Ümit KIVANÇ
Bu diyarda kimse samimi değildir, kimsenin çelişkileri doğal değildir, kimse yanılmaz. Bu diyarda geçerli kabul ve kurallara göre, kimse samimi değildir, herkesin gizli hesapları, bağlantıları, hedefleri vardır. Dolayısıyla herkes üçkağıtçı, düzenbaz, hilekârdır.
İç açıcı, ferahlatıcı, renkli, özellikle yeşil, iyi, güzel hiçbir şey bırakmamaya kararlı, fırsatçı, açgözlü, gaddar bir güruh, sanki her sabah kalkıyor, “bu memlekette başka neleri yok edebilirim?” diye beyin fırtınasına koyuluyor, akşamına yeni melanetler, musibetler, felaketler akıl etmiş olarak kolları sıvıyor. Biz de ertesi sabah bildik inşaat gürültülerinin üzerine yenilerinin eklendiğini duyarak, dün ağaç gördüğümüz yerde bugün açılmış çukura şaşkınlıkla, üstümüze gelen beton kamyonlarına korkuyla bakarak, öyle kalakalıyoruz.
Kalpsizliğin, çıkar düşkünlüğünün, memleketi ve üzerinde yaşayanları sevmezliğin bu kadarını sindirmede zorlandığımız süreyi geçirdikten sonra, silkiniyor, bir şeyleri kurtarmak için koşuşturmaya başlıyoruz. Bazen kurtarabiliyoruz, bazen felaketi geciktirebiliyoruz, çoğu zaman da ya büyük yıkımlar bir anda gerçekleştiriliyor, iş işten geçmiş oluyor ya yıkıcı kuvvet zorbalıkla birleşiyor, bizi eziyor, kurtaramıyoruz.
İstisnasız hepimizi ilgilendiren, hepimizi batıracak-çıkaracak içerikteki mevzular bile karşı karşıya mevzilenmiş iki tribünden atılan sloganların ve edilen küfürlerin konusu olduğundan, ağacı, toprağı dahi hep beraber koruyabilmemiz söz konusu değil.
Oysa doğrudan çıkar sahibi bir avuç kötü ruhlu iş insanı ve onların rüşvet dağıttığı, yine bir avuç siyasetçi dışında herkesin pekâlâ aynı safta bulunabileceği, hattâ buna mecbur olduğu haller yaşıyoruz.
Zeytin ağacının bir ülke için anlamını, zeytinliklerin varolup olmamasının bizzat o ülke insanlarının varoluşunda yaratacağı farklılığı falan geçtim, zeytin ihracatında iddialı olabilecek bir ülkeyi zeytinliksiz bırakmaya kalkmak, nasıl bir akıl-fikir mesaisinin sonucudur? Üzüm bağlarını söküyor olsalar, haydi, şaraptı, içkiydi, bahaneler bulunacaktır; zeytini yok etmeye kalkmak, Hayrettin Karaman’ın uyduruk fetvalarıyla dahi izah edilebilecek iş değil! Neden öyleyse? Ve nasıl?..
İNSAN HAYATI NELERDEN MEYDANA GELİR?
Merak etmeyin, bu anlamsız cevap arayışını uzatmayacağım. Zaten özel olarak, haydi zeytini yok edelim, diye yapmıyorlar. Karşılığında öyle büyük çıkarlar söz konusu ki, “o da olmayıversin” diyorlar. Zeytini umursamıyorlar. Bu, son yıllarda -başta üniversite- pek çok alanda izlediğimiz üzre, neyi yok ettiğini bilmeden kırıp dökenlerin tipik tavrı.
Kendi çocuklarının geleceğini de umursamıyorlar. Bu onlar için çok kolay oluyor. Çünkü “elbette umursuyoruz” diyorlar ve çocuklarına bırakacakları para-pulu, apartmanı, şirketi, şunu bunu işaret ediyorlar.
Çünkü onlara göre insan hayatı, sahip olunandan, satın alınabilenden, bankaya yatırılabilenden filan oluşuyor. Yani aslında bir anlamda dindar değiller. Din mutlak iktidarın devamı için yetmediğinde ırkçılığa kolayca kayıvermeleri temelsiz değil. Dolayısıyla, “kültürel iktidar” meselesindeki yapısal acizliklerinin tek sebebi dünya görüşlerinin her türlü yaratıcılığı içine soktuğu cendere değil. Muhayyile nelerle meşgûl, “hayat görüşü” neleri seçiyor, neleri tarif edebiliyor, buralardaki dert büyük. Üstelik yapısal. Yani dermanı oralarda bulunamaz. Bulunamıyor da işte. Bu cezbedici mevzuya sapmayalım ve işin maddiyat tarafında kalalım.
TARKAN VE BAKAN
Pop yıldızı Tarkan, zeytinlikleri yok etmeye kalkışma hunharlığına itiraz etti, şöyle bir tweet attı: “Bir ülkenin en büyük nimeti, değeri onun doğasıdır. Zeytin ağaçları Anadolu’nun hazinesidir belleğidir. Rant için zeytin ağaçlarına kıymayın.”
Pop yıldızları, toplumca tanınan bilinen şarkıcılar, oyuncular, kamusal figürlerdir ve bu tarz meselelerde birşeyler demeleri, insanları sorumluluğa, bir duyguyu paylaşmaya vs. çağırmaları son derece normaldir.
Ve fakat bir siyasetçi çıkıp, “Tarkan işine baksın” demeye getirdi: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Tarkan’ın zeytinlikleri mi varmış?” diye sordu. “Ne yapacakmış zeytinlikleri? Tarkan’ın şarkılarını seviyoruz. Tarkan şarkılarını söylesin.”
Siyasetçinin başkalarına “işine baksın” demesi, alıştığımız, bildiğimiz bir tavır. Özellikle Türk sağcı siyasetçisi otoriterlik özlemiyle yanıp tutuşur, birileri çıkıp yetkisini kısıtlayacak diye ödü patlar, hele danışmak, hesap vermek, kitabında hiç yazmaz, “öyle yapıyorsunuz da, şu tarafını düşündünüz mü?” sorularına en hafifinden yıkıcılık, bozgunculuk gözüyle bakar. Bu kısmı üzerinde azıcık durmak bile çok sıkıcı; geçelim.
Bakan Faruk Özlü, sözün duyulması üzerine pek çok kişinin dikkati çektiği üzre, aslında tipik bir kafa yapısının tezahürünü ortaya koymuş oldu: Çıkarın yoksa sana ne?
RESMEN YAYGIN KÜLTÜR!
“Çıkarın yoksa sana ne” anlayışı, takıntısı… buna ne desek? Valla, abartılı bulabilirsiniz, ama ben “kültürü” diyebileceğimizi düşünüyorum: ÇıkarınYoksaSanaNe kültürü. E, fena durmadı böyle yazınca. Altını beslemek için savcının Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya sorduğu soruyu hatırlatayım: Açlık grevine karşılık kendilerine ne çıkar vaat edildiğini sormuştu devlet adına suçlayıcı makamı işgal eden kimse. Ne karşılığında kendinizi öldüreceksiniz? Bunun için size ne veriyorlar?..
ÇıkarınYoksaSanaNe kültürü, ne yazık ki en taze açlık grevi ve zeytinler örneklerinden hareketle düşünülebileceği gibi, sağcı Türk siyasetçisine özgü bir melanet değil. Bu toprakların en yaygın, en köklü kültürel temeltaşlarından. Zeytini korumada birleşemeyiz ama bunda pekâlâ ayrıştırılması zor bir bütün oluşturuyoruz. Bundan azâde olanlar toplumun yüzde üçü-beşi ediyorsa ne mutlu!
ÇıkarınYoksaSanaNe kültürü’nün tezahürlerini her yerde, her kesimde kolaylıkla bulabiliriz. Bilmemkim şu konuda şunu dedi ve hoşumuza gitmiyor mu? Önce aramaya başlarız: hangi çıkar uğruna demiş olabilir? Eşinden, dostundan, çalıştığı yerden, önceki siyasî aidiyetinden veya oturduğu semtten… bir bağlantı bulunur elbet. Bilmemkim bu konuda bu tavrı aldı ve bize uymuyor mu? Bağlantıyı kurmadan gözümüze uyku girmez: Öyle davrandı, çünkü aslında şunu elde etmeyi hesapladı. Biz bir iç hesaplar, dümenler, gizli-saklı çıkarlar diyarında yaşarız. Bambaşka çıkarlar uğruna güdülürken bambaşka amaçlarla sarılıp sarmalanıp pazarlanan davaların insanlarıyızdır. Daha doğrusu, başkaları öyledir; onlar, bizim dışımızdakiler. Bizim ise iç hesaplarımızda açık, sözümüzde kandırmaca yoktur. Bizimkiler kandırmaca değildir, hedef gizleme değildir. Söylemiyorsak sebebi, gizliyorsak meşruiyeti vardır. Meşruiyeti biz kendimizden alırız.
DİYARIMIZI TANIYALIM
Tabiî öbür yanda, herkesin tıpkı bizimki gibi kendinden menkûl meşruiyet dayanaklarının bulunduğunu ve esas hayatî olanı, bunun da önemi olmadığını, herkesin bu kafayla yaşadığı yerde meşruiyet dayanağı diye bir malzemenin hiçbir dükkânda bulunmayacağını, meşruiyet diyene turist muamelesi yapılacağını da biliriz.
Bu diyarda kimse samimi değildir, kimsenin çelişkileri doğal değildir, kimse yanılmaz.
Bu diyarda geçerli kabul ve kurallara göre, kimse samimi değildir, herkesin gizli hesapları, bağlantıları, hedefleri vardır. Dolayısıyla herkes üçkağıtçı, düzenbaz, hilekârdır.
Siyasî tartışma ve mücadeleler, özellikle de küçüklü büyüklü iktidar manevraları açısından daha önemli, belirleyici olanı ise, kimsenin hata yapmaması, buna karşılık herkesin ihanet edebilmesidir. Kimse yanlışa düşmez, bir şeyleri eksik-yanlış değerlendirdiği için, doğru çıkarsamalar yapamadığı, yanlış tespitler yaptığı için hatalı davranmaz. Birileri eğer yanlış -yani bizimkine uymayan- görüşlere sahipse, öyle tavırlar içindeyse, işin içinde mutlaka bir satış, ihanet vs. olmalıdır. (Görüşü eleştirmektense kişiyi mahkûm etmek her zaman hem daha kolay hem daha etkili ve kalıcı sonuçlar alınabilen yoldur – bu bereketli konuyu da şimdilik kenara itiyorum.) Çünkü..? Neden? Çünkü -bizim bu kültürümüzün en parlak, öyle parlak ki, parıltısından iç bayan tarafını yeniden tarif edelim, en has kapitalizm savunucusunu bile yaya bırakarak:- hayatı çıkarlar imal eder, gerisi hikâyedir. Veya edebiyattır. Veya felsefe yapmanın âlemi yok. Görüyorsunuz işte, pazarlaması güçlü yayınevinden çok satan kitabınız çıkmıyorsa şu sayılanların hiçbiri doğru dürüst çıkara tekabül etmiyor; bu yüzden, fasarya, zırva, boş iş… mânâsında hikâye’yi, edebiyat’ı, felsefe’yi kullanıyoruz. Kültürümüz sağlam yani.
Bu diyar aynı zamanda bir imkânsızlık diyarıdır. Konuşulamaz, tartışılamaz, kimse birbirine kulak veremez. Çünkü herkes ötekinin gizli-saklı “ajanda”larla davrandığını, şu anda ne derse desin, ne yaparsa yapsın, aslında o gizli hedeflere bağlı olduğunu varsayar. Ve herkes, başka herkesin gizli hedeflerini sakladığını varsaydığı oyukları kovukları kurcaladığında, orada saf çıkar ve bencilliğin büyülü taşlarını bulacağını düşünür.
İktidara gelirkenki vaatlerinin tam tersi yola sapan ve artık başlıca hedefi eline geçirdiği iktidarı korumak olan bugünün muktedirlerinin toplumumuza yaptığı en büyük kötülüklerden biri, şu yukarıdan beri hakkında konuştuğum feci dünya görüşünü iyice yerleştirmek, pekiştirmek oldu. AKP, başlıbaşına, “herkesin gizli niyet ve çıkarları vardır, aslolan budur” fesatlığının ete kemiğe bürünmüş ispatı yerine geçti. Bu şemanın vücut bulmuş hali oldular. Herkese gizli hesapları olan, ikiyüzlü çıkar sahipleri gözüyle bakmayı önerenler, kendilerini doğrulanmış buldular. “İnsanca bir hayat, böyle bir dünya-insan tasavvuruyla mümkün olur mu?” sorusu bir defa daha güme gitti.
Adalet, hakkaniyet, hele eşitlik kavramlarının zaten pek varolmadığı, azıcık uç verdikleri yerde tepelerine binilen bir toplum hayatı için ne büyük talihsizlik!..
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları





































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024