Ayhan ONGUN
“Barış için verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” başlığıyla yazdığım yazıyı yukarıdaki başlıkla bitirmiştim. Şimdi oradan devam etmek istiyorum.
Yapılan kamuoyu yoklamalarında toplumun çok büyük bir bölümünün barıştan yana olduğu ancak kimi kesimlerin iyi niyetli olarak yönteme ilişkin teknik ve psikolojik itirazlarının olduğu ortaya çıkıyor.
Geçen yazımda yüzde elli olarak belirttiğim CHP li seçmen desteğ,i Gülseren Onanç’ın açıklamalarından anladığımıza göre yüzde altmış üçlere çıkmış.
Ben kendi adıma hiçbir önkoşul dayatmadan, amasız-fakatsız, “neyin karşılığı?”, “ardında dış güçler, emperyalist projeler mi var” gibi niyet okuyucu düşüncelere sapmadan barış sürecinin desteklenmesinden yanayım.
Zamanın ruhunu kavrayan herkes bilir ki, içinde bulunduğumuz koşullar tam da barış iklimine uygun koşullardır.
Demokrasiyi kendisi için değil, herkes için isteyen herkes bilir ki, barış olmadan gerçek bir demokrasinin yeşermesi ve yaşatılması mümkün değildir.
Kendisini ve çevresinde gelişen olayları, ülkeyi, dünyayı doğru analiz eden herkes bilir ki, “oyuna girmeden, sonuç alınmaz.”
İşçi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi gibi varlık nedenleri Türk milliyetçiliği olan siyasi partilerin bu sürece karşı olmaları, engellemeye çalışmaları, kışkıtıcı ve kavgaya yönelik bir nefret söyleminin içinde olmaları eşyanın tabiatına uygundur.
Çünkü tüm politikalarını milliyetçilik üzerine kurdukları ve barış süreciyle birlikte yeni ölümler, şehit cenazelerinin olmamasıyla siyasi argümanlarının ellerinden alınmış olması, bu kesimi son derece rahatsız ediyor, paniğe düşürüyor.
Ülkücü tabanı sokaktan uzak tutmayı başardığı için toplumda takdir toplamış bir Devlet Bahçeli’nin birdenbire böylesine hırçınlaşmasının temelinde bu yatıyor.
Öte yandan, “kahrolsun emperyalizm” den öte yeni bir söylem üretemeyen marjinal sol kesimlerde, toplumda karşılığı olmayan sığ politikalar nedeniyle barış sürecinde aktif destek vermekten uzak duruyor.
Bir kısım solcular da etkin bir katılım sağlayamamanın mahcubiyetiyle sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Burada üzerinde durulması gereken CHP yönetiminin tavrıdır.
Algı dünyasını özgürleştiremeyen, ne kendisi ne tarihiyle yüzleşmekten korkan, bu yüzden de egemen çevreler tarafından bu korkularıyla yönetilen laik kesimin tercihi durumundaki CHP yönetimi, kendi seçmen kitlesini dikkate almıyor.
Silivri deki darbeci paşalara gösterdiği özeni kendi tabanına göstermeyen CHP nin ulusalcı kanadı hala “itinayla Ergenekon sloganları atmaya devam ediyor.”
Kendi seçmeninin tercihlerini yok sayan bir zihniyet toplumun çoğunluğunu hangi politikalarla kazanacak?
Barışa karşı bir duruş sergilediği algısına rağmen CHP, nasıl iktidar olacak?
Geçmişte sosyal demokrat politikaları savunan, CHP nin ilgi alanında yer alan ve hatta içlerinde bazıları geçmişte bu partide yöneticilik yapmış insanlara; barış sürecine destek verdikleri için birden bire düşman kesilen ergen-ulusalcılara karşı; niye CHP içerisinde yenilikten, değişimden yana olan gerçek sosyal demokratlar tek söz söylemezler?
Artık öyle bir dönemece geldik ki, buradan ne geri dönüş mümkün, ne de hız kesmek! Başlayan bu sürece katkı koymaktan başka yapacak hiçbir şey olmadığını herkesin anlamasının tam zamanıdır.
Aksi halde CHP, “barış süreci başarılı olursa, bundan AK Parti yarar sağlar” kompleksine yenik düşmüş bir parti olarak anılmaya mahkum olur.
Vesayet sisteminin devamından yana ulusalcıların, 12 Eylül anayasasını savunma konusunda amansız mücadele veren statükocuların, Silivri bağımlılarının tüm baskılarına ve ön alma çabalarına karşın CHP içerisinde büyük çoğunluğun hala değişim ve yenilenmenin, barış sürecine destek vermekten geçtiğine inandıklarını düşünüyorum.
Kaldı ki, barışı savunmak, bu sürece destek vermek hiçbir koşulda AK Partiye destek anlamına gelmeyeceği gibi, kendi halkına karşı sorumluluğu olan tüm yurtseverlerin bu sürecin başarılı olması için yapmaları gereken bir şeyler mutlaka vardır.
O zaman gerek CHP içerisinde, gerekse sol kesimde barış isteyen ama bunu cesaretle dillendiremeyen herkesin artık yutkunmaktan vazgeçip, “barış istiyoruz” diye bağırmalarının tam da zamanıdır.
Her biri alanında kendini kanıtlamış,” en akıllı olmasalar da, en itibarlı olmayı başarmış” Akil insanları itibarsızlaştırmak için oluşturulmaya çalışılan yoğun kampanyadan etkilenenlere de bir çift sözüm var.
Daha düne kadar birçoğunuz Kadir İnanır filmlerini keyifle izler, Orhan Gencebay’ın türküleriyle hüzünlenirken, ne oldu da birden bu insanları düşman görenlerin yanında saf tuttunuz?
Yeter artık, yutkunmayın
Gün, barış türküleri söyleme zamanıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020