Ayhan AKTAR
Geçtiğimiz günlerde Taha Akyol’un Atatürk’ün İhtilal Hukuku başlıklı kitabı yayımlandı. Titiz bir çalışmanın ürünü olan bu kitabın kalıcı olacağını sanıyorum.
Kemalistler, 1923-1938 yılları arasını “kutsal” sayarlar. Nasıl ki İslâmcılar için, Hz. Muhammed’in yaşadığı günler “Asr-ı Saadet” olarak kabul ediliyorsa, Kemalistler bakımından da Tek Parti Dönemi, “Ulu Önder Atatürk” yönetiminde yaşanmış coşku ve mutluluk dolu yıllardır. O dönemin bir kusuru yoktur. Örneğin, 1938’de Dersim’de olduğu gibi bazı aşırılıklar (!) yaşanmışsa da, aslında bunlar “çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için” yapılması gerekli şeylerdir. Zaten, kısaca “devrimler” dediğimiz uygulamalar da demokratik yöntemlerle yapılabilir miydi?
Böyle laflar eden birine, şu soruyu sormanızı tavsiye ederim: Acaba, Tek Parti Dönemi’nde uygulanan bazı “devrimci” politikalar cennet vatanımızdaki devlet yapısı üzerinde kalıcı etkiler yaratmış olabilir mi? Malumunuz –benzetmek gibi olmasın ama!– çocuklukta geçirilen “çocuk felci” veya “menenjit” gibi hastalıklar kalıcı hasar bırakıyor. Şu günlerde boğuştuğumuz sorunların altında, atalarımızdan bize miras kalan birtakım sakatlıklar olmasın? Bu sorular, Kemalistlerin gözünde sizi “antipatik” yapacaktır, kuşkunuz olmasın.
Eğer, Tek Parti Dönemi’nden bizlere miras kalan sakatlıkların ne olduğunu merak ediyorsanız, Taha Akyol’un kitabını okuyarak bilgilenmeye başlayabilirsiniz. Ayrıca, Prof. Taha Parla’nın Türkiye’de Siyasi Kültürün Resmî Kaynakları (İletişim Yayınları, 3 Cilt) başlıklı çalışmasını da özellikle tavsiye ederim. Son derece ufuk açıcı bir eserdir.
Taha Akyol’un kitabı 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışından itibaren milli mücadeleyi sürdüren heyetin siyasal eylemlerini meşrulaştırma biçimi olan “kanun yapma” mantığını ele alıyor. Kitapta TBMM’nin yaptığı kanunlar ve anayasalar kadar, özellikle kanunları biçimlendiren mantık ve yönetim zihniyeti de tartışılıyor.
Kitapta, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının “kuvvetler ayrılığı” ilkesine karşı çıkarak yasama, yürütme ve yargı erklerinin işin sonunda tamamen yürütmenin denetimine vermelerinin hikâyesini anlatıyor. Kurulan bu devlet sisteminde ne yasamanın özerkliğinden, ne de yargının bağımsızlığından bahsetmek mümkün. Siyasal iktidarın keyfine göre karar veren İstiklal Mahkemeleri gibi olağanüstü mahkemeler kuruluyor, hiçbir hukuk mantığı ile ilgisi olmayan Takrir-i Sükûn Kanunu (1925) gibi yasalar çıkarılıyor. Özellikle, 1924 Anayasası ile iktidarın gücünü ve inkılâbın otoritesini pekiştiren bir düzen kuruluyor. İşin sonunda, tüm yetkiler cumhurbaşkanında toplanıyor. Kısacası, otoriter/jakoben bir rejim ortaya çıkıyor, muhalefet susturuluyor.
Taha Akyol’un kitabını okurken, Tek Parti Dönemi’nde (1925-1945) egemen olan siyasi pratiğin ülkemizde nasıl aşırı siyasallaşmış bir bürokrat kesimini yarattığını da izlemek mümkün oluyor. Türkiye’de kamu kesiminde çalışanların önemli bir kısmı, bugün bile belli bir siyasi ideoloji doğrultusunda (Atatürk İlke ve İnkılâpları) tavır almayı veya karar vermeyi “normal” karşılarlar. Yakalarında at nalı büyüklüğünde Atatürk rozeti taşıyan bazı bürokratların ciddi ciddi “başörtüsünün siyasi simge olduğu” hakkında nutuk atmaları cennet vatanımızda doğal karşılanır. Kendilerine, “Efendim, yakanızdaki rozet acaba bir siyasi simge sayılmaz mı” sorusunu yönelttiğiniz zaman da pek sinirlenirler!
Ülkemizde bürokrasinin siyasallaşması hakkında enfes bir anı var: 18 Haziran1936 tarihinde CHP Genel İdare Kurulu, Başbakan İsmet İnönü başkanlığında toplanarak bir genelge yayınlar. Bu genelgeye göre, artık Dâhiliye Vekili CHP’nin Genel Sekreter’i olacaktır. İllerde ise, Valiler CHP İl Başkanlıklarına atanırlar. Böylece Kemalist devlet, CHP’yi yutar. Zavallı CHP, yıllardır devletimizin sindirim sisteminde dolanıp duruyor. Bir türlü tahliye olamadı. Ne diyelim, Allah kurtarsın!
O günlerde Dâhiliye Vekili olan Hilmi Uran, Memurin Kanunu’nun 9. maddesinin değiştirilmesini ister. Çünkü Memurin Kanunu’na göre, devlet memurlarının siyasi partilere girmesi yasaktır. TBMM’de bu maddenin değişmesi ve genelge ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. (Lütfen, ‘kanuna aykırı genelge nasıl çıkarılır’ diye sormayın, densizliğin lüzumu yok!) Mesele, CHP’nin Değişmez Genel Başkanı Atatürk’e anlatılır. Gerisini Hilmi Uran’dan okuyalım:
“Atatürk maddeyi okudu ve biraz düşündükten sonra: ‘Ben bu maddede değiştirilecek bir şey görmüyorum. Çünkü burada memurların siyasi cemiyetlere girmemesinden maksat, onların benim partimden [CHP] başka bir partiye katılmaması demektir; bu bakımdan bu madde hatta faydalıdır ve katiyen değiştirilmemelidir” (Meşrutiyet, Tek Parti, Çok Parti Hatıralarım: 1908-1950, s. 250).
Ne demiş eskiler: Geçmiş zaman olur ki, hayâli cihan değer...
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.02.2016
25.01.2015
3.01.2015
19.03.2014
30.11.2012
29.11.2012
28.11.2012
30.04.2012
16.04.2012
9.04.2012