Yıldıray OĞUR
Bir fail-i meçhule kurban gitmiş Behçet Cantürk’ün kurduğu Diyarbakır’ın en eski otellerinden Demir Otel’in altın varaklı süslemeleri olan salonu bundan üç yıl önce AK Parti’nin düzenlediği çözüm süreciyle ilgili bir çalıştaya ev sahipliği yapmıştı.
Üç yıl sonra artık çözüm süreci yok, AK Parti Kürt sorununun çözümünden, anayasanın vatandaşlık tanımının değişmesinden bahsetmiyor. Parti sözcüleri, MHP ile ittifak halinde seçimlere giderken zaman zaman ortaya atılan yeni çözüm süreci iddialarını da şiddetle reddediyorlar.
Üç yıl önce AK Parti’den duymaya alıştığımız sözleri ise aynı salonda bu kez partisinin Kürt sorununa çözüm raporunu açıklayan Saadet Partisi lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu’ndan dinledi Diyarbakır.
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği toplantıda masanın etrafında Diyarbakır ve çevre illerin ticaret odası, baro, insan hakları ve kadın derneklerinin başkanları vardı.
Geçen hafta kanaat önderleri ile iftar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan daha çok bölgenin dini ve aşiret liderleriyle bir araya gelmişken, Temel Karamollaoğlu şehrin muhtemelen Milli Görüş çizgisiyle yolu hiç kesişmemiş sivil toplum örgütleriyle biraraya gelmişti.
Toplantının moderatörlüğünü yapan DİTAM yöneticisi Sedat Yurttaş, 1991’de Meclis’e giren ve daha sonra hapis yatan DEP’li vekillerden.
Masanın etrafında Saadet Partisi’nin İstanbul 3. Bölgeden aday gösterdiği eski HDP milletvekili Altan Tan, Diyarbakır birinci sıradan aday gösterdiği eski Cizre Belediye Başkanı, ANAP ve AK Parti’den vekillik yapmış Haşim Haşimi, Mazlumder’in eski genel başkanı ve Saadet Partisi Antep birinci sıra adayı Ahmet Faruk Ünsal ve partinin genç yöneticilerinden Diyarbakır ikinci sıra adayı Bülent Kaya da vardı.
Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu'nun bu seçimlerde hedef kitlesi arasında AK Parti küskünleri dışında, gösterdiği Kürt adaylarla oylarını artırmayı hedeflediği Kürt seçmenler de var. O yüzden bu rapora ve toplantıya büyük önem veriyorlar.
Kürt seçmenlere konuşurken Türk seçmenlerin de onu duyduğunu unutmadan hazırlanmış rapor, meselenin adını, raporun adı olarak koymaktansa çekinmemiş: Hak ve Adalet Ekseninde Kürt Meselesi.
Geçen hafta Diyarbakır'daki mitinginde Kürt sorunu tanımını neden kullanmadıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ardından Karamollaoğlu meselenin adını koyarak konuşmayı tercih etti.
Aslında bunu 1991’de Refah Partisi kongresinde hareketin kurucusu Erbakan da yapmış, anadilde eğitimi savunmuş, Bingöl’de bir mitingde yaptığı konuşmada “Sen ne mutlu Türküm diyene dersen Kürt de ne mutlu Kürdüm diyene der” dediği için yargılanmıştı.
Karamollaoğlu da bu özgüvenle “Tarihsel süreç içinde Kürtlerin kimlikleri inkar edildi, adeta asimilasyona uğratıldılar” diyerek başladığı konuşmasını “90’larda Diyarbakır, Lice, Şırnak’ta yaşanan zulümler, faili meçhuller ve Uludere Katliamı’ndan” bahsederek sürdürdü.
Sanki salon üç yıl önce çözüm sürecinde bir AK Parti yöneticisini dinliyor gibiydi.
Çözüm sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasına “Plansızlık, yol haritası eksikliği, temel insanı haklarının pazarlık konusu yapılması, ortak paydaların değerlendirilmemesi, mevcut muhatapların tutarsızlıkları ve eksiklikleri, güvenlik zaafiyeti, Suriye politikasında öngörüsüzlük ve stratejik hatalar” ın sebep olduğunu, çözüm sürecini AK Parti’nin oy, örgütün ise alan kazanmak için kullandığını söyledi.
Kendi çözüm modelini anlatırken en dikkat çekici öneriler ise anayasa değişikliği, anadil hakkına anayasal güvence vermek, şiddete başvurulmadığı sürece her fikre özgürlük, yerel yönetimleri güçlendirmek, kayyum uygulamasına son vermek (görevden alınan belediye başkanları yerine belediye meclislerinde seçim yapmak ya da seçime gitmek), barajı kaldırmak, tutuklu vekiller ve belediye başkanları için hukukun üstünlüğü ilkesini uygulamaktan bahsetmesi oldu.
Bölgesel bir sorun olarak tarif ettiği Kürt meselesinin çözümü için Türkiye, İran, Irak, Suriye arasında diyalog önerdi.
Yıllardır Kürt sorununa çözüm için benzer cümlelerin sıklıkla duyulduğu salondaki STK temsilcilerinin ilk defa siyasetçilerden duydukları sözler değildi bunlar.
Özellikle çözüm süreci gibi bir tecrübeyi yaşadıktan sonra.
Ama salondakilerin beklentilerinin altında kalsa da konuşulanlar ve öneriler Türkiye’nin mevcut ortalamasının epey üstündeydi.
O yüzden söz alan konuşmacılar bunları bir cumhurbaşkanı adayı ile rahatça, özgürce, sakince ve cesurca konuşulabilmenin kıymetinin altını çizdiler.
Tek tek sorulara cevap veren Temel Karamollaoğlu sık sık “Sizin görüşünüz farklı olabilir, saygı duyarım, ben böyle düşünüyorum, bunun üzerine bir kere daha düşüneceğim” gibi cümleler kurdu.
Galiba Karamollaoğlu’nun farkı tam da bu. Söylediklerinin içeriğinden çok söyleme şekli, demokrat tavrı ve üslubu.
O yüzden salonda daha çok HDP çizgisine yakın olan STK temsilcilerinden gelen eleştiriler karşısında gülerek “Rapor pek heyecan yaratmış gözükmüyor, ama ben heyecanlıyım. Bazen fazla heyecan yaratan şeyler tepki de çekebilir. Bu meselenin bizim için önemli olduğuna inanın” demesi belki de bütün toplantının ana mesajıydı. “Bir bölge adı olarak Trakya kullanılıyor neden Kürdistan kelimesi de kullanılmasın” sorusuna verdiği “Kelimelere takılmayalım. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir bölge anlamında kullanılmasında şahsen benim çekincem olmaz” cümlesi ise beklenti çıtası yüksek salondan dahi alkış almayı başardı.
Saadet Partisi, Karamollaoğlu’nun popülaritesi ve gösterdiği Kürt adayların temsil gücüyle 90'lardan beri varlık gösteremediği bölgede ilk defa bütün hesaplarda yer almayı başarmış durumda.
Partinin Diyarbakır’daki en büyük kozu 1 Kasım seçimlerinde bağımsız aday olarak girdiğinde bile 10 binin üzerinde oy alan Haşim Haşimi. Diyarbakır'da düzenlenen e-mitingde salonu dolduran çoşkulu kalabalığın çoğu da seyit olan Haşimi'ye bağlı Kadiri dergahının bağlılarıydı. İttifak sistemi Diyarbakır'da Millet İttifakı'na bir vekil getirebilir. Bu vekil 1 Kasım seçimlerine yine bağımsız aday olarak giren ve şimdi İyi Parti'nin birinci sıra adayı olan Salim Ensarioğlu ve Saadet adayı Haşim Haşimi'den en yüksek oyu alan aday olacak. Çünkü ittifakın vekil çıkarmaya yetmeyen oyları en yüksek oy almış adaya yazılacak. İtttifak oyları Batman’da Faris Özdemir, Antep'te Faruk Ünsal'a da yarayabilir.
Bölgede Saadet Partisi'nin vekil potasına girmesine en büyük yardımı AK Parti’nin bölgedeki vekil listeleri yapacak gibi görünüyor.
Listelere büyük bir tepki var. Aday adayı olmasına rağmen Galip Ensarioğlu, Abdurrahman Kurt, Ulu Camii imamı Saim hoca gibi isimler listelerde kendilerine yer bulamadılar. Bölgedeki diğer illerde de listelere benzer tepkiler yükseliyor. Ama bunun 1 Kasım, 16 Nisan'da oyunu artıran AK Parti'nin oylarına ne kadar yansıyacağı, Saadet ve Diyarbakır ve Batman'da bağımsız adaylarla seçime giren Hüda Par'a ne kadar kayma olacağı meçhul. Muhtemelen Erdoğan’ın oyları, bölgede AK Parti’den yüksek çıkacak.
HDP’nin dışarıdan, sosyalist ağırlıklı listeleri de benzer eleştiriler alıyor. Fakat baraj riski, Selahattin Demirtaş’ın hapiste olması, ilde sevilen bir doktor olan Selçuk Mızraklı’nın ilk sıra adayı olması 1 Kasım’dan 16 Nisan referanduma gerileyen HDP oylarını toparlamış gözüküyor. CHP adayı Muharrem İnce de yaptığı jestlerle bölgede sempati toplamayı başarmış. HDP seçmenin bir kısmı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İnce'den yana oy kullanabilir.
Bölgede Karamollaoğlu’nun topladığı sempati partinin ve kendisinin alacağı oyların çok üstünde. Haşim Haşimi’nin Diyarbakır’da bir rüzgar yakaladığı görülüyor. Herkes az ve kısık sesle konuşuyor. İki oy hakkı seçmene stratejik oy kullanmak için imkan veriyor. Dip dalganın derinliği ancak sandıklar açılınca ortaya çıkacak.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025