Ayşe HÜR
Bu haftaki yazımın esin kaynağı son haftalarda yaşadığımız olaylar. Can Dündar ve Erdem Gül’ün yaklaşık üç aylık tutukluluklarının Anayasa Mahkemesi kararı yardımıyla sonlanması en büyük sevincimiz oldu. Aynı günlerde yargı tarihimizin en absürt davalarından biri olan ‘Askeri casusluk, şantaj ve fuhuş davası’nın tüm sanıkları (357 kişiydiler) beraat etti. Onlara da sevindik… Ancak benim sevincim kısa sürdü çünkü, 25 Şubat 2016 günü, gazeteci, yazar, dilbilimci, düşünür, turizmci, eylemci Sevan Nişanyan, şimdilik 11 yıl 8 aylık (her an artabilir) kesinleşmiş cezasını Söke Açık Cezaevi’nde çekerken, kütüphanede internet bağlantısı sağladığı iddia edilen bir aparat yakalandığı için aldığı disiplin cezası mahkemece onandı. Bu onamanın anlamını anlatmadan önce Sevan’ın neden hapiste olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum izninizle: Sevan Nişanyan, 20 milyon yapının yüzde 60’nın kaçak olduğunu ülkemizin, yıllardır yaşadığı Şirince köyünde gerçekleştirdiği restorasyon faaliyetleri sırasında bazı prosedürlere uymadığı, daha doğrusu uyamadığı için (çünkü bürokrasinin böyle aykırı insanlar söz konusu olduğunda ne gibi engeller çıkarma kapasitesinde olduğunu hepimiz tahmin edebiliyoruz) hapse atılmış belki de tek kişisi. Sevan şimdilik kesinleşmiş 11,8 yıl hapis cezasını çekiyor(du) Söke Açık Cezaevi’nde. Aparat olayından sonra kapalı bölüme alındı ve böylece açık cezaevlerinin sağladığıavantajlardan yoksun kaldı.
SEVAN İÇİN TEHLİKE
Ama disiplin cezasının onanması daha kötü bir tabloya işaret ediyor. Bunu, dostlarından Özlem Yağız şöyle özetlemiş: “Sevan Nişanyan'ın 25 Şubat 2016 günü yapılan mahkemesinde ki iki önemli davanın bir tanesi aleyhine sonuçlandı. Birisi de 3 Mart’a ertelendi. 11 günlük hücre cezasının sonuçları tam olarak şunlar: 1)Bir yıl boyunca kapalıda kalacak. 2) Kendisine ayrıca 3 ile 5 yıl hapis ile sonuçlanacak bir ceza davası açılacak. 3)Ceza alırsa, ki muhtemelen alacak, kapalıda daha uzun süre kalacak. 4)Bu arada Yargıtay'da bekleyen diğer cezalar da gelecek ve sonuç olarak en az 5 yıl kapalı cezaevinde çalışamadan kalacak. Zaten 2 yıldır bunun büyük bölümü kapalı cezaevinde olmak üzere hapiste. 60 yaşında bir insanın 8 yılını daha kapalı cezaevinde geçirmesi, fiziksel ve ruhsal olarak yok olması demektir. Sevan gibi üretmeden duramayan bir insanın bütün çalışmalarından uzak olmasının zaten ölüm olmasını bir yana bıraksak bile, kısaca durumu bu.
Can Dündar ve Erdem Gül'ün 3 ay cezaevinde kalması vicdanlarımızı yaraladı. Neyse ki artık serbestler. Ama 2 yıldan uzun zamandır bu şartlar altında yaşayan Sevan’ın akıbeti için yeterince ses veremediğimizi düşünüyorum. Nitekim 25 Şubat’taki mahkemeden sonra Sevan’la ilgili olarak basında yer alan az sayıdaki haberde çıkan tek şey şu: "Sevan Nişanyan 11 gün hücre cezası aldı." Bu 11 gün hücre cezasının gerçekte ise ne anlama geldiğini kimseye ulaştıramadık. Agos, Radikal dahil hiçbir gazete bunu anlatabilecek iyi bir haber yapmadı. Hiçbir köşe yazısı yazılmadı. “Gazete haberleri, köşe yazıları bu hukuksal sürece ne yapabilir?” diyebilirsiniz. Ama ben hukuksal süreç bir yana, cezaevinde unutulmuş olma hissinin şu anda Sevan Nişanyan'a en büyük darbe olduğunu düşünüyorum.”
Bu satırları okumadan önce de sürekli olarak Sevan’ın yaşadığı trajediyle meşguldü zihnimin bir yanı, ama artık düşünmekten öteye gitmemiz lazım geldiği kafama dank etti. Yoksa, birazdan anlatacağım trajedilerin bir tekrarını yaşayacağız ve belki de 50-60 yıl sonra benim gibi biri çıkıp utanarak, Sevan Nişanyan’ın mahpus öykülerini anlatacak genç kuşaklara…
YETMEZ AMA EVET’Çİ MİYDİM?
Ancak affınıza sığınarak bu sefer de kendimle ilgili bir bir sıkıntılı duruma açıklık getirmek istiyorum. (“Uzattın” diye şikayet etmek yerine, doğrudan NAZIM HİKMET’İN TUTUKLANMASI başlığına atlayabilirsiniz elbette.) Ne zaman yargıyla ilgili bir temayı işlemeye kalksam rutin bir suçlama ile karşılaşıyorum: “Senin buna hakkın var mı? Sen o hukuk dışı davaları yürüten ‘Paralel’ci Taraf’ta çalışmadın mı? Sen yıllarca AKP iktidarını desteklemedin mi? Yargıyı iktidara bağımlı hale getiren 2010 Anayasa Referandumu’nda Yetmez Ama Evet demedin mi?” Ve buna benzer suçlamalar…Sosyal medyada ara ara cevap veriyorum ama fayda etmiyor. Bir kere de daha kapsamlı vereyim dedim.
Sondan başlayayım, 2010 Anayasa Referandumu’nu destekleyen tek satır yazım yoktur. Belki de siyasi körlük, ama sonuçta anayasaların uygulanmasının siyasi iktidarların karakterine, ideolojik yönelimine bağlı olduğunu tarihsel deneyimden gayet iyi bildiğim için başta önemsemedim konuyu. Sonra iktidara en sıkı muhalefeti o yaptığı için BDP’nin öncülük ettiği ‘Hayır’ cephesine meylettim, sonra da oy kullanmadım. Bu zikzakları eleştirebilirsiniz ama 2013’teki ‘demokratikleşme paketi’ni, ’geç ve sığ olduğu için yetmez ama evet’ diyerek destekleyen bir twit mesajım dışında, klasik anlamda Yetmez Ama Evet’çi olmadım. Ancak olanları, bırakın kınamayı, düşünce özgürlüğü kapsamında saygıyla karşıladım. Zihin okumaya çalışmadım, aksi ispat oluncaya kadar iyi niyetli olduklarını kabul ettim, onları anlamaya çalıştım, hatta zaman zaman katıldım. Bugün bazı kişiler için farklı düşünüyor olabilirim ama o günlerde genel tavrım buydu.
DAVALAR HAKKINDAKİ TAVRIM
İktidarın bugün “ben yapmadım, Paralel yaptı” diye sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığı davalar hakkındaki tavrımı ise bir örnekle anlatmaya çalışayım. 6 Mart 2011 tarihli Taraf yazıma (okumak için tıklayın) şöyle başlamışım: “Kısa süre önceye dek ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’ ve benzeri soruşturmaları İttihat ve Terakki’den beri başımıza musallat olan darbecilik geleneği ile hesaplaşmanın bir parçası olarak görüyor ve yürekten destekliyordum. Ancak bugüne dek olanlar beni hayal kırıklığına uğrattı. Öncelikle 1970’lerden beri on binlerce kişinin ölümünden, sakat kalmasından, hapse girmesinden birinci dereceden sorumlu olanlar, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan darbecileri, hatta Ergenekon ve Balyoz davalarına konu olan darbe girişimlerinin asıl patronları ellerini kollarını sallayarak gezerken, Ahmet Şık ve Nedim Şener örneğinde olduğu gibi bunlara destek verdikleri iddia edilen ikincil, üçüncül aktörlerin şüpheli delillerle hapse atılması Ergenekon’un sulandırılmaya çalışıldığı izlenimini uyandırıyor. Bu arada, hükümeti desteklesin veya eleştirsin yüzlerce gazetecinin yargılanması ve yüzlercesinin ağır cezalara çarptırılması, seçilmiş Kürt siyasetçilerin ‘KCK operasyonları’ adı altında yaklaşık iki yıldır hapiste tutulması, binlerce siyasi mahkûmun hapishanelerde çürümeye terk edilmesi, Hırant Dink davasının bir türlü karara bağlanmaması, hasta ve özürlü mahkûmların inatla affedilmemesi, Pınar Selek, İsmail Beşikçi, Nevin Berktaş gibi aydınların adeta kan davasına kurban edilmesi, vicdani reddini açıklayan gençlerin cezalandırılmaları (son olarak Halil Savda'nın 5 aylık hapis cezası onandı) ve daha bir dizi olay hükümetin demokrasi ve insan hakları konusundaki samimiyetinden kuşku duymama neden oluyor. Bu nedenle 4 Mart 2011 günü Taksim’deki gazeteciler mitingine ben de katıldım, Galatasaray’a kadar basın özgürlüğünü savunan sloganlar atarak yürüdüm. Umarım, aramıza karışarak Ergenekoncu sloganlar atan İşçi Partililer (Aydınlıkçılar) yüzünden mesajımız bulanıklaşmamıştır. Hükümet ne demek istediğimizi anlamıştır.”
19 Şubat 2012 tarihli yazımda (okumak için tıklayın) benzer eleştiriler yapmışım. Bir kaç yazımda da ufak tefek değinmeler var. Merak eden okuyabilir.
NEDEN TARAF’TAN AYRILDIM?
2012 yılının Mayıs ayında da Taraf’tan istifa ettim. Bu istifa, sözü edilen davaların açılış ve yürütülüş biçimiyle ilgili hayal kırıklığıyla ilgili olduğu gibi, gazetenin yazarlarından Halil Berktay’ın başlattığı “1 Mayıs 1977’yi, devletin karanlık unsurları değil, devrimciler kana boyadı” mealindeki tartışmasında Taraf’ın takındığı tutumla da ilgisi vardı. Bunlara, Taraf’ın altı ay boyunca maaşımı ödememesinin yarattığı ekonomik yıkımı da eklemeliyim. Aynı yılın Ağustos ayında Radikal’de yazmaya başladım, ondan sonrasını biliyorsunuzdur umarım.
Aslında yazılarımı düzenli okuyan biri benim sadece İttihatçılık ve Kemalizm eleştirisi yapmadığımı, AKP iktidarının referanslarını oluşturan İslam kardeşliği, İslam tarihi kaynakları, Kuran literatürü, sadaka geleneği, kurban inancı, tesettür, içki, yılbaşı yasakları gibi başlıklarda eleştirel yazılar yazdığımı, Taraf’ın finansörü olduğu iddia edilen Fethullah Gülen Hareketi hakkında, Taraf’ta yayımlanan belki de ilk ve son (elbette eleştirel) yazıyı (okumak için tıklayın) benim yazdığımı bilir. Radikal’deki yazılarımı ise tanımlamak için arşive bakmanız yeterli. Ama genel kitle (buna ‘münevver’ kesim de dahil), Uğur Mumcu’nun veciz deyişiyle “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğu” için sürekli kendimi açıklamam gerekiyor. Belki bir ara Taraf’taki yazılarımın çeşitli yerlerine monte ettiğim güncel iktidar eleştirilerini bir araya getirip herkesin ulaşabileceği bir yere korum da, bu tartışma biter. Tekrar özür dilerim vaktinizi aldıysam. Şimdi başlıktaki hikayemize başlayabilirim…
NAZIM HİKMET’İN TUTUKLANMASI
1925-1937 arasında tam 9 kere yargılanan, çeşitli hapis cezalarına çarptırılan ama bir şekilde hapis yatmaktan kurtulan Nazım Hikmet, 1938 yılında paçayı kurtaramadı. Ocak ayının 17’sinde Donanma Komutanlığı’ndan gelen görevliler şair Nâzım Hikmet’i alıp kelepçeli olarak Köprü Kadıköy iskelesinden bir motorla Adalar açığında bekleyen eski yolcu gemisi Erkin’e götürdüler. Önce bir helaya, sonra sintine ambarına kapatıldı Nazım Hikmet. Dava konusu, en özet haliyle, ‘kitap okumak’tı. Nasıl mı? Şöyle:
1920’lerden itibaren Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi Doktor Hikmet Kıvılcımlı ile karısı Fatma Nudiye Yalçı, ‘Kıvılcım Kütüphanesi’ adında bir yayınevi kurmuşlardı. Kıvılcımlı ailesine yakın olan Kerim Korcan adında kitap meraklısı bir genç ise, ‘Kitap Sevenler Derneği’ diye bir topluluk oluşturmuştu. Gençler aralarında kitap alıp veriyor, okuma toplantıları yapıyorlardı. Zamanla okuma grubu donanma mensubu assubaylar, hatta erleri de kapsayacak şekilde genişlemişti. Elbette bu duruma devletin göz yumması mümkün değildi!
MUHBİR VATANDAŞ GÖREVDE!
“Yayımcılık yoluyla komünizm propagandası yaptıkları” iddiasıyla önce Hikmet Kıvılcımlı ile Fatma Nudiye Yalçı, beş gün sonra da, Kerim Korcan gözaltına alındı. Önce ünlü Sansaryan Hanı’nda, bir aya yakın bir süre işkenceye tabi tutuldular. İşin içine muhbirler girdi. Hamdi Alevdaş adlı bir astsubay, dört yıl önce, yani 1934 yılında, Nâzım Hikmet’le konuştuğunu iddia etti. Şair güya ondan erlere gelen mektupları okuyup ailesi yoksul olanları saptamasını, adreslerini almasını istemişti. Bu yoksul ailelere yardım edilecekti. Muhtemelen de komünizm aşılanacaktı. Nâzım Hikmet’in büyük suçu işte buydu!
(Nazım’ın Bursa Cezaevi’nde el verdiği kişilerden Balaban’ın Nazım tablosu.)
TCK 141-142’DE TADİLAT
Ardından tutuklamalar yaygınlaştırıldı. Özellikle Nâzım Hikmet’in kitaplarını okuyan pek çok astsubayla onların tanıdıkları, yakınları gözaltına alındılar. 15 Mart’ta Ankara’da başlayan yargılamalar başladı ama bir sorun vardı. 1936 yılında Türk Ceza Kanunu’na sol hareketleri cezalandırmak için konulmuş olan ünlü 141 ve 142. maddeler ‘cebir’ yani güç unsuru varsa cezalandırmaya izin veriyordu düşünce suçlarını. Ancak Nazım Hikmet ve arkadaşlarının eylemlerinde en ufak bir cebir unsuru yoktu! Ve 16 Temmuz 1938’de yapılan bir değişiklikle yalnız eylemi değil, düşünceyi açıklamayı da cezalandırmak mümkün hale getiriliverdi! Böylece Roma Hukuku’nun günümüze kadar gelen en önemli prensiplerinden biri olan “nullum crimen sine lege, nulla púna sine lege praevia=Yasa olmadan suç olmaz, daha önce kabul edilmiş yasa olmadan ceza verilemez” şeklindeki genel pozitif hukuk ilkesi ihlal edildi. Ardından gönül rahatlığıyla cezalar yağdırıldı.
28 YIL DÖRT AY AĞIR HAPİS!
Nazım Hikmet önce Askeri Ceza Kanunu’nun 94. Maddesine göre 15 yıl ağır hapse mahkûm edildi. Ardından bir kez de ’orduda komünist örgüt kurmak’ suçundan 20 yıl ağır hapse mahkûm edildi. Yasal indirimler yapıldıktan sonra cezası 28 yıl 4 ay ağır hapis olarak bağlandı. Mahkeme Hamdi Alev, Emine Alev, Hamdi Alevdaş, Nuri Tahir Tipi adlı sanıklara 18’er yıl; Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir, Mehmet Ali Kantan, Haydar Korcan’a 15’er yıl; Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Seyfi Tekdilek’e 10’ar yıl; Hüseyin Avni Durugün’e 5 yıl; Ali Kut’a 4 yıl; Fethi Ülgezer, Burhan Cengen’e de 3’er yıl cezayı uygun görmüştü!
Cezalar 29 Aralık 1938 tarihinde onandı. Ama ilginç bir durum yaşandı. Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı sağlık nedenleriyle altı aylığına serbest bırakıldılar. Kıvılcımlı ülkeden kaçmaya çalışırken yakalandı hapse gönderildi. Nazım ise üyesi olduğu TKP’ye bıraktı kararı. TKP çıkmasına gerek duymadı, o da kendi iradesiyle hapse geri döndü. Muhtemelen bir şekilde affa uğrayacaklarına inanıyordu. Halbuki, tam 12 yıl boyunca, hapiste kalacaktı. (Doktor Hikmet Kıvılcımlı ise daha önce ve sonra aldığı cezalarla tam 22,5 yılını hapiste geçirecekti.)
(Doktor Hikmet Kıvılcımlı, Nazım Hikmet, Piraye Hanım, Fehamet Hanım. Çankırı Cezaevi, 1940)
ATATÜRK’E MEKTUP
İddialara göre Nazım Hikmet kararın açıklanmasından sonra Şükrü Kaya’nın önerisiyle Atatürk’e suçsuz olduğunu anlatan bir mektup yollamıştı ancak bu konuda çalışan Cemil Koçak bu mektubu görmediğini söylüyor. Mektup yazıldıysa bile muhtemelen ağır hasta olan Atatürk’ün mektuptan haberi bile olmamıştı. Hikmet Kıvılcımlı ve Kemal Tahir’in mektupları ise 1941’de işleme kondu. Bu mektuplar okunduğu halde cevaplanmadı.
Bu 12 yıl içinde o kadar çok şey yaşandı ki, hepsini anlatmaya kalksak ciltler dolar.
Özetin özeti Nazım Hikmet dava arkadaşlarını hiç unutmadı. Farklı hapishanelerde olsalar da onlarla sürekli ilgilendi, yazıştı, öğütlerde bulundu onları yönlendirdi… Bunu yaparken kendini de, sanatını da besledi, zenginleştirdi, olgunlaştırdı.
“HAYVAN-İNSANLARLA DOLU”
Nazım’ın sayfalar dolusu şiir-mektupla teması sürdürdüğü Kemal Tahir, iki yıl kaldığı İstanbul Tevkifhanesi’nden karısı Fatma İrfan’a şöyle anlatmıştı yaşadığı ortamı: “Burası kocaman bir ormana benziyor karıcığım. Rudyard Kipling’in insan-hayvanları ile değil, hayvan-insanları ile dolu bir ormana…” Veya: “Mahpus olmak başka, mahkemenin neticesini beklemek başka. İnsan mahkum olursa, olayı kabul ederek mahsuphaneye alışmaya başlar. Günleri ayları sayarak oturur. İşini gücünü düzeltir. Çıkacağı günü bekler. Bundaki azap herhalde böyle devamlı değil de, arada sırada yoklayan, nostalji, hasret bir parça da gurbet duygusu sanırım…”
Siyasilerin durumu yine de iyidir hapishanede. Daha talihsizleri şöyle anlatır Kemal Tahir: “Adem Baba koğuşunda çırçıplak talebeler yatar. Altlarında gazete kağıtları serilidir. Üstlerine kendilerinden evvel gelip gidenlerden kalmış çuvallar örtülü.”
Siyasilerden şanslı olanlar da vardı elbette: “Beyler koğuşunun duvarları bile halılarla kaplıdır. Bunlardan her biri kabartılmış dört beş şilteye uzanırlar. Sabah kahveleri yataklarına gelir. Ve ayaklarını yıkayan esirleri mevcuttur.”
NEVŞEHİR’İN ZEMHERİ SOĞUKLARI
İstanbul’dan sonra Çankırı, Malatya, Çorum, Nevşehir cezaevlerini gezdi Kemal Tahir. Bütün bu yolculuklarında ünlü ‘sarı defterleri’ni doldurdu özenle. Namuscular, Karılar Koğuşu, Telgrafçı Abdurrahim Bey gibi hikayeler Malatya’da, Dam Ağası ve Cemal-Kitaplı Casus Çorum’da yazıldı. Cezaevinde yazılan bu ilk romanların müsveddelerini Nazım Hikmet okuduğunda Kemal Tahir’e övgü dolu mektuplar göndermiş, ama aynı zamanda “fakir ve zengin köylü münasebetlerinin, derebeylik bakayası, sınıf ve tabaka çatışmalarının eksikliğini hissettiğini” de ifade etmiş “yeni pasajlar yazıp bu eksikliği gidermesini” de önermişti…
Kemal Tahir’i son durağı Nevşehir Cezaevi idi. Kendi dilinden okuyalım oranın havasını: “Kemal Tahir’in mahpusluk hayatının en zor şartları Nevşehir’deki bir kaç ayda geçer. Nevşehir’in bir kaza merkezi olması, cezaevinin siyasi mahkumlar için Batı usulünce ve demokrasiye uygun ‘rejim politik’ tatbip edilmesi düşünülerek özel bir itina ile hazırlanmıştı. Cezaevi eski bir kiliseydi. Siyasi mahkumlar, zemin katında kubbeli altı üstü taş, pencereleri insan boyundan yüksekte, tıpkı Kapalıçarşı’nın dar sokaklarından birine benzeyen bir yerde yatıyorlardı. Mevsim Şubat’tı. Nevşehir soğuk olur. Uzun bir koridora benzeyen koğuşta, küçücük bir sac soba vardı. Bunda kayısı ağaçları yakılıyordu. Ben vardığım zaman buraya kapatılmış siyasi mahkumlar iki sonranın odun tayınlarını yakmış, tüketmiş bulunuyorlardı. Koğuşun apteshanesi yoktu. Geceleri içeri bırakılan bir gaz tenekesi kullanılıyordu. Demokrasimizin ‘rejim politiği’ gerçekten parlaktı.”
KERİM KORCAN’IN İDEAL SUÇLUSU
Donanma Davası’nın sanıklarından Kerim Korcan ise önce İstanbul’daki Merkez Kumandanlığı hapishanesinde, ardından Sultanahmet ve nihayet Sinop Cezaevi’nde tamamladı 10 yılını. 1948 yılında tahliye oldu. İdamlıklar, Tatar Ramazan ve Linç adlı romanlarında hapishane yıllarındaki tecrübelerini anlattı. Örneği Linç’in ‘Siyasi Suçlu’ kahramanı “Düşünce suçlusu olması, gündüzleri iş atölyesinde çalışıp akşamları kitap okuması, kanunları iyi bilmesi, etkileyici bir konuşmaya sahip olması, toplum sorunlarına kayıtsız kalmaması ve bunlara çözüm yolu bulmaya çalışması, yönetimden bireysel hak ve özgürlüklere saygı göstermesini beklemesi, cesur bir kişiliğe sahip olması” ile Kerim Korcan’ın ta kendisiydi!
1955 ‘OLAĞAN TUTUKLAMASI’
Nazım Hikmet ve Kemal Tahir, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ezici bir zaferle iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilan ettiği genel afla hapisten çıktılar. Nazım Hikmet, sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılınca yurt dışına kaçtı. 1963’teki ölümüne kadarki dönemde bazı kesintilerle de olsa Moskova’da yaşadı.
Kemal Tahir İstanbul’a döndü. Notlar almaya devam etti. Takma adla hikayeler yazdı. Kemal Tahir adını ilk kez 1954’te kullandı. Ancak devletin kapısını çalması için çok beklemedi. 6-7 Eylül 1955’te, Rumlara (ve elbette Ermeniler ve Yahudilerin de nasiplerini aldıkları) yağma olaylarında iktidardaki DP köşeye sıkışınca adet olduğu üzere suçu ‘olağan şüpheli’ sayılan komünistlere atmıştı. 7 Eylül 1955’te tutuklanan 45 ‘tescilli’ komünist arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo gibi ünlü yazarlar da vardı. Neyse ki Aralık ayına gelindiğinde hükümet bu saçmalıktan vazgeçmiş ve tutuklular salıverilmişti. (Bazı kaynaklara göre Kemal Tahir altı ay yatmıştı.) Hapisten çıktıktan sonra kendini yazmaya adadı. Öyle verimli bir yazar oldu ki, 1973’teki ölümüne kadar 18 roman yazdı…
Kerim Korcan, 1957’de Vatan Partisi yöneticiliğinden kovuşturmaya uğradı ve TCK 141 ve 142.’den iki yıl tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra herkesin fısıltıyla konuştuğu günlerden birinde, “Ben komünistim!” deyivermişti yüksek sesle. Sonra da "Bunu ben söylemiyorum, devlet söylüyor. Devlet bana, 'Sen komünistsin!' dedi, 12 yıl verdi, ben de yattım. Devletten iyi mi bileceğiz!" demişti. 1990 yılında 76 yaşında bu bilinçle hayata veda etti…
ORHAN KEMAL’İN MAHPUSLUĞU
Dolaylı da olsa bu hikayeye eklemlenen Orhan Kemal adıyla tanıdığımız Mehmet Raşit Öğütçü’yü de anmak istiyorum izninizle.
“Çok gençsin. Zaten hiçbir şey veremedim sana. Şimdi de beş yıllık mahkumiyet girdi araya. İstersen ayrıl benden, kendine yeni bir yol çiz. beklemekle geçirme en güzel yıllarını. Çünkü karıcığım, biliyorum ki, buradan çıktıktan sonra daha da zor ve yoksulluk içinde geçecek hayatımız.”
Eşine büyük bir sevecenlik ve sorumluluk duygusuyla bu satırları yazan Orhan Kemal, daha 23 yaşındayken evlenmiş, 24 yaşında Niğde’de askerliğini yaparken tezkeresine kırk gün kala bir ihbar üzerine tutuklanmıştı. Suçu Nazım Hikmet’in ve Maksim Gorki’nin kitaplarını okumak ve komünizm propagandası yapmaktı! Donanma Davası’yla aşağı yukarı aynı günlerde kısa bir yargılamada cezası kesildi: 5 yıl hapis! Kayseri Cezaevi’ne götürüldü.
Neyse ki babası Abdülkadir Öğütçü yetişti imdadına. Taha Toros’un deyimiyle “yaman bir muhalif” Abdülkadir Kemali Öğütçü, ”TBMM’nin ilk dönem milletvekili; üç günlük bakan; İstiklal Mahkemesi’nin hem reisi hem sanığı; hükümetin yaman eleştiricisi; güçlü bir gazeteci; 1930’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nın kurucu başkanı; din üzerine eserler yazan bir bilgin, şifalı bitkileri inceleyen bir kamus yazarı; ceza hukukunda içtihatlara kaynak olan görüşüyle uzman bir hukukçu; yakın politika tarihimizin bir renkli siması ve dinlenmesine doyum olmayan bir hatibi" idi. Abdülkadir Bey, Ahali Cumhuriyet Fırkası’nın hükümetçe 1931’de kapatılmasından sonra o sıralarda Suriye sınırları içinde olan İskenderun’a kaçmak zorunda kalmış, bir süre sonra ailesini de yanına aldırmış, ancak Orhan Kemal Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalmıştı. Baba desteğinden yoksun 7 yıldan sonra yukarıda anlattığım gibi hapse düşmüştü. Abdülkadir Bey, Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü’nün geçmişle barışma politikaları sayesinde ülkeye döner dönmez de oğlunu Bursa Cezaevi’ne naklettirmişti.
(Nazım Hikmet ve Orhan Kemal Bursa Cezaevi’nde)
PROMETE’NİN ÇIĞLIKLARI
Büyük bir tesadüf, Nazım Hikmet de Çankırı Cezaevi’nden Bursa’ya gelmişti. Nazım Hikmet’in isteğiyle aynı koğuşta kaldılar. Orhan Kemal o günlerde şiire sevdalıydı. Nazım onu şiirden vazgeçirdi hikaye ve romana yöneltti. Belki birazcık da kalbini kırdı. İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla hapisteyken yayımladı kahramanımız. İlk kez 1943'te İkdam Gazetesi’nde yayımlanan "Asma Çubuğu" öyküsünde Orhan Kemal adını kullandı. Cezasını 26 Eylül 1943’te tamamlayıp tahliye olduktan sonra memleketi Adana’ya döndü. Dönerken de şu dizelerle veda etti Nazım’a:
“Prometenin çığlıklarını
kabakıyım tütün gibi piposuna dolduran adam
Sen benim mavi gözlü arkadaşım,
Kabil değil unutmam seni.
26 Eylül 1943
Seni yapayalnız bırakıp hapishanede
Bir üçüncü mevki kompartmanında pupa yelken koşacağım memlekete.”
Memlekette, amelelik ve hamallık dahil pek çok işte çalıştı. 1944’te doğan oğluna Nazım adını verdi. (Dört oğlu vardı galiba, yanlışsam affola.) Ve 1966’da tekrar mahsupluk yolu göründü. Suçu yine komünizm propagandası yapmaktı. Neyse ki bu kez sadece bir ay yattı. Bu sefer uzun süre iş bulamadı ama artık romanları meşhur olmuştu, kitap satışlarından gelen parayla geçinebilir hale gelmişti. Ancak romanlarında hep yoksul insanları, işçileri, kötü yaşamları anlattığı gerekçesiyle kovuşturmaya bile uğradı!
1970 yılında eşi Nuriye Hanım’la beraber Bulgar Yazarlar Birliği’nin daveti üzerine gittiği Sofya’da hastalanıp hastaneye kaldırılan Orhan Kemal, konuşamadığı için bir kağıda yazdığı şu satırlarla veda etmişti dünyaya: “… Eşe dosta selam… İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir…”
Sevan da inandığı doğrular için eğilmiyor, bükülmüyor. Sevan’a zulmeden zihniyet de ne yazık ki bir asırdır zayıflamıyor, gerilemiyor. Umarım Sevan’ı hapislerde çürütmeden kurtarabiliriz devletin elinden…
Özet Kaynakça: Emin Karaca, Sintinenin Dibinde, Puslu Yayıncılık, 2013, Vâlâ Nureddin, Bu Dünyadan Nâzım Geçti, Remzi Kitabevi, 1969, Zekeriya Sertel, Mavi Gözlü Dev, Ant Yayınları, 1968, İbrahim Abdülkadir Meriçboylu (A. Kadir), 1938 Harb Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet, 1966, Kerim Korcan, Harbiye Kazanı, Gözlem Yayınları, 1989, Kemâl Sülker, Nâzım Hikmet Dosyası, May Yayınları, 1967, Cemil Koçak, “1938 Donanma Davası ve ünlü kalemlerin af beklentisi”,http://haber.star.com.tr/yazar/1938-donanma-davasi-ve-unlu-kalemlerin-af-beklentisi/yazi-1051546 .
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/1938-donanma-davasi-1518853/
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016