Cem SANCAR
İzmit, Derince sahilinde 9 bloklu bir sitede yaşıyorlardı. Sanayi şehri olduğundan dolayı gelir seviyesi ortanın biraz üstündeydi İzmitli'nin.
Yıl 1999 idi. Maddi durumları iyiydi. Büyük depremden bir süre önce güneş tutuldu, o aralarda bir gün deprem fırtınası oldu. O gün eğitimine destek olduğu kız öğrencilerle balkonda oturuyordu.
Balkonun ferforjelerinden sardunyalar sarkmıştı. Mübarek, kitaplarıyla yaşayan bir dedenin torunuydu genç kadın. Hayır yapmak bir emirdi genetiğinde...
Deniz çarşaf gibi kendini evin önüne sermiş, sabahları yürüyüş yapan, akşamları çekirdek çitleyenlerin sesleri bir mutluluk huzmesi gibi yüzlere vurmuştu. Mevsimlik çiçekleri ekerken tohumların bir kısmını aşağıya attığı için bahçeyle aynı renkte çiçeklerle süslüydü balkonu. Öğrenci kızlardan biri, Vanlı olanı birden öylesine dedi ki "Büyük deprem olacak la havle çekelim..."
Sonra diğer bir kız, "Şu Sapanca da, gölün çevresindeki villalardan birinin zengin sahibi iflas etmiş.
Aile oranın yerlisi. İşleri kötüye gidince önüne gelen vurmuş. Ellerinde hiçbir şey kalmamış. Ne ev ne bark! Eskiden hizmetlerini yapan, çocuklarına bakan, müştemilatlarında kalanların kenar köşedeki minicik gecekondularına taşınmışlar. İki çocuklarıyla, büyüğü 9-10, küçüğü 18-24 ay arası bebek. Fakir insanlar bunlara kapı açmış ama bakıcı aile de gariban. Çok zor durumdalar, zor!"
Kadının dedesi, "Yardım ederken iki garip varsa onu bile tartın, fakirken fakir olanın terazisi ağır basar o alışıktır, önce zenginlikten fakirliğe düşene tez yetişmek gerek" demişti, onu düşündü.
Komşu kızlar kullanmadıkları eşyaları, bir miktar nakdi ufak zarflar halinde organize ettiler. Bahse konu olan hanım da gitti A'dan Z' ye yavrusuna ne alıyorsa, ne yedirip ne içiriyorsa, zıbınlar, çorap, önlük, çamaşır, uyku tulumu, yazlık-kışlık pabuçlar, bezler, biberonlar, biberon temizleyicisine kadar uzun süre idare edecek miktarda bebe malzemesi, en kalitelisinden yiyecekler filan aldı. En şık şekilde elleriyle hediye paketi yaptı. Büyücek bir bebek sepetine yerleştirdi, kurdele ile bağladı.
Diğer hediyelerle birlikte koliyi o aileye gönderdiler.
Dört odalı bakımlı bir dairede oturuyordu. Evlenirken aile, çeyiz niyetine her şeyi almıştı onlara. İş hayatı yeni başladığı için gençler evlenip borç düşüneceklerine birbirlerini düşünsünler diye her şeyleri tamam edilmişti.
Sonra o büyük deprem geldi...
O gün hava çok bunaltıcıydı. Kadın uyuyordu. Kocası salonda televizyondaydı.
Birden bir patlama sesi duydu. Bir kızıllık, uğultu! Önce kıyamet sandı tekbir getirdi. Ardından oğluna ulaşmaya çalıştı. Sarsıntı onu duvardan duvara vuruyordu. Çocuk odasına geçmek için molozları ittirdi. İki odanın arasındaki duvar bebeğin yatağına yıkılmış, ona küçücük bir yaşam alanı kalmış, korumuştu.
Kaptı çocuğu, bağırarak eşini çağırdı. Yıkıntıların altında kalmışlardı. Aradan bir boşluk buldu çocuğu kocasına uzattı. İlk iki kat yere çökmüştü. Molozların üstünden bir birine girmiş odalardan geçti. Bir de geçemeyenler vardı.
Sonra onu da çıkardılar. Çıplak ayakla yıkılmış merdivenlerden 6 kat nasıl indiğini, asansör boşluğunda bir ışıkla niçin aydınlandığını hiç bilemedi. Artık dışardan çığlıklar geliyordu: "Anne, baba, kızım" diyen can yakıcı sesler.
Kurtulanlar ilk insana dönüşmüştü adeta. Yazın sıcağında şortlarıyla, fanilalarıyla kir pas içinde insancıklar.
Caminin minaresi devrilmiş, binalar denize doğru kaymıştı. Gökyüzündeki yıldızlar sanki yüz katına çıkmıştı.
Yer sürekli sallanıyor, dehşet ve şok sürekli yaşanıyordu.
Gün ağardığında ölümü, acıyı, umudu, açlığı, sahipsizliği hep birlikte yaşadılar. Öyle bir korku sinmişti ki atmosfere. Korkuyorlardı, ağlıyorlardı. Ne olduklarını bilmiyorlar, hiçbir yere gidemiyorlar, kimseler yardıma gelemiyor, kalanlar yıkıntıların arasında eşeleniyordu. Bir kişi daha kurtaralım diye...
Can pazarı beton renginde, enkaz halinde bir şehrin tam ortasına kurulmuştu.
Bu şekilde iki gün geçti. Yollar kısmen açılınca Sapanca'da bir çadır alanı oluşturulduğunu oraya götürülecekleri söylendi. Gurup gurup oraya taşındılar.
Sapanca'ya vardıklarında berbat bir haldeydiler. Sanki bir savaştan, bir toplama kampından sağ kalmış mahkûmlardı.
Herkes onlara bir şeyler veriyordu. Kadının bebeği sürekli ağlıyordu. Öyle ağlıyordu ki yer gök inliyordu.
Genç kadın ve bebeği Sapanca'da konuşuldu, her yanda duyuldu.
Aynı gün görevliler kadına bir bebek sepeti uzattılar!
O bu bebek sepetini bir yerlerden tanıyordu. Açar açmaz hayretlerle anladı ki bu onun Sapanca'daki muhtaç aileye gönderdiği sepettir...
Sadece kurdelesi çözülmüş, neler var diye bakılmış. Hiç bozulmamış. Yeni bir kurdeleyle bağlanarak gerisin geriye ona gelmişti. Hem de kime verildiği hiç bilinmeden, öyle eline.
Kadın hüngür hüngür ağladı ve insanlığı hatırladı...
Yeni yılda herkese zor zamanda geri dönen kurdeleli hediye sepetleri dilerim...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019