Atilla YAYLA
Bana göre bir faşist ile bir sosyalist arasında önemli bir fark yok. Felsefî kalkış noktası ve pratik uygulamalar bakımından bazı farkları elbette var, ancak, hem felsefede hem icraatta ortaklıkları daha fazla. İkisi de kurucu rasyonalist teoriler. Tarihi ve tecrübeyi bir kenara atarak soyut akla dayanan kuşatıcı tezlerle yeni ve mükemmel bir toplum kurmayı hedefliyorlar. Faşizm yanılmaz liderde, sosyalizm parti yönetiminde olduğu söylenen ama nihaî olarak yine liderde tecelli eden kahredici güce tapıyor. İkisi de sivil toplumu tüm unsurlarıyla buduyor. İkisi de savaş ideolojisi. Kötülükleri kötüleri yok ederek yok etmeyi hedef alıyor. Disiplinli toplumu seviyor. İnsanî hataları ideolojik hatalar biçiminde yorumluyor ve hata sahiplerini gayri insanî biçimde cezalandırmaya yöneliyor.
Buna karşılık, daha önce de defalarca vurguladığım üzere, faşistlerin itibarı sıfırken sosyalistlerinki çok yüksek. Neden? Aralarındaki hangi fark bunun böyle olmasına yol açıyor? Bu âdil bir durum mu? Faşizm de sosyalizm de milyonlarca insanın hayatının harcanmasına sebep oldu. Her ikisi de totaliter sistemler yarattı, insanlık onurunu ayaklar altına alan uygulamalara imza attı. Faşizmin bu berbat marifetleri bilinip hatırlanırken sosyalizmin marifetleri unutuldu. Hiç kimse faşizme sahip çıkmaz ve faşizm herkes tarafından kınanırken, pek çok insan sosyalizme sahip çıkıyor ve göğsünü gere gere sosyalistim diye geziyor. Avrupa Parlamentosu bir ara komünist suçları da faşist suçlar gibi kınamaya yeltendi, kıyamet koptu. Ünlü düşünür Habermas komünist suçların Nazi suçları ile eşit muameleye tabi tutulmasına var gücüyle karşı çıktı. Türkiye’de sosyalistlerin yaptığı çirkinlikler ve insan hakları ihlâlleri bile faşizme atfediliyor ve faşizm kınanıyor. İnsan hakları ihlâlleri yapan, demokrasiye aykırı şeylere imza atan, meselâ darbeleri doğrudan veya dolaylı savunan sosyalistler bile faşist veya faşizm yapıyor diye eleştiriliyor, kınanıyor. Meselâ, geçenlerde, Yeni Şafak’ta yazılarını beğenerek okuduğum İsmail Kılıçarslan, ayrımcılık yapan bir solcu sanatçıyı eleştirirken yazısına “Bir faşist” başlığını çekmişti. Oysa, eleştirdiği kişi sosyalist.
İkiz kardeşler faşizm ve sosyalizmin arasındaki bu itibar uçurumunun sebepleri neler? Galiba bir sebep sosyalizmin fikir ve kültür çevrelerindeki ağırlığının sosyalizme karşı bir tavır almayı yüksek maliyetli hâle getirmesi. Bu özellikle solda yer alan, yıllar boyunca hayatını sol muhitlerde yaşayan kimseler için geçerli. Böyleleri, sosyalizme inançları sarsılmış olsa bile soldan ayrı düşmenin hem zihnî hem sosyal maliyetiyle yüzleşmekten korkuyor. Bunu anlıyorum. Ne var ki, solda olmadığı hâlde sosyalizm ve sosyalist yüceltmesi yapan veya sosyalizmi her türlü kötü etiketten uzak tutmaya çalışan liberallere ve muhafazakârlara ne demeli? Onlar niye aynısını yapıyor? Bunun da sebebi, sanırım, sosyalizmin ne olduğunu yeterince bilmemeleri. Teorideki sosyalizm ile uygulamadaki sosyalizm arasındaki bağı görememeleri.
Aslında sosyalizm akla da mantığa da insanî hayata da aykırı. Uygulandığı her yerde, ister küçük gruplar isterse ülke çapında projeler olsun, daima felaket yaratmış. Bu söylediğimi yalanlayan bir tek örnek yok. Eski sosyalist ülkelerdeki insanlar bunu en iyi bilenler. Buna karşılık, sosyalizmin pençesine düşmeyen ülkeler sosyalizmin nelere yol açtığından habersiz. Buna bir de sosyalizmin asıl Rousseau’dan kaynaklanan ve Marx’ın bilimsel kelimesini ideolojisine yamamayı başarmasıyla perçinlenen söylem üstünlüğü eklenince sosyalizmin çekim ve söylem alanından kurtulmak zor oluyor. Sosyalistler özgürlük ve insan hakları gibi kavramları çok rahat kullanıyor, hatta çizgilerinin bu kavramların ve karşılık geldikleri değerlerin asıl sahibi olduğunu iddia ediyor. Bu büyük bir yalan. Soğuk Savaş bitene kadar sosyalist ülkeler insan hakları retoriğinden uzak durmuştur. Sosyalist teorisyenlerin insan haklarıyla ilgili, literatüre katkı yapan hiçbir çalışması yoktur. Diğer taraftan, sosyalistler arasında iktidarda sosyalistler ve muhalefette sosyalistler ayrımı yapılmaması da kafa karışıklığına önemli katkılar sağlamakta. Muhalefetteki sosyalist kişi veya gruplar özgürlüğü savunduğunu söyleyebilir. Çünkü bu safhada özgürlük onun işine yarayacaktır. Yani sosyalist için özgürlük ütopyasını kurmada bir araçtır. İktidara gelen sosyalist özgürlüğü çöpe atacaktır. Çünkü özgür insanlardan oluşan bir toplumda sosyalizmin kurulma şansı yoktur. Bu yüzden, sosyalist iktidara gelince özgürlüğü budar. Bu sosyalistlerin insan olarak bireysel kötülüğünün bir sonucu değildir, sosyalist ideolojinin zorunlu sonucudur. Sosyalizmin mantığı özgürlüğe izin vermez. O evrensel hakikati bulduğuna inanır. Hakikat çoğulluğunu reddeder ve öncü güçlere tek hakikati gerekirse zorla hayata geçirme görevi verir. Bu yüzden ne sosyalizm özgürlükçüdür ne de sosyalistler gerçekten özgürlükçü olabilir.
Sosyalizmi böyle eleştirince bazı kimseler benim tüm solu toptan reddettiğimi zannediyor. Hayır, karşı çıktığım sosyalizmdir, solun tamamı değil. Tüm istikrarlı demokrasilerde güçlü bir muhafazakâr ve güçlü bir sosyal demokrat siyasî kanat var. Türkiye’de de herhalde böyle olması gerekir. Solun uygarlıkla bağdaşma şansı en yüksek çizgisi sosyal demokrasidir ve Avrupai anlamda sosyal demokrat bir parti Türkiye’de demokrasiye büyük katkıda bulunacaktır. Bunun olması için elimden gelen bir şey olursa doğrusu yapmak isterim. Ancak, sosyalist akımlar güçlü oldukça sosyal demokrasinin şansı azalacaktır. Bu yüzden, liberaller ve muhafazakârlar yanında, hatta onlardan daha fazla, sosyal demokratlar da sosyalizmin gerçek yüzünü görmeye ve ondan uzak durmaya çalışmalıdır.
Lütfen, faşistlere faşist, sosyalistlere sosyalist diyerek eleştirilerimizi ve değerlendirmelerimizi yapalım. Bu kafa karışıklığından artık kurtulalım.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019