Yüksel TAŞKIN
“Bir değer sistemini savunuyoruz”, “davamız için varız” diyerek iktidara gelenlerin, kendi iradelerini bir şahsın siyasi geleceğine teslim ettikleri trajik bir dönemi yaşıyoruz.
Aklın almayacağı, vicdanın kaldıramayacağı şeyleri tecrübe etmek zorunda kaldık, kalıyoruz.
İktidarda kalabilmek için ruhunu teslim eden, kuru iskeletlere dönüşen ama bu tükenişi fark edemeyecek kadar kibre veya öfkeye kapılmış insanlar geliyor gözümün önüne.
Korkutucu bir film sahnesi gibi ama gerçek…
Manayı maddenin önüne koymakla övünenlerin manasız maddeciliklerine şahit oluyoruz.
Hapishaneler tıklım tıklım, gazeteciler akla ziyan suçlamalarla tutuklu yargılanıyorlar.
Tam 105 bin devlet memuru, hukuksuz, delilsiz alelacele işlerinden atıldılar.
Bazılarının “deruni vicdanlarında” yaprak kıpırdamadı.
Tam tersi, doyumsuz bir mağduriyet şerbetiyle sadece kendilerine yapılan haksızlıklardan konuşmak istiyorlar.
Yarattıkları samimiyetsiz mağduriyet teknolojisinin ve kibrin farkında bile değiller.
Ama bu yüzleşmeden kaçamayacaklar.
Zulme yapıldığı anda karşı koyanlarla, sonradan “Biz aslında yanlış buluyorduk” diyenler arasındaki fark, ikincilerin zamanında itirazlarıyla tüm bunları durdurabilir konumda olmaları ama bunu yapmamalarıdır.
Bugün açıkça görüyoruz ki Türkiye’de siyasal alanda hakikati “Hayırcılar” temsil ediyor. Hakikat-sonrası siyaseti ise “Evet” kampanyasını yürütenler.
Seçim kazanmak uğruna “hakikat bükücüleri” haline geldiler. Maliyeti milyarları bulan propaganda afişleriyle hakikati çarpıtarak, Millet’i aldatılabilir bir yığın gibi görme seçkinciliğine savrulmuş durumdalar.
“Millet bu paketi anlamaz” seçkinciliğiyle, akla değil, duygulara, korkulara, ötekilere duyulan öfkeye dayalı bir kampanya yapmayı tercih ettiler.
Kutuplaşmayı tırmandırmak üzerine siyasal ikbal inşa ederek ateşle oynayanlar mı seviyor Millet’i?
İleride bugünün Türkiye’sini ve yaşanılan akıl tutulmasını anımsadığımızda bazılarını utançtan yerin dibine sokacak görüntüler var:
Ahmet Şık’ın tutuklanması bunlardan en utanç verici olanıdır.
KHK ile işlerinden atılan iki kadının görüntüsü aklıma geliyor:
Ankara’da defalarca gözaltına alınan ama dönüp eylem yapmaya devam edilen KHK mağduru Nuriye Gülmen ve arkadaşları; İstanbul’da direnen Betül Celep…
Bana göre yeni Türkiye onlardır.
Bugün eski, köhnemiş Türkiye’yi savunanlar, Ahmet Şık’ları, Nuriye Gülmen’leri, Betül Celep’leri asla mağlup edemeyecekler.
Asıl yeni Türkiye bu azim, bu direnme gücü ve adaletsizliğe boyun eğmeyenlerce inşa edilecek.
Yeni Türkiye için koştuğumuz maratonda yalnız değiliz.
“Kuvvet haktır” diyen, milyarlarca lirayı “Evet” kampanyasına harcayarak parayla hakikat inşa etmeye soyunanlara karşı sabırla ve cesaretle mücadele eden “Hayır”cılar, işte onlar bana göre Yeni Türkiye’yi müjdeliyor.
Her kesimden insanın gönüllü bir şekilde ve sadece vicdanlarıyla harekete geçmeleri, yani iradelerini “kuvvet haktır” diyenlerden değil, “hak kuvvettir” diyen “Hayır”cılardan yana kullanmaları, işte bu gücün önünde durulmaz.
Bu insanlar her mahalleye gitme cesaretini gösterdiler. Türkiye’nin gerçek renklerini yakalamayı başardılar.
“Ötekileri” olarak gösterilenleri dinlemeyi, onlarla temas kurmayı öğrendiler. Elbette daha da öğrenecekler. Bu referandum sürecinin en büyük kazanımı budur:
Farklılıklarımızı yok saymadan, ortak yönlerimizi öne çıkaran demokratik ittifaklar yaratma becerisi. Türkiye’yi otoriterleşme cenderesinden, köhnemişlikten kurtaracak “hakiki” sivil güç budur.
Bu koşullarda mücadele etme direncini ve cesaretini gösterenler varsa, o ülkenin geleceği adına umut duyabiliriz.
Yeni Türkiye onların sivil, kararlı, vicdanlı ve demokrat omuzları üzerinde yükselecek.
Artık bu maratonun önemli bir durağındayız.
Yarın oyumuzu adaletin, hakikatin saflarında mücadele etmenin onuruyla ve büyük bir vicdan rahatlığıyla “Hayır” için kullanıp yeni Türkiye’nin kapısını daha da aralayacağız…
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017