Yusuf Kaplan
İlerleme putunu yıkamadık şu ülkede.
Yıkamazdık; çünkü burası, ezberlerin hükümfermâ olduğu, zihnin felçleştiği çorak bir ülke.
En büyük ezber şu: “Batılılar, bilim ve teknolojide ilerlediler, dünyaya hâkim oldular. Müslümanlar, Batı’yı takip edemediler, bilim ve teknolojide geri kaldılar, yok oldular.”
Bu cümle, son iki yüzyıldır, özellikle de son bir asırdır tek âmentümüz!
Üstelik de sadece seküler, Batıcı kesimlerin değil bütün İslâmî kesimlerin aynen paylaştıkları, inandıkları de yegâne âmentü!
İnanılır gibi değil gerçekten.
Bu toplumun aydınlarından kitlelerine kadar nasıl bir entellektüel körleşme, zihnî felçleşme yaşadığını gösteren ürpertici bir savrulma.
SEKÜLER ENTELEKTÜEL ÇEVRELER DE, İSLÂMÎ ENTELEKTÜEL ÇEVRELER DE AYNI YERDE!
İslâmî kesimlerle, Batıcı / seküler kesimler arasında tek bir fark var burada...
İki asırdır Batıcı / seküler kesimler, İslâm’ın “ilerlememize engel olduğunu, bizi geri bıraktırdığını” söyleyegeldiler...
İslâmî kesimlerse, İslâm’ın ilerlemeye engel olmadığını, müslümanların “geri kalma”sının nedeninin İslâm olmadığı ezberini tekrarlayıp durdular...
İki asırdır, bu iki ezber, temcit pilavı gibi dillere pelesenk edilmiş, her fırsatta tekrarlanıp duruyor...
Oysa seküler kesimler de, İslâmî kesimler de bu noktada aynı yerde durduklarını, aynı şeyi söylediklerini göremeyecek kadar zihnî felçyaşadıklarını göremeyecek bir entelektüel körlük içindeler...
Oysa seküler kesimler “İslâm’ın ilerlemeye engel olduğunu” söylerken de, İslâmî kesimlerse, “İslâm’ın ilerlemeye engel olmadığını” söylerken de aynı yerde duruyor, aynı şeyi söylüyorlar: İlerlemeyi, dolayısıyla Batı’yıeksene alarak konuşuyor, ilerlemeyi ve Batı’yı kutsuyorlar!
Bu, zihnî felçleşme değil de nedir peki?
BİLİMİ KUTSARSANIZ, BİLİM FELÂKET KUSAR...
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: İnsanın amacı, güce sahip olmak değildir. Eğer insanın amacının güce sahip olmak olduğunu düşünürseniz, dünyayı orman kanunlarının hâkim olduğu bir yer olarak kabul etmiş olursunuz.
Çünkü güç, araçtır.
Gücü ele geçirme güdüsüyle hareket ederseniz, gücün sizi güdecek bir konuma ulaşmasını önleyemezsiniz. Aracı ele geçirme güdüsü amaç hâline gelir, araç amacın önüne geçer, bu da hem insanın araçların, güç üreten araçların, bilim ve teknolojinin kölesine dönüşmesine hem de hayatın çölleşmesine ve ruhsuzlaşmasına yol açan yapı taşlarını döşer birer birer...
Bilimi kutsarsanız, bilim, felâket kusar sonunda kaçınılmaz olarak. Dünyayı cehenneme çevirir.
Bilim, dinin yerine yerleşir, dinin kullandığı kavramları ve dili kullanmaya başlar...
İşte o zaman bilim, bilim olmaktan çıkar, haddini aşar, insanı kölesi hâline getirir; insanı da insanlığından çıkarır, hayatı çölleştirir...
Bu gerçeği bütün birinci sınıf düşünürler görmüştü bir asır öncesinden.
Örneğin Nietzsche, bilimin dinin yerini aldığından ve “bilim kilisesi”ne dönüştüğünden sözetmiş ve bilimin / aracın, dolayısıyla gücün kutsanmasının dünyayı nihilizm felâketinin eşiğine sürükleyeceğini haykırmıştı.
Benzer gözlemleri, Nietzsche’nin tek hakîkî şakirdi Heidegger, daha yüksek sesle haykırmış, teknolojinin “vahşî canavar”a dönüştüğünü ilan etmişti.
“BİLİMLE, İNSANI ANLAYAMADIK, ÇIKMAZ SOKAĞA SAPLANDIK”
Bu yakıcı gerçeği Fransız filozof Christian Delecampagne, “20. Yüzyıl Felsefe Tarihi” adlı kitapta çarpıcı bir dille şöyle özetleyecekti:
“Teknoloji, tıp ve eğitim alanındaki ilerlemeler sayesinde Avrupa’da insanlar, Aydınlanma’nın zaferine şahit olduklarını düşünüyorlardı.”
Peki nereye sürükledi bu ilerlemeler Avrupalıları ve insanlığı?
Cehennemin eşiğine, elbette.
Delacampagne, bu dehşetengiz durumu, çok özlü bir şekilde bir cümleyle şöyle tasvir eder:
“20. Yüzyıl, diğer yüzyıllarla kıyaslandığında, kabarık siciliyle dehşet dalında Nobel’i kaçırmazdı.”
(Türkiye İş Bankası Yayınları, 2016, sayfa 1).
Elbette, yok olmamak için belli bir bilimsel ve teknolojik güce ulaşmak için çalışacağız. Ama “geri kaldık”, “ilerleyemedik” diyerek gücü, güç üreten araçları, amaçların önüne geçirirsek, hakikati yitirir, biz de Müslüman toplumlar olarak, tıpkı Çin gibi, Hindistan gibi, bilimin ve teknolojinin fahişesi kapitalizmin kölesine dönüşür hakikat yolculuğuna çıkamaz, insanlığın su kadar ekmek kadar ihtiyaç duyduğu hakikati insanlığa yeniden sunma imkânlarımızı kaybederiz.
Aslolan bilim, teknoloji, dolayısıyla güç üreten araçlara hâkim olmak değil.
Aslolan hakikatin izini sürmek, daha âdil ve yaşanabilir bir dünya sunmaktır insanlığa.
Araçları amaç hâline getirenler, bunu başaramayacaklarını, dünyayı ve kendilerini araçların kölesi hâline getirerek, orman kanunlarının hükümran olduğu bir cehenneme dönüştürerek çok iyi ispat ettiler.
Eğer bizi perişan eden ilerleme putunu yıkamazsak, “geri kaldık” masalını terkedemezsek, Batılıların insanlığı felâketin eşiğine sürükleyen çıkmaz sokaklarına sapmaktan kurtulamaz, hakîkî ilerlemeyi insanın olgunlaşması, kemal merdivenlerini tırmanması, insanca bir dünya kurma çabası olarak göremezsek hakikati de kaybederiz.
Kutsanan bilimin ve maddî ilerlemenin insanlığı getirdiği çıkmaz sokağı, Peter Watson, çarpıcı bir şekilde şöyle özetler:
Dış dünyaya, tabiata hâkim olduk. Bu noktada büyük başarılar elde ettik. Ama insanı, insanın iç dünyasını anlama konusunda sınıfta kaldık, bilim bu konuda başarısız oldu. İnsanı anlayamadık. Çıkmaz sokağa saplandık. (Fikirler Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, 2017: s. 1021-1059).
Sözün özü: Bilim, nitelikle değil nicelikle ilgilenir. Nitelikle ilgilendiği zaman da nicelikselleştirerek ilgilenir.
Bilimle, hele de fizikötesini yoklayan, hayatı sadece görünür / fizik alana hapseden seküler bilimle, dünyayı modern veya postmodern sekülerliğin anlamsızlık hapishanesine hapseder, orman kanunlarının hâkim olduğu, gücün kutsandığı, hakikatin buharlaştığı ontolojik şiddetin ve felâketin eşiğine sürüklersiniz...
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020