalarından farklı mı davranıyorlardı? Hayır. Herkes ne yapıyorsa yapıyorlardı.
8. Niye bu isyana sınırlı bir katılımı tercih etmişlerdi? Çünkü şu ya da bu siyasî sebeple, böyle karar vermişlerdi. İhtimaller: (1) Barış süreci dolayısıyla hükümete çok sert ve açık tavır almaktan kaçındılar. (2) "Gezi" kitlesi içindeki milliyetçi ve Kemalist gruplarla aralarına mesafe koymak istediler. (3) Bilmediğimiz mülahazalarla böyle yaptılar. Yani bir siyasî tercihten sözediyoruz.
8. Böyle bir tercih yapmaya hakları var mı? Var. Başkalarının bu tercihi eleştirme hakkı var mı? O da var. Ama "Kürtler Gezi'de yoktu", bir yalandır veya bilgisizlik ürünüdür. Gayet "mesajlı" bir biçimde vardılar, kısaca anlatmaya çalıştığım gibi.
Şöyle bitireyim: Gezi, aslında, Kürtlerin mücadelesiyle başkalarını ilk defa bu kadar yaklaştıran, yakınlaştıran, fenomenal bir hadiseydi. Günün birinde İstiklâl Caddesi'nde, aslında yanlarından kaçmaya çalıştığım, Atatürklü Türk bayraklı bir grupla birlikte "Diren Lice, Taksim seninle!" diye bağıracağımı biri söylese herhalde güler geçerdim, ama oldu (Lice'de kalekol protestosunda Medeni Yıldırım'ın vurulması üzerine). Magazini bolca yapılan, "şimdiye kadar Kürt meselesini de bu medyadan izledik, kimbilir ne yalanlar söylenmiş" muhabbetleri sahiden döndü ve bazı insanlar sahiden bu konuda az buçuk kafa değiştirdiler.
Hiçbir şey olmadıysa, insanlar Apo bayrakları asmış Kürtlerin yanından geçerek parka girip çıktılar günler boyunca. Yarın öbür gün, Gezi isyanının, askerî darbeye ortam hazırlamak isteyenlerce kalkışılmış bir tertip olmadığı anlatılırken gösterilecek en büyük kanıtlardan biri, ister istemez bu olacaktır. Yarına öbür güne de lüzum yok. Oradaki bu sembolik Kürt varlığı, şartlanmışlıklarla, alışkanlıklarla, öğrenilmiş şuursuzluklarla, kolayca Kemalist-milliyetçi tesir altına girebilecek geniş bir insan topluluğunun, tam aksine, radikal demokrat, yer yer anarşizan duygularla hareket etmesini kolaylaştırdı, genel bir ufuk genişlemesine sebep oldu.
Son bir nokta: Özellikle bu memlekette Kürtlerin Türklerle eşit haklara sahip olması için çalışan, Kürtlerin, eğer istiyorlarsa ayrılma hakkı da vardır, diyen insanlar, elbette Kürt siyasî hareketinin her türlü unsurunu eleştirirler. Buna ne Kürtler itiraz edebilir ne başkası. Ancak, Kürtlere yapılacak eleştiri, "neden bizim istediğimiz gibi davranmıyorlar"dan ibaret olacaksa bu hem çok anlamsız hem de işlevsiz. Türkiye'nin son birkaç onyılında Kürtlerin yaşadıklarıyla toplumun gerikalanının ilişkisi gözönüne alınırsa, şu soru çok sağlam ve yerindedir: Neden davransınlar?
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/07/kurtler-gezide-vard-yoktu-meselesi.html
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024