Ayhan ONGUN
Yaklaşan yerel seçimler öncesi siyasi parti liderlerinin söylemlerine baktığımızda her konuşmanın ayrı bir nefret suçu oluşturduğunu, ülkeyi çok tehlikeli bir gerginliğe sürüklediğini görebiliriz.
Toplum olarak sorgulama, araştırma ve analitik düşünme kültürümüz çok gelişkin olmadığı için doğal olarak liderlerin bu nefret söylemleri anında halk arasında karşılık buluyor ve yerele de yansıyor.
Daha şimdiden seçim otobüsleri, parti binaları taşlanmaya, taşlı-sopalı, bıçaklı-silahlı saldırılar yapılmaya başlandı.
İktidarın son dönemdeki yargıya taşınan rüşvet ve yolsuzluk olaylarını da fırsat bilen muhalefet bir yandan siyasi üslubunu ve tarzını sertleştirirken, diğer yandan kendi kitlesini harekete geçirmek adına meydanları da ateşledi.
İktidar partisi de “en iyi savunma, saldırmaktır.” Taktiğiyle, özellikle de başbakanın ağzından çok ağır sözlerle muhalefete yüklenmeye devam ediyor.
Tüm bunlar, normal bir ülkede, uygar siyasi mücadele yöntemleri içinde düşünülmeyecek, etik dışı tutum ve davranışlar.
12 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidarın yıpranması, muhalefetin güçlenmesi ve süreç içerisinde yönetimin değişmesi; normal işleyen siyaset çarkının en olması gereken sonuçlarından iken, ne yazık ki, bizim ülkemizde siyasetin ayarı bozulduğu için ne iktidar bu gerçeği kabullenmek istiyor, ne muhalefet bu somut durumun gereğini yerine getirebiliyor.
Yerel seçimleri bir genel seçim ve iktidar değişikliğine dönüştürmek isteyen muhalefetin, daha yeni şeyler söylemesini beklerken, yine bildik kasaba politikalarıyla halka gitmesi; en uygun koşulların, en duyarlı kamuoyunun oluştuğu şu ortamda iktidara yeniden hareket alanı ve manevra olanakları sağlıyor.
Kriz yönetimi konusunda ne denli becerikli olduğunu defalarca kanıtlamış Erdoğan’ın bu yeteneğini muhalefetin aczine bağlamak mümkün olsa da onun siyaset stratejilerinde daha atak ve gözü kara tavrının kendi kitlesinde karşılık gördüğünü kabul etmemiz gerekiyor.
Uluslar arası siyaset arenasında da gerginliklerin olduğunu, her an, dünyanın bir köşesinde bir iç savaş ve hatta, bölgesel bir dünya savaşının çıkması muhtemel günler yaşadığımızı düşünecek olursak, yaşananlardan ders almak gerekmiyor mu?
İktidar mücadelesinde kimi zaman geri çekilmeler, uzlaşma arayışları en temel siyaset tarzı olarak uygulanıp dururken, bizim ülkemizdeki bu dikleşmeler, belden aşağı vuruşmalar, ülkenin geleceğini düşünmeden yapılan günlük hesaplaşmalar; ülkemizi karanlık günlere sürüklemekte, dünyayı yeniden kurgulamak isteyen güçlerin oyuncağı haline getirmektedir.
Hemen yanı başımızda sürüp giden olaylara baktığımızda; çevremiz bir ateş topuna dönmüş, dört bir yanımızda savaş rüzgarları esmeye başlamış, küresel dünyada giderek yalnızlaşmaya başlamışken, kendi içimizde yaşadığımız bu nefret iklimi bizi zaman içerisinde havasız,susuz bırakacak, siyasetçilerin oluşturduğu ihtiras havuzunda boğacaktır.
Son günlerde Ukrayna da meydan gelen olaylardan, hala masum halka, çocuklara mezar olan Suriye batağında, Irak’ta, İran’da, Mısır’da yaşananlardan ders almak yerine; siyasi hırs ve çıkarları uğruna ülkeyi bir siyasi kaosun içine sokanların, iktidarı bir rant alanı olarak görenlerin elinden kurtarmak için mücadele vermek gerekiyor.
Ama görünen o ki, şu an ülkemizde kavga, büyük sermayenin yeni rant alanları oluşturmak, yerel yönetimleri istedikleri gibi yönetmek için kendi içlerinde verdikleri bir kavgaya dönüşmüş.
İş bu noktaya gelince de, her yolu denemekten kaçınmayan vahşi sermaye; yerel işbirlikçileri eliyle belediyeleri holdinglerinin, tekellerinin birer hizmet birimi haline getirmeye çalışıyorlar.
Bunu yaparken de mümkün olduğunca toplumda yeni gerginlikler, yeni çatışma alanları yaratmaya çalışıyorlar ki, sosyal uyanışın, toplumsal muhalefetin önünü alabilsinler.
Sermayenin ideolojisi, partisi olmayacağı için de, içinde yaşadığımız seçim sürecinde gördüğünüz gibi, siyasi partileri kendilerince dizayn ediyorlar, istedikleri adayı, uygun olan partiden aday göstererek, o kahrolasıca soygun ve sömürü düzenlerinin devamı sağlayacak ortamı hazırlıyorlar.
Peki, bizler ne yapıyoruz?
Büyük sermayenin ve onların siyasi işbirlikçilerinin sahneye koyduğu bu tiyatro oyununda figüran olmaya, onların bu sinsi oyunlarına malzeme olmaya devam ediyoruz.
Siyasetin ayarlarını bozanlar, bizim de rahatımızı, huzurumuzu, düzenimizi bozdular.
Eğer bu ülkede barış içinde, bir arada yaşamak, eşit yurttaşlar olarak kendimizi ve kentlerimizi yönetecek insanları yine kendimiz, özgür irademizle seçmek istiyorsak; yani normal bir ülkede, normal insanlar gibi yaşamak istiyorsak, siyasetin yeniden fabrika ayarlarına dönmesi, kodlarının yeniden verilmesi gerekiyor.
O zaman yapılması gereken, mevcut siyasi partiler ve seçim yasalarının da değiştirileceği, temsilde adaletin sağlanacağı, yeni, sivil, demokratik bir anayasanın yapılmasıdır.
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/siyasetin-ayari-bozuldu-51834
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020