Yusuf Kaplan
Türkiye’de üniversitenin köklü felsefî, varoluşsal sorunları var. Üniversite sayısını artırarak üniversitenin sorunlarını çözemeyiz; aksine, kangrene dönüştürürüz.
Türkiye’nin çok üniversiteye ihtiyacı yok; her alanda ülkemizin önünü açacak, dünya çapında düşünce, bilim, sanat insanları yetiştirmemizi, yeniden insanlığın önünü açacak akımlar geliştirmemizi mümkün kılacak bir kaç tane birinci sınıf üniversiteye ihtiyacı var öncelikle.
AYDINLANMA ÜNİVERSİTESİ: NİCELİĞİN VE BATI-MERKEZCİLİĞİN HÜKÜMRANLIĞI
Üniversite krizi, sadece bizim yaşadığımız bir sorun değil. Küresel ölçekte, köklü bir üniversite krizi yaşıyor dünya.
Aydınlanma’nın tohumlarını eken bilimsel devrim’in kurucu babalarından Francis Bacon’ın ünlü “bilgi güçtür” aforizması, modernlerin, bilme çabasını, Descartes’ın “tabiatın efendileri ve hâkimleri olacağız” mottosuyla hareket ederek gücü ele geçirme kaygısına dönüştürmelerine yol açtı.
Çağdaş / modern üniversite, işte bu temel üzerine bina edildi. Buna da “hurafelerden kurtulma, aydınlanma çabası”, denildi.
Oysa yapılan şey, çağdaş / seküler hurafeler icat etmekten ibaretti: Akıl kutsandı, bilim putlaştırıldı, ilerleme putu bütün dünyayı esir aldı: Üniversite bile araçları amaçların önüne geçirdi; hem emperyalizmin niceliksel, güce, güç üreten araçlara / teknolojik silahlara dayalı hegemonyasını meşrulaştıracak hem de Batı-merkezci perspektifleri “bilim bu” diyerek dünyaya “satan”, bilimsel emperyalizmi bütün dünyaya dayatan bir kültür savaşı makinasına dönüştü.
AYDINLANMA’NIN BİLİMSEL HURAFELERİ
Aydınlanma denen şey, gerçekte, karartmayla sonuçlandı. İnsanın zihni çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştürüldü.
Öyle ki, modern / aydınlanmacı üniversite, bütün bilimleri, fizik / doğal bilimlerin ilkeleri üzerinden inşa etti. Sosyal bilimler, insan bilimleri, teoloji, fizik bilimlerin sözümona nesnel (salt fizik / kabuk gerçekliğe dayalı) ilkeleri üzerinden şekillendi.
Tabii bu durum, 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başında farkedildi. Çağdaş üniversitenin köklü bir zihnî kriz yaşadığı, bu krizin nasıl aşılabileceği sorunu Husserl, Nietzsche, Heidegger, Weber gibi düşünürlerce kıyasıya tartışıldı.
Bu tartışmaların meyvelerini verebilmesi ancak ‘68 devrimi’yle birlikte mümkün olabildi. ‘68 devrimi, Türkiye’de sığ seküler sol Kemalist çevrelerin zannettikleri gibi salt siyasî (dolayısıyla modern) bir devrim değil, zihnî bir devrimdi, bir zihniyet dönüşümünün habercisiydi: Modern dünyanın çöküşü, postmodern dünyanın habercisi...
‘68 ZİHNİYET DEVRİMİ: DİSİPLİNLERARASI ÜNİVERSİTE
‘’68 “öğrenci devrimi”yle birlikte, postyapısalcılık, Batı’’daki aydınlanmacı / “modern akademi” anlayışını yerle bir etti.
İyi ki de etti: Çünkü modern akademi, Aydınlanma çağının, aklı putlaştıran ve düşünme faaliyetini donduran “hurafeleriyle” üniversite fikrini iktisadî yararcılığın çıkmaz sokağına fırlatarak kapitalist sistemi aklamaya kapı aralamaktan başka bir şey yapamamıştı.
Postyapısalcılık, üniversite’yi modernliğin bu Weber’yen “demir kafes”inden çıkardı: Disiplilerarasılığın, geçişkenliğin, “alış-veriş”in, karşılıklı-beslenme’nin önünü açtı. İslâm ilim geleneğine yaklaştı.
Ama bu kez de, ethos’unu yitirdiği için, neo-liberalizm dalgasının estirdiği fırtınaya yakalandı ve paradoksal olarak, bir yandan, üniversiteyi, iktisadî yararcılığın üniversitenin üzerine heyûla gibi çöreklendiği, kapitalist sistemin çarklarını daha ayartıcı, daha “verimli” şekillerde döndüren tastamam ticarî bir işletmeye dönüştürdü; öte yandan da, üniversite, ufuk ve çığır açıcı bir düşünce atılımının, niteliksel bilgi birikiminin geliştirilmesine hiçbir katkıda bulun/a/mayan, marjinal, “siyasî doğruluk”çulukların kıskacında un ufak oldu; üniversite sistemindeki bu kaotik hercümerç, Michel Henry’’nin yerinde saptamasıyla, “üniversitenin tahribi”yle sonuçlandı.
Modern akademi, Aydınlamacı tarihsel / sığ aklın ayartısına kapılan ve pozitivist donma’yla sonuçlanan bir ifrat girişimiydi. Postmodern akademiyse, bu kez, akademi’yi, sonu nereye varacağı kestirilemeyen bir kaosun ortasına getirip bırakmakla bir tefrit’e / kayıtsızlık’a, banalliğe yol açtı.
Bu da doğaldı, kaçınılmazdı: Çünkü Nietzsche’nin “felsefemiz, ahlâkımız dekandasın formlarına dönüştü” haykırışı’nda ve meydan okuyuşunda en iyi ifadesini bulan çok yönlü bir dekadans’ın pençesinde kıvranmaya başlamıştı Batı uygarlığı: 18. yüzyıla damgasını vuran, hemen bir yüzyıl sonra felsefede, sanatın bütün alanlarında yeşeren “romantik” dalga’’yla “son bulan” Aydınlanma düşüncesi, Heidegger’in deyişiyle, “düşünmeyi mümkün kılan değil, donduran” ve Horkheimer’’ın kavramlaştırmasıyla, hâkim sistemi ve söylemleri aklayan, “insanlığı” “akıl tutulması”nın eşiğine fırlatan “araçsal akıl”ın aşırılıklarının kurbanı olduğu için Batı uygarlığının “bunalım/lar çağı” süreci çoktan başlamıştı zira.
Ezcümle… Batı’da üniversite “çöktü”; Batı uygarlığı bilfiil / bedenen yaşıyor; ama bilkuvve / ruhen bitti çünkü: Postmodern akademinin, olumlu ama marjinal kalan yanlarıyla birlikte, içine sürüklendiği, hakikat fikrini bitiren kaotik ontolojik çıkmaz, bunun en çarpıcı göstergesi.
ASLOLAN BİLMEK DEĞİL, OLMAK’TIR...
Sözün özü: Aslolan bilmek değil, olmak’tır: Hayatın anlamını kavrayabilmek, hakikatin izini sürebilmek, insanı ve hayatı zenginleştirecek ilim, irfan ve hikmet kulelerini dikebilmek....
Sığ Aydınlanma aklı ve düşüncesi üzerine kurulan çağdaş üniversite için, mesele bilmek’tir. Kuru bilgi’dir; parçalı bilgi: Bütün’ün yitirilmesi, farklı alanlar ve olgular arasındaki ilgi’nin bitirilmesi; buradan ruhsuz, sadece egemenlik kurmak aracıyla üretilen bir gücün inşa edilmesi.
Kuru bilgi’nin kör bilince dönüşmesi, insanı linç etmesi, hayatı güçlü olan’ın haklı olduğu bir güç arenasına dönüştürmesi.
Çağdaş üniversitenin krizi: Zihni felçleştirmesi, ruhu körleştirmesi, hayatı çölleştirmesi...
Türkiye’deki üniversite, bu üç hayatî sorunu, Batı’dan daha sarsıcı bir şekilde yaşıyor. Ama yaşadığı krizin ne olduğunu göremeyecek ve bu krizi nasıl aşabileceğini bilemeyecek kadar da krizin boyutlarını kavramaktan uzak.
Durum, umutsuz mu, peki?
Elbette ki, hayır.
Fakat zihnimizi açacak, ruhumuzu zenginleştirecek, önümüzü görmemizi sağlayacak bir üniversiteyi nasıl inşa edebiliriz, sorusunun cevabı başka bir yazının konusu.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020