Ayşe HÜR
Geçtiğimiz hafta CB Erdoğan, “yüzde yüz yerli ve milli milletvekili” isteyince medyada “yerli kime denir?”, “kim daha yerli”, “milli ne demektir?” “Erdoğan kime ne demek istedi?” tartışması yaşandı. Erdoğan’ın ne kastettiğine dair tartışmaları okumuşsunuzdur, ben o konuya girmeyeceğim. Bu toprakların yerlilerinden olup, artık izleri bile kalmayan, hatta çoğu kişinin adlarını bile bilmediği için iki topluluktan söz edeceğim.
TÜRK MÜ, RUM MU?
Osmanlı döneminde ağırlıklı olarak Aydın, Antalya, Adana, Hüdavendigâr (Bursa), Ankara, Kayseri, Tokat, Kastamonu, Konya, Sivas, Nevşehir, Niğde ve Göller Bölgesi’nde (Burdur-Isparta yöresi) yaşayan, Rumca bilmeyen, Türkçeyi kendilerine özgü bir ağızla konuşan, buna karşılık Grekçe dua eden ve Grek harfleriyle yazan Ortodoks halka Karamanlılar denirdi. Karamanca/Karamanlıca ya da Karamanlidika, Osmanlıca, antik Yunanca ve Rumcanın bir karışımıydı ve Karaman alfabesinde Yunan alfabesinde bulunan delta, theta, ksi, psi ve omega harfleri yokken, Yunan alfabesinde olmayan b, d, ş, k, ö ve ü harfleri vardı.
(Kayseri-İncesu’da ‘Maaşallah’la başlayan Karamanlıca kapı kitabesi.)
Osmanlı Anadolu’daki Ortodokslara ‘Ortodoks milleti’ dediği halde, kaynaklarda ‘zimmiyan-ı Karaman’ adıyla ayrı bir topluluk olarak geçen bu grupların kökeni konusunda iki temel tez var. Yunan tarihçilerine göre, Karamanlılar antik dönemden beri Anadolu’da yaşayan ancak Bizans döneminde Hıristiyanlığı kabul eden Yunan kökenlilerdi. Bu tezin bir versiyonuna göre de Karamanlılar, Bizans döneminde, sınır boylarında yaşadıkları için Türk akıncıları ile sıkça temasta bulunan Grek asıllı savaşçı köylülerden ana dillerini unutanlardı.
Cami Bey ya da İzzet Ulvi gibi ‘Türk Tarih Tezi’nin erken temsilcilerine göre, Karamanlılar, prehistorik dönemden beri Anadolu’da yaşayan Hititler, Kumuklar, Kumanlar ve Urartular gibi ‘Türk’ kavimlerin bakiyesiydi. Ünlü tarihçilerimizden Mehmed Fuad Köprülü’ye göre ise, Karamanlılar, ağırlıklı olarak Selçuklulardan önce Anadolu’ya gelen Hıristiyan Oğuz Türklerinin bakiyesiydi. Çok azı da, Müslüman Selçuklulardan Hıristiyanlığa geçenlerdi.
BİZANS’TAKİ TÜRK AİLELER
Gerçekten de, Heredotos veya Strabon’dan gayet iyi bildiğimiz gibi, Anadolu’daki Yunan kolonilerinin tarihi MÖ 5-6 yüzyıllara kadar gider. Bizans kaynaklarında ise, Peçenek, Kuman ve Uz gibi Hıristiyan Türk boylarından gelen askerlerin yanı sıra, ayrıca ‘Türkopol’ diye adlandırılan Selçuklu Türkleri ve Anadolu Türkmenlerinden oluşan Bizans birliklerden de söz edilir. Malazgirt’te Selçuklulara karşı savaşan Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in ordusunda Hıristiyan Türklerin olduğu bilinmektedir. Yine 11. yüzyıldan itibaren, Bizans kaynaklarında Aksuhos, Maniakes, Kaloufes (Halife), Prosouch, Tziglognos, İsak, İsa, İlhan, Kutlumuş gibi pek çok aile ‘Türkopoulos’ diye anılır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarının önemli figürlerinden Köse Mihal de Müslümanlığı kabul etmiş bir Bizans beyidir. (Bu dönemin bir diğer önemli figürü Gazi Evrenos’un kökenine dair iddiaları ise bir başka yazıya bırakıyorum.)
MERAM BAĞLARI’NA ZİYARET
1473’te Gedik Ahmet Paşa ile birlikte Konya’nın Meram Bağları’na giden Gian-Maria Angiolello adlı Venedikli seyyah, buradaki Rumların tamamen Türkçe konuştuklarını, dinsel törenlerinde kullandıkları kitaplarının da Arap harfleriyle ve Türkçe yazıldığını belirtir. Bu bilgi şaşırtıcıdır çünkü Karamanlılar Türkçeyi Arap harfleriyle değil Yunan harfleriyle yazarlardı. 1551’de İstanbul’a gelen seyyah Nicolas de Nicolay ise, Yedikule’deki Karamanlı cemaatinden bahseder. 1554-55 yıllarında Habsburg İmparatorluğu’nun temsilcisi Ogier G. Busbecq’le birlikte İstanbul’a gelen seyyah Hans Dernschwam da Yedikule semtinde kendilerine Karamanlılar (Caramonos) denilen halkın ibadetlerini Rumca yaptıklarını fakat bu dili anlamadıklarını, yalnızca Türkçe konuştuklarını yazar. (Dernschwam, Karamanlılar adını ilk kullanan Batılıdır.) Bu bilgileri 17. yüzyıl yazarı Eremya Çelebi Kömürciyan da tekrarlar.
“ÖYLE BİR MAHLUDİ HATT-I TARİKATIMIZ”
Bir başka 17. yüzyıl yazarı Evliya Çelebi ise Antalya Rumları için “Ve dördü Urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla Urumca [Rumca] bilmezler. Batıl Türk lisanı üzre kelimat iderler”, Alanya’daki Rumlar için de “Amma kadim eyyamdan beri Urum [Rum] keferesi bir mahalledir. Cümle üç yüz hane haracdır. Amma asla Urum lisanı bilmiyüb batıl Türk lisanı bilirler” der. (Çelebi’nin Türk lisanı hakkında ‘batıl’ demesine dikkatinizi çekerim.)
Karamanlıların yaktıkları şu ağıt da bu duruma dairdir: “Gerçi Rum isek de, Rumca bilmez Türkçe söyleriz/ Ne Türkçe yazar, okuruz ne de Rumca söyleriz/ Öyle bir mahludi [karışık] hatt-ı tarikatımız [yazı usulümüz] vardır/ Hurufumuz [harflerimiz] Yunanice, Türkçe meram eyleriz...” Bunlara bakınca, M. Fuad Köprülü haklı görünmektedir. 1000’li yılların başından itibaren karşılıklı etkileşim içine giren bazı Türkler Hıristiyanlaşırken, bazı Hıristiyanlar da Türkleşmişe benzemektedir.
Kendileri tarafından yazılmı eserlerlerde kendilerinden ‘Anadolu Hristiyanları’, ‘Anadolu Ortodoks Hristiyanları’, ‘Yunan dilini bilmeyen Anadolu Hristiyanları’, ‘Anadolu Rumları’ veya sadece ‘Anadolular’ olarak bahsederken, konutukları dili ‘Türkçe’, ‘açık Türkçe’, ‘sade Türkçe’, ‘yavan Türkçe’, ‘kaba Türkçe’, ‘Türk dili’ veya ‘Anadolu Lisanı’ diye adlandırıyorlardı.
Bu arada not edelim, Karamanlı Türklerine ait ilk gazete Gazete-i Anatoli, Evangelinos Misailidis tarafından 1851 yılında çıkarılmıştır. (Gazete 1921 yılına kadar yayımlandı.) Yine Karamanlı Türkçesiyle yazılmış ilk telif roman Misailidis’in yazdığı Seyreyle Dünyayı-Temaa-i Dünya ve Cefakâr u Cefake adını taşır ki 1871’de basılan bu roman, edebiyat tarihçilerimiz tarafından ilk Türkçe telif eser sayılan emseddin Sami’nin Taauk-ı Talat ve Fitnat’ından bir yıl önce basılmıştır. Konunun uzmanlarından Evangelia Balta’nın tespitlerine göre, 1711’den 1921 yılına kadar Karamanlı Türkçesiyle yazılmış ve yayımlanmış kitap sayısı 369’dur. Bunların 164’ü din, 205’i din dışı konulardadır.
ZAYIF MİLLİYETÇİLİK
Muhtemelen bu kültürel doku yüzünden 19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslüman ve Hıristiyan tebaası arasında milliyetçilik akımları etkisini göstermeye başladığı halde, Karamanlılar arasında ‘milli’ bilinç çok düşüktü. Örneğin 1879’da Kapadokya’yı gezen Henry Tozer’e göre Karamanlılar Rusya’ya, Yunanistan’dan daha yakındılar. Yine çeşitli kaynaklara göre, Karamanlılara milliyetleri sorulduğunda ‘Türk’, ‘Rum’ veya ‘Yunan’ değil, sadece ‘Hıristiyan’ olduklarını söylerlerdi.
Yüzyılın sonlarında iyice güçlenen milliyetçilik akımlarının etkisiyle, bazı unsurların Nevşehir’deki Rum okullarında Karamanlılara Rumca öğretilmesi gibi ‘kültürel Helenleştirme’ çabalarına rağmen küçük bir azınlık dışında Karamanlılar Yunan milliyetçiliğine kayıtsız kaldılar. Bu kayıtsızlıkları yüzünden de Türk milliyetçiliğinin Fener Rum Patrikhanesi’nin etkisini kırma planlarında önemli rol oynadılar.
İTC’NİN İZMİR VEKİLİ EMMANOUİLİDİS
II. Meşrutiyet (1908) döneminde açılan mecliste, İttihatçıların onayıyla yer alan 24 Rum vekil arasında Karaman Rumları da vardı. Örneğin Aydın Vilayeti’ne bağlı İzmir’i temsil etmesi üzerinde anlaşılan iki üye Kayserili Karaman Rum’u olan Aristidis (Georgantzoglou/Yorgancıoğlu) Paşa’yla, Atina Üniversitesi öğretim üyesi Pavlos Karolidis (Pavli Karalidi Efendi) idi. Yunan milliyetçisi çevreler bu ikilinin ‘hain’ olduğu düşünüyorlardı. Aristidis Paşa kolay seçildi ama Karolidi Efendi’nin Yunan uyruklu olmasından rahatsız olan İttihatçılar ‘müntesib-i sani’lere (yani ‘ikinci seçmen’lere) Karolidis’i seçmeme yönünde talimat verince İzmirli Rumlar durumu protesto ettiler. Büyük olaylar çıktı, sonunda İttihatçılar geri adım attılar ve Karolidis’in seçildiğini ilan ettiler.
1911 seçimlerinde İttihatçılar ve Rum Cemaati, Meclis-i Ayan üyeliği teklif ettikleri Aristidis Paşa’nın yerini yeğeni avukat Emmanouil Emmanouilidis’in almasında anlaştı. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz değerli tarihçi Vangelis Kechriotis’in dediğine göre, Emmanouilidis de aynen Aristidis Paşa gibi, 19. yüzyıl Yunan milliyetçiliğine damgasını vuran Yunancılar ve Bizansçılar tartışmalarına katılmak yerine “Osmanlıcı vatanseverliğinden ilham alarak imparatorluğun bütünlüğünü korumak üzere Türk-Müslüman unsurları ile işbirliğinin gerekliliğine samimi bir bağlılık” göstermişti. Bu yüzden 1912 seçimlerinde tekrar aday gösterilerek ödüllendirilen Emmanouilidis, 1912 yılının Ekim ayında Birinci Balkan Savaşı patlak verdiğinde, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) önemli isimleriyle birlikte Sultanahmet’teki mitingde Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü savunan bir konuşma yaptı, bu konuşması Atina’daki bazı gazetelerin büyük tepkisini çekti.
(Emmanouil Emmanouilidis, Atina 1929. Aleksandros Madonis Arşivi.)
1920’de Meclis-i Mebusan’ın kapanmasına kadar görev yapan Emmanouilidis, bu dönemde İTC’yi sadece 1915 Ermeni Tehciri/Kırımı/Soykırımı yüzünden eleştirdi. 1922’de savaşın Yunan ordusunun yenilmesiyle sona ermesi üzerine Yunanistan’a gitti, 1923’te Venizelos’un ekibinden olmak üzere Batı Makedonya’ya vali olarak atandı, ardından da meclise girdi. (Öldüğü 1943’e kadar da vekilliği devam etti.) 1920’de tamamladığı Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yılları adlı kitabını yayımlamak için 1924 yılına kadar bekleyen Emmanouilidis, Vangelis Kechriotis’in dediğine göre “bu süre içinde Yunan Devleti’ne herhangi bir şekilde değinmekten kaçınarak Osmanlı ideolojisine bağlı kaldı ve Atina basını ısrarla ona saldırmaya devam etti.”
KARAMANLILARIN MÜBADELESİ
Yunanistan’la Türkiye arasında, 23 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın bir parçası olarak imzalanan Mübadele Anlaşması ile karşılıklı göçe tâbi tutulacaklar ‘Müslümanlar’ ve ‘Hıristiyanlar’ olarak belirlenince, Türkçe konuşan Ortodoks Karamanlılar da mübadeleye tâbi tutulmuştu. Sonuçta, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden çıkarılarak İstanbul, İzmir ve Mersin limanlarından Yunanistan’a gönderilirken yürek paralayan sahneler yaşanmıştı. “Biz sizdeniz, göndermeyin!” yalvarmaları işe yaramamıştı. Sadece, Mustafa Kemal’in ‘Baba Eftim’ dediği Papa Eftim ve yakınları, Mustafa Kemal’in emri üzerine 3 Ağustos 1924 tarihinde çıkarılan 3798 sayılı “Papa Eftim Tezkeresi’ ile devletin himayesine alınmıştı. Böylece Anadolu’nun en yerli halklarından biri olan Karamanlıların köküne kibrit suyu dökülmüştü… (Papa Eftim kimdir, neden bu ayrıcalığa mazhar oldu diye merak edenler şu yazımı okuyabilir: “Papa Eftim’in cemaatsiz kilisesi”, okumak için tıklayın)
Bu bölümü şu bilgiyle tamamlayalım: Cumhuriyet döneminde, ilk gayrimüslim vekiller bilindiği gibi meclise 1935’te katılmıştı. Bunlardan biri Karaman Türkü/Rumu İstamat Zihni Özdamar idi. Bodrum doğumlu olduğu halde Atatürk’ün isteğiyle Eskişehir’den aday gösterilen Özdamar, gayrimüslimlerin iflahını kesen 1942 Varlık Vergisi Kanunu’na “evet” oyu veren vekiller adasındaydı. (Varlık Vergisi için bkz.:http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/1942_varlik_vergisi_kanunu-1353243 )
(Mustafa Kemal’in emriyle Fener Rum Patrikliği’nin etkisi kırmak üzere, Türk Ortodoks Kilisesi’ni kuran Papa Eftim, 23 Nisan 1922’de, II. İnönü Meydan Muharebesi’nin birinci yıldönümünü kutlamak için Meclisin önünde toplanan 50 bin kişiye Türk Ordusu’nu öven pek duygulu bir konuşma yapmıştı.)
HAY-HO(U)RO(U)MLAR KIMDIR?
Gelelim ikinci kökü kurutulmuş, unutulmuş yerli topluluğumuza… Yunanca kaynaklarda Hay-hurumlar, Ermenice kaynaklarda Hay-horomlar diye geçen topluluk, ruhani açıdan Rum Ortodoks Kilisesi’ne bağlı ancak Ermenice konuşan bir gruptu. (Bundan sonra Ermence kaynaklardaki gibi Hay-horomlar diye devam edeceğim çünkü dilleri Ermeniceydi.) Bu ilginç kompozisyon, Hay-horomların, Yunan ve Ermeni milliyetçilikleri tarafından paylaşılamamasına neden olmuştur. Bu konuda yapılmış bilimsel araştırma yok ama, ağırlıklı olarak sözlü kaynaklardan yararlanarak Hay-horomlar konusunda önemli bilgi birikimine sahip olmuş İzmirli bir Rum olan olan Yorgos Anastasiadis’e (1874-1971) göre, Hay-horomların etnik kökeni konusunda değişlik görüşler var.
ANABASİS’İN BAKİYELERİ Mİ?
Çağdaş Yunan tarihçilere göre Hay-horomlar, MÖ 401’de kardeşi II. Artakserkes’i devirerek Pers tahtını ele geçirmeye çalışan Genç Keyhüsrev (Kiros) için savaşan ancak Keyhüsrev’in öldürülmesi üzerine geriye dönen paralı Yunan askerlerin bakiyeleriydi. Bu efsanevi ‘geri dönüş’, söz konusu sefere katılmış olan Yunan tarihçi Ksenephon tarafından “Onbinlerin Dönüşü” (Anabasis) adlı eserde anlatılmıştır. Bu tezin sahiplerine göre, bunlara daha sonra Büyük İskender’in Asya Seferi sırasında (MÖ. 334-323), güzergâhların güvenliği için bıraktığı Yunan askerleri de eklenmiş, bu gruplar, Doğu Anadolu bölgesindeki Ermeni toplumlarının kadınlarıyla evlenerek asimile olmuşlar, zamanla dillerini unutmuşlardır.
EGİNA ADASI’NDAN GELEN YUNANLILAR MI?
Hay-horomların etnik olarak Rum olduğuna dair tezin bir başka versiyonuna göre Hay-horomlar Bizans döneminde, Yunanistan’da Atina yakınlarında bir ada olan Egina’dan gelen koloni sakinleridir. Tarihte ilk Hay-horom topluluğunun ortaya çıktığı Sivas yakınlarındaki Eğin’in adı da Egina’dan gelmektedir. Bu gruplar, Bizans’a son veren Osmanlı İmparatorluğu döneminde İslam’a geçmek istememişler ve yaşadıkları bölgelerdeki Ermeni nüfusa katılmışlardır. Bu bölge Türkler için çok önemli olduğundan, İslam’a geçmek konusunda baskıya maruz kalmamışlar; fakat zamanla dil açısından Ermeniler tarafından asimile edilmişlerdir.
HELENLEŞMİŞ ERMENİLER Mİ?
Görece yeni Ermeni kaynaklarına göre, Hay-horomlar Bizans döneminde Helenleşmiş (Yunanlılaşmış) Ermenilerdir. İmparatorluk bu grupları Fırat’ın batısında, merkezi Eğin olan on ikiden fazla köyde toplamıştı. Ermenice konuşan bu Ortodokslar, ruhani olarak Büyük Antakya Patrikhanesi’ne bağlı Erzurum ve Diyarbakır Metropolitliği’ne tâbi olmuşlardı.
Hay-horomların kökeni ilişkin bir başka tez de şudur: Ermeni mitolojisine göre Ermeni soyunun kurucusu, efsaneye göre Iapetos’un (Yaşeth’in Yunanlaştırılmışı) neslinden olan Hayk’tır. Hayk, MÖ. 24’te yaratılmıştır ve Ermenicede ‘önder’, ‘lider’ anlamına gelir. Ermenicede Rum’a (Romalı anlamında) da ‘Horom’ denir, o nedenle Rum kökenli veya Rumlaşmış Ermenilere ‘Hay-horom’ denir.
AGİN’DEN EĞİN’E, EĞİN’DEN KEMALİYE’YE
Yine Ermeni kaynaklarına göre; Hay-horomların ilk ortaya çıktıkları merkez, Sivas’ın Eğin Köyü’ydü. Eğin adının kaynağı konusundaki söylence ise şöyle: Masis (Ararat veya Ağrı) ve İran Ermenilerinin Anadolu’ya yayıldıkları dönemde, bir grup Ermeni, Fırat boyunca ilerleyerek, etrafında çok verimli topraklar olduğu söylenen nehrin kaynağını aramışlar. İlerlerken sürekli, “kaynağa doğru” diyorlarmış, böylece onlar tarafından kurulan şehrin adı ‘Agin’ olmuş. (Emenice ‘ag’kaynağa/kaynağı anlamına geliyor).
LİSANEN ERMENİ VE TÜRK, KALBEN RUM
Yorgos Anastasiadis’e göre bu tezlerden hangisi doğru olursa olsun, bugün Hay-horomlar kendilerini Rum kabul ederler. Yüzyıllar boyunca bir kelime bile Yunanca bilmemelerine rağmen Rumluklarına olan sarsılmaz inançlarını muhafaza ederler. Anadilleri öncellikle Ermenice, sonra da Türkçedir. Ermeniceyi okulda öğrenirler. Kilisedeki ayinleri daha çok Türkçe ve Ermenice ve daha az Yunanca ilahilerin karışımıdır. Ancak, cemaat Yunanca ilahileri anlamadığı gibi, Ermenice okunan ilahilerin de Ermeni kilisesininkilerle hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar Rum Ortodoks Kilisesi’nin ilahilerinin çevirisidir ve Yunan kilise müziğinin makamıyla okunur. 1896 yılında, Ermenice ilahilerin yerini daha çok Karamanlıca (yukarıda anlattığım gibi Yunan alfabesiyle yazılan Türkçe) ilahiler almıştır.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA HAY-HOROMLAR
Sevan Nişanyan’ın Index.Anatolicus adlı eserinde 20. yüzyıl başında Hay-horumların yerleşim yeri olan köylerin adları oldukça fazla. (http://www.nisanyanmap.com/?eth1=hh) Buna karşılık, Hay-horum olduğunu söyleyen bir okurum Hay-horomların Doğu Anadolu’daki köylerinin altı tane olduğunu söylemişti. Bunlar Vag, Zorak, Musaga, Sirzu, Hogus ve Mamsa olup, ilk dördü Eğin’e, Mamsa Çemişkezek’e bağlıydı. Hogus ise diğer dört köyden epeyce uzakta, Kemah’ta idi. Yine aynı kaynağa göre Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar Erzincan ve Erzurum’a kadar ilerlediklerinde, Hogus’un sakinleri onları coşkuyla karşılamış, Rus ordusu geri çekilirken korkuya kapılıp onların peşisıra Rusya’ya gitmişlerdi. Bu gruplar Cumhuriyet dönemine kadar da orada kalmışlardı.
Fırat’ın Eğin bölgesindeki 70 Hay-horom ailesi ise 1924’te Mübadele Antlaşması ile Yunanistan’a gönderildiler ve Eğriboz’un kuzeyindeki Kastaniotisa Çiftliği’ne yerleşerek Yeni Eğin’i kurdular. İki yıl geçmeden Rusya üzerinden (muhtemelen Hogus’lu) 50 aile daha Selanik yakınlarındaki Diavata’ya yerleşti. Eğin adı ise, Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal’in onuruna, Kemaliye olarak değiştirilerek Doğu Anadolu Hay-horomlarının son izi de tamamen silindi.
BİTİNYA HAY-HOROMLARININ KADERİ
Anadolu’daki diğer geniş Hay-horom cemaati 1608’den beri Adapazarı/İzmit (Bizans dönemindeki adıyla Bitinya) bölgesinde yaşıyordu. 1915’te İzmit’te 7-8 bin civarında Hay-horom yaşıyordu. Geyve civarındaki Hudi, Ortaköy ve Şındıklı adlı üç köyün ilk sakinlerinin Eğin’den geldikleri sanılıyor.
1923'teki I. Tüm Göçmenler Konferansı’na sunduğu tebliğinde Doktor Benediktos Adamantiadis Bitinya Hay-horomlarının kaderini şöyle anlatmıştı: “Ticarette ve sanayide gelişmiş, zengin, 15 bin ve daha fazla sakiniyle Geyve-Ortaköy Rumları, Haziran 1920’nin sonlarına doğru Sakarya-Karaçay civarındaki hanlara toplanıp kapatılmışlar ve aşırı dinci gruplar tarafından kılıçtan geçirilmişlerdir. Bu kıyımdan kurtulanlar da, kaçtıkları dağlarda av köpekleriyle kovalanmış ve hunharca katledilmişlerdir. Ağustos 1920 sonlarında bölgede bir tane bile Rum kalmamıştır. Sadece, temkinli davranıp topraklarını kıyımdan önce terk etmiş birkaç yüz kişi kurtulabilmiştir.”
Bu birkaç yüz kişinin de sonra ülkeden ayrılmış olması mümkün. Geride kalanlar varsa da artık bir ‘Hay-horom kültürü’nden söz etmek maalesef imkânsız… Aynen Karamanlı kültüründen söz edemediğimiz gibi. Bu sayfalarda defalarca örneklerini verdiğim Türk milliyetçiliğinin ‘başarı hikayesi’ (!) olan gayrimüslimlere yönelik tehcirlerin, sürgünlerin, mübadelelerin, kaçırtmaların üstüne Karamanlılar ve Hay-horomların kökünün kazınmasını da koyabiliriz yani. 6,5 milyon Kürt seçmenin oyunu, “seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP’ye vermesinden sonra Kürtlere sempati duyması beklenmeyen CB Erdoğan’ın ‘yerli ve milli’ kontenjanını doldurma işinin, eğer Anadolu’ya gelişlerini 1071 Malazgirt Savaşı ile başlatırsak, yerlilik konusunda bu topluluklardan çok daha kısa bir tarihçeye sahip olan Türklere kaldığını söylemeye gerek yok herhalde… Kendini Türk diye tarif edenlerin ne kadarının ‘millilik’ konusunda Erdoğan’ı tatmin edecek kriterlere sahip oldukları ise ayrı bir konu…
Özet Kaynakça: Foti Benlisoy, Stefo Benlisoy, “‘Karamanlılar’, ‘Anadolu ahalisi’ ve ‘aşağı tabakalar’: Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, Sayı 11, Güz 2010, s.7-22, Sula Bozis, “Karamanlılar”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.4, s.458-459, Tarih Vakfı Yayınları, 1994, Yonca Anzerlioğlu, Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix Yayınevi, 2009, Evangelia Balta, “Karamanlıca (Karamanlidika) Basılı Eserler”, Çeviren: Andonis Zikas, Tarih ve Toplum, C. 62. s. 57-59, E. Balta, “‘Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz’ Adventures of An Identity in The Triptych: Vatan, Religion and Language” Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S.8, s. 25-44. Speros Vryonis, The decline of medieval Hellenism in Asia Minor and the process of Islamization from the eleventh through the fifteenth century, University of California Press,1986, Vangelis Ketchoridis, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemi’nde Karamanlı Rum Ortodoks diasporası, İzmir Mebusu Emmanouil Emmanouilidis”, Toplumsal Tarih, 25 Kasım 2014, s. 38-43, Yorgos Anastasiadis, “Ermenice konuşan Rumlar”, Yunanca’dan çevirenler: Frango Karaoğlan ve Elçin Macar, Toplumsal Tarih, S. 156, Aralık 2006, s. 38-43.
Not: Bu yazının Hay-horomlar ile ilgili bölümünü 3 Temmuz 2009 tarihli Agos gazetesi için yazmıştım. (O zaman Yorgos Anastasiadis gibi Yunanca ‘Hay-hurumlar’ terimini kullanmıştım.) Bu yazıya, Facebook’ta Sofya Agopyan adlı kullanıcının sayfasında rastladım. (https://www.facebook.com/notes/sofia-agopyan/ermenice-konuşan-rumlar-hay-horomlar-kimdir/1407356199550293) Sofya Agopyan kaynak belirtmediğinden ilk bakışta yazıyı kendi kaleme almış sanılabilir. Dolayısıyla o sayfayı görenler, benim o yazıdan ‘intihal’ yaptığımı düşünmesinler diye (bu sık sık başıma geliyor, benim yazılarımı birileri kendilerine malediyorlar, başka birileri de benim bu çalıntı yazılardan ilham aldığımı iddia edebiliyor!) bu notu koymak ihtiyacı hissettim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016