Halil BERKTAY
[31 Mart – 1 Nisan 2023] Bu dünyada ve hele bu ülkede, ne desen, ne uydursan, ne saçmalasan, bulunuyor inanacak, peşine düşecek, bağlanacak, seni pir belleyecek üç beş kişi. Sorun müritler değil. Sorun şeyhin kendisi. Sorun, onun nasıl inanabildiği, nasıl yaşayabildiği, böyle paralel bir evrende.
Bir yirmi yıl, şahsen tanıdım. Çılgın solcu gençliğimizdi. Yollarımız ayrılalı beri, otuz küsur yıldır da bazen izliyor, bazen izlemiyorum. Arada sırada fazla göze batıyor maalesef. Çözemediğim şeyler var. Kendine nasıl kabul ettiriyor, nasıl içselleştiriyor, absürd, fantastik, grotesk iddialarını? Hayır, ucuz ve basit bir yalancılık değil bu. Gerçekten özdeşleşiyor söyledikleriyle. Muazzam inanıyor. Diyelim, hiç ummadığı bir gelişme oluyor. Beklentilerinin tersine. Fakat zerrece tereddüt etmiyor. O anda buluyor açıklamasını. Cin tutmuş gibi. Enikonu bir vecd haline giriyor. Kafasındaki “süper NATO”ları, “gizli karargâh”ları, “operasyon şefleri”ni hararetle, tehalükle, tehevvürle anlatmaya koyuluyor.
Tehevvür. Yani öfke, hiddet, kızgınlık. Önemli bir sözcük. Belki anahtar sözcük. Zira Bahçeli gibi onun da içi büyük bir öfkeyle dolu. Lâkin Bahçeli’nin hiddetinden farklı onunki. Sanki herkese. Çevresine, dünyaya, bir de kaderine. Yerini bulamamışlığa. “Gayet Mühim Bir Adam” olamamışlığa (böyle bir hikâyesi var Ömer Seyfettin’in). Kıymetinin bilinmemişliğine. Zaman zaman ekranlarda halim selim göründüğüne aldanmayın. Yukarıda soldaki gibi, yaşlı, olgun, aksaçlı, kibar ve saygın bir beyefendi? Ama bir de (sağda) İsmail Saymaz’a parmak sallayarak bağırması var avaz avaz: “Bitti artık! Haddini bileceksin! Bundan sonra böyle!” Kendisini AK Parti’nin gölgesinde iktidara gelmiş gibi gördüğü, her şeyi dikte edebilir sandığı günlerde. Unutulmayacak bir başka olay, yıllar önce, gene bir televizyon programında, yerinden kalkıp Ertuğrul Kürkçü’nün üzerine yürümesi.
Derinlerdeki nedeni: içindeki dayanılmaz hükmetme arzusu. Önemsenme arzusu. Her şeyin merkezinde olma, kendini öyle hissetme arzusu. Where the action is. O biliyor. Her şey ondan soruluyor. Bir de, sürekli iktidara gelmek üzere. Ya da başka türlü bir zaferin eşiğinde. Sanki gaipten haber alıyor. Nice esrarlara âşina. Hemencecik de inanıyor — hem, kendisine fısıldanan çok özel şeylere, hem de gerçekten yapabileceğine.
Neler hatırlıyorum! Bir yerden bir haber geliyor, örneğin sosyal antropolog bir arkadaşı veya akrabasının özel bağlantıları sayesinde. Generalleri dahi demokrasiye ikna edebileceğini düşünüyor ve oturup yeni bir Siyasî Partiler Kanunu hazırlamaya koyuluyor. O kadar emin kendinden. Başka herkes aptal, bir kendisi akıllı. Ya da, kimbilir kaç kere, iktidara gelmek üzere olduklarını ilân ediyor. Olacak diyor, kazanacağız, çöktüler, oyunları boşa çıktı, alamazlar, kazanamazlar, dağıldılar, bittiler artık. 2002 seçimlerinde, o sırada çok düşman olduğu AK Parti’nin yenilgisini bu sözlerle öngörüyor. Tam tersi çıkıyor, ama hiç mi hiç sarsılmıyor — inanılmaz virajlarının her birinde kendini haklı sayması gibi.
Oysa bence sorun tam tersi: hep yanlış yapması ve hiç aradığını bulamaması, siyasî kariyer iddiasının her bir dönemecinde. Çünkü (1) devrimcilik (Maoculuk) mecrası tükendiğinde, durup düşünemedi her şeyi yeni baştan. Kısa vâdeli baktı; ne pahasına olursa olsun liderliğini sürdürmeye, herhangi bir şeyin lideri olmaya dört elle sarıldı. 1980’lerin sonlarındaki bölünmeyi yaşadığımızda; Oral Çalışlar, Gün Zileli, Atilla Aytemur ve (ben dahil) daha birçok arkadaş Aydınlık hareketinden ayrıldığımızda, büyük bir şok yaşadı ve o noktada, zemin bir şekilde kaydı ayağının altından. Dengeleri bozuldu. Bir daha da toparlayamadı. Hükmümü nasıl yürütürüm, hangi (yeniden tanımlanmış) kümesin horozu olabilirim arayışına girdi. Tek tek sayabilirim. (2) Devrimci kriz tahlilleri. 1987’de, sol örgütlerin birleşmesini isteyen parti-içi muhalefete (bizlere) karşı, Türkiye’nin devrimci bir kriz içine girmiş olduğunu iddia etti. Bunu da çok büyük ölçüde, PKK’nın silâhlı mücadelesine bağladı. Muhalefeti, devrimin eli kulağındayken reformculuk yolunu tutmakla suçladı. (3) Kürtçülük dönemi. Bunu izleyen yıllarda, hep Kürtçülük üzerinden süper-devrimciliğe oynadı. PKK ile flörtü derinleştirdi. Öcalan’ın yaklaşan seçimlerde kendisiyle ittifak yapacağını, bunun da onu ve partisini meclise taşıyacağını umdu. (4) Katı Atatürkçülük ve darbecilik. Öyle olmadı; Kürt milletvekilleri SHP’den meclise girdi. Bunun üzerine Öcalan’la bozuştu. Fakat bu arada, aşırı Kürtçülük propagandasından (tabii haksız bir şekilde) hapse de girdi. Fakat ilginçtir; hapse ultra-devrimci ve Kürtçü girdi, neo-Atatürkçü, orducu ve darbeci çıktı. İslâmcılığı yükselen tehlike gördü, baş düşman saydı. Demokrasiyi reddetti. TSK’yı açıkça ve defalarca darbe yapmaya çağırdı. Bu dönemde partisini ve yayın organlarını birçok eski solcu taraftarına kapadı; devletçi-Atatürkçü kesimden gelme emekli general ve bürokratlara açtı. (5) İslâmiyet ve AK Parti karşıtlığı. 2002 seçimlerine, AKP’nin ve Erdoğan’ın can düşmanı kimliğiyle geldi. Darbecilik söylemini sürdürdü. Bu konumunu Ergenekon tutuklamalarına kadar devam ettirdi. (6) Gülen karşıtlığı üzerinden, AKP taraftarlığına dönüş. Gene ilginçtir; bu seferki hapishane dönemi de bir başka sert dönüşü beraberinde getirdi. AK Parti karşıtı girdi; partisini ve taraftarlarını şoke etmek pahasına, FETÖ karşıtı ve AKP yanlısı yeni stratejisiyle çıktı. Bunu da, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin (ezelî ve ebedî baş düşman) Amerika’ya karşı direndiği tahliline dayandırdı. Son günlere kadar hep böyle geldi.

Olmadı, olmadı, olmadı. Fakat beni burada en çok, bütün bu olamayışlar karşısında aldığı tavır ve başvurduğu retorik ve top çevirmeler, lâf dolandırmalar ilgilendiriyor. Dört örnek vereceğim. (a) 1980’lerin ikinci yarısında Kürt milliyetçiliğine bel bağladığını söylemiştim, “devrimci kriz” hayali peşinde. Bekaa Vadisine gitti, PKK tören kıtasını teftiş etti, Öcalan’la gül verip gül alırken fotoğraf çektirdi; Ahmed Arif’in “dağlarına bahar gelmiş memleketimin” dizesine atıfla, “dağlarında gerilla var memleketimin” diye başlayan bir yazı yazdı, o dönemin parti yayın organında. (b) Sonra, 180 derece çark edip bu sefer orducu, darbeci kesildiğinde, o Bekaa gezisi için “devlet bize teşekkür etti” diye konuşabildi, görevli gittiği ve/ya bir yerlere bir rapor verdiğini imâ edercesine. Bununla da böbürlenebildi yani; bu da yalan ve yakıştırma ama, kimbilir, belki özünde budur doğrusu. (c) 12 Eylül’de yargılanırken, iddianamede, TİKP örgütlerinin duvarlarındaki kalpaklı Atatürk resimleri darbecilik kanıtı sayılmıştı. Buna karşı, sıkıyönetim mahkemesinde savunma yaparken, “bundan ders çıkardık, bir daha Mustafa Kemal’in kalpaklı resmini kullanmayacağız” demişti. Bundan da rücu etti. O gün bugündür, dört bir yanında kalpaklı Mustafa Kemallerden geçilmiyor. (d) 1960’lardan itibaren solcu, Marksist, materyalistti. Felsefî planda dine karşıydı. Partisinin yayınevi Turan Dursun’un bütün kitaplarını yayınlamıştı, Din Budur! diye. Ama gün geldi; dua ederken resim çektirdi; “hiçbir Cuma namazını kaçırmam” diye röportaj verebildi (soran da üstelemedi, meselâ hangi camilere gidersiniz, son üç hafta neredeydiniz filân demedi).
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024