Yıldıray OĞUR
Türkiye, 1987 genel seçimlerine doğru giderken Başbakan Özal’ın “Büyük çoğunluk istiyorum” derken ne kastettiğini tartışıyordu. Büyük çoğunluğu o sırada 450 milletvekili olan Meclis’te anayasayı değiştirebilecek 300 vekilin üstü demekti.
Gizemi 1961’den beri Meclis’te olan ama yaklaşan seçimlerde liste dışı kalan ANAP milletvekili İhsan Tombuş bozdu:
“Bu seçimden Turgut Bey 300’ün üstünde iktidara gelirse şunlar olacak: Anayasa Mahkemesi’ni kuşa benzetecek, yargı organlarını aynı şekilde tırpanlayacak, YÖK’ü halledecek. Kendisinin ifadesine göre Genelkurmay Başkanı’nı müsteşarın arkasına koyacak. Karşısında tek kurum kalıyor Cumhurbaşkanlığı. İki sene sonra da Evren’den sonra orayı ele geçirecek. Kendi emrinde 300 kişilik bir grup, cılız bir muhalefet, paravan bir Meclis. Gerisini de siz tasavvur edin artık... Bunun için de başkanlık sistemini getirecek.”
Türkiye 5 yıl aradan sonra yeniden Başkanlık Sistemi’ni konuşmaya başladı. Özal’ın açıkça dile getirmediği bu niyetine ilk tepki Anayasa’nın mimarı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’dan geldi. 5 yıl önce "güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı yetmez başkanlık sistemi olmalıydı" diyen Aldıkaçtı fikrini değiştirmiş gibiydi: "Demokrasiyi işlemez hâle getirir. Başkanlığa geçen Latin Amerika ülkelerinde darbe oldu. Başkanlık diktatörlüğe yol açar. Özal da buna eğilimli.”
Sandıklardan ANAP tek başına iktidar çıktı ama vekil sayısı 292’de kalmıştı. Yani anayasayı değiştirecek sayıdan sekiz eksik. Ama bu sayı iki yıl sonra Özal’ı Çankaya Köşkü'ne taşımaya yetecekti.
Özal, sekiz yıl önce darbe yapmış Cumhurbaşkanı’ndan sonra koltuğa o kadar kolay oturamayacağının farkındaydı. 1988’in ilk günlerinde Hürriyet gazetesine konuştu: "Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin." Gazetenin bu manşetle çıktığı gün Özal’ın Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Evren’le randevusu vardı. Gözler bu görüşmeye çevrilmişti. Görüşmenin çıkışında Özal gazetecilerin karşısına geçti. Herkesin merak ettiği iki soru soruldu: "Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak mıydı ve sistemi değiştirmeyi düşünüyor muydu?.."
Özal’ın beklediği belki de planladığı tam da buydu, hamlesine devam etti:
“Bazı köşe yazarlarımız ben aday olacağım diye çar çar çatlıyor. Aday olacağım diye kimsenin çatlamasına gerek yok. Aday olmayacağım diye de sevinmesine gerek yok. Aday olmayabilirim de... Cumhurbaşkanı’nın bugünkü hâliyle yetkilerine bir ilave yapılmadan halk tarafından seçilmesini tercih ederim. O vakit cumhurbaşkanı filanca partinin seçtiği Cumhurbaşkanı olmaz. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı olur.”
Kenan Evren o görüşme için hatıratında şöyle yazdı: "Özal hiç gereği yokken lüzumsuz bir problem çıkardı. Zira o da biliyor ki Meclis’teki sayısı Anayasa’da böyle bir değişikliği yapmaya müsait değildi. Bana öyle geliyor ki Özal’ın ileri sürdüğü bu formül nasıl olsa Özal’ın teklifidir, diyerek basın ve muhalefet tarafından reddedilecektir. Reddedilince de Cumhurbaşkanı’nı Meclis seçecektir. Yani 291 milletvekiline sahip partisi kendisini veya istediği birini. Maalesef basın bu oyuna gelmiştir...”
Evren’in tahmini doğru çıktı. Özal’ın bu önerisine daha önce başkanlık sistemini ya da Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini savunmuş muhalefetteki liderlerin hiçbirinden destek gelmedi.
1970’lerde cumhurbaşkanının halkın seçmesini ve başkanlık sistemini parti programına koymuş MNP ve MSP’nin devamı olarak kurulan Refah Partisi parti programında bu sisteme yer vermemişti.
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/198602597%20RP%20PROGRAMI%201986/198602237%20THE%20PROGRAMME%20OF%20MOTHERLAND%20PARTY.pdf
70’lerin ortalarından itibaren “Tek başkan tek meclis” tezini savunan, 70’lerin sonunda başkanlık sistemini 9 Işık’a ekleyen Alparslan Türkeş’in yeni partisi Milliyetçi Çalışma Partisi’nin programında da artık başkanlık sistemi yoktu. 12 Eylül’de senato kaldırılmış ve cumhurbaşkanı güçlendirilmişti.
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/199501865%20MHP%20PROGRAMI%201988/199501865%20MHP%20PROGRAMI%201988%200000_0080.pdf
70’lerin sonunda ve darbenin ardından cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesi mesajları veren Demirel de fikrini değiştirmiş görünüyordu. Özal’ın teklifine karşı çıkarken başkanlık sisteminin tartışılmasına ise yeşil ışık yaktı:
“Halk seçsin sözü ilk başta biraz gariptir. Kim itiraz edebilir ki? Ama halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile halkın seçtiği parlamento arasındaki sürtüşmelerin nasıl önleneceğini düşünmek gerekirdi. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı hele iktidar partisinden fazla oy almışsa diyebilecektir ki: “Beni de millet seçti, daha çok oyla seçti. Son söz sahibi benim. Böyle bir sistem Türkiye’de çalışmaz. Başkanlık sisteminde ise parlamentoya dayanan hükûmet aranmaz. Başkanlık sistemine gidelim demek, bu parlamento işlemez demektir. Bunu açıkça söylerlerse tartışma açılmasında sakınca yok..."
Ama tuhaf bir şey oldu. Mart 1989 yerel seçimlerden Özal’ın ANAP’ı 21.8’le üçüncü çıkınca Demirel, Cumhurbaşkanlığı seçim tarihine yakın bir kez daha fikir değiştirdi: "Ben ülkemde hem iktidarın hem cumhurbaşkanlığının kansız kavgasız el değiştirmesini savunuyorum. Çünkü Çankaya üzerinde toplanan hevesler Türkiye’de rejimi patlatıyor. Halk seçerse, Çankaya üzerinde ümitler ve hevesler olmaz." (Devam edecek)
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025