Akın ÖZÇER
Soğuk Savaş yıllarının iki kutuplu dünyasının süper güçleri ABD ve SSCB kendi etki alanlarındaki ülkelerin içişlerine karışma alışkanlığı edinmişlerdi. O yıllarda demokrasi standartları bile mensup olunan bloklara göre değişiyordu. ABD’nin önderliğindeki blokta yer alan liberal demokratik ülkeleri tanımlamak için “Batı demokrasileri” kavramı kullanılıyordu. Çünkü bir de Sovyet bloğunda yer alan ülkeler için kullanılan “halk demokrasileri” kavramı vardı; her ne kadar evrensel demokrasi ilkeleriyle birebir örtüşmüyorsa da.
Aslında Washington’un bir dünya gücü olarak ortaya çıktığı dönemden önce de “Latin Amerika” gibi oldukça büyük bir etki alanı vardı. Nitekim 1823 tarihli Monroe doktrinine göre, Avrupalı sömürgeci devletlerin Amerika kıtasına yönelik her türlü girişimi “ABD’nin müdahalesini gerektiren bir saldırı eylemi” niteliği taşıyordu. Washington’un bu angajmanı, İspanya ve Portekiz’e karşı verdikleri savaş sırasında Latin Amerika ülkelerinin işine geliyordu kuşkusuz. Ama Avrupa’dan bağımsız olduktan sonra bu ülkeler ABD’nin tüm Amerika kıtası üzerindeki hegemonyasının temelini oluşturan Monroe doktrininden haklı olarak rahatsızlık duymaya başladılar. Bu rahatsızlık Soğuk Savaş döneminde had safhaya ulaştı.
Komünizme karşı ülkelerin içişlerine müdahale
Monroe doktrini Kuba devrimiyle birlikte Latin Amerika ülkelerinde Sovyet tipi sosyalizmin veya komünizmin engellemesinin ideolojik aracına dönüştü. Kısaca anımsatmak gerekirse Amerikan yanlısı diktatör Baptista’nın devrilmesiyle başlayan 1959 Kuba devrimi, Castro’nun yeni rejimi komünizme doğru kırması, SSCB ile yakınlaşması ve Amerikan şirketlerini kamulaştırması ile birlikte ABD’nin de tepkisini çekti. Washington derhal Domuzlar Körfezi’ne CIA’nin Guatemala’da eğitmiş olduğu Kubalı karşı devrimci askerleri indirerek, Castro’yu öncelikle askeri yoldan devirmeyi denedi. Bu operasyon başarılı olmadı ama bir yıl sonra patlak veren Kuba ile birlikte Türkiye’nin de odağında bulunduğu misil krizi Doğu ve Batı bloklarını sıcak savaşın eşiğine kadar getirdi. Ardından ABD Ada’ya tarihinin en uzun ekonomik ve ticari ambargosunu uygulamaya başladı.
Kuba, Washington yönetiminin Monroe doktrinini uygulamayı sürdürdüğü Soğuk Savaş döneminde Latin Amerika’da rejimini değiştirmeyi başaramadığı tek örnek. Hemen ardından Brezilya’da seçilmiş Başkan João Goulart’ı deviren 1964 askeri darbesi geliyor. Bu darbenin özelliği, gerekçesini Kuba’nın Sovyet Bloğu’na dâhil olmasıyla güçlendiği öne sürülen komünizm tehlikesinin oluşturması. Washington’un sadık adamı General Castelo Branco, darbeyi ABD ile birlikte hazırlanan yeni “ulusal güvenlik doktrini” temeline oturtuyor. CİA’de sonraki yıllarda genel müdür yardımcılığı görevini üstlenen Vernon Walters da darbede etkin bir rol alan isimlerden. Başlı başına bir yazı konusu olan 1964 darbesinin 1946 anayasasını yürürlükten kaldırdığını, temel hak ve özgürlükleri askıya aldığını ve daha da kötüsü Brezilya’da1985’e kadar süren ve ağır insan hakları ihlalleriyle tarihe geçen uzun bir askeri diktatörlük dönemini başlattığını anımsatmakta yarar var.
Komşu Arjantin’e gelince, bu ülke de 1966-1973 ve 1976-1983 arasında iki ayrı diktatörlük dönemi yaşadı. Kendine “Arjantin devrimi” diyen ilk darbe gibi ikinci de “nasyonal Katolik” kökenden geliyordu. Bu yıl cezaevinde yaşamını yitiren General Jorge Videla’nın Devlet Başkanı İsabel Peron’u deviren 76 darbesi, Brezilya’dan farklı olarak, Katolik Kilisesi’nin desteğine de sahipti. Ortak yönleri ise komünizm karşıtlığıydı. Bu ikinci diktatörlük döneminin bilançosu ağırdı: Kayıtlara 30 bin kayıp, 15 bin infaz, 9 bin siyasi tutuklu ve 1,5 milyon sürgün edilen insan olarak geçmişti.
Arjantin diktatörlüklerinin de ABD ile ilgisi vardı elbette. O dönemde komünizmle mücadele çerçevesinde siyasi muhaliflere karşı Latin Amerika’da ABD’nin destek verdiği ve doğrudan 60 bin muhalifin ölümüne yol açtığı söylenen Condor Operasyonu yürütülüyordu. Condor’un Brezilya ve Arjantin dışındaki kilit ülkeleri olan Bolivya, Uruguay, Paraguay ve Şili’de aynı dönemde (70, 80’ler) diktatörlük rejimlerinin olması tesadüf değildi elbette. Şili’de seçilmiş Başkan Allende’yi deviren CİA’in doğrudan desteğine sahip 1973 darbesini de bu vesileyle anımsatmakta yarar var. Başkan Nixon’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger ‘in “ABD’nin güney yarımkürede karşılaştığı en büyük sorunlardan biri” dediği ama sadece demokratik yollardan seçilmekten başka suçu olmayan Allende’nin iktidarını deviren darbeyi.
Komünizm ile mücadele ettiği bahanesiyle ağır insan hakları ihlalleri yapan darbelere ya da Nikaragua’da olduğu gibi silahlı muhalif gruplara destek veren ABD’nin Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından haksız bulunduğunu da anımsatmakta yarar var. UAD, 1986 tarihli bu kararını, ABD’nin Nikaragua’daki sol hükümeti düşürmek için silahlı muhaliflere (contras) yaptığı askeri yardımla BM Yasası’nın “içişlerine karışmama” ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle vermişti. Amerikan müdahalesinin körüklediği iç savaşın Nikaragua’ya faturası çok ağırdı: 17 milyar dolarlık maddi zarar bir yana yaklaşık 38 bin insan yaşamını yitirmişti. ABD ise, bu karara, müdahaleleri sadece hukuki değil ayrıca insani yönden kabulü edilemez olduğu halde, UAD’nin zorunlu yargı yetkisini tanıdığına dair 1946 tarihli açıklamasını geri çekerek tepki göstermişti.
Washington’un komünizmle mücadele gerekçesiyle ülkelerin içişlerine yaptığı demokrasi karşıtı müdahaleler Latin Amerika ile sınırlı değil kuşkusuz. Dünya’nın başta Orta-Doğu olmak üzere diğer yörelerinde ve çok uzağa gitmeye gerek yok bizde de askeri darbelere en azından yeşil ışık yaktığı biliniyor. Başta da altını çizdiğim gibi halk demokrasileri evrensel demokrasi ilkelerini tümden içselleştirmiş ülkeler değildi kuşkusuz. Ama bu rejimlerin iktidar olduğu Kuba gibi ülkelere Doğu-Batı dengesi nedeniyle bir şey yapılması mümkün değilken, o dönem demokrasi yolunda ilerlemeye çalışan ülkelerde komünizm tehdidi bahanesiyle anti-demokratik rejimlere destek olmanın bir anlamı var mıydı?
Post-komünizm döneminde içişlerine müdahale
Bu sorunun yanıtını vermesi gereken Washington; zira 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan Sovyet Bloğu’nun dağılması sürecinde Türkiye dâhil Latin Amerika ve dünyanın diğer bölgelerinde darbeyle işbaşına getirilen otoriter rejimlerin hiçbir katkısı olmadı. Aslında Clinton döneminin Amerikan dış politikasına bakıldığında, bu gerçeğin bilindiği anlaşılıyor. Amerikan birliklerinin geri çağrılarak savunma bütçesinde tasarrufa gidilen bu dönemin en büyük özelliğini, Sovyet Bloğu’ndan kopan ülkelerin demokratikleşme süreci oluşturuyor. Bu sürece destek vermek de Batılı müttefikleri gibi ABD dış politikasının temel unsurlarından birini oluşturuyor.
Aynı dönemde uluslararası arenada tek süper güç olarak kalan Washington’un ayrıca dünyada ve Avrupa’da meydana gelen çatışmaları çözme konusunda sorumluluğu artıyor. İçişlerine müdahale konusu da Washington’un yukarıda Latin Amerika’daki örneklerini aktardığımın tam aksi bir çerçevede gündeme gelmeye başlıyor. Daha açık şekilde ifade etmek gerekirse, komünizmle mücadele bahanesiyle insan haklarını kısıtlayan darbeleri desteklemek değil, ağır insan hakları ihlallerini önlemek için. Çünkü BM’nin görevlerinden biri de, “insan haklarına ve temel özgürlüklerine bütün dünyada etkin biçimde saygı gösterilmesini kolaylaştırmak” (md 55) Bunun için teoride “insani müdahale” ve “koruma yükümlülüğü” gibi yeni kavramlar geliştirilirken, arazide de Eski Yugoslavya’daki çatışmaları ve acımasızca uygulanan etnik temizliği engellemek için NATO operasyonları düzenleniyor.
Kabul etmek gerekir ki askeri darbeler yapmak, muhaliflere karşı operasyonlara kalkışmak ne kadar kabulü mümkün olmayan girişimlerse, insani amaçlı operasyonlar da o kadar çok önem taşıyor. Hatta bu tür operasyonlarda zaman unsuru da önemli; çünkü örneğin Srebrenica ya da Ruanda’da olduğu gibi geç kalındığı zaman binler, hatta yüz binlerce yaşam kaybedilebiliyor. Washington, Clinton döneminde Eski Yugoslavya’daki operasyonlarda biraz gecikmiş olsa da büyük devlet sorumluluğunu yerine getirdi. Bu, Soğuk Savaş dönemine oranla yeni olduğu gibi saygın bir roldü de aynı zamanda. Bundan Washington’un Soğuk Savaş dönemindeki demokrasi karşıtı politika ve uygulamalara artık dönmeyeceği anlamı çıkarılabilir miydi?
“Komünizm tehdidi” sona erdikten hemen sonra ortaya çıkan ve 11 Eylül 2001 saldırılarıyla birlikte ciddiyet kazanan “radikal İslam” tehdidi ABD’nin dış politikasını olumsuz yönde etkiliyor ne yazık ki. Bush yönetiminin bu gerekçeyle düzenlediği Afganistan ve olmayan kimyasal silahlar bahanesiyle giriştiği Irak operasyonları sonuçta bu ülkelerde Soğuk Savaş döneminde görülen anti demokratik yapıların desteklenmesi sonucunu doğurmadı. Bundan Washington’un bundan böyle dünyanın neresinde olursa olsun demokratikleşme hareketlerine destek verdiği sonucu çıkabilirdi belki. Mısır darbesiyle başlayan Arap Sonbaharı sürecine üstü kapalı destek vermeseydi elbette.
Son Mısır darbesi, komünizme olduğu gibi radikal İslam tehdidine karşı da demokrasiye karşı güçlere destek verilebileceği izlenimi yaratıyor ki bunu Washington’un dış politikasında tehlikeli bir geriye dönüş olarak değerlendirmek mümkün. Dış politikanın ulusal çıkarlar doğrultusunda oluşturulduğu gerçeğini kabul etsek de, bunu demokrasi ölçütünü bir kenara bırakarak yapmak, Orta-Doğu’da ileride çatlaması kaçınılmaz tehlikeli beraberlikler doğurur sadece.
Tehlikeli oyunlar
Amerikan Güvenlik Ajansı’nın(NSA) Washington’un Avrupa ve Latin Amerikalımüttefikiülkelerin devlet adamlarının telefonlarını dinliyor olmasıbüyük bir skandal kuşkusuz. AncakABDaçısından sıkıntıdevlet adamlarının nelerle yaptıklarını izlemekten çok istihbarat örgütlerinin ne kadar tehlikeli işlerle uğraşabileceğinden kaynaklanıyor. Komünizm tehdidi var diye başka ülkelerde darbe oyunları oynayanların şimdilerde, hatta on yılı aşkın bir süredir denedikleri yeni yöntemler kendisini arayıp sorular soran müttefikleri karşısında Başkan Barack Obama’nın yüzünü kızartıyor olmalı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dediği gibi, “Soğuk Savaş bitti” ve “dostlar arasında casusluk olmaz”, daha doğrusu olmamalı. Doğu Alman kökenli olmasının verdiği ihtiyatla ABD ile bir güven sorunundan söz ediyor Merkel ve bu konuda sözlerden çok etkin adımlar atılmasının gerekliliğinden. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande da Merkel gibi bu konuda somut şeyler yapılması gerektiğine inanıyor. “Bizler müttefikiz, böyle kalmaya önem atfediyoruz” diyor ve ekliyor: “uluslararası toplantılarda konuşulabildiğimiz biri dinlenmez.”
İstihbaratçılarının müttefik devlet adamlarının konuşmalarını gizlice dinlediği ABD’nin neden olduğu güven sorunu önemli kuşkusuz. Ama bu güven sorunu sadece bu gizli dinlemelerden kaynaklanmıyor. Washington Mısır askeri darbesindeki yanlış duruşuyla tek süper güç olarak uluslararası sorumluluğuna uygun davranmadı. Komünizm gibi radikalizmin her türüne karşı da en etkili ilaç demokrasidir çünkü.ABD, başka ülkelerin dış politika eksenleri üzerinde ahkâm kesmeden önce neden dış politikasında demokrasiden ödün veriyor, Soğuk Savaş yıllarının kabulü mümkün olmayan eski alışkanlıklarına mı dönüyor, müttefiklerini bu nedenle mi dinlemiş, uluslararası kamuoyuna bu konularda aydınlatmalı öncelikle.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları


























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025