Ali Türer
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda (1973) yer alan Milli Eğitiminin Temel İlkeleri’nden biri de “Fırsat ve İmkân Eşitliği” ilkesidir. Bu ilke ile devlet maddi imkânlardan yoksunda olsa, başarılı olabilecek öğrencinin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmesini vatandaşlarına taahhüt etmiştir. Temel eğitimin parasız ve zorunlu olması yurttaşlarına verdiği bu taahhüdün gereğidir.
Peki devletimiz gerçekten taahhüdünü yerine getirebiliyor mu? Bütün yurttaşlarına en yüksek kademeye kadar eğitim görebilecekleri kaliteli ve nitelikli bir eğitim için gerekli asgari koşulları sağlayabiliyor mu?
Öğrencilerimize ne kadar kaliteli ve nitelikli eğitim verebildiğimizi görmek için; en yüksek başarı gösteren öğrencilerin dünya sıralamasındaki yeri ile matematik, okuma yazma ve fen öğretiminde temel becerileri kazanabilmiş öğrencilerimizin Türkiye’deki oranına ve bu oranın dünya sıralamasındaki yerine bakmak gerekiyor. Öyleyse ülkelerin müfredatları üzerinden öğrencilerin başarılarını karşılaştıran TIMMS verileri ile OECD ülkeleri arasında yapılan ve 2003’yılından beri katıldığımız PİSA verilerine, Türkiye’nin bu veriler arasındaki yerine bir bakalım.
2007’de TIMMS’e katılan 48 ülke arasında matematikte ileri düzeyde başarı gösteren öğrenci oranında Türkiye 14. sırada yer almış, uluslar arası ortalamalara yakın bir performans göstermişiz yani. Fakat öte yandan 2007’de 8. sınıf düzeyinde öğrencilerimizin matematikte %41’ine, Fen Bilimlerinde ise %29’una temel bilgileri dahi kazandıramamışız. 48 ülke arasında matematikte 30’ncu Fen bilimlerinde 31. sırada yer almışız. (Gür,2012)
Bu durum PISA verileri ile de doğrulanıyor. 2006 yılında 15 yaş üzeri çocuklar üzerinden yapılan PISA araştırması sonuçlarında üst düzeyde matematik becerileri kazandırmada OECD ortalamasına yakın bir ortalama tuttururken; temel matematik becerileri gösteremeyen öğrencilerimizin oranı % 52.1’e çıkmış. Asgari okuma yazma becerileri kazandıramadığımız öğrenci oranımız % 32.2, Fen becerileri kazandıramadığımız öğrenci oranımız ise %42.2’ymiş. Bütün bu alanlarda ülke olarak uluslar arası ortalamaların çok altında kalmışız. OECD ülkeleri arasında ise sadece Meksika’dan daha iyi bir performans gösterebilmişiz. (Polat;2009:50-51)
En ileri öğrenciler bakımından uluslar arası ortalamalara yakın bir performans göstereceksiniz ama öğrencilerinizin yarısından fazlasına matematik, üçte birden fazlasına okuma yazma ve fen ve teknoloji becerileri kazandıramayacaksınız. Sonuç bu. En ileri performans gösteren öğrencilerin durumu, kuşkusuz ekonomik durumu elverişli olan ailelerin beklentileri oranında çocuklarına yatırım yapabiliyor olmalarından kaynaklanıyor.
Demek ki sorun çocuklarda değil. Çocuklar demek ki kendilerine yapılan yatırımın karşılığını veriyorlar. Fakat devlet gelişebilecek olanın elinden tutamamış, yani eğitimde taahhüt ettiği fırsat ve imkân eşitliğini sağlayamamış. Demek ki çocuklarımızın, gençlerimizin enerjilerini boşa harcıyoruz. Bu çok açık!
Dahası var TIMMS’in 2007 15 yaşındaki öğrenciler ile ilgili matematik ve fen bilgisi alanındaki sonuçları, öğrenci başarıları bakımından Türkiye’nin bölgeleri arasındaki farkları da ortaya koyuyor. Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgeleri ile Akdeniz, Karadeniz bölgeleri arasında onar puandan fazla, Doğu Anadolu bölgesi ile 20-30 puandan fazla Güney Doğu Anadolu Bölgesi ile ise 40 puandan fazla öğrenci başarıları arasında fark var. Marmara ile Güneydoğu Anadolu bölgesi öğrencileri arasında hem matematik hem de fen bilgisi puanlarında 46 puan fark var. (Gür,2012:25)
Sonuç olarak Türkiye Eğitim Sistemi temel becerileri kazandırma bakımından ne bölgesel farklılıkları ne de sosyo-ekonomik farklılıkları giderecek önlemleri alamıyor, öğrencilerine fırsat ve imkân eşitliği sağlayamıyor.
Peki, bu sonucun ortaya çıkmasında belirleyici olan uygulamalar ya da eğitim sistemi içinde yapılamayanlar neler?
Türkiye’deki okullar arasındaki sosyo-ekonomik farklılık düzeyi OECD ortalamasının on beş puan üzerinde seyrediyor (0.78/ 0.63). Sınavla öğrenci yerleştirilen Fen Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi gibi okullara hem ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklar gidiyor; hem de bu okullara ekonomik yatırımlar ve kamu hizmetleri daha fazla akıyor. Bu okullarda sınıflar 30 kişi ile sınırlı, öğretmenleri sınavla seçiliyor, yabancı dil öğretimine daha fazla önem veriliyor; spor salonu, yemekhane gibi olanakları da daha geniş. Dolayısı ile bu okullar bir yandan diğerlerine göre daha kaliteli bir eğitim verirken, diğer yandan eğitim de fırsat eşitsizliği yaratan bir rol oynuyorlar.
Bugün çocuklarından beklentileri görece yüksek aileler, ekonomik ve kültürel düzeylerine bağlı olarak çocuklarını okula gönderirken seçici davranıyorlar. Mümkün olduğu kadar daha kaliteli eğitim verdiği kamuoyunda bilinen okullara çocuklarını göndermeye çalışıyorlar haklı olarak. Hâlbuki Milli Eğitim Bakanlığının bütün okullarını belirli standartlarda eğitim veren okullar haline getirme gibi bir sorumluluğu var. Okul türleri arasında kalite bakımından belirgin fark olmasa, öğrenciyi okula almalar ailelerin ikametgâhına ya da kuraya dayalı olsa, sistemde fırsat ve imkân eşitliği sağlanmış olacak. Fakat bakanlık bunu yapmıyor, ya da yapamıyor.
Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen istihdam politikası ile personel rejimi de kaliteli eğitim sunumu bakımından hem okul türleri arasında hem de bölgeler arasında fırsat eşitsizliği yaratan bir rol oynuyor. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen atamalarındaki politikası; KPSS’den en yüksek puan alanı, aldığı puan oranında “iyi okula”, “iyi bölgeye” atamak biçiminde. KPSS sonuçları eğer nitelik açısından öğretmen adayları arasındaki farkı ortaya koyan bir ölçüt ise; bakanlık kaliteli eğitim açısından en sorunlu okullara ve bölgelere en düşük puan alan öğretmenleri göndererek fırsat eşitsizliğini kendi eliyle yaratmış oluyor. Güney Doğu’da çalışmak zorunda kalan öğretmen de en kısa zamanda buradan kurtulmaya bakıyor.
Diğer yandan okul öncesi eğitimin %30-40’larda olması da eğitim sisteminde fırsat eşitsizliği yaratıyor. Ekonomik geliri yüksek, çalışan ailelerin okul öncesi eğitim almış çocukları sistemde avantaj sağlarken diğer çocuklar bu avantajdan mahrum kalıyor. O nedenle okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamı içine alınması, okullaşma oranlarının yükselmesi diğer çocuklarımıza da fırsat eşitliği sağlama bakımından büyük önem taşıyor.
Hükümet ise 4+4+4 ile bunun tam tersini yapıyor. 5.5 yaş çocuğunu doğrudan ilköğretim birinci sınıfa başlatmakla okul öncesi eğitime darbe vuruyor. Sisteme okul öncesi eğitim almadan girmiş beş buçuk yaş çocuğu ile okul öncesi eğitim almış yedi yaş çocukları bu yıl aynı sınıflarda birlikte okutulmaya başladılar. Bazı okullar ise bu çocukları ayrı ayrı sınıflarda okutuyorlar. 5.5 yaş çocuklarının küçük kasları henüz olgunlaşmamış; henüz kalemi gereği gibi kullanacak durumda değiller. Temel eğitime hazır olamadıkları için yedi yaşında okul öncesi eğitim almış arkadaşlarının hep gerisinde kalacaklar. Ailelerde ve çocuklarda belirli travmalar oluşacak ve çocuklar arasındaki bu fark hiç kapanmayacak. Sekiz yıl sonrasının TIMMS ve PISA verilerinde bunun sonuçlarını muhtemelen göreceğiz. Yani hükümet eğitimde fırsat eşitsizliğini arttıran bir uygulamayı kendi eliyle başlatmış oluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı bir yandan da ikinci kademeye koyduğu ek derslerle bu açığı kapatmaya çalışıyor herhalde. Çocuklarımıza vereceğimiz “kuran”, “Peygamberimizin Hayatı” gibi ek derslerle çocukların matematik ve fen yetenekleri de ne gelişir ya! Öte yandan Marmara bölgesi ile Güney doğu Anadolu bölgesindeki öğrencilerin başarıları arasındaki çarpıcı farkla ilgili olarak hükümetimiz ve bakanlığımız ne düşünüyor acaba? “Kürt çocukları akılları kıt oldukları için yeterince başarılı olamıyorlar”, diyecek halimiz yok herhalde.
Bu sonuç bir yönüyle Güney Doğu Anadolu’daki okulların kalitesi ilgili ise önemli bir yönü ile de çocukların anadilde eğitim alamamaları ile ilgilidir. Şayet Kürt çocukları öğrenmeleri gerekene anadillerinde odaklanabilselerdi, kuşkusuz Türkçe ufuklarını açacak, zekâlarının gelişmesine olumlu katkıda bulunacaktı. Fakat bu çocuklar dillerini bilmeyen öğretmenlerden iradeleri dışında başka bir dilde öğrenmeye zorlanırken enerjilerinin önemli bir bölümünü harcamış oluyorlar. Yani Batıdaki arkadaşları ile eşit koşullarda değiller. Kendilerini aşağılanmış hissettikleri yerde yaratıcı olmalarını nasıl bekleyebiliriz bu çocuklardan. Binlerce zekâ doğuda sırf bu yüzden köreliyor, heba oluyor. Hâlbuki temel bilgileri ve temel alışkanlıkları ana dillerinde alırken Türkçeyi de öğrenseler, Türkçeyle de öğrenseler; hem sisteme oryantasyonları daha kolay olacak; hem daha hızlı ve daha kolay öğrenecekler.
Bunu görmek çok mu zor? Bunun neresi kötü?
Demokrasinin bir başka göstergesi de, toplumda dikey hareketliliğin kontrol altında tutulmuyor olmasıdır. Yani kapasitesi olanın, gelişebilecek olanın kendini geliştirebilecek fırsatları toplumda ne ölçüde buluyor olmasıdır. Eğitim sisteminiz “fırsat eşitliği” ilkesi temelinde yapılanmamışsanız, bu toplumdaki dikey hareketliği belirli kesimler yararına kontrol altında tutuyorsunuz anlamına gelir.
Kendini gerçekleştirmede, mesleğe yönelmede, toplumdaki statüsünü yükseltmede, daha kaliteli yaşayabilmede vatandaşlarınıza eğitim yoluyla eşit fırsatlar sunmuyorsanız, hiç “ileri demokrasi” “sosyal devlet” gibi kavramları ağzınıza almayın. Bunlar içi boş laflardan ibaret kalır. Toplumu bir arada tutacak moral değerler yıpranır, dolayısı ile sosyal huzuru, sosyal barışı da sağlayamazsınız.
Tıpkı bugün olduğu gibi!
KAYNAKLAR
Gür, Bekir S.(Roportör) Eğitim Sisteminin Kalitesinin Araştırılması (Özel İhtisas Komisyonu raporu). Ankara: T.C. Kalkınma Bakanlığı.212
Polat Serdar. Türkiye’de Eğitim Politikalarının Fırsat Eşitsizliği Üzerindeki Etkileri Ankara: DPT Yayın No:2801. Ankara.
EK
ÖĞRENCİLERİN BÖLGELERE GÖRE FEN PUANI ORTALAMALARI (TMSS 2007)
(Kaynak: Gür,2012:25)
ÖĞRENCİLERİN BÖLGELERE GÖRE MATEMATİK PUANI ORTALAMALARI (TMSS 2007)
(Kaynak: Gür,2012:25)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024