Barış Soydan
Kapalı kapılar arkasında Merkez Bankası'nın 7 yılı (1): Başçı dönemi; rezervler eriyor
Dedem Muhittin Erker Merkez Bankası'nın İstanbul şubesinde uzun yıllar muhasebe müdürlüğü yapmış ve oradan emekli olmuştu. İstanbul'a iktisat okumaya gelen Kayserili yoksul genç Halit Soydan'ın kızıyla evliliğine onay vermesinde, bankacıların ayrı ve özel bir tür olduğuna inanmasının payı büyüktü. (Ama kolejde okuttuğu kızının kültürü, Kayserili genç bankacıyla uyuşmayacak ve kayınpeder-damat dayanışmasına rağmen annemle babam bir süre sonra ayrılacaklardı. Tabii bu apayrı bir hikâye…)
1970'lerin sonunda ergenliğe adım atmaya hazırlanan bir çocukken dedemi Merkez Bankası'nın Karaköy'deki şubesinde arada sırada ziyaret ederdim. Ekonominin burnunun krizden kurtulmadığı, bugünkünden beter günlerdi. En temel ihtiyaç maddelerini ithal etmek için bile döviz bulunamıyordu. Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi olağanüstü yöntemlerin veya daha doğru bir ifadeyle, şapkadan tavşan çıkarmanın peşindeydi. Sonradan Türkiye'nin başına büyük bela olacak "Dövize çevrilebilir Türk Lirası mevduat hesapları" bu yöntemlerden biriydi (1). 70'lerin sonuna doğru iş, devletin altınlarını Avrupa'ya götürüp satmaya kadar vardı. Bu uçaklardan birinde dedemin de bulunduğunu bölük pörçük dinlediğimi hatırlıyorum...
Nereden çıktı şimdi dedemin hikâyesi? Merkez Bankası'nın son yıllarda ekonomiyi ayakta tutmak için başvurduğu olağanüstü yöntemler, TL'yi desteklemek için arkada kapıdan yüz milyar dolardan fazla döviz satışı, boşalan rezervi doldurmak için Swap'la bankalardan borç alınan paranın kullanılması, sermaye kontrolleri vs., 1970'lerin sonundaki şapkadan tavşan çıkarma arayışlarını hatırlatıyor da ondan.
"Son yıllar" dedim ama dinlediklerim, şapkadan tavşan çıkarma arayışlarının daha önce, Erdem Başçı'nın başkanlığı döneminde (2011-2016) hız kazandığını gösteriyor (2). Başçı döneminde, Amerikan Merkez Bankası Türkiye'ye dolar yağmasına neden olan parasal genişleme programını bitirmiş, bunun etkisiyle TL değer yitirmeye başlamıştı. Ne de olsa Türkiye, cari açığı nedeniyle en "kırılgan" ülkelerden biriydi.
Erdem Başçı
Bugün "rekabetçi kur"dan dem vuran iktidar, o tarihte TL'nin değer kaybından memnun değildi. İktidarın bu yöndeki hassasiyeti ve dolardaki artışın enflasyona yansıyacağı endişesi Başçı'yı ne pahasına olursa olsun kuru kontrol altında tutmaya itiyordu. (Enflasyonun sadece dolardaki artışla değil iç dinamiklerle de ilişkili olduğu, ekonomi jargonuyla "katılaştığı" bir süre sonra anlaşılacaktı.)
2013 yazında, doların 2 TL'yi geçtiği günlerde Erdem Başçı döviz kurunun yanlış yerde olduğunu savunarak, "Biz TL'nin değerini aslanlar gibi koruyacağız. Bunu sadece döviz silahıyla yapacağız. Faiz silahını kullanmayacağız. Türk Lirası'nı değer kazandırıcı şokları bizden bekleyin. Çok enteresan manevralar yapacağız. Faiz konusunda bizden şok beklemeyin. Faiz artışı beklemeyin, faiz sabit beklentisini bekleyin" demişti.
Faizi artırmadan TL'nin değer kazanması nasıl sağlanacaktı? Tabii ki döviz satarak. Rezervleri harcayarak TL'yi ayakta tutma politikası tarih sahnesinde arz-ı endam ediyordu...
Ama o döneminin bugünden bir farkı vardı: Başçı, dolara müdahale etmek için Swap'la gelen borç niteliğindeki dövizi değil, Merkez Bankası rezervlerinin başlıca kaynaklarından biri olan ihracatçıların reeskont kredilerini kullanıyordu. O dönemde rezervlere reeskont kredilerinden ayda yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında katkı geliyordu.
Haziran 2013'ten 2016 nisanına dek hemen her gün döviz satışı yapıldı. Günlük satışlar 20-50 milyon dolar bandındaydı.
Bununla birlikte Merkez Bankası yönetiminde döviz satışıyla doların kontrol altına alınması çabalarına karşı çıkanlar da vardı. Başkan yardımcıları Prof. Dr. Turalay Kenç ve Murat Çetinkaya, para politikasının sadeleştirilmesi ve kurun kademeli artışına izin verilmesi gerektiği görüşündeydiler. (3)
Başçı bunun yerine, Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu'yla birlikte geliştirdiği faiz koridoru mekanizmasını yoğun biçimde kullanmayı tercih etti. Neredeyse her gün yeni bir faiz oranı belirlemeye imkan veren "faiz koridoru" (Politika faizi yerine Merkez Bankası'nın bankalara para vermek için kullandığı diğer kanalların faizini de içeren politikaya bu ad veriliyor), iktidarın "Faizi artırmayın" baskısından korunma imkanı sağlıyordu. Faiz koridorunu kullanarak politika faizini artırmadan bankalara verilen paranın faizini artırmak mümkündü. Yani ne şiş yanıyordu ne kebap.
Bununla birlikte faiz koridoru politika faizini anlamsız kılan, belirsiz ve öngörülemez bir mekanizmaydı.
Faiz koridoru doların ateşini düşürmeye yetmeyince müdahaleler hız kazandı. 23 Ocak 2014'te bir gün içinde 3.2 milyar dolarlık satış yapıldı.
Başçı döneminde günlük döviz satışları rutin hâle gelecek, mayıs 2013'ten nisan 2016'ya kadar olan dönemde satılan rezerv tutarı 30 milyar doları geçecekti.
Müdahaleler doları durduramadı. Sorun derindeydi. Faiz artırımı kaçınılmaz olmuştu. 29 Ocak 2014'te gece yarısı Para Politikası Kurulu toplantısı yapıldı ve 550 baz puanlık şok faiz artışı geldi.
Yüksek oranlı faiz artırımı Erdoğan'ı kızdırmıştı. Denilene göre kızgınlığın nedeni, Başçı'nın söylediğinden çok daha yüksek bir artırıma gitmesiydi. Erdoğan'ın Başçı'ya güveninin kaybolmasında bunun etkili olduğu söyleniyor.
* * *
1970'lerdeki döviz darboğazı adım adım artarak Türkiye'yi ağır bir buhrana sürükledi. Darboğazı aşmak için gelişirilen "Dövize çevrilebilir Türk Lirası mevduat hesapları" gibi cin fikirler, bir süre sonra krizin daha da ağırlaşmasına neden oldu. Muhittin Erker, ağır ekonomik krizin bunaltısından kurtulmanın yolunu futbolda bulmuştu. Beşiktaş'ın yönetim kuruluna girmiş, bu bahaneyle işten sonraki saatlerini sonu gelmeyen kulüp toplantılarında geçirmeye başlamıştı. Ne var ki, 1970'lerin sonunda Türkiye ekonomisi de Beşiktaş da berbat bir durumdaydı... Ekonomi Özal'a, Beşiktaş da Süleyman Seba'ya dek canlanamayacaktı.
YARIN: Merkez Bankası'nda Murat Çetinkaya dönemi: Yeni başkan, iktidarın baskılarına direniyor; ekonomi yönetimiyle Çetinkaya arasında bilek güreşi başlıyor...
(1) 1967-1978 yılları arasında yürürlükte kalan Dövize Çevrilebilir Türk Lirası Mevduat Hesapları ile yurtdışında çalışan Türk işçilerinin beraberlerinde getirdikleri efektif dövizler ile banka havalesi şeklinde gönderdikleri dövizler o günün kurundan TL'ye çevrilmekte, vade bitiminde ise her iki tarih arasında meydana gelen kur farkı Hazine tarafından karşılandığı için döviz sahibi gönderdiği dövizini herhangi bir kayba maruz kalmadan geri alabilmekteydi.
Kaynak: Güven Delice, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası: 85 Yıllık Bir Geçmişin İzlerinden Tarihe Kayıt Düşmek".
(2) Başçı'nın Merkez Bankası'na atanmasının arka planını Doğan Akın yazmıştı: https://t24.com.tr/yazarlar/dogan-akin/erdem-basci-basortulu-esi-ve-kisa-bir-ankara-hikayesi,3524
(3) Merkez Bankası 18 Ağustos 2015'te "Küresel Para Politikalarının Normalleşme Sürecinde Yol Haritası" adlı bir metin yayınlandı. Banka bu metinde iktidarın hışmını çekmeden faiz artırımı imkanı veren ama piyasalarda kafa karışıklığına yol açan para politikasında sadeleşmeye gideceğini taahhüt ediyordu. https://t.co/GND5NHAc90?amp=1 Bu taahhüdün verilmesinde Para Politikası Kurulu üyeleri Prof. Dr. Turalay Kenç, Prof. Dr. Abdullah Yavaş ve Murat Çetinkaya'nın baskısı etkili olmuştu. Bu taahhüdün etkisiyle piyasa, özellikle de yabancı yatırımcılar Merkez Bankası'na kredi açtı. Ama Erdem Başçı kısa süre sonra eski yöntemlere geri döndü.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2022
11.05.2022
7.03.2022
17.02.2022
7.02.2022
18.11.2021
15.11.2021
8.11.2021
2.11.2021
25.10.2021