Ümit KIVANÇ
ABD’nin Minnesota eyaletinde, Minneapolis’te, George Floyd adlı siyahın ırkçı beyaz polis tarafından soluksuz bırakılarak öldürülmesi bugüne kadar görülmemiş çapta tepkilere, görülmemiş yaygınlıkta protestolara yolaçtı. Öyle ki, ırkçılıkla dünya çapında hesaplaşmanın ilk adımları sayabileceğimiz sahnelere tanık oluyoruz. Beyaz-olmayan insanların katledilmesiyle, esir edilmesiyle, köleleştirilmesiyle özdeşleştirilen tarihî figürlerin heykellerinin yıkılması en dikkat çekicilerinden. Kalabalıklar ya ısrarlı girişimlerle yerel yetkililerin heykelleri kaldırmalarını sağlıyor ya da bizzat işi ele alarak bunları yıkıyor, Birleşik Krallık’ta görüldüğü üzre, nehre atıyor, vs..
Kimlerin heykelleridir, köleci-sömürgeci saldırganlığının kurbanı olmuşların, ırkçılığa dayalı eşitsizliklere son vermeyi isteyenlerin öfkesini çekenler? Öncelikle, itibar gören büyük suçlular; köleciler, sömürgeciler. Yürürlükteki hunharca eşitsizlik düzeninin kuruluşuna, yerleşmesine, yayılmasına katkıda bulunmuş bütün o muteber caniler. ABD’de özel olarak, Amerikan İçsavaşı’ndan yenik çıkan köleci Güney’in efsaneleştirmeye, kahramanlaştırmaya çalıştığı birtakım generaller.
Tarih “bilincimiz”
Zulüm ve eşitsizlik anıtlarının hedef alınışında ayrıcalıklı konumlarını yitirecekleri bir geleceğin işaretlerini gören imtiyazlı güruh tabiî hemen ayağa kalktı: Bu heykeller “tarih bilincimiz”in cisimleşmiş ifadeleriydi. Ne yani, gelecek kuşakları “tarih bilincinden” yoksun mu bırakalım? İlle köleciliği savunmasa da heykellerin tahrip edilmesine ve kaldırılmasına karşı olan, “geniş görüşlü” insanlar da söz aldılar: “Tarihî kişiliklerin bugünden bakınca beğenmeyeceğimiz yönleri olabilir, ama onları gelecek nesillere oldukları gibi aktarmalı”yız, vs.. Bir de, çoğu zaman doğru yerde durmanın yolunu somut gerçeklerden kaçmakta bulan, görünüşte her şeyin doğrusunu bilen, hakikatte işe yarar tek laf etmeyen tayfa var; biliyorsunuz, bizde de pek yaygındır; bunlar çıktı sahneye. Bir tür oportünist liberaller. Demagojileri şöyleydi: Ne yani, Jorge Luis Borges Şili diktatörü Pinochet’yi övmüştü, George Orwell eşcinseller aleyhinde konuşmuştu, bunların heykellerini de mi kaldıralım?
Heykeller meselesini Medyascope’ta Işın Eliçin programında konu etti: “Heykel dikmek ve heykel yıkmak - Kimin heykeli kime güzel?” Işın orada, bu konuda soğukkanlılıkla ölçüt arayanlara ışık tutacak ayrımı en derli toplu haliyle aktardı: Bir şahsiyeti “günahlarına rağmen onurlandırmak” ile “günahları nedeniyleonurlandırmak” arasında, hayatî fark.
İkinci olarak, ilk bakışta tuhaf görünen, ama gerçekte meselenin özünü derhal yakalayıvermeyi sağlayan şu soruyu sormalıyız: Bir anıt, geçmişi hatırlatma amacı mı taşıyor yoksa her neyi temsil ediyorsa onun gelecekte de sürmesini ilham etsin diye mi dikilmiş?
Türk-Müslüman olmadıkları için görmedikleri zulüm ve eziyet kalmamış insanların âdetâ topluca sığındıkları yerde Talatpaşa İlkokulu açma eylemine, meselâ, bu ölçütler açısından bakıldığında ne görüyoruz?
Daha alengirli bir örneği ortaya süreyim ki, geçmiş, bugün, geçmişe sahip çıkan, ona güya eleştirel yaklaşan, gerici, çağdaş, ilerici, bağnaz, millî, gayrimillî, Ortaçağ karanlığı, bilimin aydınlığı ve sair bilumum sıfat ve hasletlerimiz de işin içine girsin, iş iyice içinden çıkılmaz olsun, biz de heykellerimize sarılıp uyuyalım.
Muğlalı hikâyesi
1943 yazında, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı, Van’ın sınıra yakın ücrâ yöresinde, isterseniz sınır aşırı ticaret, isterseniz kaçakçılık yapan otuz üç Kürt köylüsünü kurşuna dizdirip katlettirir (meşhur “Otuz Üç Kurşun” olayı). Bu aşırı şiddetin, varsa, özel sebebine, işin içinde kaymakamın, yerel yöneticilerin, aşiret reislerinin karıştığı birtakım komploların olup olmadığına, emrin Ankara’dan, Genelkurmay’dan, onayın İsmet İnönü’den gelip gelmediğine ilişkin kesin kanıtlara ulaşılamıyor. Ancak, suçu oralarda arayan var, “şöyle olmamış da böyle olmuş” diye anlatan var, hattâ “oh iyi yapmış” diyen bile var, gel gör ki, orgeneralin otuz üç kişiyi yargılamaksızın öldürttüğünden şüphe duyan pek yok. Katliamdan kurtulan bir kişi var zaten; “canlı” tanık; neler yaşandığını o anlatıyor herkese. Ayrıca orgeneral, o zamana kadarki pratiğiyle, kendisinden böyle şey beklenmeyecek biri değil. Meşhur Menemen Hadisesi’nde, Dersim’de, “kendini ispat” etmişti.
Hikâyesi, Türkiye’nin devlet rejimini anlamak isteyenler için tam bir nümûne-vaka niteliğinde. Katliam, -katledilenler ve olaydan haberdar olabilen Kürtler dışında herkesçe- unutulup gidecekken, iktidara doğru yükselişi başlamış Demokrat Parti tarafından kullanışlı bulunmuş, birkaç yıl sonra yeniden gündeme getirilmişti. (“33 köylüye ölüm buyruldu! Sene 1943, aylardan Temmuz’du” [ https://tinyurl.com/y82w9eal ] başlıklı yazısında katliamın hasıraltı edilmesine yönelik resmî çabaları aktaran Doğan Akın, “Yargısız infazın aklanması da mümkünse yargısız yapılacaktı,” diye yazmıştı.) Muğlalı yargılandı, idama mahkûm edildi! Yaşı nedeniyle cezası yirmi yıl hapse çevrildi. Askerî Yargıtay kararı bozdu, ancak yargılama yenilenemeden Muğlalı öldü. Yurttaşlarını öldürdüğü için idama mahkûm edilmiş bir katliam suçlusu olarak değil, hayatını kaybetmiş bir Silahlı Kuvvetler mensubu olarak Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilmesi, Muğlalı dosyasının mahkûmiyetle kapanmayacağına dair güçlü işaretti. Nitekim otuz yedi yıl sonra devlet birden, Muğlalı’nın itibarını iade etme sürecini başlattı. Naaşı Ankara’daki Devlet Kabristanı’na nakledildi. Sonra, 1997’de, itibarı resmen iade edildi. Bir yıl sonra, Harp Akademileri Komutanlığı bahçesindeki “Kahramanlar Geçidi”ne büstü kondu.
Bu yalnız devletin vaktiyle horlanmış “kahraman”ına -tam da “düşük yoğunluklu savaş” nedeniyle bu tür kahramanlara çok ihtiyaç duyacağı zamanda- kendi içinde sahip çıkması değildi. “Yedirmeyiz”in topluma da bir şekilde bildirilmesi gerekiyordu. 2004’te, Van/Özalp’teki sınır komutanlığı kışlasına Muğlalı’nın adı verildi.
Ancak iade-i itibarın bu askerî faslı 2011’de sekteye uğradı. Katliam kurbanlarının İnsan Hakları Derneği aracılığıyla uğraş veren yakınları kışlanın adının değiştirilmesini sağlayabildiler. (Orgeneralin yerine kışlaya bir şehit astsubayın adı verildi.) AKP’nin askerî vesayetle itişip çekiştiği, “Kürt açılımı” rüzgârının estiği yıllardı.
Anıtı tasarlarken…
Bu değişikliği olumlu bulan ama iş işten geçtikten sonra yapıldığını düşünen Taha Akyol, Hürriyet’te, kışlaya orgeneralin isminin konmasının baştan yanlış olduğunu, “Böyle olaylar Kürtçülüğü beslemiştir!” diye ifade etmişti. “Daha 1934’te İktisat Vekili Celal Bayar, şark gezisinden sonra Atatürk’e sunduğu raporda, idarecilerin Kürtlere kötü davranışlarının ileride büyük bir ‘aksülamel’ (tepki) yaratmasından korktuğunu yazmıştı… 2004 yılında Muğlalı gibi hatıralarda ’33 Kurşun’la özdeşleşen bir ismin hem de Van’daki bir kışlaya verilmesi büyük hataydı. Amaç gözdağı vermekse, bu geri tepmiş, aksi olmuş, PKK’nın tabanını beslemişti! Kışlanın adının değiştirilmesi iyi oldu ama duygularda yapacağı ‘kopuş’u yaptıktan sonra!”
Devlet politikası açısından sorulmuş “hangisi çıkarımıza?” sorusunun cevabına yönelik, bu yaklaşım. Oysa ortada çok daha basit başka soru var: Orgeneral katliam suçlusu muydu, değil miydi? Kurşuna dizdirilmiş otuz üç kişi vardı ortada. Ayşe Hür’e göre, DP’nin 6-7 Eylül pogromuyla üzerine sinmiş lekeden kurtulma amacıyla, “katil Muğlalı” imajını İnönü ve CHP’ye yapıştırma hesabıyla kurduğu Meclis Tahkikat Komisyonu, 1958 Nisan’ında “olayın gerçek oluş şeklini ortaya çıkarmış”tı. (Hem “Otuz Üç Kurşun” olayına hem de sonrasına ilişkin ayrıntılı bilgiyi Hür’ün Haksöz Haber’de çıkmış bu yazısında bulabilirsiniz. Yazının sonunda, ilgili başka eser adlarının yeraldığı kaynakça da var.)
Yani ne olmuş? Otuz üç kişi yargılanmaksızın, komutanın emriyle, “yukarı”nın da bilgisi dahilinde kurşuna dizdirilmiş. Olay örtbas edilmek istenmiş, siyasî hesaplar nedeniyle edilememiş. Bir noktada herkes işin gerçeğini öğrenmiş. Ancak gün gelmiş, katliamdan sorumlu kimseye itibarı iade edilmiş, büstü “kahramanlar” arasına konmuş. Yani diyelim bir millî kahraman, bariz kahramanlıkları nedeniyle onurlandırılırken bazı suçları görmezden gelinmiş değil. Bizzat bu suç nedeniyle onurlandırılıyor zaten.
Üstelik sadece devlet (ordu) tarafından da değil! Başta girdiğimiz konuya buradan bağlanacağız.
“Orada hassasiyet var” - burada yok??
Özalp’teki kışlanın adı değiştirilince, bakışlar birden, meğer uzun süredir başka yerde dikili duran başka anıta yönelir: Muğla ilinde sadece orgeneralin adını taşıyan caddeler (biri merkezde, biri Marmaris’te) değil, şehrin ortayerinde koskoca bir işhanı vardır: “Org. Mustafa Muğlalı İşhanı”. Kışlanın adı üzerine tartışma basına yansıdığında, “e, şuna da bir el atıverin hele” diyenler çıkmıştır. DHA’dan Cavit Akgün, Muğla’nın o sıradaki belediye başkanına gidip sorar, ne olacak diye (haber Radikal’den). Başkan Osman Gürün, ismin işhanına otuz yıl önce, belediye meclisi kararıyla verildiğine işaret eder, “Dikkat edilirse işhanına 30 yıl önce bu ismi verdik,” der. Neye dikkat edilecektir? Başkana göre, binaya bu adı vermedeki amaç, “hemşehrimizin üst seviyeye yükselmesi ve isminin orada yaşatılması”dır. O “üst seviye” neresidir, “yaşatılacak” olan tam nedir? Başkan şöyle izah eder: “Van’daki olaylarla arasında farklılıklar var. Muğlalı hukukî süreç sonuçlanmadan vefat etti. General oluncaya kadar çeşitli yararları olan bir hemşehrimizin ismini işhanına verdik.” Yani başkan, birkaç ayrı yerden tutturarak, “otuz üç kurşun meselesi bizi bağlamaz” mânâsına gelecek sözler eder. Gün, askerî vesayet ve Kürtlere düşmanlıktan kurtulma havasının estiği gündür. Şimdi olsa, binaya neden Muğlalı’nın adının verildiği zaten sorulamayacağı gibi, sorulsa muhtemelen “elleri dert görmesin” yollu bir cevap alınırdı.
ABD’de, ırk ayrımı ve eşitsizliği doğal sayan beyazların hepsi siyahlara açıktan zulmetmekten yana değil. Eşitsizliği sorun sayan, ama bunu yok etmek için girişilecek her şeyi bireysel özgürlüklere, hayat tarzına müdahale vs. bahanelerle baştan reddeden modern büyükşehir bireyleriyle mankafa ırkçılar, fakat, kolayca aynı çizgiye gelebiliyor. Bizdeki açık fikirli, çağdaş, modern, “kültürlü” ahaliye o sihirli kelimelerden birini (örn. “Suriyeliler”) şöyle uzaktan fısıldayıverin, start çizgisinde Muğla’nın 2011’deki belediye başkanıyla hizalanıverecektir: “Kamu Mülkiyeti Kanunu’na göre tek başımıza karar alamayız. Özalp’taki olayı Muğla’ya taşımamalıyız. Orada belirli bir hassasiyet vardı. Bu yüzden Genelkurmay kaldırdı. Ancak işhanındaki ismin konuluşunun amacı hemşehrilik duygusu. Kentimizde olayı onaylayan ya da hatırlatan bir tavır yok. İsim değiştirilsin diye bize gelen bir talep yok.”
Bugün acı duyarak mı hatırlamalıyız yoksa 2010’larda hepimizin büyük yanlışlar ve tuhaflıklar içerisinde yaşamakta olduğumuzu mu düşünmeliyiz, bilemiyorum, ama Radikal’deki haberin devamını da size aktarmak istiyorum: “AK Parti Muğla İl Başkanı Nihat Öztürk ise, Orgeneral Mustafa Muğlalı isminin işhanına yakışmadığını belirtirken, ‘Vatandaşlarımıza başka bir şeyler çağrıştırıyor. Van’da yapılan isim değişikliği ilimizde de yapılırsa iyi olacak. Belediye Meclis üyelerinin bununla ilgili olarak bir çalışması var’ diye konuştu.”
Muğla’ya Belgesel Sinemacılar Birliği’nin bir faaliyeti için gitmiştik; ne zaman hatırlamıyorum. Karşımdaki kocaman binanın üzerinde Muğlalı’nın adıyla birden karşılaştığımda gözlerime inanamamıştım.
Ve Colombo
ABD, Britanya ve başka yerlerde heykellerin kaldırılmasına girişildiğinde buradan -evet, Türkiye’den!- insanların bundan rahatsızlık duymasıydı esas konum. Bunu kurcalayacaktım. Dünya hakkında az buçuk fikri olduğu belli birtakım büyükşehirli insanlar, Colombo (Kolomb) heykelinin niye istenmediğini bile anlayamıyorlar. Türk Millî Eğitimi’nin dangıl dungul tornasından çıkmış olmanın ruhlarını ne hale soktuğunu tahayyül bile edemedikleri için bundan doğan handikaplarını gideremedikleri gibi, akıl almaz küstahlıkla, empati yoksunluğunun iç parçalayıcı örneklerini meydana getiriyorlar.
Cristoforo Colombo’dan 16 Ton filmimde kısaca şöyle sözetmiştim: “…yerli halktan ‘boyları posları münasip, iyi hizmetçi olurlar’ diye sözeden bir adamdı. Günlüğüne şöyle yazmıştı: ‘Yerlileri dikkatle inceliyorum ve altınları olup olmadığını anlamaya çalışıyorum... Bu adalar güzel ve verimli, havası da güzel. Henüz bilmediğim şeyler olabilir ama araştırmaya niyetim yok çünkü başka adalar da bulup altın var mı diye bakmak istiyorum.’”
Bu adamlar altınlara bakacaklar diye on milyonlarca yerli öldürüldü, medeniyetler yıkıldı, insanlık tarihinin en büyük katliamları, en muazzam soygunu yapıldı. Ataları mahvedilenler bugün hayatta. Ve elbette bu herifin adını bile duymak istemiyorlar. Lâkin her gün heykellerinin önünden geçiyorlar. Güney Amerikalı için Hernando Cortes, Francesco Pizarro, Vasco Nunez de Balboa kimlerdir, neleri temsil ederler? Bu canilerin heykelleri bugün dünyanın gözünde bambaşka -güzel!- şeyleri temsil eden İspanya, Portekiz şehirlerinde dört bir tarafta. Bir grup Meksikalı Lizbon’da heykel kırmaya girişse insanlık adına onlara denebilecek tek şey, “özür dileriz” olabilir.
Colombo anıtı yıkan Kuzey Amerika yerlisi, esmer teni, çekik gözleri, her halinden belli yoksulluğu, eğitim sisteminin dışında kalmışlığı, geleceksizliği ile, mümkünse uzağından geçmek istediğimiz biri mi? Tıpkı gece karşılaşırsak ne edeceğimizi bilemeyeceğimiz öfkeli siyah varoş delikanlısı gibi. Oysa Colombo anıtından rahatsız olmasalar da İspanyollar gösterişli, göz alıcı, kadınları güzel, erkekleri yakışıklı maşallah.
Burada kalsın bu şimdilik.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024