Hasan CEMAL
DİYARBAKIR
Barış, ‘namlunun ucu’nda mı?
Barış, ‘barikat’lardan mı geçiyor?
Bu iki sorunun yanıtı siyah-beyaz ya da evet-hayır değildir.
Elde silah dağa çıkanların neden dağa çıktıklarını anlamadan bu ülkeye barış gelmez.
Elde silah ‘barikat’lara çıkanları anlamadan da, onların acılarına kulak vermeden de bu ülkenin kapısını barış çalmaz.
Şu noktayı da vurgulamak gerekir:
Yaşanan acıları anlamadan, sadece terör-terörist-terör örgütüparantezine alarak açıklamaya çalışmak da -bugüne kadar görüldüğü gibi- barış kapısını açmaz.
Murat Karayılan, 2009 yılı Mayıs ayında Kandil’de bana şöyle demişti:
“Biz dağa piknik yapmak için çıkmadık. Biz dağa insan öldürmeyi sevdiğimiz için çıkmadık. Bizim insan olarak kimliğimizden kaynaklanan haklarımız inkâr edildiği için, tanınmadığı için dağa çıktık.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri geçen 92 yılda irili ufaklı 29 Kürt isyanı çıktı.
Devlet arşivi böyle yazar.
29’uncu ayaklanma, PKK’dır.
En büyük, en uzun, en kanlı olanı budur.
Soruya gelince, o da şudur:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 92 yıldır neden bu yangını söndüremedi?
Çünkü sorunu anlamadı.
Anlamak istemedi.
Kör milliyetçiliğin esiri oldu.
Kürt bile diyemedi.
Sorunun adını bile koyamadı.
Kürt sorunu diyemedi.
Sorunu ‘terör’le açıklamaya çalıştı.
Sorunu sadece ‘aş ve iş’e indirgedi.
Kürt kimliğini inkâr etti.
Çözüm yolu olarak sadece ‘silah’ı, ‘tenkil’i, ‘sopa’yı belledi.
Ama olmadı.
Oluk gibi kan ve gözyaşı aktı ama değişen bir şey olmadı.
Sorun bitmedi, derinleşti.
Acılar acıları doğurmaya devam etti.
Acıları yaşayanlar, acılara tanık olanlar önce dağa, son olarak da şehirde ‘barikat’lara çıktılar.
Acılar yalnız dağlarda değil, şehirlerde de örgütlendi.
Bugün 6 milyon oya dayanan Kürt siyasal hareketi, parlamentoda 60 milletvekiliyle temsil edilen HDP, 106 belediyeyi kazanan DBPböyle sahneye çıktı.
Bu resmi, terör-terörist-terör örgütü söylemiyle okuyamazsınız, anlayamazsınız.
Erdoğan bir ara bu resmi doğru okuduğuna dair sinyaller verdi.
Doğru yolda bazı adımlar da attı.
Ancak, zamanla anlaşıldı ki, Erdoğan da eskiler gibi...
Erdoğan da devlet gibi...
O da ‘devletleşme’ye koyuldu.
Hatta, ‘Cemal Temizöz’leri bile affetmeye, Ergenekon’la kolkola girmeye bile başladı.
Meselenin çözümünü ise yalnızca PKK’nın dağdan inmesine, silah bırakmasına bağladı.
Erdoğan, sadece kendi koltuğunu, sadece kendi tek adamlığını, sadece kendi alacağı oyu düşündüğü için de seçim öncesiDolmabahçe’de ‘masa’yı devirdi.
“Kürt sorunu da yok!” diyerek 7 Haziran sonrası şiddet ve savaşdüğmesine bastı.
Bu seçim stratejisi 1 Kasım’da Erdoğan’a 9 puan oy getirdi, 7 Haziran’da kaybettiğini geri aldı.
Sorulması gereken bir soru da şu:
Erdoğan’ın savaş stratejisine Kandil’in aynen karşılık vermesi doğru bir tercih miydi?
Hayır değildi.
Kandil, inadına barış deseydi, hem barış, hem HDP oyları açısından daha isabetli olurdu.
Erdoğan’ın savaşına karşı Kandil, tek taraflı ateşkesini sürdürüp bir barış stratejisi uygulasaydı, çok daha doğru olurdu.
Olmadı, yapmadı.
Şimdi ne olacak?
Savaş tırmanıyor!
Erdoğan başkanlık, tek adamlık hesapları ile savaş düğmesine bastıkça basıyor.
Bu yolun 1 Kasım’da, seçim sandığında kendisine oy getirdiğini gördüğü için de savaşa devam diyor.
Kandil de meydan okuyarak, sen benim kolumu bükemezsin diyerek, dağda ve barikatlarda yola devam ediyor.
Anlaşılan, bu bir süre böyle gidecek.
Daha ne kadar, bilemiyorum.
Ama şimdilik gidiş öyle ki, kan gölü gitgide büyüyecek.
Oysa, bu ülkede barış için yeterince acı çekildi. Barış artık olgunlaştı denecek kadar acı çekildi.
Hatta, 2013-2015 arasındaki ‘çözüm süreci’nde bir ara barış gelir gibi oldu.
Ama şimdi barış umudu yine hızla uzaklaşıyor.
Ve bu açıdan yalnız Erdoğan değil, Kandil de eleştiriliyor.
Özyönetim nedeniyle de, barikatlar dolayısıyla da, Erdoğan’ınrestine rest dediği için de eleştiriliyor Kandil...
Ayrıntıya girmiyorum.
Kandil’e dönük bu eleştirilerin bir kısmı haklı eleştiriler; hem bugüne, hem geleceğe dönük haklı kaygıları içeren eleştiriler...
Sevgili Tahir Elçi’nin toprağa verildiği gün, HDP Eş Genel BaşkanıSelahattin Demirtaş’la bütün bu konuları kısaca konuştuk.
Bu sohbet, benim de düşüncelerimle birlikte satır başlarıyla şöyle özetlenebilir:
1. Gerilim, yüksek tansiyon Erdoğan’a yarıyor. 1 Kasım’da Erdoğan bunu gördüğü için barış değil savaş düğmesine basmaya, Türkiye’yi kamplaştırmaya, düşman cephelere bölmeye devam edecek.
2. Kandil de Erdoğan’ın restine rest dedi, savaş büyüyor.
3. Özyönetim ve barikatlar barış yolunu kısaltmıyor. Ama anlaşılan o ki, bu bakımdan Kandil’i ikna etmek kolay değil.
4. Bu konu açıldığında, Kandil’in bakış açısının şöyle belirginleştiği söylenebilir:
“1984’te de böyle olmuştu. Biz silahı alıp dağa çıktığımız zaman, ‘Bu yol yol değil’ demişlerdi bize. Sonunda haklı çıkan biz olduk. Şimdi de şehirlerdeyiz, bunu da başaracağız. Nasıl bizi dağdan atamadılarsa, şehirlerden de atamayacaklar. Nasıl dağlarda varsam, artık şehirlerde de askeri gücüm var.”
5. Özyönetim ve barikat, öyle anlaşılıyor ki, Kandil’de uzun zaman konuşulmuş, tartışılmış. Ve Erdoğan’ın ipe un sermesine karşılıkalternatif bir yol olarak, Kandil’den şehirlere, mahallelerdeki barikatlara kadar askeri bir örgütlenme modeli olarak tasarlanmış...
6. Erdoğan’a verilen mesaj şu: Artık ne yapsan beni şehirlerden atamazsın; katliam da yapsan, havadan uçaklarla mahalleleri de bombalasan, şehirlerdeki askeri varlığım şöyle ya da böyle devam eder.
7. Kandil bu arada Suriye ve Rojava’daki durumla, uluslararası konjonktürü de lehinde görüyor.
8. Kürt halkı ise hâlâ barıştan, ‘çözüm süreci’nden umudunu kesmiş değil. Ama bu umut eğer gerçekleşmezse, Erdoğan ipe un sermeye ve savaşa devam ederse, bu sefer halkın kendisi barikatlara çıkmaya, hendek kazmaya başlar ki, o zaman da durum iyice içinden çıkılmaz bir hâl alır, Allah göstermesin, iç savaş bile kapıyı çalabilir.
9. Kısacası:
İki tarafı yeniden masaya itmek lazım. Bunun için AKP içindeki ‘makul unsurlar’la Öcalan’ın devreye sokulması ve Erdoğan’laKandil’in masa için ikna edilmesi, galiba, bugün için tek çare olarak gözüküyor.
10. Silahın kullanım tarihi, eski deyişle miadı dolmuş durumda. Tek yol bir an önce parmakların tetikten çekilmesi ve ama’sız, fakat’siz ‘müzakere masası’na oturulmasıdır.
Diyarbakır-Suriçi, Nusaybin, Cizre, Silvan dörtgeninde acılara dokunmaya çalışarak yaptığım altı günlük heyecanlı gezimin özeti bu on noktadır.
1) Diyarbakır’dan: Farkında bile değilsiniz, yaşattığınız acılarla bu ülkeyi bölüyorsunuz!
2) Diyarbakır Suriçi’nden, mevzili, hendekli sokaklardan...
3) Nusaybin’in barikatlı, hendekli ve de hüzünlü sokaklarından...
4) Cizre’de barikat sohbeti: Hepsi acıların çocukları...
5) Silvan’dan: Bizi acılara, ölümlere o kadar alıştırdılar ki...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024