Ayhan ONGUN

Yeter artık, yutkunmayın!
18.04.2013
2962

 “Barış için verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” başlığıyla yazdığım yazıyı yukarıdaki başlıkla bitirmiştim. Şimdi oradan devam etmek istiyorum.

            Yapılan kamuoyu yoklamalarında toplumun çok büyük bir bölümünün barıştan yana olduğu ancak kimi kesimlerin iyi niyetli olarak yönteme ilişkin teknik ve psikolojik itirazlarının olduğu ortaya çıkıyor.

            Geçen yazımda yüzde elli olarak belirttiğim CHP li seçmen desteğ,i Gülseren Onanç’ın açıklamalarından anladığımıza göre yüzde altmış üçlere çıkmış.

            Ben kendi adıma hiçbir önkoşul dayatmadan, amasız-fakatsız, “neyin karşılığı?”, “ardında dış güçler, emperyalist projeler mi var” gibi niyet okuyucu düşüncelere sapmadan barış sürecinin desteklenmesinden yanayım.

            Zamanın ruhunu kavrayan herkes bilir ki, içinde bulunduğumuz koşullar tam da barış iklimine uygun koşullardır.

            Demokrasiyi kendisi için değil, herkes için isteyen herkes bilir ki, barış olmadan gerçek bir demokrasinin yeşermesi ve yaşatılması mümkün değildir.

            Kendisini ve çevresinde gelişen olayları, ülkeyi, dünyayı doğru analiz eden herkes bilir ki, “oyuna girmeden, sonuç alınmaz.”

            İşçi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi gibi varlık nedenleri Türk milliyetçiliği olan siyasi partilerin bu sürece karşı olmaları, engellemeye çalışmaları, kışkıtıcı ve kavgaya yönelik bir nefret söyleminin içinde olmaları eşyanın tabiatına uygundur.

            Çünkü tüm politikalarını milliyetçilik üzerine kurdukları ve barış süreciyle birlikte yeni ölümler, şehit cenazelerinin olmamasıyla siyasi argümanlarının ellerinden alınmış olması, bu kesimi son derece rahatsız ediyor, paniğe düşürüyor.

            Ülkücü tabanı sokaktan uzak tutmayı başardığı için toplumda takdir toplamış bir Devlet Bahçeli’nin birdenbire böylesine hırçınlaşmasının temelinde bu yatıyor.

            Öte yandan, “kahrolsun emperyalizm” den öte yeni bir söylem üretemeyen marjinal sol kesimlerde, toplumda karşılığı olmayan sığ politikalar nedeniyle barış sürecinde aktif destek vermekten uzak duruyor.

            Bir kısım solcular da etkin bir katılım sağlayamamanın mahcubiyetiyle sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

            Burada üzerinde durulması gereken CHP yönetiminin tavrıdır.

            Algı dünyasını özgürleştiremeyen, ne kendisi ne tarihiyle yüzleşmekten korkan, bu yüzden de egemen çevreler tarafından bu korkularıyla yönetilen laik kesimin tercihi durumundaki CHP yönetimi, kendi seçmen kitlesini dikkate almıyor.

            Silivri deki darbeci paşalara gösterdiği özeni kendi tabanına göstermeyen CHP nin ulusalcı kanadı hala “itinayla Ergenekon sloganları atmaya devam ediyor.”

            Kendi seçmeninin tercihlerini yok sayan bir zihniyet toplumun çoğunluğunu hangi politikalarla kazanacak?

            Barışa karşı bir duruş sergilediği algısına rağmen CHP, nasıl iktidar olacak?

            Geçmişte sosyal demokrat politikaları savunan, CHP nin ilgi alanında yer alan ve hatta içlerinde bazıları geçmişte bu partide yöneticilik yapmış insanlara; barış sürecine destek verdikleri için birden bire düşman kesilen ergen-ulusalcılara karşı; niye CHP içerisinde yenilikten, değişimden yana olan gerçek sosyal demokratlar tek söz söylemezler?

            Artık öyle bir dönemece geldik ki, buradan ne geri dönüş mümkün, ne de hız kesmek!  Başlayan bu sürece katkı koymaktan başka yapacak hiçbir şey olmadığını herkesin anlamasının tam zamanıdır.

            Aksi halde CHP, “barış süreci başarılı olursa, bundan AK Parti yarar sağlar” kompleksine yenik düşmüş bir parti olarak anılmaya mahkum olur.

            Vesayet sisteminin devamından yana ulusalcıların, 12 Eylül anayasasını savunma konusunda amansız mücadele veren statükocuların, Silivri bağımlılarının tüm baskılarına ve ön alma çabalarına karşın CHP içerisinde büyük çoğunluğun hala değişim ve yenilenmenin, barış sürecine destek vermekten geçtiğine inandıklarını düşünüyorum.

            Kaldı ki, barışı savunmak, bu sürece destek vermek hiçbir koşulda AK Partiye destek anlamına gelmeyeceği gibi, kendi halkına karşı sorumluluğu olan tüm yurtseverlerin bu sürecin başarılı olması için yapmaları gereken bir şeyler mutlaka vardır.

            O zaman gerek CHP içerisinde, gerekse sol kesimde barış isteyen ama bunu cesaretle dillendiremeyen herkesin artık yutkunmaktan vazgeçip, “barış istiyoruz” diye bağırmalarının tam da zamanıdır.

            Her biri alanında kendini kanıtlamış,” en akıllı olmasalar da, en itibarlı olmayı başarmış” Akil insanları itibarsızlaştırmak için oluşturulmaya çalışılan yoğun kampanyadan etkilenenlere de bir çift sözüm var.

            Daha düne kadar birçoğunuz Kadir İnanır filmlerini keyifle izler, Orhan Gencebay’ın türküleriyle hüzünlenirken, ne oldu da birden bu insanları düşman görenlerin yanında saf tuttunuz?

            Yeter artık, yutkunmayın

            Gün, barış türküleri söyleme zamanıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar