Ahmet ALTAN
Ortalık toz duman, baskınlar, tayinler.. ama “yenilmişlerin” bir daha yenilmesi ya da “yenilmişler”üzerinden devlet içinde iktidar mücadelesi yapılması benim o kadar ilgimi çekmiyor.
Beni, “galiplerin”, muktedirlerin, güçlülerin halka yaptıkları ve yapacakları en azından şimdilik daha fazla ilgilendiriyor.
Toplumun yeniden aynı tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorum çünkü.
Devletin içinde kavga ediyorlar ama kim kazanırsa kazansın “eski oyunu” oynuyor.
Şu bildiğimiz eski Kemalist oyunu.
AKP, muhafazakârlık adına “kendisinden olmayanları” çok tedirgin edecek işler yapıyor, toplumu bölüyor, insanları yaşam tarzlarına göre ayrı ayrı bölgelerde yaşamaya zorluyor, televizyonlara müdahale ediyor, özel hayatlara karışıyor, anlamsız yasaklar çıkartıyor, gereksiz cezalandırmalara sapıyor...
Ama asıl yapması gerekeni yapmıyor.
AKP, muhafazakârların haklarını asla devletten istemiyor.
Üniversitelerde başörtüsü yasağı hâlâ “resmen” sürüyor mesela, AKP bu yasağı resmî bir biçimde kaldırmak için çaba göstermiyor.
Başörtülülerin haklarını, hangi parti gelirse gelsin güvence altına alacak bir yasa değişikliğine gitmiyor.
Parlamentoya başörtülülerin de girebilmesini sağlayacak bir düzenleme yapmıyor.
Eğitimi tümüyle Ankara’daki bürokratların denetimine bırakan ve o bürokratlardan daha başka düşünenlerin görüşlerinin çocuklara öğretilmesini yasaklayan Tevhid-i Tedrisat Yasası ile uğraşmıyor.
Bütün bunların yerine toplumu birbirine düşman gruplara bölmeyi hedefliyor.
Bu, Kemalist sistemin en kurnaz oyununun aynen tekrarından başka bir şey değil işte.
Ordu, “modernlere” hiçbir özgürlük vermedi.
Ama “muhafazakârların özgürlüklerini” kısıtladı.
Modernler, muhafazakârların “özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla” öylesine büyülendiler ki kendilerine hiçbir özgürlük verilmediğini fark edemediler bile.
“Düşman” gördüklerinin özgürlüklerinin kısıtlanması, onları kendi özgürlüklerinden bile daha fazla ilgilendiriyordu.
Bu yanlış ilgi, onları büyük bir tuzağa düşürdü.
“Başkalarının” biraz daha fazla “köle” olması karşılığında kendi köleliklerini kabullendiler.
Bugün aynı tuzağa Tayyip Erdoğan muhafazakârları düşürüyor.
Modernlerin üstüne gidiyor ama muhafazakârları da “devletin kölesi” olarak tutuyor.
“Köleleri” de çeşitli oyunlarla bölüyor.
Tayyip Erdoğan bu bölünmeden başkanlık seçimlerinde kendisine yüzde ellinin üstünde bir oy çıkarmayı hedefliyor.
Bütün amaç “başkanlık” seçimlerini ilk turda kazanmak.
Türkiye’de “milliyetçi muhafazakâr” ya da “Türk-İslam” sentezci yüzde ellilik bir kitle olduğunu kabul eden bir strateji yürütüyor.
O kitleyi memnun etmek istiyor.
Ama gerçek ve kalıcı haklar tanıyarak değil.
Muhafazakârların hayat tarzını ve değerlerini paylaşmayanları cezalandırarak bu memnuniyeti sağlamaya uğraşıyor.
Bugün AKP’nin yaptıklarının hiçbiri aslında muhafazakârların hayatlarına yeni bir değer katmıyor, sadece muhafazakâr olmayanların hayatlarından eksiltiyor.
Flörte karşı çıkıyor, içkiye karşı çıkıyor, televizyona karşı çıkıyor, kürtaja karşı çıkıyor.
Bunlar muhafazakârların hayatlarında zaten yok.
Bunların yasaklanması “modernlere günlerini gösterdik” duygusundan başka ne sağlıyor muhafazakârlara?
Hiçbir şey.
Bütün Türkiye’nin hayatını “herkes için özgürlük” sağlayarak rahatlatmak yerine, muhafazakârların da özgürlüklerini vermeden, başka özgürlükleri kısıtlayarak, muhafazakârları da, modernleri de, Alevileri de, Kürtleri de, solcuları da, demokratları da aynı “yasak cenderesinin” içine atıyor.
Muhafazakârların bir bölümü “başkalarının yasaklanmasından” duydukları mutlulukla kendilerinin de bu yasaklamaların kurbanı olmaktan hâlâ kurtulamadıklarını görmüyorlar.
Hepimiz, hep birlikte yasaklar çemberinin içinde kalıyoruz.
Bunun muhafazakârlara bir yararı yok.
Tam aksine.
Yakında bu ülke ciddi çatışmalara, olaylara, gösterilere, huzursuzluklara sahne olacak diye korkuyorum.
Tam da Kemalist sistemin istediği gibi birbirimizden korktuğumuz, birbirimizi düşman gördüğümüz, sürekli birbirimizle dövüştüğümüz bir geleceğe doğru ilerliyoruz.
Erdoğan kendi “başkanlık” ihtirası için hepimizi birden bir kaosun içine atacak.
Muhafazakârların devlet tarafından gasp edilmiş hiçbir hakkını kurtarmadan, başkalarının haklarını da gasp etmenin muhafazakârlara yararı ne?
Hepimiz aynı dertten, bu devletin baskısından ve yasaklardan mustaribiz.
Neden bir adamın ihtirası yüzünden bazılarımız bu yasakları desteklesin ve Türkiye’yi kırılmalara, çatışmalara sürüklemeye razı olsun?
Muhafazakârların buna verecekleri cevap, sanıyorum bu ülkenin geleceğini belirleyecek.
Çünkü önemli olan “devletin” kimin elinde olduğu değil, önemli olan devletin topluma ne yaptığı, toplumun “efendisi” olmaya soyunup soyunmadığı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Hrac Madooglu
Seni Basdanisman yaptiklari gun senin de hikayen ongorulebilir bir hikaye oldu. Seni soykirimin 100. senesinde kullanmak icin danisman yaptilar. Sen de kendini gercekten basbakanin danismani sanip butun yetenegini AK Partinin yaptigi yanlislara kulp takmak icin kullandin. Tehcir soykirimdir deyince de kullanim suren doldu. Soykirim konusunu konusmak istemiyorum deseydin secime kadar tutarlardi seni. Eninde sonunda senin icin iyi oldu. Hergun sirtinda tasidigin maymundan kurtuldun. Aksam gazetesinden de atacaklardir seni. O da iyi bir sey. Ahlaksiz siyasetcileri korumak icin agzinla kus tutacagina gercekleri yazarsin. Gercekleri konusup, dogrulari savunmak onurlu bir istir. Sana da bu yakisir.