Halil BERKTAY
New Orleans’de bir hafta boyu küçücük, kutu gibi bir öğrenci evine sığınmışken, tesadüf, elimde The Cellist of Sarajevo‘su var, Steven Galloway’in (2008). Hemen hiç dışarı çıkmıyorum; mümkün değil. Gündüzleri biraz hasta bakıyor, biraz yazıyor, düşünüyor, not alıyor, akşamlarıysa okuyorum.
Aslında çok zor dayanıyorum, bu kadar gerçek, bu kadar korkunç, bu kadar acılı bir şeyi okumaya. Lorca’nın Romancero Gitano kitabındaki Somnambule Ballad‘ındadır sanırım; jandarmaların vurduğu çingene kaçakçı, ağır yarasıyla (onu beklerken intihar etmiş olan ve şimdi soğuk bedeni ayışığında, havuzda yüzen) sevgilisinin kapısına dayanıp da (arkadaşı olan) kızın babasına “beni içeri al” diye yalvardığında, gece ufak bir kasaba meydanı gibi büzülür, kendi içine kapanır ve bu trajediyi sinesinde saklayan gizemli bir dünya haline gelir.
Şimdi benim de içimi öyle bir his kaplıyor. Yıl 2011 değil; bu ev 255 Cherokee Street’te değil. 1992-96 arasının kuşatma altındaki Saraybosna’sının ana kavşaklarından birinde, cephesi tepelerden yağan ateşe açık olduğu için karımı ve çocuklarımı arka odalarında yatırdığım, elektriksiz ve susuz bir apartıman dairesindeyim. Artık daha fazla okuyamaz hale geldiğimde, dibine inmiş bir mumu üflercesine ışığı kapatıyor ve pusuda bekleyen keskin nişancılara hedef vermemeye çalışarak sedire süzülüyor; karanlıkta havanların ıslığına kulak kabartarak tedirgin uykulara gömülüyorum.
Türkçeye de çevrilmiş (Saraybosna’nın Çellisti, Şubat 2010): kaçırmışım, döndükten sonra arayıp buldum. Başlığını yadırgadım; o “nın” eki fazla geldi, gerek dil, gerek kapsam bakımından. Aslında kitap, yerelden yükselen bir evrenselliğe tanık. Yazılışı da öyle : olayları bizzat yaşamış biri, bir Bosnalı değil (herhalde böylesi daha iyi), Kanadalı bir romancı, British Columbia Üniversitesi’nden bir “yaratıcı yazım” öğretim üyesi, gidip geziyor, okuyor, çalışıyor, tanıkları dinliyor, o atmosferin içine girebiliyor, bu kadar sade ve derin sorular soruyor — ve ortaya bu kadar çarpıcı, sarsalayıcı, realiteden öte bir realite çıkartabiliyor.
Yugoslavya’da (ve Sovyetler Birliği’nde) komünizmin çöküşünü izleyen yeni milliyetçi boğazlaşmalar dalgası — kimilerine göre, İkinci Balkan Savaşları — hakkında, okuduğum en güzel kurmaca yapıt, The Cellist of Sarajevo. Ne oldu, Tito’dan sonra ? En başta KP şefleri kendi milliyetçiliklerine sarıldı. Bütün bir etnik-kültürel mozaik barış içinde yaşarken, ansızın herkes “kendi” toprağını “temizleme” derdine düştü. Bosna Cumhuriyeti’nde Boşnaklar ve Sırplar içiçeydi. Komşuydular, arkadaştılar, akrabaydılar; onyıllar boyu karşılıklı evlenmiş, bileşik aileler kurmuşlardı. Hepsi parçalanıp gitti. Önce Boşnak milliyetçileri çeteleşip yerel Sırplara saldırdı, kısa, şimdi unutulmuş bir dönem boyunca.
Ardından, Sırp Cumhuriyeti’nin emrindeki “Avrupa’nın dördüncü büyük ordusu,” yani eski Yugoslav ordusu harekete geçti. Bosna Sırplarını eğitip silâhlandırdılar, üniformaları değiştirilmiş düzenli birlikleriyle takviye ettiler. Dünyanın bu köşesinde, ulus-devletlerin iyi bildiği yöntemler bunlar. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Osmanlı Makedonyası’nda savaşan IMRO vardı (İç Makedonya Devrimci Örgütü). Bulgar milliyetçisiydi. Pirin üzerinden, Bulgaristan’dan böyle besleniyordu. Kıbrıs’ta EOKA-B Yunanistan’dan böyle besleniyordu. “Yavru vatan”da TMT, gizli görevlendirilen “bayraktar” ve “sancaktar”larla Türkiye’den böyle besleniyordu. (Bugün de bu yapılar kısmen yerli yerinde.)
Geçelim. Miloşeviç, Karadziç, Mladiç’lerin talimatı ve önayak olmasıyla kurulan Bosna Sırp Ordusu gelip Saraybosna’yı kuşattı. Ben de gidip gördüm 2002’de (silâhlar susalı altı yıl olmasına karşın, binalar kurşun ve mermi izlerini hâlâ taşıyordu). Aynen Galloway’in anlattığı gibi, aynen haritalarındaki gibi, ince uzun bir şehir Saraybosna. Miljacka nehrinin iki yakasında, daracık bir vâdinin tabanına yayılmış. Savunma derinliği diye bir şey yok. Her tarafta yükselen tepeler vâdiye tamamen hâkim. Bosna Sırp Ordusu, bütün ağır silâhları, top ve tankları, makinalıları, roketatarlarıyla bu tepelere yerleştiğinde, hep nehre paralel giden caddeleri, meydanları, kavşakları, işyeri ve konutlarıyla şehir, tabak gibi ayaklarının altında. Görüş ve menzil dışı hiçbir şey yok. Neredeyse kuş uçması imkânsız. Dürbünleriyle tek tek evlerin içini gözetleyebiliyor; havan mermilerini bir, iki, olmadı üçüncü denemede, ampul gibi herhangi bir apartımanın merdiven boşluğundan aşağı indirebiliyorlar.
Dört yıl sürdü bu koşullarda Saraybosna kuşatması (5 Nisan 1992 - 29 Şubat 1996). Yaklaşık yarım milyonluk kent 10,000 ölü, 56,000 yaralı verdi. Galloway’in, dört karakter etrafında bir röportaj yalınlığıyla canlandırdığı, ama merkezinde (anlatacağım nedenlerle) asıl kadın keskin nişancı Arrow’un yer aldığı bu cehennem, tam da bugün, Türk ve Kürtleriyle Türkiye için çok önemli dersleri içeriyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları



























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024