Ayşe HÜR
Olayların kronolojisi "20/21 Mart 1937'de 33 askerimiz şehit edilince Dersim'e harekat yapıldı" yalanını açığa çıkarıyor
Dersim’in önemli kanaat önderi Seyit Rıza ve altı arkadaşının idamının 77. yıldönümünün yaklaştığı bu günlerde, bazısı samimi, bazısı suret-i haktan görünmek için, bazısı da siyasi saiklerle Dersim tartışmaları yapılıyor. Bunlardan birinde, 12 Kasım 2014 gecesi, CnnTürk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında, konuklardan MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu Dersim katliamlarının ne kadar haklı olduğunu anlatmak için “1937’de durup dururken başlamayan, 33 askeri katlederken Singeç köprüsünün korumasındakileri katlederek başlayan, tıpkı Eruh gibi, ses çıkarmayacak mısınız devlet olarak? Yani 9. seyyar jandarma taburuna yapılan saldırılarda kaç askerin öldürüldüğünü, bu olay başlamadan söylemeyecek misiniz, bu katliam değil mi?”
Diğer konuklar bu sözlere itiraz etmeyince, Ahmet Hakan bir kaç kez bu ifadeleri tekrarlayarak tartışmayı ateşlemeyi denedi: “Evet, 33 erimizi öldürmüşler, müdahale etmesin mi devlet?” Programı kaç kişi izliyordu bilmiyorum ama dinleyenlerin büyük bir bölümünün “tabii ya, devletimiz Dersimlileri tepelemekte haklıymış…” dediğini tahmin ediyorum. Ne de olsa araya bir de Eruh lafı sıkıştırılmıştı.
Bunları dinlerken internette yaptığım kısa bir taramadan sonra, ulusalcı çevrelerin idolü Yılmaz Özdil’in şu ifadelerine rastladım: “Sene 1937... Mustafa Kemal, başbakan Celal Bayar'la birlikte Tunceli'ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü'nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker şehit edildi. Peşinden...Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha şehit oldu. Film koptu.” (Hürriyet, 24 Kasım 2011)
Gördüğünüz gibi, neredeyse Yusuf Halaçoğlu ile aynı şeyleri söylüyordu Yılmaz Özdil. Yusuf Halaçoğlu gibi kelli felli bir tarih profesörünün kaynağı tarihle hiç ilgisi olmayan bir gazeteci olamayacağına göre ikisinin de yararlandığı bir başka kaynak olmalıydı değil mi? Aklıma o dönemin Malatya Emniyet Müdürü, ileriki yılların Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in anıları geldi. Baktım şöyle yazıyordu: “Yıl 1937. Şükrü Sökmensüer, Atatürk döneminin ünlü Emniyet Genel Müdürlerinden. Bir gün beni çağırdı. ‘Atatürk, Diyarbakır’da Singeç Köprüsü’nü açmaya gidecek’ dedi. O tarihte Seyit Rıza, Dersim’in lideri. Aynı zamanda kendisi Peygamber sülalesinden geliyor. Seyit Rıza’nın bir de dini kimliği var. Fırat, Şeytan Köprüsü başında bir karakol var. Bu köprüye Seyit Rıza ve birkaç destekçi ağalardan oluşan tayfaları köprüye bir baskın düzenliyorlar. Baskında karakol yakılıyor ve 33 asker şehit ediliyor. İşte bu olay Dersim İsyanı’nın başlamasıdır.”
Gerçi Yılmaz Özdil’in, Çağlayangil’in kitabını okumadığı, ondan yapılan alıntıları okuduğu anlaşılıyor çünkü Fırat, Murat olmuş, Şeytan Köprüsü, Singeç Köprüsü olmuş. İfadeler de aynen değil. Ama sabit olan bir şey var 33 askerin şehit edilmesi. Zaten esas mesele de bu sayı.
Seyit Rıza
Çağlayangil’in anılarını Tanju Cılızoğlu 1980’lerde kaleme almış, kitabın ilk baskısı 1990 yılında yapılmış. Anılar değerlidir, nitekim Dersim’de mağaralara doldurulan Dersimlilerin “fareler gibi” (deyim Çağlayangil’in) gazlarla boğularak öldürüldüğünü Çağlayangil’in bir röportajından öğrendik. Seyit Rıza’nın ve arkadaşlarının nasıl hukuk dışı yollarda idama mahkum edildiğini ondan öğrendik. Seyit Rıza’nın son sözlerini o anlattı bize. (“1937-1938’de Dersim’de neler oldu?” yazıyı okumak için tıklayın)
Ama Çağlayangil bu hatırasında yanılıyor. Ya da Seyit Rıza’nın asılmasındaki dramatik rolü yüzünden, Dersim harekatını meşrulaştırma ihtiyacı içinde yalan söylüyor. Bir kere Çağlayangil-Özdil-Halaçoğlu üçlüsünün sözünü ettiği Singeç Köprüsü, Diyarbakır’da değil, Pertek ile Hozat arasında. Çağlayangil’in dediği gibi Fırat nehri üzerinde değil, Özdil’in dediği gibi Murat Nehri üzerinde değil, Murat suyuna bağlanan Hozat çayı üzerinde. Ama daha da önemlisi, köprü Dersim’deki I. Harekat bittikten ve Seyit Rıza idam edildikten iki gün sonra 17 Kasım 1937’de Atatürk tarafından açılmış beton bir köprü. İnanmazsanız dönemin Tan gazetesinden aldığım şu anlatıları okuyun:
“Dersim Şakilerinin Akıbeti: Tunceli hadisesine ait muhakeme hitam bulmuştur (bitmiştir). Tunçeli’de isyan eden 58 suçluya ait karar tefhim edilmiştir. Bu karara göre suçlulardan 11 i idama mahkûm olmuş fakat içlerinden dördü hakkında idam cezası yaşların geçkin olmalarından dolayı 30 sene ağır hapse tahvil edilmiştir. Diğer yedi idam mahkûmları şunlardır: Seyit Rıza ile oğlu Hüseyin ve Seyhanlı aşireti reisi Hasso Seydi ve Yusufhanlı aşiret reisi Kamer oğlu Fındık ve Demenanlı aşiret reisi Cebrail oğlu Hasan, Kureyşanlı Ulikeye oğlu Hasan ve Mirza Ali oğlu Alidir. İdam hükümleri bu sabah infaz edilmiştir. 14 Suçlu hakkında beraat kararı verilmiştir. Diğer suçlular da muhtelif ağır cezalara mahkûm olmuşlardır. (16 Kasım 1937, Tan)”
“Cumhurreisi Dün Elaziz’de Karşılandı: Cumhurreisimiz Atatürk, bugün saat 13’te Elaziz’i ilk defa olarak şereflendirdiler. Elazizliler, Büyük şefe karşı emsalsiz karşılama tezahüratı yapıyorlardı. Önderimizin şehre ayak basmaları top ateşile selamlandı ve Atamız, kendilerini karşılayan mekteplilere, askerlere iltifatlarda bulundular. (...)
Mustafa Kemal Atatürk ve Sabiha Gökçen (17 Kasım 1937, Pertek Halkevi'nin önünde)
Atatürk maiyetlerinde Başvekil Bayar, Dahiliye ve Nafıa Vekilleri, orgeneral Kazım Orbay, Umumi Müfettiş Korgeneral Alpdoğan ve diğer zevat olduğu halde Tunceli’ne gitmişlerdir. Yolda Muratsuyu üzerindeki eski köprüden geçilerek eski Pertek kalesinin bulunduğu saha önünden Hozat deresi üzerinde inşa edilmiş olan beton köprüye gidildi ve Türk tekniğinin yüksek bir eseri olan bu köprünün kurdelesi bizzat Atatürk tarafından kesilmek suretiyle küşat resmi (açılış töreni) yapıldı. Bu köprünün eski adı Soyungeç ve Sungeç olduğu hakkındaki maruzat üzerine Atatürk dilimize telaffuz itibarile en kolay şekli olan Singeç adı verilmesini tensip ettiler. Dönüşte Muratsuyu üzerinde kurulmakta olan yüz metre uzunlundaki Pertek köprüsünün başına gidildi.
Atatürk köprünün fenni, mali, ve iktisadi bakımlarından kıymet ve ehemmiyeti hakkında mütehassıslar tarafından verilen malumatı dinledikten sonra Pertek kaza merkezini teşrif buyurdular….” (Tan, 18 Kasım 1937)
GENELKURMAY’A GÖRE 21 MART’TA NE OLDU?
Gördüğünüz gibi köprüyle ilgili anlatılar birbirine girmiş. Ama esas, 33 askerin öldürülmesi hikayesi tamamen uydurma. Çünkü Dersim harekâtlarını en ince ayrıntısıyla anlatan Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar adlı kitapta buna dair tek bilgi yok. Genelkurmay yayını olan kitapta Dersim harekâtının başlangıcını şu cümlelerle anlatıyor: “İlk Olay: Pah bucağı ile Kahmut bucağını birbiren bağlayan Harçik (Darboğaz) deresi üzerindeki tahta köprünün 20/21 Mart 1937 gecesi saat 23 00 sıralarında Demenan ve Haydaranlılar tarafından yıkılması ve köprü ile Kahmut arasındaki telefon hattının tahrip edilmesiyle başladı.” (s.171) “26/27 Mart 1937 gecesi: Sin karakolu ile bucak arasındaki telefon irtibatının kesilmesi ve aynı gece aat 21.00 sıralarında bucak merkezine kimlikleri bilinmeyen şahısların ateş baskını yapması olayı üzerine 4 üncü Genel Müfettişlik durumu bir raporla üst makamlara bildirmekle beraber yapılması kararlaştırılan Tunceli harekatı üzerindeki görüşünü de açıklamıştı. 4 üncü Genel Müfettişliğe göre hükümet 500 jandarma ile bir uçak bölüğünü bu işe ayırmalı, 17. tümeni kuvvetlendirmeliydi.” (s. 172)
Dikkat ettiyseniz Genelkurmay’ın anlatısında köprü ve telgraf direği yakma var, ‘ateş baskını’ var ama tek bir ölümden bile söz edilmiyor. Öte yandan, Genelkurmay belgesinde adı verilen Pah köprüsü devletin değil, Dersimlilerin kendi ulaşımları için Harçik üzerinde yaptırdıkları ahşap bir köprü. Dolayısıyla Dersimliler devletin köprüsünü değil kendilerinin yaptığı tahta köprüyü yıkmışlar. Nedeni de devlet güçlerinin kendilerine yanaşmasını engellemek.
Hadi işi gücü sansasyonel yazılar yazmak olan Yılmaz Özdil’i bir yana bırakalım, Yusuf Halaçoğlu gibi bir zamanlar Türk Tarih Kurumu’nun başkanlığını yapmış bir akademisyenin, birincil kaynak olan Genelkurmay kitabına değil de, olaydan 40 sene sonra yazılan ve bilimsel kriterlere uygunluğu açısından sorunlu bir anı kitabına veya daha kötüsü bu kitaptan üretildiği sanılan, suyunun suyu anlatılara dayanarak milyonlarca kişiyi yanıltması normal mi sizce? Bu sıradan bir yanılma-yanıltma olayı sayılabilir mi?
İşin bir diğer vahim yanı, Ahmet Hakan’ın programındaki diğer konukların Yusuf Halaçoğlu’nun yanlış ifadelerini (ki buraya kadar anlattıklarım dışında, iki kere de 1926-1930’da yaşanan Van İsyanı’ndan söz etti. Böyle bir isyan yok, herhalde Ağrı İsyanı demek istiyordu) fark etmemeleri. Bu küçük olay bile Dersim konusunun nasıl ciddiyetsiz biçimde daha doğrusu bilimsel ve etik kriterlere uyulmadan tartışıldığını anlatmaya yeter.
Bu örnek aslında tek değil. Örneğin Dersimlilerin, eşkıyalıkla geçinen, yarı vahşi insanlar olduklarına, Dersimlilerin medeniyete karşı çıktıklarına, Dersimlilerin Cumhuriyetin modernleşme projelerine direndiklerine, Dersimlilerin vergi ve asker vermediklerine, eğitime karşı olduklarına dair anlatıları ele alalım. Her biri hakkında yüzlerce sayfa yazılır ama örnek olsun diye bir kaç paragrafla bunları sırasıyla irdeleyelim.
DERSİMLİLER EŞKIYALIKLA MI GEÇİNİRLER?
Osmanlı dönemindeki belgelerde Dersimdeki 50 kadar aşiretten özellikle altı aşiret için (Hasenan, Abasan, Kureyşan, Hayderan, Demenan, Yusufan aşiretleri) için eşkiya, şaki, sergerde, cahil dağlı, asi gibi ifadeler kullanılmış. Ancak şunu belirtelim ki, Osmanlı belgelerinde Çukurova, Antakya, Maraş, Sivas bölgelerindeki pek çok Türkmen aşiretinden de ‘ekşıya’, ‘şaki’, ‘asi’ diye bahsedilir. Hatta, 1864 yılında Ahmet Cevdet Paşa’nın yönetimindeki Fırka-i İslahiye, sırf bu aşiretleri terbiye etmek, olmazlarsa dağıtmak için kurulmuştu. Ama bugün çoğu kişinin kafasında Türkmenlerle ilgili olumsuz bir imge yoktur değil mi?
Cumhuriyet dönemi belge ve raporlarında ise sanki tüm Dersim aşiretleri eşkıyalıkla iştigal edermiş gibi bir algı oluşturulmuş. Bir an için bu toptancılığı görmezden gelelim ve tüm Dersim halkının çocuklar, kadınlar, yaşlılar da dahil eşkiya, şaki, sergerde, asi olduğunu kabul edelim. Bir düşünün bakalım, niye eşkiyalık yapıyorlardı? İlk olarak Dersim yüzde 80’i tarıma uygun olmayan meşe türü ağaçlarla kaplı dağlık alanlardan oluşur, yılın sekiz ayı kıştır.
Dersim’in dış çeperlerindeki bazı madenler ise hem devletin ilgisizliği hem de eşkıyalıkla iştigal eden aşiretlerin madenlerde çalışanlar rahat vermemesi yüzünden zamanla kapanmış. Ama açık olsalarda bölgeyi doyuracağı şüpheli. Sonuç ağır bir yoksulluk olmuş.
“Eşkıyalığın nedeni fakirlik ve ihtiyaçlardır. (…) Evvela, genel ihtiyaçların giderilmesi lazımdır.” Bu sözler, 1899 yılında Müşir Şakir Paşa tarafından sarfedilmiş. 1903 yılında, Dersim Mutasarrıfı Arif Mardinî Bey de “Dersimlilerin saldırma alışkanlıkları hayat kaygusundan doğmuştur” diye yazmış. 1906 yılında Arif Bey’in halefi Celal Bey de “birkaçı hariç Dersim’deki aşiret ağaları Anadolu’nun diğer bölgelerindeki derebeyleri gibi zengin olmayıp, bu ağaların dahi halk gibi fakirlik ve yokluk içinde (…) Aşiretler, biri hariç yaptıkları tecavüzler dolayısı ile yekdiğerine karşı uyanan emniyetsizlik ve geçimlerini sağlamaya esas olan hayvanlarının muhafaza kaygusu ile silahlanmışlardır. Mal ve can kaygusu devam ettiği müddetçe bu silahlanma devam edecektir” demiş.
Kâzım Karabekir 1908’de bir asker olarak konuyu bir asayiş meselesi gibi görse de raporun bir kısmında “Ekilebilir arazinin yetersizliğinden ötürü ahali diğer yerlerde olduğu gibi kendi ekip biçtikleriyle geçinemediğinden zanaat ve ticarette olmadığından tabiatın bu noksanını hırsızlık ve haydutlukla telafi yoluna gitmiştir. Ürün devşirme eksikliği yüzünden önce hükümete olan vergi borçlarını verememişler ve buna karşı Jandarma takibatında dağlara sığınmışlardır” demiş.
I. Dünya Savaşı yıllarındaki kıtlık, açlık, sefaletin bölgede diğer yerlerden daha şiddetli hissedildiğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Nitekim 18 Kasım 1920 tarihinde TBMM kürsüsünde Dersim Milletvekili Hasan Hayri Bey benzer şeyleri söyler: “Malûm-ı âliniz Dersimliler öteden beri aç bir millettir. Çünkü seneyi sekiz ay hariçten mütemadiyen satın almak vesaire suretiyle idare ediyorlar ki maateessüf hırsızlığın ve eşkıyalığın sebebi bu yüzden hâsıl olur. (…) Meselâ bugün Dersim’i ne kadar cezalandırsanız, ne kadar öldürmüş olsanız yine açtır ve idaresizdir. Yine o hırsızlığı yapacaktır. Bunun bütün bütün kökünü mü kesmek lâzım, mektep mi lâzım, idare mi lâzım, ne lâzım? Hükümet vazifesini ifa etsin. Ondan sonra cezaya çarpsın.”
1926 yılında Vali Cemal Bey (Bardakçı) raporunda aynı şeylerden bahseder: “Üç beş kişi hariç, ağalar ve reisler de dahil tüm Dersimliler müthiş bir fakirlik içinde çırpınmaktadır. Gasp ve yağmaların sebebi yaşamak hissi ve endişesidir. (…) Dört yüz seneden beri Dersim’e hükümet nüfuzu girmemiştir. (…) Her Dersimli hayatını, malını muhafaza kaygısı ile silahlanmak mecburiyetinde kalmıştır. (…) Dersimlilere geçinmeleri için iş bulmak lazımdır…”
DERSİM’E DEVLET GİREMEMİŞ MİDİR?
Cemal Bardakçı gibi pek çok kişinin diline pelesenk olmuş “devlet dört yüz sene Dersim’e girememiştir” yargısı da yanlıştır. Dersim’in dağlık coğrafyası bölgeye devletin girişini zorlaştırmıştır ama bu devletin Dersim’e girmediği anlamına gelmez.
1879 yılında oluşturulan ve Osmanlı döneminin sonuna kadar Mamurat’ül-Aziz Vilayeti’ne bağlı olan Dersim Sancağı’nın merkezi Hozat’tır. Kazaları Çemişgezek, Ovacık, Pertek, Sağman, Çarsancak, Kalan, Kuzican (Pülümür), Kızılkilise (Nazmiye), Mazgirt, (1888’den sonra) Pah’tır. Merkezde ve kazalarda diğer vilayetlerdeki her türlü idari mekanizma kurulmuştur.
Peki devlet Dersim’e giremese, devlet şu bilgileri nasıl elde edebilirdi: 1897’de Dersim’in nüfusu 98.712 Müslüman, 210 Rum, 14.757 Ortodoks, 314 Protestan ve 1 Yahudi olmak üzere 113.994 kişidir. (1914’te daha ayrıntılı nüfus bilgileri var ama aktarması zor olduğu için söylemekle yetiniyorum.) Cumhuriyet dönemine geçelim. 1927 Nüfus Sayımı’na göre, Dersim’de 76.290 kişi yaşamaktadır. Bu nüfus ilçe ilçe, cinsiyete ve yaş gruplarına, medeni duruma, inanca, konuşulan dillere, eğitime göre ayrıntılı biçimde tablolanmış. Daha ilginci, 1927’de Dersim’in tüm ilçelerindeki sakatlar (çolak, topal, kör, sağır-dilsiz, kambur ve diğer başlıklarıyla) ayrıntılı biçimde dökülmüş. (Bilgiler Savaş Sertel’in makalesinden.) Veya JUK Dersim’deki gibi her aşiretin kaç kadını, kaç çocuğu, kaç koyunu, kaç keçisi, kaç katırı, kaç merkebi, kaç tavuğu var, her köyde kaç silah, ne kadar cephane var bunları adet adet sayabilir miydi? (s. 83-125)
DERSİLİLER ASKERLİK YAPMAZLAR MIYDI?
Bakaya ve yoklama kaçağının geçen yıl 650 bine ulaştığı (1 milyona kadar çıktığı oldu geçmiş yıllarda) ülkemizde 80 yıl önce Dersimlilerin askerden kaçması nedense çok garipsenir. Üstelik diğer bölgelerde askerlik yapma oranları hakkında herhangi bir bilgi sahibi olunmadığı halde.... Klasik dönemde devlet genel olarak Kürtleri, özel olarak da Alevi/Kızılbaşları düzenli olarak askere almamış ama Dersim özelinde Çemişkezek ve Hozat beylerinin kumandasındaki birliklere gerektiğinde başvurmuş. Öyle ki 19. yüzyılda 5 bin kişilik bir ordu, sürekli silah altında olmuş. II. Abdülhamit döneminde kurulan Hamidiye Alayları’na Dersimliler Alevi/Kızılbaş diye alınmadılar ancak aşiretlerin ısrarı üzerine Karabalı, Ferhatan, Sarı Saltık, Abasanlı aşiretlerinden dokuz çocuk Hamidiye Aşiret Mektebi’ne kabul edildi. Az da olsa Harbiye ve Mülkiye’de okuyan Dersimli çocuk vardı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Seyit Rıza’nın birlikleri Ruslara karşı Dersim’i savundu diyen anlatılar da var, Ruslarla işbirliği yaptı diyen de var. Bu yüzden bu konuyu geçiyorum. Cumhuriyet dönemine gelince, Jandarma Umum Kumandanlığı’nın 1932 yılında 100 adet basılan ve sadece ilgilelere dağıtılına gizli raporuna göre (bundan böyle JUK Dersim diyeceğim), 1931’de Ovacık ve Hozat’da askere gitme oranı % 10, Nazımiye’de %25 gibi çok düşük ama Mazkirt’te %60, Pertek ve Çemişkezek’te % 80’ler civarında. (s. 6)
DERSİMLİLER SİYASETE KATILMAZLAR MIYDI?
Dersim’in 1908’de ikinci kez açılan Osmanlı Meclis-i Mebusanındaki temsilcisi Dersimli Lütfi Fikri Bey’di. 1920’de Ankara’da açılan (T)BMM’ye Dersim’i temsilen altı kişi (Abdulhak Tevfik Bey, Diyab Ağa, Hasan Hayri Bey, Mustafa Ağa, Mustafa Zeki Bey, Ramiz Bey) katıldı. Bunlardan Diyap Ağa dışındakiler eğitimli kişilerdi. Hasan Hayri Bey, 1920 yılında, meclis kürsüsünde Dersim halkının Cumhuriyet’i nasıl benimsediğini sadeleştirilmiş dille şöyle anlatıyordu: “Dersim şimdiye kadar Hükümetin idaresine karşı sürekli çekingen duruyordu. Bu son mütareke neticesi (…) en kuvvetli oldukları dönemlerde bile hiç bir hükümete boyun eğmeyen Dersim, kongrenin teşekkülü üzerine, kongreyi meşru sayarak doğrudan doğruya himayesine kendisini attı.” (TBMM Zabıtları, Cilt 5, s. 128)
Ancak 1923’teki İkinci Meclis’te ise Dersim’i iki milletvekili temsil eder. Bunun muhtemel nedeni 1921’deki Koçgiri Ayaklanması idi. (“Sene 1921, Koçgiri İsyanı, Alişer ve Zarife”, yazıyı okumak için tıklayın)
Merkez Dersim’le arasına mesafe koyuyordu ama, 1925’te Şapka İktisası (Giyilmesi) Kanunu çıktığında, devlete muhalif olduğu söylenen Seyit Rıza başına fötr şapkayı geçirmekte tereddüt etmemişti. 1925’te Şeyh Said’in ayaklanmasına Dersimliler destek vermemişti. 1926’da Koçuşağı Tedip Harekatı sırasında, Seyit Rıza’nın birlikleri bir süre de olsa, devletin yardımcısı olarak katılmıştı. Seyit Rıza’nın devletin şüpheli bakışlarından kurtulmak için Elazığ’da yerleşik hayata geçme önerisi, 1926 yılında Elazığ Valisi Cemal (Bardakçı) döneminde uygun görülmüş, başta Seyit Rıza olmak üzere ağa ve seyitlere arazi ve ev vererek aileleri ile beraber Elazığ’da iskânları sağlanmıştı. Ama 1929’da Cemal Bey, I. Umum Müfettiş İbrahim Tali Bey ile anlaşamayarak Çorum’a tayin edildiğinde, yerini alan Nizamettin Bey’in ilk işi Cemal Bardakçı’nın başlattığı iskân işlemlerini iptal etmek olmuştu. Bunun üzerine, arazi ve evleri geri alınan Seyit Rıza ve diğer ağa ve seyitler Dersim’deki köylerine geri dönmek zorunda kalmışlardı. Muhtemelen gururları çok kırılmış biçimde… (Seyit Rıza’nın hükümetle uzlaşmaya çalışmasının öyküsünü şu yazımda anlatmıştım: “Seyit Rıza’nın TBMM’ye ve BM’ye mektupları.” (yazıyı okumak için tıklayın)
DERSİMLİLER VERGİ VERMEZLER MİYDİ?
Bugün her 100 liralık gelirin 82,5 lirasının beyan edilmediği güzel ülkemizde, “ama Dersimliler vergi ödemiyorlardı, bu yüzden harekat haklıydı” denmesi gerçekten garip bir durum. Ama işin daha ilginç yanı şu ki, Dersimlilerin devlete vergi vermediği doğru değil! Osmanlı dönemindeki sayılarla kafanızı şişirmek istemiyorum sadece şunu söyleyeceğim: Sadece Dersim değil, zengin Seyhan (Adana) Vilayeti de merkeze vergilerini tam olarak vermezdi.
Cumhuriyet dönemine ilişkin olarak bulduğum sayılar ise, 1939-1946 arasında CHP’nin Bingöl ve Tunceli Milletvekili, 1950-1954 arasında DP’nin Doğu Vilayetlerinden sorumlu parti müfettişi olan Necmettin Sahir Sılan’ın 1943 yılında Doğu Vilayetleri hakkındaki son derece ayrıntılı raporundan. Sılan’a göre 1936 yılında Tunceli iline 148.721 lira vergi tahakkuk ettirilmiş, bunun 138.540 lirası tahsil edilmişti. Tahsil oranı % 93,15’ti. 1937’de bu rakamlar sırasıyla 205.232 lira, 197.048 lira, % 96,01, 1938’de 262.473 lira, 250.425 lira ve % 95.40 oldu. (s. 298). Yani devletin Tunceli’den almayı planladığı verginin neredeyse tamamı tahsil edilmişti. Ama devletin Tunceli’ye yaptığı yatırımların yanında bu verginin düşük olduğunu söylerseniz, onda haklı olabilirsiniz. Ama neylersiniz ki, yukarıda uzun uzun anlatıldığı gibi Tunceli çok fakir bir vilayetti, daha fazlasını almak mümkün değildi.
Öte yandan Türkiye’nin zengin sayılacak bölgelerindeki vilayetlerin durumları daha parlak değildi. Hatta daha kötüydü. Örneğin İsmet İnönü’nün Şark Raporu’ndaki Ordu vilayeti ile ilgili şu ifadelere bakın: “Geçen sene vilayet hususi idaresi yüzde kırkbeş (vergi) tahsil etmiş, belediye de böyle. Dört beş sene evvelki ilbay (vali) köprüleri borçlanmış, ondan sonra gelenler hep bu borcu ileri sürerek vazifeyi bırakmışlar. Yüzde kırkbeş tahsilat ile bütün mekteplerin kapanması lazım gelirdi. Aciz ve fena idare amirlerinin faydasız değil, çok zararlı olduğunu bir daha görmüş oldum.” (s. 52) Bugün kimsenin çıkıp da “Ordu vilayeti vergi vermezdi” şeklinde bir ifade okumuş olduğunuzu sanmıyorum…
DERSİMLİLER EĞİTİME KARŞI MIYDI?
“Halk cahil olduğu için telkine çok müsaittir…” (Tan, 17 Haziran 1937) ,“Domatesi bilmiyorlar, gösteriyorsun ‘ne güzel çiçekmiş’ diyorlar.” (Tan, 3 Temmuz 1937) “Ahali çok cahil olduğu için bu yobaz eşkiya reislerin adeta kölesi gibi yaşamaktadırlar.” (Yeni Köroğlu, 23 Haziran 1937) “Tabii ormanlar, şelaleler, büyük nehir ırmak ve derelerle tezyin edilmiş olan bu muhitin tek günahı, cahil ve cehalet neticesi günahkar insanlarla meskun olmasıdır.” (Cumhuriyet, 27 Haziran 1937)
O günlerin gazetelerinde geçen bu ifadelerde ‘Dersimlilerin cahilliği’ iddia edilmekle kalsa iyi, yazarlar Dersimlilerin adeta cahilliğe müptela olduğunu, hem Osmanlı döneminde, hem de Cumhuriyetin döneminde eğitim almaya direndiklerini iddia ediyorlar. Halbuki İzzettin Çalışlar, Dersim Raporu’nda “Osmanlı döneminde 1891’de 170 talebeli altı medrese, 750 talebeli 9 ilk mektep vardı. 1935’te Tunceli ili kurulduğu zaman il genelinde 18 ilk mektep vardı, talebe sayısı 1412’dir. 1936 yılından itibaren köylerde bile okullar vardır” diyor ilkokulu olan sekiz yerleşim sayıyor.
Evet, bu sayılar çok yetersizdir. Nitekim 1927 Nüfus Sayımı sonuçlarına göre Dersim’de okur yazarlık oranı % 2.89 civarındaydı. Türkiye ortalaması olan % 8,16’nın çok altında bu oran. 1935’te General Alpdoğan’ın idaresi altındaki Tunceli, Elazığ ve Bingöl’de okul çağındaki çocukların okula gitme oranı ise % 12,5’dur. Diğer bölgelere ait rakamları bulamadım. Diyelim ki en düşük oran Tunceli’de olsun. Ama bunun temel nedeni, Dersimlilerin okula karşı oluşları değil devletin ihmalleriydi. İzzettin Çalışlar sekiz okul saymış, bunlara Cumhuriyet döneminde kaç tane eklendiğini bulamadım ama bazı yerlerde ilkokul olduğu ama tek sınıflı olduğu, çok az yerde ortaokul ve lise olduğu, öğretmen açının büyük olduğuna dair bolca anlatı var. Tunceli’nin merkezini oluşturan Mameki’ye bile okul 1940’ta yapılmış. Alpdoğan Paşa’nın Umum Müfettişliğe yazdığı mektuplarda bu sorunu aşmak için merkezden tahsisat istediğini görüyoruz ama eğitime ayrılan tahsisat kışla yapımına ayrılanın yanında devede kulak kalmış.
ÇARE KATLİAM VE SÜRGÜN MÜYDÜ?
Hadi diyelim, asırlardır idarenin tüm sorumluluğunu bir kalemde sildiniz, unuttunuz, tüm suçu bölgenin gariban halkına yıktınız, bu duruma çare diye sunduğunuz şey nedir? Jandarma Umum Kumandanlığı raporuna göre Osmanlı döneminde, ‘tedbir’ olarak akla gelen bölgeye askeri harekat yapmaktır. En önemlileri 1907’da Nes¸et Pas¸a, 1908’de Nes¸et Pas¸a ve Mehmet Pas¸a, 1909’da I·brahim Pas¸a, 1916’da Galatalı S¸evket Bey yönetimindekiler olmak üzere 11 harekatın maliyetini 1936 yılında General Alpdogˆan 8.800.000 lira olarak açıklar. (Umumi Müfettişler Toplantı Tutanakları, s. 145) Bu çok büyük miktarı devlet bölgeye yatırım yapmaya harcasaydı, Cumhuriyet dönemine daha müreffeh bir Dersim devredilebilirdi muhtemelen.
HAREKAT 1926’DAN BERİ PLANLANIYORDU
Şimdi de Cumhuriyet döneminin ‘tedbirlerini’ öğrenelim: Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey, 1926’da hükümete sunduğu raporda (sadeleştirilmiş Türkçeyle) şöyle demişti: “Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir işlem yapmak ve üzücü ihtimalleri önlemek, memleketin selameti için mutlaka lazımdır (…) Mektep açmak, yol yapmak, refahı temin edecek fabrikalar kurmak (…) özetle yurtlandırma ve medenileştirme yoluyla [bölgeyi] ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir…” dedikten sonra alınacak tedbirleri şöyle sayıyor: Mayıs ve Haziran aylarında bir tarama harekatı düzenleyerek bölgedeki silahları toplamak; Şeyh, bey, ağa namlı kişileri uzak vilayetlere sürmek; Ahaliyi kendine yeter hale getirmek için arazi ve tohumluk vermek, madenleri işleterek halka iş ve para bulmak; Sürülenlerin yerine Türkleri iskan etmek, okullar açarak halkın ‘Türklük his ve terbiyesi’ni almasını sağlamak, bölgeye 25 yıl boyunca ‘mefkureci’ memurlar göndermek suretiyle bölge Kürtlerini Türkleştirmek… (JUK Dersim, s.198-201)
1930’da Birinci Umumi Müfettişi İbrahim Tali (Öngören) izlenecek yöntemi şöyle açıklamış: “A) Bütün Dersim’in hariçle münasebetini kat ederek (keserek) taarruzlarına ve ticaretlerine mani olmak, aç kalacak halkı zamanla kendiliğinden ilticaya icbar (zorlamak) ve şu suretle Dersimi fenalardan tahliye. B) Her tarafı esaslı surette kapadıktan sonra ihata çemberini tedricen darlaştırmak ve fenalıklardan dolayı yakalananları derhal Dersim’den çıkarak Garba atmak ve serpiştirmek.” (JUK Dersim, s. 206.)
Erkânı Harbiye Reisi Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa ise daha açık konuşmuş: “1) Dersimde bugünkü vaziyetin idamesi tehlikelidir. Bu vaziyet Dersimlinin maneviyatını takviye etmektedir. 2) Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı Kuvvetler’in müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder. 2) Dersim evvela koloni gibi nazarıitibara alınmalı. Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır.” (JUK Dersim, s. 219)
UYGULAMA 1934’TE BAŞLADI
Ve 14 Haziran 1934’te Türkiye’yi etnisite esasına göre 3 bölgeye ayıran 2510 Sayılı İskân Kanunu çıkarıldı. (İlgili yazım: 1934 İskan Kanunu ve Kürtler”, okumak için tıklayın)
Yasaya göre Dersim yasak bölge olarak tanımlandı. Türkçe konuşmayan ve Türk olmayanların, iskâna uygun Türk köylerine serpiştirilere yerleştirilmesi için listeler hazırlandı. 25 Aralık 1935 tarihli 2884 sayılı Tunçeli (‘Tunç Eli’) İlinin İdaresi Hakkındaki Kanun çıkarıldı. Kanun uyarınca Elazığ, Tunçeli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazığ merkezli 4. Genel Müfettişlik kuruldu. Başına Sakallı Nureddin Paşa’nın damadı Abdullah Alpdoğan Paşa getirildi. Dersim’in Amutka, Kahmut, Karaoğlan, Sin, Haydaran, Danzig ve Pah gibi stratejik merkezleri bucak yapıldı. Bu bucaklara birer karakol inşaatına başlandı. Elazığ’da bir İstiklal Mahkemesi kuruldu. 1936 yılında, adli kayıtlara geçen 3.700 suçludan silahlarını teslim etmesi istendi, bunlardan 2.000’i silahlarını teslim etti ancak Alpdoğan Paşa bunla tatmin olmadı, tedbirleri artırdı da arttırdı, sonunda Dersim bir açık hava hapishanesine döndü.
Dersim'e atılacak bombayı tutan Sabiha Gökçen
AMAÇ DERSİM’İ HOMOJENLEŞTİRMEKTİ
Olayların kronolojisi, “20/21 Mart 1937’de 33 askerimiz şehit edilince Dersim’e harekat yapıldı” yalanını açığa çıkarmıyor mu sizce? Böyle bile olsa cinayetleri işleyen kişileri cezalandırmak yerine, 2011 yılının Kasım ayında Tayyip Erdoğan’ın bizzat basına gösterdiği Jandarma Umum Kumandanlığı belgesinden bir kez daha teyit edildiği gibi 1938 yılının sonuna kadar on binlerce askerin katıldığı harekâtlarda 13.806 kişinin öldürülmesi, 11.163 kişinin sürülmesi mi gerekiyordu? Veya bir bölge vergi vermiyor, askerden kaçıyor diye kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla toptan cezalandırılabilir mi?
HÜKÜMET GÜÇLERİNİN KAYBI NEYDİ?
Bu arada mutlaka merak etmişsinizdir. Hükümet kuvvetlerinin zayiatı nedir diye. Açıklayayım: Başbakan I·no¨nu¨ 17 Eylül 1937 günü Meclis’te yaptıgˆı konus¸mada Pah köprüsü olayı ile Seyit Rıza’nın teslim olduğu 10 Eylül 1937’ye kadar süren I. Dersim Harekâtı’nın bilançosunu şöyle açıklamıştı: “Şimdi size, Tunceli’ndeki vaziyetin bugünkü halini arz etmek isterim. Cumhuriyet’in imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretin ne kadar adamı varsa, bunlar reisleriyle beraber faaliyet imkanından tamamen mahrum bırakılmıştır. (…) Buna göre 1 subay 28 er ve bir bekçi şehit 4 subay 46 er ve bir bekçi de yaralıdır. İsyana iştirak eden zavallılardan zayiat ise 265 maktul ve 20 yaralı 27 kis¸i yakalanmış ve 849 kişi de teslim olmuştur. Bilerek bilmeyerek muhalefet yoluna sapıp kanın şiddetli tedibatına maruz kalmış olarak hayatlarını kaybedenler hakkında da Büyük Millet Meclisinin teessürlerini ve bunun diğer vatandaşlara ibret olmasını temennileri ifade ediyorum.”
Görüldüğü gibi, bu konuşma bile “33 er öldürüldü” iddiasını yalanlamakta.
1938’in Ocak ayında Ovacık ilçesinde asker kaçaklarının izini süren jandarma birliklerine ateş açılması ve yedi jandarmanın öldürülmesi üzerine alındığı ileri sürülen ve 16 Haziran 1938’de başlayıp 16 Eylül 1938’de bitirilen II. Dersim Hârekatı sırasında, 13.806 kişiyi öte dünyaya gönderen hükümet güçleri 104 şehit, 175 yaralı vermiş. (s. 252) Sayılar arasındaki asimetri de ‘isyan mıydı, imha mıydı?’ sorusuna bir cevap aslında.
Bu korkunç katliamın Dersimlilerin devlete tabi olmaması yüzünden değil, tabi olmakla kalmayıp aynı zamanda Kürtlüğünden, Zazalığından, Ermeniliğinden, Aleviliğinden, Dersimliliğinden de vazgeçerek ‘Tek millet, tek dil, tek din” şemsiyesi altında toplanmaya direndikleri için olduğunu hala anlamayanlar varsa, demek ki daha çok yazmamız lazım…
Özet Kaynakça: Mahmut Akyürekli, Dersim Kürt Tedibi 1937-1938, Kitap Yayınevi, 2011, Kemal O¨mer Ağar, Tunceli-Dersim Cogˆrafyası, Tu¨rkiye Basımevi, 1940, Alişan Akpınar, Osmanlı Devletinde Aşiret Mektebi, Göçebe Yayınları, 1994, Tanju Cılızoğlu, Kadre Bizi Una Değil Üne İtti, İhsan Sabri Çağlayangil’in Anıları, Güneş Yayınevi, 1990, İzzeddin Çalışlar, Dersim Raporu, İletişim Yayınları, 2010, Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Başkanlığı Genelkurmay Basımevi, 1972, Doğu Anadolu’da Toplumsal Mühendislik, Dersim-Sason (1934-1946), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2010 (Jandarma Umum Kumandanlığı’nın Dersim raporu bunun içinde), “Doğu Sorunu” Necmeddin Sahir Sılan Raporları, (1939-1953), Derleyenler: Tuba Akekmekçi, Muazzez Pervan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2010, Taha Baran, 1937-1938 Yılları Arasında Basında Dersim, İletişim Yayınları, 2014. Savaş Sertel, “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Genel Nüfus Sayımına Göre Dersim Bölgesinde Demografik Yapı”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 24, S.1, s. 269-282, Bedriye Poyraz, “‘Cesaret Et, Hatırla!’: Dersim 1938 Tertelesi”,Ankara U¨niversitesi SBF Dergisi, Cilt 68, No. 3, 2013, s. 63-9. Ayrıca benim şu yazılarıma bakılabilir: “Dersimi bombalayan Sabiha Gökçen mi, Hatun Sebilciyan mı?” (okumak izin tıklayın), “Avar ne olur kızımı götürme!” (okumak için tıklayın)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016