Ali Türer
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda (1973) yer alan Milli Eğitiminin Temel İlkeleri’nden biri de “Fırsat ve İmkân Eşitliği” ilkesidir. Bu ilke ile devlet maddi imkânlardan yoksunda olsa, başarılı olabilecek öğrencinin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmesini vatandaşlarına taahhüt etmiştir. Temel eğitimin parasız ve zorunlu olması yurttaşlarına verdiği bu taahhüdün gereğidir.
Peki devletimiz gerçekten taahhüdünü yerine getirebiliyor mu? Bütün yurttaşlarına en yüksek kademeye kadar eğitim görebilecekleri kaliteli ve nitelikli bir eğitim için gerekli asgari koşulları sağlayabiliyor mu?
Öğrencilerimize ne kadar kaliteli ve nitelikli eğitim verebildiğimizi görmek için; en yüksek başarı gösteren öğrencilerin dünya sıralamasındaki yeri ile matematik, okuma yazma ve fen öğretiminde temel becerileri kazanabilmiş öğrencilerimizin Türkiye’deki oranına ve bu oranın dünya sıralamasındaki yerine bakmak gerekiyor. Öyleyse ülkelerin müfredatları üzerinden öğrencilerin başarılarını karşılaştıran TIMMS verileri ile OECD ülkeleri arasında yapılan ve 2003’yılından beri katıldığımız PİSA verilerine, Türkiye’nin bu veriler arasındaki yerine bir bakalım.
2007’de TIMMS’e katılan 48 ülke arasında matematikte ileri düzeyde başarı gösteren öğrenci oranında Türkiye 14. sırada yer almış, uluslar arası ortalamalara yakın bir performans göstermişiz yani. Fakat öte yandan 2007’de 8. sınıf düzeyinde öğrencilerimizin matematikte %41’ine, Fen Bilimlerinde ise %29’una temel bilgileri dahi kazandıramamışız. 48 ülke arasında matematikte 30’ncu Fen bilimlerinde 31. sırada yer almışız. (Gür,2012)
Bu durum PISA verileri ile de doğrulanıyor. 2006 yılında 15 yaş üzeri çocuklar üzerinden yapılan PISA araştırması sonuçlarında üst düzeyde matematik becerileri kazandırmada OECD ortalamasına yakın bir ortalama tuttururken; temel matematik becerileri gösteremeyen öğrencilerimizin oranı % 52.1’e çıkmış. Asgari okuma yazma becerileri kazandıramadığımız öğrenci oranımız % 32.2, Fen becerileri kazandıramadığımız öğrenci oranımız ise %42.2’ymiş. Bütün bu alanlarda ülke olarak uluslar arası ortalamaların çok altında kalmışız. OECD ülkeleri arasında ise sadece Meksika’dan daha iyi bir performans gösterebilmişiz. (Polat;2009:50-51)
En ileri öğrenciler bakımından uluslar arası ortalamalara yakın bir performans göstereceksiniz ama öğrencilerinizin yarısından fazlasına matematik, üçte birden fazlasına okuma yazma ve fen ve teknoloji becerileri kazandıramayacaksınız. Sonuç bu. En ileri performans gösteren öğrencilerin durumu, kuşkusuz ekonomik durumu elverişli olan ailelerin beklentileri oranında çocuklarına yatırım yapabiliyor olmalarından kaynaklanıyor.
Demek ki sorun çocuklarda değil. Çocuklar demek ki kendilerine yapılan yatırımın karşılığını veriyorlar. Fakat devlet gelişebilecek olanın elinden tutamamış, yani eğitimde taahhüt ettiği fırsat ve imkân eşitliğini sağlayamamış. Demek ki çocuklarımızın, gençlerimizin enerjilerini boşa harcıyoruz. Bu çok açık!
Dahası var TIMMS’in 2007 15 yaşındaki öğrenciler ile ilgili matematik ve fen bilgisi alanındaki sonuçları, öğrenci başarıları bakımından Türkiye’nin bölgeleri arasındaki farkları da ortaya koyuyor. Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgeleri ile Akdeniz, Karadeniz bölgeleri arasında onar puandan fazla, Doğu Anadolu bölgesi ile 20-30 puandan fazla Güney Doğu Anadolu Bölgesi ile ise 40 puandan fazla öğrenci başarıları arasında fark var. Marmara ile Güneydoğu Anadolu bölgesi öğrencileri arasında hem matematik hem de fen bilgisi puanlarında 46 puan fark var. (Gür,2012:25)
Sonuç olarak Türkiye Eğitim Sistemi temel becerileri kazandırma bakımından ne bölgesel farklılıkları ne de sosyo-ekonomik farklılıkları giderecek önlemleri alamıyor, öğrencilerine fırsat ve imkân eşitliği sağlayamıyor.
Peki, bu sonucun ortaya çıkmasında belirleyici olan uygulamalar ya da eğitim sistemi içinde yapılamayanlar neler?
Türkiye’deki okullar arasındaki sosyo-ekonomik farklılık düzeyi OECD ortalamasının on beş puan üzerinde seyrediyor (0.78/ 0.63). Sınavla öğrenci yerleştirilen Fen Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi gibi okullara hem ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklar gidiyor; hem de bu okullara ekonomik yatırımlar ve kamu hizmetleri daha fazla akıyor. Bu okullarda sınıflar 30 kişi ile sınırlı, öğretmenleri sınavla seçiliyor, yabancı dil öğretimine daha fazla önem veriliyor; spor salonu, yemekhane gibi olanakları da daha geniş. Dolayısı ile bu okullar bir yandan diğerlerine göre daha kaliteli bir eğitim verirken, diğer yandan eğitim de fırsat eşitsizliği yaratan bir rol oynuyorlar.
Bugün çocuklarından beklentileri görece yüksek aileler, ekonomik ve kültürel düzeylerine bağlı olarak çocuklarını okula gönderirken seçici davranıyorlar. Mümkün olduğu kadar daha kaliteli eğitim verdiği kamuoyunda bilinen okullara çocuklarını göndermeye çalışıyorlar haklı olarak. Hâlbuki Milli Eğitim Bakanlığının bütün okullarını belirli standartlarda eğitim veren okullar haline getirme gibi bir sorumluluğu var. Okul türleri arasında kalite bakımından belirgin fark olmasa, öğrenciyi okula almalar ailelerin ikametgâhına ya da kuraya dayalı olsa, sistemde fırsat ve imkân eşitliği sağlanmış olacak. Fakat bakanlık bunu yapmıyor, ya da yapamıyor.
Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen istihdam politikası ile personel rejimi de kaliteli eğitim sunumu bakımından hem okul türleri arasında hem de bölgeler arasında fırsat eşitsizliği yaratan bir rol oynuyor. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen atamalarındaki politikası; KPSS’den en yüksek puan alanı, aldığı puan oranında “iyi okula”, “iyi bölgeye” atamak biçiminde. KPSS sonuçları eğer nitelik açısından öğretmen adayları arasındaki farkı ortaya koyan bir ölçüt ise; bakanlık kaliteli eğitim açısından en sorunlu okullara ve bölgelere en düşük puan alan öğretmenleri göndererek fırsat eşitsizliğini kendi eliyle yaratmış oluyor. Güney Doğu’da çalışmak zorunda kalan öğretmen de en kısa zamanda buradan kurtulmaya bakıyor.
Diğer yandan okul öncesi eğitimin %30-40’larda olması da eğitim sisteminde fırsat eşitsizliği yaratıyor. Ekonomik geliri yüksek, çalışan ailelerin okul öncesi eğitim almış çocukları sistemde avantaj sağlarken diğer çocuklar bu avantajdan mahrum kalıyor. O nedenle okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamı içine alınması, okullaşma oranlarının yükselmesi diğer çocuklarımıza da fırsat eşitliği sağlama bakımından büyük önem taşıyor.
Hükümet ise 4+4+4 ile bunun tam tersini yapıyor. 5.5 yaş çocuğunu doğrudan ilköğretim birinci sınıfa başlatmakla okul öncesi eğitime darbe vuruyor. Sisteme okul öncesi eğitim almadan girmiş beş buçuk yaş çocuğu ile okul öncesi eğitim almış yedi yaş çocukları bu yıl aynı sınıflarda birlikte okutulmaya başladılar. Bazı okullar ise bu çocukları ayrı ayrı sınıflarda okutuyorlar. 5.5 yaş çocuklarının küçük kasları henüz olgunlaşmamış; henüz kalemi gereği gibi kullanacak durumda değiller. Temel eğitime hazır olamadıkları için yedi yaşında okul öncesi eğitim almış arkadaşlarının hep gerisinde kalacaklar. Ailelerde ve çocuklarda belirli travmalar oluşacak ve çocuklar arasındaki bu fark hiç kapanmayacak. Sekiz yıl sonrasının TIMMS ve PISA verilerinde bunun sonuçlarını muhtemelen göreceğiz. Yani hükümet eğitimde fırsat eşitsizliğini arttıran bir uygulamayı kendi eliyle başlatmış oluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı bir yandan da ikinci kademeye koyduğu ek derslerle bu açığı kapatmaya çalışıyor herhalde. Çocuklarımıza vereceğimiz “kuran”, “Peygamberimizin Hayatı” gibi ek derslerle çocukların matematik ve fen yetenekleri de ne gelişir ya! Öte yandan Marmara bölgesi ile Güney doğu Anadolu bölgesindeki öğrencilerin başarıları arasındaki çarpıcı farkla ilgili olarak hükümetimiz ve bakanlığımız ne düşünüyor acaba? “Kürt çocukları akılları kıt oldukları için yeterince başarılı olamıyorlar”, diyecek halimiz yok herhalde.
Bu sonuç bir yönüyle Güney Doğu Anadolu’daki okulların kalitesi ilgili ise önemli bir yönü ile de çocukların anadilde eğitim alamamaları ile ilgilidir. Şayet Kürt çocukları öğrenmeleri gerekene anadillerinde odaklanabilselerdi, kuşkusuz Türkçe ufuklarını açacak, zekâlarının gelişmesine olumlu katkıda bulunacaktı. Fakat bu çocuklar dillerini bilmeyen öğretmenlerden iradeleri dışında başka bir dilde öğrenmeye zorlanırken enerjilerinin önemli bir bölümünü harcamış oluyorlar. Yani Batıdaki arkadaşları ile eşit koşullarda değiller. Kendilerini aşağılanmış hissettikleri yerde yaratıcı olmalarını nasıl bekleyebiliriz bu çocuklardan. Binlerce zekâ doğuda sırf bu yüzden köreliyor, heba oluyor. Hâlbuki temel bilgileri ve temel alışkanlıkları ana dillerinde alırken Türkçeyi de öğrenseler, Türkçeyle de öğrenseler; hem sisteme oryantasyonları daha kolay olacak; hem daha hızlı ve daha kolay öğrenecekler.
Bunu görmek çok mu zor? Bunun neresi kötü?
Demokrasinin bir başka göstergesi de, toplumda dikey hareketliliğin kontrol altında tutulmuyor olmasıdır. Yani kapasitesi olanın, gelişebilecek olanın kendini geliştirebilecek fırsatları toplumda ne ölçüde buluyor olmasıdır. Eğitim sisteminiz “fırsat eşitliği” ilkesi temelinde yapılanmamışsanız, bu toplumdaki dikey hareketliği belirli kesimler yararına kontrol altında tutuyorsunuz anlamına gelir.
Kendini gerçekleştirmede, mesleğe yönelmede, toplumdaki statüsünü yükseltmede, daha kaliteli yaşayabilmede vatandaşlarınıza eğitim yoluyla eşit fırsatlar sunmuyorsanız, hiç “ileri demokrasi” “sosyal devlet” gibi kavramları ağzınıza almayın. Bunlar içi boş laflardan ibaret kalır. Toplumu bir arada tutacak moral değerler yıpranır, dolayısı ile sosyal huzuru, sosyal barışı da sağlayamazsınız.
Tıpkı bugün olduğu gibi!
KAYNAKLAR
Gür, Bekir S.(Roportör) Eğitim Sisteminin Kalitesinin Araştırılması (Özel İhtisas Komisyonu raporu). Ankara: T.C. Kalkınma Bakanlığı.212
Polat Serdar. Türkiye’de Eğitim Politikalarının Fırsat Eşitsizliği Üzerindeki Etkileri Ankara: DPT Yayın No:2801. Ankara.
EK
ÖĞRENCİLERİN BÖLGELERE GÖRE FEN PUANI ORTALAMALARI (TMSS 2007)

(Kaynak: Gür,2012:25)
ÖĞRENCİLERİN BÖLGELERE GÖRE MATEMATİK PUANI ORTALAMALARI (TMSS 2007)

(Kaynak: Gür,2012:25)
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024