Yusuf Kaplan
Türkiye’de dünya ölçeğinde sinema yapabilmek ve özgün bir film dili geliştirebilmek için üç temel algılama sorununu halletmek gerekiyor.
Birincisi, sinema’nın ne olduğuyla; ikincisi, sinemanın nasıl yapıldığıyla; üçüncüsü de, bizim ne ve nerede olduğumuzla, özgün bir film dili geliştirebilecek sinemayı nasıl yapabileceğimizle ilintili.
MEDENİYET VE SİNEMANIN VAROLUŞSAL SORUNLARI
Birinci “sorun”dan başlayalım: Sinemanın ne olduğunu tam olarak bildiğimizden kuşkuluyum.
Her şeyden önce, sinema, belli bir medeniyet habitus’unun / vasat’ının çocuğu: Modernliğin, Heidegger’in deyişiyle, “insanı, her şeyin ölçüsü ve ölçütü” yapan, “varlığa varoluşsal bir saldırı”nın gerçekleştiği, modern insanı, “demir kafes”e (Weber) veya “modernlik hapishanesi”ne (Foucault) mahkûm eden köklü bir “özgürlük kaybı” ve “anlam krizi” ürettiği “araçsal akıl”ın insanın varlığını bile tehlikeye düşüren antroposantrik / “insan-merkezci” aşırılıklarının ve paradokslarının -düşünceden sanatın bütün alanlarında- tartışılmaya başlandığı çok yönlü bir bunalımlar çağının tam ortasında doğdu sinema.
O yüzden, sinema, çağın imkânlarını ve zaaflarını bütün yönleriyle ifşa eden, çağın zeitgeist’ı olarak nitelendirilecek, bu nedenle de, Deleuze’e, düşünce ve düşünme işini “üstlenen” bir “imkân” olduğunu söyletecek kadar çok katmanlı bir “büyük form”.
Medeniyetler, büyük varoluşsal bunalımlarla karşı karşıya kaldıkları zamanlarda bu tür “büyük form”lara “gebe kalırlar”...
Sözgelişi, İslâm’ın doğuşu sırasında hakikat’in ne’liğinin ve boyutlarının keşfi ve ifadesi sürecinde şiir’in, modern Batı uygarlığı’nın doğuşu sırasında -Toscana’da- doğa’nın ve dolayısıyla insanın doğasının ve özgür iradesinin keşfi sürecinde resim sanatı’nın imajinatif şekillerde “kullanılması” gibi, modernliğin felsefî krizinin yol açtığı “varlık” ve “dil”in imkânlarının ve zaaflarının anlaşılması sürecinde de sinema benzer bir önaçıcı “iş” gören “büyük form” olarak doğdu.
Bütün bu “büyük” işleri, sinema, yalnız başına yapmadı elbette: Düşünürlerin ve sanatçıların katıldıkları oldukça üretken ve diyalojik bir tartışma ve konuşma zemininde yaptı.
Bu noktada, kırılma noktası, Dadacılık ve Kübizm’di: Münhasıran Picasso’yla birlikte, -antroposantrizm’in resim sanatındaki yansıması- perspektif kırıldı.
Buradan açılan koridordan bütün diğer sanatçılar, -romancılar, müzisyenler, tiyatrocular- yalnızca birer ifade biçimi olarak sanat formlarını değil, bizatihî sanatın üretiliş, dolayısıyla dilin ve varlığın varoluş -ve de yokoluş- süreçlerini kıyasıya tartıştılar.
SİNEMA “BOŞLUK”TA YAPILMIYOR!
Evet, sinema “boşluk”ta yapılmıyor. Batı uygarlığının farklı havzalarının çocukları bile, teorik arayışlara ve tartışmalara girerek sinema yapıyorlar çoklukla. Dün de böyleydi bu; bugün de böyle; yarın da böyle olacak.
Sözgelişi, “yeni-dalga sineması”nın “kurucu” yönetmenlerinin neredeyse hepsi, sinemada “dalga” kıracak ve dalga kuracak atılımları gerçekleştirmeden önce kapsamlı bir teorik tartışmanın içinde bulmuşlardı kendilerini.
Aynı şekilde, Gramsci’yle başlayan “hegemonya” ve “tarihsel uzlaşma” biçimlerine ilişkin entelektüel-politik-teorik tartışmalar, “yeni gerçekçilik sineması”nın temelde Marksist ve Katolik iki ana damarının teşekkül etmesinde ve zamanla çeşitlenmesinde hiç de gözardı edilemeyecek bir rol oynamıştı.
Ayrıca Sovyet devrim sinemacıları Eisenstein, Pudovkin, Vertov gibi öncülerin film dili konusunda yaptıkları tartışmaları ve ardından çektikleri filmleri zikretmeye gerek bile yok.
Vertov’u daha fazla önemserim ama Eisenstein’ın Uzak Asya’nın haiku, kabuki tecrübelerini bile en ince ayrıntılarına kadar inceleyerek gerçekleştirdiği “diyalektik-materyalist film” dili arayışlarında ortaya koyduğu teorik performans, ürettiği filmlerin “çapı”nı geride bırakmıştır.
Ve Tarkovsky’nin, yaptığı filmlerin dili konusunda düşünürken gösterdiği entelektüel performans ve derinlik, bir düşünürün çabasını aratmayacak ölçektedir.
Son olarak Batı uygarlığının dışındaki bütün medeniyet havzalarında gerçekleştirilen birinci sınıf film dillerine imza atan Afrika, Latin Amerika, Çin ve İran sinemasının sinemacılarının öncelikle sahip oldukları entelektüel ve estetik sermayenin özgün bir film dili kurulabilmesi sürecinde sinemaya nasıl aktarılabileceği konusunda yaptıkları teorik tartışmaları, arayışları, hatta yayımladıkları manifestoları anlatmaya kalkışmak da gereksiz burada.
Bu teorik tartışmaların, yapılacak bir “sinema”ya “icazet vermek” için yapıldığını düşünmek absürd olur. Bu tartışmalar, neyin nasıl yapılabileceğine ilişkin girişilen teorik arayışlar ve yolculuklardır.
İşte Türkiye’de göremediğimiz ve pergelini şaşırmış, Arşimet noktasını yitirmiş acınası “zihinsizleştirilmiş zihin” hâlimiz devam ettiği sürece de göremeyeceğimiz şey, tam da böylesi bir yolculuktur.
ÜÇÜNCÜ SORUN: MEDENİYET KRİZİ VE SİNEMA
Bu noktada üçüncü soruna girmiş oluyoruz... Tekrar tekrar altını çizmekte hiç sakınca görmüyorum: Arşimet noktamızı yitirmemize, pergelimizi şaşırmamıza ve kendi medeniyet tecrübemizin sunabileceği imkânları da, dünyanın yaşadığı temel sorunları da kavramamızı güçleştirecek kadar algı kapılarımızın kapanmasına yol açan çok yönlü bir medeniyet krizi yaşadığımızı göremiyoruz bile. Yaşadığımız şeyin, bizi epistemolojik kırılmanın ve ontolojik yokoluşun eşiğine fırlattığını göremediğimiz sürece, sinemanın aslında çok katmanlı bir medeniyet meselesi olduğunu kavramakta zorlanmaya devam edeceğiz.
Burada nasıl bir dünyanın içine düştüğünü, ne tür felsefî / varoluşsal sorunlarla ve savrulmalarla karşı karşıya olduğunu kavrayamayan ya da umursamayan, bu konuda asgarî bir entelektüel birikimi bile “afakî” olarak nitelendirebilen insanların olduğu bir yerde, dünyaya özgün bir film dili armağan edebilecek bir sinema yapabilmek hiç de kolay olmasa gerek.
Böylesi bir şey, deyim yerindeyse, Nietzschevârî “çekiçle felsefe yapmak” kadar zor bir iş!
Özetle... Sinema, bir medeniyet habitus’u / vasat’ı meselesidir. En azından zihnî düzlemde, ayağımızı bastığımız toprağın medeniyet birikiminin düşünce, kültür, sanat ve hayat topoğrafyasını özümsemeden dünyaya armağan edebileceğimiz bir film dili geliştiremeyeceğimiz, bugüne kadar ortaya koyduğumuz performansa bakıldığında bile kolaylıkla görülebilir; ki, bu, esaslı bir medeniyet tecrübesine sahip bir coğrafyanın çocukları için oldukça düşündürücü ve acınası bir durumdur. Vesselâm
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020