Atilla YAYLA
Hürriyet gazetesinin ön sayfasında iki haber. İlki, cumhurbaşkanına “kâtil” ve “hırsız” dediği için hakaret suçlamasıyla gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan bir ÖDP’li mahallî politikacı hakkında. İkincisi, attığı bir twitte “kahpe İnönü” ifadesini kullanan bir Ak Parti milletvekili hakkında. İki haberde de gazete “bu da olur mu!” havasında. Ancak, iki “bu da olur mu!” arasında mühim bir fark var. Dezenformasyon ustası gazetenin bütün çabasına rağmen, bu konulara ilgi duyan meraklı okuyucunun dikkatinden kaçmayacak bir fark. İlk “bu da olur mu!”, Cumhurbaşkanı'na yukardaki sözleri sarf eden kişinin hakaret suçlamasıyla gözaltına alınmasının yanlış ve de ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu ima ediyor. İkinci “bu da olur mu!”, İnönü’ye “kahpe” denmesinin hakaret teşkil ettiğini ve böyle bir hakaretin yapılmaması gerektiğini ima ediyor. Yani, kısaca, gazete birbirine benzer iki olayda aynı sayfada çifte standartlığını yansıtan değerlendirmeler yapıyor.
İfade özgürlüğü bütün demokrasilerde saygı gösterilen, gösterilmesi talep edilen bir değer. Yine bütün demokrasilerde ve demokratik ülkelerin yargı standartlarında, ifade özgürlüğünün hakaret etmeyi kapsamadığı kabul ediliyor. Ulusal ve uluslar üstü yargı organları meseleye bu çizgide yaklaşıyor. Ne var ki, bu prensipte mutabık kalmak, problemi çözmüyor. Bu sefer, hakaretin ne olduğu ve neyin hakaret teşkil edip neyin etmediği tartışılıyor.
Kişiye hakaret etmek bir anlamda kişinin mahrem alanına girmek ve şahsiyetine tecavüz etmek anlamına geliyor. Hukuk devletinde tüm vatandaşlar bir korunan alana sahip. Ancak, bu bakımdan herkesi aynı şekilde kapsayan, tıpkısının aynısı muameleye tâbi tutan kurallar yok. Kamusal figürlerin -meselâ politikacıların ve sanatçıların- bu alanının ortalama insanın aynı alanına nispetle daha dar olması gerektiği çoğu zaman kabul ediliyor.
Gelgelelim, sorun yine çözülmüyor. Yukarda aktardığım olaylarda, adı geçen gazete tarafından, bir politikacıya “hırsız” ve “katil” demek hakaret olarak görülmezken, bir başkasına “kahpe” demek hakaret sayılıyor. Neden? Kahpelikle vasıflandırılmak katillikle vasıflandırılmaktan daha mı ağır, daha mı kötü? Öylelerinin çıkacağını sanmam ama, bir densiz Ana Muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu hakkında yukardaki sözleri aynen kullansa, bir hakaret etme durumu ortaya çıkmış olur mu olmaz mı? Bu sözleri sarf edenin yargısal takibata ve soruşturmaya tâbi olması gerekir mi gerekmez mi? Cumhurbaşkanı'na sarf edilen sözlerde hakaret görmeyenler bu durumda nasıl bir tavır takınır?
Bu satırların yazarı M. Kemal’e “adam”, Kemalizm'e “ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder” dediği için Hürriyet kafasındaki bir güruh tarafından medya lincine tâbi tutuldu. Bu söz o zaman da hakaret değildi bugün de değil. Hele şimdi yapılan tartışmalarda söylenenlerle karşılaştırılınca inanılmayacak kadar hafif kalıyor. Bugün aynı sözü başka biri sarf etse hiç kimse fark etmez ve başına bir şey gelmez. Lâkin, henüz mevzuatta yeterli değişiklik yok. Hava değişirse benim sarf ettiğim türden sözler yine hakaret kapsamına sokulabilir. 5816 sayılı hukukun hâkimiyetine aykırı kanun kaya gibi yerinde ve Hürriyet cibilliyetindeki gazeteler bu kanunun kaldırılması bir yana tartışılmasına bile karşı. Oysa, Türkiye’nin AİHM’de aldığı ifade özgürlüğü ihlâli mahkumiyetlerinin çoğu bu kanundan. Tekrar etmiş olayım, 5816’nın kaldırılmasını istemeyen ve/veya desteklemeyen hiç kimse tam ve tutarlı bir ifade özgürlüğü savunucusu olduğunu iddia edemez.
Doğrusunu söylemek gerekirse, yargı bürokratlarının böyle ağır sözler sarf edenlere karşı hemen harekete geçmeye çok istekli olması hoşuma gitmiyor. Bunu ne doğru buluyorum ne de yararlı. Politikacıların da daha tahammüllü olması gerekir. Ancak, adâlet ve hakkaniyet adına, uygulanan çifte standartları da görmeliyiz. Yani, “bana, benim sevdiklerime ve değer verdiklerime hakaret edemezsin, ama başkalarına hakaret edebilirsin ve benim sana bana yapılmasına katlanamayacağım şeyleri yapmama da boyun eğmek zorundasın” yaklaşımını da kınamalı, mahkûm etmeliyiz.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019