Mensur Akgün
Türkiye’den Suriye’ye bakıldığında ilk gözümüze çarpan bölünmüş yapısı ve İsrail’in müdahaleleri oluyor. SDG’nin yeni rejime entegre edilememesinden, Dürzilerin ve Alevilerin silah bırakmak istememesinden endişe ediyoruz. Suriye’nin İsrail’in de teşvikiyle yeniden bir iç savaşa sürüklenmesinden, bizi de İsrail’le ve dolayısıyla Amerika ile karşı karşı bırakmasından rahatsız oluyoruz.
Ancak Suriye’nin dertleri siyasetle bitmiyor. Karşımızda ekonomik açıdan da çökmüş bir ülke var. Her ne kadar Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar yeniden inşasına destek olsa da sağladıkları fonlar ülkenin ayağa kalkması için gerekli olduğu söylenen 400 milyar doların çok altında. Avrupa’nın da bu ülkeye yatırım yapmaya ne niyeti ne de gücü var.
Onlar her şeyden kısıp silahlanma, kendilerini Rus tehdidinden ve Amerika’nın siyasi gazabından koruma derdinde. İsveç dahi insani yardımlarını kısmış, devlet desteğiyle ayakta duran NGO’larında işten çıkartmalar başlamış. Benzeri İngiltere, Almanya ve daha pek çok ülke için geçerli. Eğer barış olursa Avrupa’nın zaten kısıtlı imkanları Ukrayna’nın yeniden inşasına ve savunmasına ayrılacak. Belki biraz da Afrika önemsenecek.
Arap dünyasının zenginleri de olasıdır ki Suriye’den ziyade -geriye bir şey kalırsa, en son Katar’a karşı sergilenen pervasızlık daha büyük krizlere yol açmazsa- Gazze’ye kaynak ayırmayı seçecek. Yakında Somali, Yemen, Lübnan ve biraz da Ürdün kıt kaynaklar için yarışacak. Eski rejimin Rusya ve İran’dan aldığı borçlar da Şam’daki yeni rejimin üstlenmesi gereken bir sorumluluğa dönüşecek, bedeli pek çok uzmana göre siyasi alanda ödenecek.
Üstelik ekonomiyi bir ölçüde ayakta tutan Captagon üretimi ve ticareti, daha doğrusu kaçakçılığı da yakında muhtemelen bitecek. Eski zenginlerle, Esad ailesinin destekçileriyle ileride yapılacak bir hukuki hesaplaşmanın ekonomi üstünde etkili olmaması ise imkansıza yakın. Savaş koşullarının yarattığı olağan dışı dağıtım ve üretim mekanizmalarının normal hayata uyumu da her yerde olduğu gibi Suriye’de de zaman alacağa benzer.
Ancak iktisadi sorunların çözümsüzlüğü, dahası yönetilememesi sadece mültecilerin geri dönüşünü geciktirmekle kalmayacak aynı zamanda ülkenin siyasi geleceğini de etkileyecek. Ayrılıkçılıların ve İsrail gibi istikrar bozucuların iştahını kabartacak. Üçüncü tarafların ülke geleceğine ve kaynaklarına ipotek koymasını hızlandıracak.
Bu yüzden Türkiye’nin bir an önce Suriye ekonomisinin ayakları üstüne dikilmesi için mümkün olduğunca geniş bir koalisyon oluşturması, Suriye’yi unutan, siyasi gündemlerinin arka sıralarına iten Avrupalılara iltica konusunu hatırlatması şart. Amerika’nın Suriye’ye angaje olmasını, sadece arabuluculukla yetinmemesini sağlamak da öyle.
Bana Eitan Danon ve Daniel Schneiderman’ın Foreign Policy’de Trump Yönetimine kullanmasını önerdiği yasal-teknik mekanizmanın işletilmesi için yazdıklarına Suriye yönetiminin ve Türkiye’nin sahip çıkması, ayrıca Şam Büyükelçiliğini açmaları için teşvik edilmesi önemli gibi geldi.
ABD’nin Suriye’ye askeriyle değil diplomatıyla girmesi, ülkenin istikrarını desteklemek için var olan “Global Fragility Act” gibi mekanizmalarını çalıştırması, İsrail başta olmak üzere pek çok devlete ve ülkenin bütünleşmesine direnen merkezkaç güçlere de önemli bir mesaj verecektir. Danon ve Schneiderman’ın önerdiği Dünya Bankası bünyesindeki bir başka mekanizmanın, “Multi Donor Trust Fund” modelinin de dikkate alınmasında yarar olabilir.
Ne de olsa tekerleği yeniden keşfetmeye çalışmak yerine var olanı kullanmak, onun modelinden yararlanmak vakit kaybını ve Suriye üstündeki iktisadi yükün azalmasını sağlayabilir. Belki 24 Eylül Çarşamba sabahı BM’de yapacağı konuşma için New York’a gelecek olan Suriye Cumhurbaşkanı El Şara hiç olmazsa Dünya Bankası seçeneğini ikili görüşmelerinde ve hatta Genel Kurulda dillendirebilir.
Uzun yıllar sonra BM Genel Kurulu’na katılacak ilk ve hem de karizmatik bir Suriye Cumhurbaşkanı’nın dediğinin dinlenme ve başkalarını etkileme şansı bence çok yüksek. Umarım o ve ülkesi bu şansı iyi kullanır, Genel Kurul konuşmasında eleştirel olduğu kadar yapıcı mesajlar da verir. Suriye’nin iktisadi ve siyasi istikrarının zeminini sağlayacak adımların üçüncü taraflarca atılmasını sağlar. O güne kadar da büyük çaplı çatışmadan ve provokasyonlardan uzak durmak için elindeki tüm imkanları kullanır…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDağdakilerin siyasete girmesi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHakem ile hakim adaletli davranmazsa… 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCumhuriyetin evrimi 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025
12.10.2025
8.10.2025
1.10.2025
10.09.2025
7.09.2025
27.08.2025
24.08.2025