Yıldıray OĞUR
Bundan altı sene önce bir analizci çıkıp şöyle bir tweet atsaydı herhalde bir kişi bile dikkate alıp RT’lemezdi:
AK Parti’den iki parti çıkacak, MHP’den bir parti kopacak ve bu partiler Saadet Partisi ile birlikte CHP ile ittifak görüşmeleri yapacak. HDP de bunu dışarıdan destekleyecek.
Bugün bu buluşma gerçekleşiyor.
CHP, İYİ Parti, Saadet, Gelecek, DEVA ve DP liderleri bir yemekte bir araya geliyorlar.
Bu buluşmanın baş katalizörünün Erdoğan olduğu açık.
Ama yemekteki liderlerden biri son 10 yılı doğru okumasaydı ve erinmeden önlüğü takip mutfağa geçmeseydi bu yemek mümkün olmazdı.
O lider yemekteki pastanın en büyük dilimine sahip olan Kemal Kılıçdaroğlu.
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu, 2010’da CHP genel başkanlığına seçilmeden önce siyasette bir gün böyle bir yemeğin aşçısı olabilecek el becerileri olan bir siyasetçi profili çizmiyordu.
Eski bir maliyeciydi, açıkladığı yolsuzluk dosyalarıyla ünlenmişti, Dersimli Kürt kimliğinden çok Kemalist dürüst bürokrat kimliği ön plandaydı, 2009’da belediye başkanı adayı olduğu İstanbul’da yenilmişti. Çok yüksek bir karizması olmayan bir grupbaşkanvekiliydi.
CHP’nin Türkiye demokrasisine pek katkı yapmayan Anayasa Mahkemesi başvurularının altında imzası vardı.
Buna rağmen 2010’da Baykal’ın yerine genel başkanlığa seçildiğinde merkez medyadan kendisine bir daha hiç açılmayacak büyük bir kredi açıldı.
“Gandi”ye benzetildi, CHP’de sol rüzgarlar estirdiği yazıldı, Che beresiyle fotoğrafları basıldı.
Fakat bu övgüler 2010 referandumunda çıkan hala AK Parti’nin bir seçimde aldığı en yüksek destek olan yüzde 58 Evet ve bir yıl sonra 2011 seçimlerinde AK Parti’nin oylarını yüzde 50’ye çıkarmasıyla yerini eleştirilere bıraktı.
CHP’nin oyunu beş puan artırmıştı ama parti yine yüzde 25 duvarına gelip çarpmıştı.
Analiz Beyler kusuru CHP’de, ideolojik duruşunda, bagajında değil, liderlik kumaşı ve karizması olmadığına karar verdikleri Kılıçdaroğlu’nda buldular.
Seçimler kaybedildikçe Kılıçdaroğlu’nun yerine o yıllarda CHP genel başkanlığı için şimdi iktidar medyası dışında çok ilgi görmeyen Muharrem İnce, Barolar Birliği başkanlığından devrilmesi kutlanan Metin Feyzioğlu, her akşam CNNTürk’te CHP’yi FETÖ ve PKK’yla işbirliğiyle suçlayan Ümit Kocasakal, artık kimsenin adını hatırlamadığı Umut Oran hatta TikTok fenomeni Mustafa Sarıgül bile umut olabildi.
Kılıçdaroğlu ise artık bu ‘taze kanların’ önünü tıkayan, koltuğuna yapışmış liderlerden biriydi.
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu aynı seçim yenilgileriyle erken vakitte acıtıcı bir gerçeğe uyanmıştı:
Kürt milletvekillerine listesinde yer verse de çarşaflı kadınlara rozet taksada, Che beresi giyse de CHP tarihsel ve sosyal olarak artık yüzde 25’e demirlemiş bir partiydi ve bunu kısa vadede kolay kolay değiştirmek mümkün değildi.
Ayrıca bu yüzde 25 kendisini tarihsel olarak haklı, ilerici ve akıllı görüyordu, geri kalan herkesin de tarihsel olarak haksız, gerici ve aptal olduğunu düşünüyordu.
İktidar olmak için bile olsa bir muhasebe yapmak bir tarafa geriye tek bir adım atmaya bile razı değillerdi.
Bu katılaşmış yapı karşısında tek çare; CHP’yi sadık geleneksel yüzde 25’lik kitlesini korkutmadan değiştirmek ama bu uzun vadeli işi yaparken cepheyi genişletmek ve müttefikleri artırmaktı.
Kılıçdaroğlu, tabanın ve partinin itirazlarına aldırış etmeden Sezgin Tanrıkulu gibi Kürt sorunu kavramıyla özdeşlemiş bir ismi ve Mehmet Bekaroğlu gibi İslamcı gelenekten bir ismi kongrede yedikleri çiziklere aldırış etmeden parti yönetiminde tutmakta ısrar etti.
İttifakları genişletmek için büyük bir hata yaparak 17/25 Aralık sonrası öncesinde çok eleştirdiği Fethullahçılarla bile yan yana durdu.
Yüzde 25’lik kısır döngüden çıkmak için zorunlu olan sağa açılmaktan korkmadığını ise ilk kez 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdi.
Bugünlerde herkesin unuttuğu ilk seçim ittifakını MHP ile kurdu ve Bahçeli’nin önerdiği Ekmelettin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etti.
Bugün başarısız bir örnek olarak hatırlansa da siyaseten Ahmet Necdet Sezer’den bile daha az politik ve tecrübesiz olan İhsanoğlu, Erdoğan gibi bir siyaset ustası karşısında o seçimde yüzde 38 almıştı.
Bu oran hala bugün CHP ve İYİ Parti’nin toplam oyuna yakın.
Kılıçdaroğlu, MHP’den sonra ikinci açılımını 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP’ye doğru yaptı.
Matematiksel bir gerçek olan ancak HDP barajı geçerse AK Parti’nin çoğunluğu kaybedebileceğini gördü, pragmatik bir hamleyle CHP’li seçmenin bir kısmının HDP’ye stratejik oy kullanmasını teşvik etti. Bu sayede HDP; Bebek’ten, Nişantaşı’ndan ikinci parti çıktı.
Böylece gerçekten de AK Parti ilk kez çoğunluğu kaybetti.
Seçimden sonra ikinci açılımı ise AK Parti’ye doğru yaptı.
MHP’nin “Ver Bilal’i al hilali” ve HDP’nin “ Çayımızı içip giderler” diyerek baştan ret ettiği, Demirtaş’ın büyük bir özgüvenle “Korkmayın sizi asmayacağız, yargılayacağız” esprileri yaptığı günlerde AK Parti ile koalisyona kapıları açtı.
Türkiye tarihinin başka türlü akmasına neden olabilecek o koalisyon kurulamadı.
Ama Kılıçdaroğlu, CHP’nin ancak açılımlar ve ittifaklarla siyasette etkin olabileceğini artık anlamıştı. Bunun için siyaset dilinin de tümüyle değişmesi gerekiyordu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra muhalif çevrelerin feveranına rağmen Yenikapı’ya gidip konuşma yaptı, yeni siyaset dilinin ilk somut örneğini ise 2017 referandumu kampanyasında verdi.
Arda Turanların, Murat Bozların bile seferber edildiği güçlü “Evet” kampanyasına karşı, neredeyse görünür olmayan, öfke ve nefret içeren hiç bir söylemin kullanılmadığı, bir kız çocuğunun en önde göründüğü bir reklam kampanyasıyla sessiz bir “Hayır” kampanyası yaptı. Bu yüzden yine Analiz Beyler tarafından pasif kalmakla eleştirildi.
Ama o referandumda AK Parti, “Evet”i ancak kılpayı çıkarabildi. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde “Hayır” çıktı.
Hatta son hafta ortalıklara çıkan rövanşist CHP’lilerin açıklamaları ve videolarına kadar “Hayır” anketlerde önde görünüyordu.
Kılıçdaroğlu, artık yüzde 50’nin formülünü çözmüştü.
En radikal hamlesini bu formülü kullanarak 2018 seçimlerinde yaptı.
İYİ Parti’ye 20 milletvekili verip seçimlere girmesini sağladı, Saadet Partisi ile ittifak kurdu ve üç parti ile birlikte eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmak için görüşmeler yürüttü.
Bilindiği gibi çok yaklaşılan, hatta Cumhuriyet gazetesine “CHP Gül’de ısrarlı” manşetini attıran Gül’ün adaylığı, Meral Akşener’in adaylık ısrarı ve CHP içinden yükselene Gül karşıtı şahin tepkilere takıldı.
Hatta daha sonra aday yapılan Muharrem İnce, “Gül aday olursa Erdoğan’a oy veririm” bile dedi.
CHP’ye yakın kanaat önderleri Gül’ün adaylığına feveran ettiler.
İstedikleri oldu, Gül aday olmadığını açıkladı.
Kılıçdaroğlu da o zaman sizin dediğiniz gibi olsun diyerek “Gel Muharrem bey” diye kürsüye çıkardığı Muharrem İnce’yi aday gösterdi.
İnce’nin adaylığı Analiz Beyleri çok memnun etti, muhalif çevreleri çoşturdu, meydanları doldurdu, İnce güçlü hitabetiyle ortalığı inletti, “kuantum” dedikçe “üstünlükçüklükten” zevk alan CHP kitleleri heyecanlandı ve mutlu oldu.
Hatta son haftalarda büyükşehirlerde topladığı kalabalıklarla “bu iş bitti” havası bile estirdi.
Sonuçta o yüzde 30, Akşener yüzde 8 aldı.
Yani toplamda 2014’de iddiasız Ekmelettin İhsanoğlu’nun tek başına aldığı oy kadar…
Ama bu sonuca rağmen Muharrem İnce estirdiği rüzgarla, eğer seçim gecesi o potları kırmasa muhtemelen bugün CHP’nin genel başkanlığı koltuğunda oturacaktı.
Ama Erdoğan’ın ilk turda tekrar seçilmesine ve İnce fiyaskosuna rağmen Analiz Beyler bu durumdan da yapısal bir ders çıkarmadılar.
Kılıçdaroğlu, yine istenmeyen ve mecbur kalınan genel başkan olarak koltuğunu korudu ve 2019 yerel seçimlerine gelindi.
Bu yerel seçimlerde de İstanbul ve Ankara için dişli adaylar vardı. Anketlerde o dişli isimler önde çıkıyordu.
Ankara için Mansur Yavaş, sol çevreler dışında çok büyük tepki almadı.
Ama İstanbul için Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adı açıklandığında muhalif siyasi analistler ve CHP çevrelerinde tam bir hayal kırıklığı olmuştu.
Analiz Beylere göre İmamoğlu son 500 yılın en kötü adayıydı, seçim şimdiden kaybedilmişti, Kılıçdaroğlu İstanbul’u Erdoğan’a hediye etmişti.
Bir süre sonra İmamoğlu’nun iyi bir aday olduğu ortaya çıktı. 21 Mart ve 23 Haziran’da bilinenler yaşandı. Eski tweetler silindi.
Normal şartlarda artık Analiz Beylerin ve muhalif çevrelerin artık bu kez Kılıçdaroğlu’nun siyasi aklına bir kredi açması beklenirdi.
Ama bir türlü o kredi Kılıçdaroğlu’na açılmadı.
Cumhurbaşkanı adaylığı ve ittifak tartışmalarında yine hedefte Kılıçdaroğlu.
Bu kez de anketlerde önde çıkan iki CHP’li belediye başkanının önünü kesmekle suçlanıyor. Henüz önlerini kesip, kesmediği bile belli değilken.
Kestirmeden, emeksiz iktidar formülüne dönüşen anketlerde önde görünen iki belediye başkanından birini aday gösterip bu işi bitirmediği ve kendisi aday gibi ortada dolaştığı için eleştiriliyor.
Halkı sokağa çağırmadığı için, helalleşme çağrısı yapıp, hesaplaşmak istemediği için, tarikatlar ve cemaat yurtları kapatılsın diye tweet atmadığı için, iyi bir hatip olmadığı için, elektrik faturasını ödemeyeceğini açıkladığı için de eleştiriliyor.
Son zamanlarda muhafazakarlara çok taviz verdiği için, DEVA ve Gelecek partilerine eşit ortak gibi davrandığı için de eleştiriliyor.
Onu eleştirmek maliyetsiz ve kolay.
Ama kafalarını anketlerden kaldıramayan Analiz Beyler, Kemal Bey sayesinde CHP gibi tarihsel olarak üstünlükçülük iddiasıyla dışlayıcılık üzerine kurulmuş bir partinin; bir taraftan İYİ Parti gibi MHP’den ideolojik nedenlerle değil bir kurultay kavgası yüzünden kopmuş bir parti ile HDP’ye aynı mesafede durabilen, bu sırada Saadet Partisi’ne AK Parti’den kopmuş Gelecek ve DEVA partilerine güven veren hatta küçük sol partilerle bile iyi ilişkiler kurmayı başaran, hepsini etkileyen bir mıknatıs merkezi haline geldiğini göremiyor.
Üstelik CHP bunu ideolojik bir açılım bile yapmadan, altı oku yerli yerinde dururken, medyası hala YAE avcısı isimlerle doluyken, çok da iyi bir hatip ve karizmatik bir lider olmayan Kılıçdaroğlu’nun mutedil duruşu ve kimseyi incitmemek için özenli söylemiyle yapabildi.
Bugün Kavala, Demirtaş ve Altan için sesini yükseltebilen bir CHP lideri var.
Türkiye’deki tüm caddelere “kimseye istemediği soru sorulmayacak, ifade hürriyeti yüzünden kimse hapse girmeyecek, Barış Akademisyenleri işlerine geri dönecek” afişleri asabilen bir CHP var.
Bundan altı yıl önce bir araya geleceklerini yazacak bir analistin deli muamelesi göreceği altı partinin liderinin yemeğinin aşçısı da elinin tadı tuzu bir türlü beğenilmeyen Kılıçdaroğlu.
Ama tarihsel olarak yüzde 25’e toslamış bir partiyi, iktidar alternatifi haline getirmiş Kemal bey, Analiz Beyleri yine de mutlu edemiyor.
Analiz Beyler kürelerine bakıyor, sosyolojik analizler yapıyor, toplumu kesip biçiyor ve 10 yıldır CHP gibi bir partiyi yönetip, iktidar potasına sokan Dersimli bir Kürt genel başkana verdikleri siyasi tavsiyeleri yerine getirmediği için kızıyorlar.
İki sene önce takımı şampiyon yapmış teknik direktöre tribünden çığlık çığlığa taktik veren holigan taraftarlara benziyorlar.
Fazla açıldığını, muhafazakarlara taviz verdiğini söylüyorlar, eline kamçısını almasını, sokaklarda devrimci anı aramasını, helalleşme değil, hesaplaşma peşinde koşmasını, anketlerde önde giden atlara bütün parasını yatırmasını istiyorlar.
Hatta “sokağa çıkamadıkları bir Türkiye” hayali kurdukları muhafazakar ve liberal yazarlar onun bu duruşunu takdir ettiği için Kemal Bey’in laikliğinden ve Atatürkçülüğünden bile şüpheye düşüyorlar.
Herkesin siyaseti yorumlaması, siyasetçileri eleştirmesi, taktik önermesi tabii ki en doğal hakkı.
Ama siyaseti tribünlerden izleyen, ekranlardan yorumlayan Analiz Beylerin yıllardır pratik siyasetin içinde olan bir liderin siyasi beceresine hiç kredi vermeden, ideolojik olarak ülkenin en katı partisinde yaptığı açılımların yarattığı somut sonuçları görmeden, “belki o haklıdır” demeden büyük bir özgüven ve kibirle bunu yapması pek itibarlı olmasa gerek.
Muhtemelen bugünkü ittifak yemeğini de iyi hoş ama zaman kaybı olarak görüyorlar.
Kestirmeden, kısa yoldan iktidara gelmenin taktikleri üzerinde düşünürken, kimsenin altta kalmadığı, iktidardan dışlanmadığı, tasfiye edilmediği gerçek bir demokrasinin inşası için bu fotoğrafın kıymetini göremeyecek kadar öfkeliler.
O yüzden uzun süre önce o öfkenin bir işe yaramadığını fark eden Kemal Bey, sofrada tuzluğu Ahmet Davutoğlu’na uzattığı için bile Analiz Beyleri üzecek.
Ne diyelim, afiyet olsun…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025