Demir Küçükaydın
(Aşağıdaki yazı 1992 yılında, yani 23 yıl önce Özgür Gündem’de yayınlanmıştı.)
Aslında ilk olan "Son Türk Devleti"nin dayanağı ve ideolojisi olan Kemalizm ömrünü doldurmuş bulunuyor. Bu ideoloji bugün hala devletin resmi dini olmaya devam ediyorsa, bu, onun insanların kafasındaki egemenliğinden, ideolojik gücünden, yaygınlığından değil; ideoloji dışı bir unsurun, Osmanlı'nın yaşayan ruhu Türk Ordusu'nun silahlarının fizik gücünden dolayıdır.
Bir ideoloji, yaratıcılığı; diğer ideolojiler karşısındaki entellektüel üstünlüğü; genç kuşaklar arasındaki etkisiyle geleceğe damgasını vurabilir ve yaşama yeteneğinin kanıtlarını sunar. Kemalizm’de ne yaratıcılık, ne de entellektüel üstünlük var. Dolayısıyla genç kuşaklar arasında hiç bir etkisi yok.
Genç, eğer bir üniversite öğrencisi ve Yupi adayı ise muhtemelen Kemalist değil; "yeni sağ"ın Türkiye versiyonu olan "Özalizm"in bir taraftarıdır. Özalist olmak için de Özal'ın taraftarı olmak gerekmez. Genç, eğer şehir varoşlarının bir Türk işçisi ya da işsizi ise muhtemelen politikleşmiş bir radikal islamcıdır. Genç eğer bir Kürt ise, zaten Kürtleri yok sayan Kemalizme karşıdır.
***
Kemalizm son yirmi yılda dört koldan gelen eleştiriler karşısında tam bir ideolojik bozgun yaşadı.
İlk eleştiri sosyalistlerden geldi. Sosyalistler Kemalizmi "çağdaş uygarlık" hedefi bakımından değil; bu hedefe ulaşmak için izlediği yollar bakımından ve bu yollarla o hedefe ulaşılamayacağı bakımından; daha eşitlikçi ve demokratik bir bakış açısıyla eleştirdiler. Sosyalistlerin bu eleştirisi, hem Kemalizmin hem de bizzat Türk sosyalist Hareketinin temelindeki Aydınlanmacı niteliğiyle, "Burjuva Uygarlığı"nın bir eleştirisine varamadığı için, yarım bir eleştiri olarak kalmıştır. Radikal bir Kemalizm eleştirisi Türk Sosyalist Hareketinin kendi hedeflerinin ve tasavvurlarının bir özeleştirisi olmadan mümkün de değildir.
Türk Sosyalist Hareketinin kısa vadede böyle bir özeleştiriyi geliştirme şansı da yok. Yeni kuşaklardan, yeni sorularla sosyalizme bir akım, bir gençlik aşısı yok. Erezyona dayanıp ayakta kalabilenler ise 60'lı ve 70'li yılların Türkiye ortamının şekillendirdiği insanlar. Artık gençliklerini soluyamayan kuşaklar. Olaylar onlarda yeni sorulara yol açmaktan ziyade, onlara eski cevaplarının yeni kanıtlarını sunar gibi görünürler.
Max Planck bir yerde, fizikçiler arasında eski bir teorinin yerini yeni bir teorinin almasının, eski fizikçilerin yeni teoriye ikna olmalarıyla değil, onların ölüp gitmeleri ve yeni kuşağın onların yerini almasıyla gerçekleştiğini söyler. Fizikte böyleyse Toplumsal alanda daha da böyledir.
Sosyalistlerin Kemalizm eleştirisi hedefler eleştirisinden, yani radikalizmden yoksun olduğu için Doğu Avrupa'nın çöküşüyle birlikte tüm ampirik ikna gücünü de yitirmiştir. Sosyalizmin önüne koyulacak bir "Demokratik" sıfatıyla bunun kazanılabileceğini sanmak, gerçek sorunlardan kaçmaktır.
Bu nedenlerle, eğer bir mucize olmazsa, Sosyalizm bugün Kemalizme bir alternatif değildir.
Kemalizme ikinci eleştiri Politikleşmiş Radikal İslam'dan geldi. Son yıllarda büyük bir entellektüel canlılık gösteren bu akım, kemalizmin hedefini, "Çağdaş Uygarlık" projesini özellikle Batı'daki eleştirel Marksist çeverelerin eleştirilerinden hareketle, ama çözümü Kuran'da bularak eleştirdi. Bu eleştiri aynı zamanda Türk Sosyalist Hareketinin de eleştirisi oldu ve onun karşısında çözüm yollarıyla ve cevaplarıyla değil ama ortaya attığı yeni sorunlarla entelektüel üstünlük sağladı.
Kemalizme üçüncü eleştiri bizzat kendi elleriyle yetiştirdiği burjuvaziden geldi. Turgut Özal'da en bilinçli ifadesini bulan bu eleştiri, Kemalizmi direk olarak karşıya almadan onun bütün tabularını kemiriyor: "Yurtta Sulh Cihanda Sulh"un yerini "bir koyup beş alma"lar, "büyük oynama"lar, "Türk Asır"ları; "Milliyetçi"liğin yerini "federasyonu bile tartışmalıyız" lar; "Devletçi"liğin yerini "Liberalizm"ler; "Halkçı"lığın yerini açıktan işçi düşmanlığı; frak, smokin ve gravatın yerini şort ve blucinler; "İlelebet payidar kalacak Cumhuriyet"in yerini "İkinci Cumhuriyet" tartışmaları çoktan almış bulunuyor.
Burjuvazinin bütün sıkıntısı Kemalizmin yerini alacak sistemli, Türkiye koşullarına adapte olmuş bir ideolojiyi hala şekillendirememiş olmasında yatıyor. Baykal ve M. Yılmaz'ın oluşturmaya çalıştıkları yeni imajlar; A. Menderes'in girişimleri hep bu arayışın ve bunalımın ifadeleri. Özal bütün bu opsiyonlar içinde yaptıklarıyla ve tasarılarıyla en atak ve uzak perspektifli olma özelliğini koruyor.
Kemalizme dördüncü eleştiri Kürtlerden geldi. Kürtlerin eleştirisi hemen hemen sadece Kemalizmin Kürt gerçekliğini yok sayması noktasındandır. Bu eleştirinin hiç bir versiyonunda hedefler eleştiri konusu değildir. Hatta kimi versiyonlarında yollara bile eleştiri yoktur. Bu eleştiri ideolojik bakımdan çok yüzeyde kalan bir eleştiridir de. Kürtlerin Kemalizme yönelttiği eleştirinin gücü “eleştiri silahı”ndan değil, “silahların eleştirisi”nden gelmektedir.
***
Kemalizmin yerinin ne alacağını, Türk Ordusu'nun fizik gücü ile Kürt Gerilla Hareketinin fizik gücü arasındaki çatışmanın sonuçları belirleyecektir.
Eğer Kürt Gerilla Hareketi, Türk Ordusu karşısında kesin bir üstünlük sağlarsa. Bu Türkiye'nin ikinci kategoriden de olsa gelişmiş ülkeler arasına katılması, tipik bir Avrupa'lı ülke olması sonucunu verir. Ama bu aynı zamanda Kemalizmin "çağdaş uygarlık" amacına ulaşması da demektir. Kemalizm göremeyeceği zaferinin şerbetini kendi cellatının elinden içmiş olur.
Bu durumda Kemalizmin yerini sosyalizm, Türk Sosyalist Hareketinin kısırlığı nedeniyle alamaz. Ama o demokratik Burjuva Cumhuriyeti 60 ve 70'li yılların sosyalistlerinden, ihtiyacı olan kadroları tabur tabur bulur.
Eğer Türk Ordusu, Kürt Gerilla Hareketi karşısında kesin bir üstünlük sağlarsa, Türkiye'nin "Batılılaşma" yolu tümüyle kapanmış olur. Kemalizm askeri zaferiyle kendi mezarını kazar.
Bu durumda Politikleşmiş islam, “Ulus” yerine “Ümmet”; "Batı" yerine "Doğu" ideolojisiyle Türk ve Kürt burjuvazisine, hem bu ulusları bir arada tutabilecek hem de dünya ölçüsünde ona hareket alanı sağlayabilecek tek alternatif olarak ortaya çıkar.
En büyük olasılık ise Türk Ordusu ve Gerilla hareketinin birbirine kesin bir üstünlük sağlayamadığı; Türk ordusunun yıprandığı, çürüdüğü bir durumdur. Bu durumda da Kemalizmin yaşama şansı olmayacaktır. Bu durumda Kemalizmin yerini Özalizm alacaktır. Dünya burjuvazisinin de, Türk burjuvazisinin de, bugün radikalleşen Kürt hareketi karşında sesini kesmiş bulunan Kürt burjuvazisinin de tercihi bu yöndedir. Bu durumda Türkiye "Bask tipi çözüm”le İspanya, Portekiz, Yunanistan benzeri bir yarı Avrupa'lı Akdeniz ülkesi olur.
Türk ordusunun Kürt Gerilla Hareketi karşısındaki zaferi de, yenilgisi de, patı da Kemalizmin sonu olacaktır. Yerini ne alacağı henüz belli değil. Ama belli olan bir şey var. Kemalizmin mezarı Osmanlı'nın "Kürdistan" dediği topraklarda bulunacaktır.
01.12.1992/ Hamburg
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayGüney Kore ‘mucizesi’nin karanlık yüzü: Otoriter kalkınma 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020