Ümit KIVANÇ
Ne umuyorsunuz? Ne bekliyorsunuz? Ne olsa rahat edeceksiniz? Ne olsa kendinizi meseleyi halletmiş sayacaksınız?
Maksadınız, “Ermeni meselesi hallolunmuştur”daki gibi halletme mi? Öyle halledince kendinizi çok mu iyi, çok mu değerli, çok mu imanlı, çok mu medeni hissettiniz? Yaptığınız hepimizi hasta etti. Hem yaşama hem yaşatma kabiliyetimiz yerlerde sürünüyor, farkında değilsiniz. Linci nasıl bu kadar doğal sayabiliyoruz? Bazı davranışlarımız vahşi doğaya şuurlu bir insanınkinden fazla yakın; neden? Unutma-yok sayma dallarında sadece bizim bildiğimiz, başkalarının bilemediği, simya ürünü, fantastik zihin ve beyin kabiliyetleri geliştirmiş olmamız neden? Bütün bunların kaynağı nedir sanıyorsunuz?
Bunlar ciddî bir hastalığın sonuçları. Durmadan inkârla onmaz hale getirilmiş bir hastalık… Hiçbir şeyin yolunda gitmediğini bile bile hırsla, iştahla inkâr… Bu da ayrı hastalık. Niye bütün kendimizi kandırma çabalarımıza rağmen kendimizi lanetli gibi hissediyoruz? Niye insanlığın gerikalanından farklı olduğumuzu vehmediyoruz? Bu ihtiyaç nereden doğuyor? Kendinize soramıyorsunuz bile. Lüzumsuz parlamalarınız, tahripkâr şirretliğiniz, kendinize benzemeyen herkesten, her şeyden tiksinmeniz, farklı laf söyleyen kimseyle akıl-mantık sınırları gözeterek tartışamayışınız niyedir? Yoksa bu korkma mıdır? Aşağılık kompleksi mi herkesten tiksinmeye dönüştürdü bunu?
Yeni hastalıklara, bu defa artık asla onmayacağı belli hastalıklara yeni kaynaklar mı yaratmaya çabalıyorsunuz? Vücudunda Teşkilat-ı Mahsusa virüsü dolaşmayan kalmasın, mazallah insan gibi yetişme tehlikesi bulunan ergen yol yakınken bu dünyadan vazgeçsin, asla yetişkin olamasın mı diyorsunuz? Yekvücut Teşkilat-ı Mahsusa milleti mi istiyoruz? Ama onların bazıları mason ve hattâ ateistti, bizimki böyle olmasın; içki de içilmesin, bunda ayrışalım, azınlıkları yok etmede birleşelim… O ne güzel bir millettir ki içindeki azınlıkları yok etmede birleşir ve hiç ayrışmaz! Size bir sır ifşa edeceğim: Abdülhamit’le İttihatçılar senin babandı yavrum! Ya… ikisi birarada üstelik! Kan bağıyla bağlıydılar. Kendi kanları değil.
Hiç sordunuz mu kendinize: Siz nesiniz ve ne istiyorsunuz? Onu yok ediyorsunuz, yetmiyor, bunu yok sayıyorsunuz, olmuyor. Size çok kötü bir haberim var: Olmayacak hayalin peşindesiniz. Siz tek aykırı sesin çıkmadığı, her kimi istiyorsanız asabildiğiniz, kimi istiyorsanız kesebildiğiniz, her ayini hep beraber yapabildiğiniz halde kalamazsınız ki! Diyelim sırf Kürtleri değil, kafanıza uymayan herkesi yok ettiniz, huzur bulamayacaksınız ki. Huzur canlı olsaydı onun gözünde siz varlığı sezildiği anda uzağa kaçılacak uğursuz canavarlar olurdunuz. Kafaları sağa çeviriyoruz, deseniz, erken çevirenler çoğunluksa azıcık geç çevirenleri asar; sola çeviriyoruz deseniz -ki demezsiniz-, tam çevirmediler diye yine birileri birilerini keser. Siz son ferde kadar birileri birilerini kessin mi istiyorsunuz? Nedir sizi rahat ettirecek, insan gibi yaşattırmayı geçtim, size bir nebze huzur verecek olan? Huzur derken, sizden farklı herhangi bir yaratığın, bir kelebeğin, bir böceğin, eğreltiotunun, ne bileyim, birden fazla renkli herhangi bir şeyin varlığının sizi rahatsız etmediği durumu kastediyorum.
Fakat huzur ne kelime! Tanımıyorsunuz ki öyle bir şey, isteyesiniz… Gerçi mazeretiniz var; hakikaten görmediniz bilmediniz tanıyamadınız. Belki bu yüzden sadece savaş istiyorsunuz. Bitmek bilmeyen, içlere işlemiş, ruhlara sinmiş, soluk aldırtmayan, başka şey düşündürtmeyen, ürettirmeyen, vurdukça, kırdıkça, devirdikçe, yaktıkça biraz olsun yaşıyormuşsunuz hissini size veren bir ezelî ebedî savaş… Savaş olmazsa, toprağı zaptedilecek, hüküm altına alınacak, gönlünüz istediğince zulmedilecek, köle edilecek, kullanılacak veyahut baştan yok edilecek düşman olmazsa haliniz nic’olur? Harp mi varkalmanın şartı?
Onun da gayrinizamisi mi? Hamidiye Alayını güncelledik, Teşkilat-ı Mahsusa çetesiyle kardık kaynaştırdık, füzyonun dibine vurduk, gelsin karaböcekler, Ruandalılar bile o siyah ve yoksul halleriyle, uyduruk palalarıyla “hallettiler”, bizde en modern termal takip cihazları şu bu var, üstelik beyazız mı diyorsunuz? Olay mahalline gönderdikleriniz, devlet nâmına nizam tesisi için orada bulunanlara pek benzemiyor. Kimbilir hangi devlet uyuşturucusunun kendinden geçirdiği kırımcılar gibi davranıyorlar. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Diyelim ezdiniz. Kırdınız, mahvettiniz. Ölen öldü. Kalanı içeri attınız. Ne olacak sanıyorsunuz? İçiniz rahat mı olacak? Bunca kana girdik, bunca ocağı söndürdük, bal gibi yaşadık, yine yaşarız mı diyorsunuz? 1915’in eli kanlılarının isimlerini tam da kurbanların oturduğu sokaklara, çocuklarını gönderdiği okullara verdik, ne oldu, huzurumuz mu kaçtı diye mi meydan okuyorsunuz? O kaçana huzur değil onur deniyor.
Topla tüfekle çok şey yapılabilir. Diyelim yaptınız. Gençleri başlarından vurup sokaklara serdiniz, cenazelerini sürüklediniz, yüz bin kişinin göçmesini sağladınız, Cizre’si, Silopi’si kuraklaştı, Diyarbakır soldu. Kalana tankla daldınız. Sonra ne olacak? Yetmiş bin kişi kalacaklar ve gerekli yüzsüzlük süresini geçirdikten sonra “komşularımızdı, iyi insanlardı” muhabbeti mi yapılacak, bir yandan isimleri küfür yerine kullanılırken?
Kaç kere topluca öldürdünüz. Yaşayan her ailenin katledilmişi, genç yaşında mahpus edilmişi, sakat bırakılmışı, dağa gitmişi var. Küçücük çocuklara yapmadığınızı bırakmadınız. Şimdi büyüdüler, size öfkeliler diye, ufak kardeşlerini daha beter etmeye uğraşıyorsunuz. Bu ufak kardeşler azıcık boy attığında ne yapacak, ne umuyorsunuz, ne bekliyorsunuz? Hiç büyümesinler, baştan öldürelim mi diyorsunuz? Şimdi öyle bir sindiririz ki, bir daha ayağa kalkamazlar mı diyorsunuz? Yoksa daha bir öfkeyle kalkarlar, ne güzel, hep savaşırız mı? Hangisi?
Duvara “gücümüzü göreceksiniz” yazıyorsunuz. Görünce ne yapmalarını bekliyorsunuz? Bugüne kadar kaç defa kırdınız geçirdiniz; ne oldu? Sizin istediğiniz mi oldu? İstediğiniz bu muydu? İstediğiniz bu idiyse siz sahiden bu kadar zavallı mısınız? Başkasını ezerek tatmin olan, zavallıdır.
Onurdu, haysiyetti, çoğunluğa, güçlü olana yaraşır olgunluktu, tevazuydu, bunları geçtik, bitti, beklemiyoruz artık. En ufak bir insaniyet kırıntısı da mı beklenemez sizden? Tek derdiniz zulmü başkasının yapıyor oluşu muydu? Yoksa sadece ufak, kapasitesiz, kifayetsiz ırkçılar mıydınız, elinde Kur’an olduğu için biraz daha bişeymiş gibi gözüken? Bari… en azından… Allah’ı tarif ederken yalan söylemiyorsanız, bu yaptıklarınızı yanınıza bırakacak bir yaratıcıdan sözediyor olamazsınız. Siz düpedüz, insanları kandırmak için kullandığınız, dünyevî zenginlik ve iktidar peşinde koşarken kalkan ettiğiniz kutsal metinde “zulüm” diye tarif edilen şeyleri yapan, düpedüz “zalim” diye tarif edilen yaratıklarsınız.
Rahat uyuyabiliyorsanız, pişkinliğinizden.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Vatandaş olamama yangını
31.01.2025 - Öcalan’ın mesajı ve 'bişey çıkmaz' tavrı
30.12.2024 - Faşist enternasyonal yolunda Elon Musk...
24.12.2024 - El Kaide, DAİŞ, Nusra, HTŞ… /2
15.12.2024 - Yine mi “82 Halep” meselesi?
1.12.2024 - ABD seçiminden siyaset tüyoları
15.11.2024 - Sinvar’ın sopası, faşistlerin kibiri
21.10.2024 - Be hey melunlar!
7.10.2024 - Kirli işler dünyasına açılan ufak pencere
22.09.2024 - …ortaya atılan iddialar hk.
5.07.2024
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
NO COMMENT! demeliyim de bir sözcükle; Budur..! Her şey söylenmiş.
hatice yılmaz
HARİKA AKLINA,YÜREĞİNE, KALEMİNE SAĞLIK
mehmet güneş
Sağa atmış sola atmış ve lakin de sadece "atmış"... Cümleleri tek başına alırsan "harika" dersin de resmin tamamına bakarsan "sallamışız" hı:-) Okuyanlarda anlamamak zordur diye "beyaz türkçü" takılmış, amanın ne de güzel yazmış. EE perinçek var oldukça ve türevleri var oldukça sizin gibilere de çoookkk ekmek çıkar...
Ad Soyad Giriniz...
NO COMMENT! demeliyim de bir sözcükle; Budur..! Her şey söylenmiş.