Aydın ENGİN
Dün, bana göre bir dün. 16 Şubat 2018’in Cuma günü.
Biliyordum; yurttaş olarak, bu ülkede hiç olmazsa demokrasinin (Peki tamam: Burjuva demokrasisi) biraaaazcık daha gelişmesini, genişlemesini tutkuyla isteyen bir yurttaş olarak ağır bir günün başlayacağını biliyordum.
Gazeteci olarak, hele hele bir günlük gazetenin mutfağında olarak ağır ve zor bir günün başlayacağını biliyordum.
O yüzden olsa gerek ayaklarım geri geri giderek, kendimi sürükleyerek gazeteye geldim.
Danışmadaki genç kadın gülümsedi ve ekledi:
- Yorgun görünüyorsunuz Aydın Abi...
Değildim.
Ama demek öyle görünüyordum. Bedenim ve suratım “dün”e hazırlanıyordu anlaşılan...
Oysa “dün” sevinçler saçan bir haberle başladı: Deniz Yücel için tahliye kararıverildi…
Bulanık bir sevinçti.
Genç meslektaşımızın deli saçması iddialarla bir yıldır kanıtsız, iddianamesiz hapiste rehin tutulması sona ermişti. Elbet sevindik.
Ancak, bir yıldır kış uykusuna yatmış savcının “dün” sabah uyanınca kafasına tuğla düşmüş gibi iddianamesini açıklayıvermesi; ardından ilgili ağır ceza mahkemesinin neredeyse saniyeler içinde o iddianameyi okuyup kabul edip topu sulh ceza hâkimliğinden kendi ayağına alışı; onun da ardından yine saniyeler içinde bir tensip tutanağı ile yargılamadan, iddianamedeki suçlamalarla ilgili Deniz Yücel’i sorgulamadan tahliye kararı vermesi ve bütün bunlar olurken birilerinin hâlâ gözümüzün içine baka baka “Türkiye bir hukuk devletidir” yavesini yinelemesi sevincimize utanç bulaştırdı.
Almanya kanadında, Başbakan Angela Merkel’in söylediğine kendinin de inanmadığı belli olan cümlelerle “Deniz Yücel’le ilgili herhangi bir pazarlık, anlaşma yapılmadı” deyişi, buna Deniz Yücel’in tahliye kararından kendine bir siyasal çıkar sağlamaya çabalayan Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in aylar önce Leopard tanklarının reorganizasyonu ve silah satışı üstüne söylediklerini yalayıp yutması ve “Anlaşma yapılmadı. Türkiye yargısı böyle karar verdi” demekten çekinmemesi utancı katmerlendirdi...
***
Bu “bulanık sevinci” yaşarken haber geldi: “Ahmet Altan, Mehmet Altan veNazlı Ilıcak ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildiler”.
Anında karar verdim: Bu haber üstüne tek satır yazmayacağım.
Yazmayacağım, çünkü yazacağım her satır, her sözcük beni bir savcının önüne çıkaracaktır ve o savcı bu kez haklı olacaktır...
***
“Dün” sürüyor.
78’liler kuşağının çalışkan karıncası Celalettin Can gözaltında ikinci haftayı da doldurdu. Polisteki sorguları bitti. Artık savcının önüne çıkarılmaları gerek. Ama öyle olmuyor. Savcı “Salı günü getirin onları bana” diye haber salmış.
“Dün”den Salı’ya hesaplarsak 5 gün daha gözaltında.
“E canım, işte sonuna gelinmiş; üç beş gün sonra savcıya çıkacakmış” diye teselli cümleleri kuran oldu mu?
Bekâra karı boşamak kolay derler, üç beş gün daha gözaltında birkaç yıl önce ağır bir kalp ameliyatı geçirmiş, 12 Eylül sonrasında 19 yıl 7 ay (evet, tam on dokuz yıl yedi ay) Cunta hapishanelerinde volta atmış, o korkunç yılların bedensel hasarını bedeninde taşıyan birinden söz ediyoruz. Havasız, boğucu, sıcak bir gözaltı hücresinde “üç beş gün daha” öyle mi?
***
“Dün” sürüyor.
Yeşil Sol Parti’nin eşbaşkanları, hapishaneyi 12 Eylül karanlığında babası Terzi Fikri ile birlikte yaşamış Naci Sönmez ve gencecik ama direngen bir kadın Eylem Tuncaelli bir hafta gözaltında tutulduktan sonra “Dün” serbest bırakıldılar, saygın bir bilim adamı, HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu tutuklandı.
***
“Dün” sürüyor.
Türkiye’nin en itibarlı siyasetçilerinden Selahattin Demirtaş, “tutuklu eşbaşkan” iken getirilmediği duruşmalara, eşbaşkanlığı biter bitmez Edirne’den alınıp Ankara’ya getirilip yargıçların karşısına çıkarıldı. Siyasetçi kimliğini hukukçu kimliği ile birleştirdi ve üç gün boyunca hukuk fakültelerinde ders olarak okutulabilecek bir savunma yaptı.
Sonuç: “Tutukluluğunun devamına, duruşmanın 11 Nisan’da devam edilmesine...”
Yani: Yat bakalım Demirtaş. Edirne Cezaevi’nde iki ay daha at bakalım voltanı!..
Yaşasın hukuk devleti!..
***
Anlaşıldı.
Bize her gün dün...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021