Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Kürt siyasetini doğru okumak
19.01.2016
1664

 Güneydoğu'da Temmuz'dan bu yana yaşanan gelişmelerin Kandil'in yeni stratejisinin doğrudan sonucu olduğunu aylardır söylüyoruz.


Bu strateji, (1) Suriye Kuzey'i ile Güneydoğu'yu aynı model üzerinden birleştirme, (2) bu birleşik alanı Kürt meselesinin birleşik zemini ilan etme ve (3) bu alanda filli egemenlik ve alan kontrolu kavgası verme şeklinde karşımıza çıkıyor.

Kandil, denetlenebilir gördüğü kimi “yerler”de özerklik ilan edip, hendek siyasetiyle güvenlik kuvvetlerini müdahaleye davet eden bir yol izlerken, bu “yerler”in “güvenlik alanları”na dönüşmesine yol açtı.

Güvenlik alanı yumuşak bir tabir, aslında silahların, pusuların, ölümün hakim olduğu savaş alanları demek daha doğru.

Savaş alanları sivil halkı da barındırıyorsa hak ihlallerine açık alanlardır.

Örnekler ortada. Meslekten uzaklaştırılıp cezalandırılmış olsalar da cesetleri yerde sürükleyen polisler, ırkçı söylemleri duvarlara kazıyan memurlar, muhtemelen daha neler neler yapanlar…

Sadece bu mu? Eylemcilerin evini terketmeye kalkanlara kestiği cezalar, terkedenlerin evlerinin yakılıp tahrip edilmesi, cenazelerin alıkonması, sivil alanlara atılan roketler, kimbilir başka ne tür uygulamalar…

Sahada egemen olan elinde silah olanların gücü ve zihniyeti olur.

Ancak en vahimi ödenen bedellerdir. Nitekim örgütün kalkan haline getirdiği sivil halk büyük bedeller ödüyor: Sivil ve çocuk ölümleri, ateş altındaki binalar, okullar, camiler, hastaneler, ortada kalan cenazeler… Kimileri siyasi pozisyonlarından hareketle kestirme hüküm veriyor ama, bu koşullarda o alanda kimin kurşunu kimi vurdu, nerede kimi buldu sorularının sağlıklı bir yanıtı bile yok…

Ancak şu gerçek çıplak:

Örgütün bu çatışmada en önemli “koz”u, örgüt tarafından evlerinde kalmaya zorlanan sivil halk. Bunların bir kısmı muhtemelen örgütü desteklese de çoğu rehin durumda. Rehineler güvenlik güçlerinin ilerlemesine engel olurken, eylemcilerin oldukları yerlerde tutunmamasına araç oluyorlar.

Örgütün ikinci kozu ise “gücünü tarihsel mağduriyet”ten, muhalefetteki Erdoğan ve AK Parti allerjisinden alan şu söylem:

“Burada bir çatışma yok, sivil halka yönelik katliam politikaları var. Hendekler katliama direnmek için kazıldı. Sokağa çıkma yasakları katliam politikasının bir aracı…”

Bu söylemi talepler ise şunlar: “Sokağa çıkma yasağı kaldırılsın, güvenlik güçleri çekilsin, müzakereler başlasın…”

Bir an, böyle olabileceğini varsayalım, ne demektir bu?

İlk aşamada örgütün silah ve eylemci giriş çıkışlarına kapı açılması demektir. İkinci aşamada kamu otoritesinin bu yerleşim alanlarında egemenliği örgüte devretmesi demektir. Üçüncü aşamada ise müzakerelerin bu fiili işgal ve egemenlik halini kabul ederek başlaması demektir. Örgütün yeni stretjisi etrafından kendisine yol açması demektir.

Hangi devlet egemenlik alanını bu koşullarda terk etmeyi kabul eder?

Bırakalım aklı, hangi hakkaniyetli zihin, örgütün siyaset adını verdiği böyle bir durumun savaş, yayılma, bölge ve Kürtler üzerinde hegemonya arayışının sıradan bir aracı olduğunu görmezden gelebilir? Böyle bir söylemi gözü kapalı desteklemenin şiddetin bir türünü doğru bulmak ve meşrulaştırmak olduğunu farketmez?

Bugün örgüt için “siyaset”, bağımsız ve belirleyici bir değişken olmaktan çıkmış, egemenlik arayışına yönelik lojistik destek faaliyeti haline gelmiştir. Bugün PKK'nın, Kürt hareketinin diğer unsurlarının müzakereye verdiği anlam demokratik bir etkileşim siyaseti değil, tek boyutlu ve tanımlı bir egemenlik paydaşlığı talebidir. Müzakerenin başlangıç noktası ise, PKK'nın sızdığı ve yerleştiği kentsel alanların varlığıdır.

Güneydoğu'da kimi belediye araçlarında, hatta temsilci arabalarında hendek arkasına taşınacak silah ve mühimmat ele geçirilmesini bunlar açıklar.

Madalyonun elbette bir yüzü yok.

Ortada bunlar kadar büyük başka bir sorun var..

Bu sorun, mevcut tabloyla mücadelenin hukuk devleti kuraulları içinde, kuvvetli siyasi cihazlarla yapılacağına, eski otoriter söylem ve yöntemlere, cadı avına, baskıya, eleştiriyi yasaklamaya, kovuşturmaya başvuruluyor olmasıdır.

Yarına…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar