Ayşe HÜR
Geçen hafta IŞİD’in Paris’te gerçekleştirdiği katliamlar yüzünden konu değişikliğine gitmiş ve Seyit Rıza’nın idamının 78. yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığım Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Doğu Faciası’ dediği 1937-1938 Dersim Harekatları’na yönelik tavrıyla 1937’de Urfa civarındaki Karaköprü’de yaşanan Karaköprü Olayı’na dair yazımı rafa kaldırmıştım. Bu hafta onu yayımlamayı düşünürken, hafta için Leyla Zana’nın TBMM’de, milletvekili yeminindeki ‘Büyük Türk milleti’ifadesini ‘Büyük Türkiye Milleti” ne dönüştürmesiyle yaşanan ‘mini kriz’ gündeme girince, bu sefer milletvekili yemininin tarihçesine dair bir yazı kaleme aldım. Ama hafta sonuna geldiğimizde bu kriz unutulmuştu bile. Kısacası ışık hızıyla değişen gündeme yetişmeyi başaramamıştım. Sonunda, Dersim yazısını momenti kaçtığından, Leyla Zana ve yemin yazısını, önümüzdeki hafta TBMM Başkanı seçimlerinden sonra yeniden gündeme gelmesi muhtemel olduğundan yedeğe alıp, bu hafta IŞİD’e karşı ortak operasyon dolayısıyla giderek ilginçleşen ABD-Kürt ilişkilerinin geleceği konusunda bana fikrimi soranlara cevap vermeye karar verdim. Tarihin yanısıra siyaset bilimi de tahsil etmeme rağmen, gelecek konusunda (hele de Ortadoğu’nun geleceğini) tahmin edecek kadar ferasetli değilim (Ahmet Davutoğlu’nun kulakları çınlasın), ama taraflar arasındaki ilişkilerin tarihte nasıl geliştiği konusunda fikir verebilirim.
MONROE DOKTRİNİ
Önce ABD’nin dünya politikalarını özetleyeyim. Başkan James Monroe’nin adıyla anılan Yalnızcılık (izolasyonizm) politikasına göre ABD, 1823 yılında Yeni Dünya ile Eski Dünya’nın farklı sistemlere dayandığını ve iki ayrı dünya olarak kalmaları gerektiğini ilan etmişti. ABD bundan böyle Avrupa ülkelerinin içişlerine ya da aralarındaki savaşlara karışmayacak, Batı Yarıkürede var olan sömürgeci ilişkileri tanıyacak ve bunlara herhangi bir müdahale yapmayacaktı. Buna karşılık Batı Yarıküre Avrupa’nın yeni sömürgeci faaliyetlerine kapalı tutulacak, herhangi bir Avrupa ülkesinin Amerika kıtasındaki devletlere yönelik herhangi bir faaliyeti ABD’ye yöneltilmiş saldırı olarak kabul edilecekti. Önceleri Monroe İlkeleri, 1852’den beri ise Monroe Doktrini denen bu ilkeler yüzünden 1860’larda Senatör William H. Seward’ın Alaska, Kanada, Meksika, Orta Amerika, Karayipler, İzlanda, Grönland, Hawai ve diğer Pasifik adalarını ilhak etmeye ilişkin gözüpek planları ilgi görmemiş, sadece 1867’de Alaska’nın Rusya’dan 7,2 milyon dolara satın alınması ve Pasifikteki Midway adasının işgali ile yetinilmişti. Yayılmaya karşı çıkışın iki nedeni vardı: Birincisi o günlerde emperyalizm ABD’nin cumhuriyetçi ilkeleri ile bağdaşık görülmüyordu. İkinci olarak Amerikan halkı değişik kültürler, diller ve dinlerle karışmak istemiyordu.
ALFRED MAHAN VE PLATT TADİLATI
1890’ların ortalarından itibaren bu tutum değişmeye başladı. Bir deniz stratejisti olan tarihçi ve amiral Alfred Thayer Mahan’ın The Influence of Sea Power Upon History 1660-1783 (Deniz Gücünün Tarih Üzerindeki Etkisi, 1660-1773)) adlı kitabında dediği gibi “kim ki dalgaları yönetir, dünyayı da yönetir” sözü ABD’nin ileride dünyanın en büyük deniz gücü olmasıyla sonuçlanacak atağın başlamasına neden oldu. Mahan’ın kitabını kopya ettirip Alman Deniz Kuvvetlerinin bütün gemilerine koydurtan Alman Kayzeri II. Wilhelm, 1889’da gözünü ABD’nin egemenlik alanı içinde sayılan Samoa Adaları’na dikince ABD ile Almanya’nın arası açıldı. Bunu 1891’de Şili’nin Falkland Adaları yüzünden, 1895’de Venezuela yüzünden İngilizlerle savaşın eşiğine gelinmesi izledi. 1898 tarihli Paris Andlaşması ile Guam ve Porto Rico, Filipinlerden 20 milyon dolar karşılığı satın alındı. En nihayet 1903’de Platt Tadilatı ile Küba’nın ABD yönetimi altına alınmasından sonra bölgeyi ziyaret eden senatör Redfield Proctor, ABD’nin yalıtılma politikasından müdahale politikasına döndüğünü müjdeledi. Yani gün pasifist Monroe Doktrini’nin değil, Beyaz ırktan Hıristiyanların, yani bugün WASP şeklindeki kısaltmasıyla Beyaz Anglo-Sakson Protestanların diğer bütün ırklara üstün olduklarına ve onlara tanrı tarafından siyah ırkları medenileştirme görevi verildiğine inanmak şeklinde özetlenebilecek Manifest Destiny (Kader İnancı) taraftarlarının günüydü. Bunun bedeli dünya halkları için çok ağır olacaktı.
(Alfred Mahan-soldan dördüncü- 1899’da Hague/La Haye Konvansiyonu’nda)
ROOSEVELT GEREKÇESİ
1904’de T. Roosevelt tarafından formüle edilen Roosevelt Gerekçesi’ne göre “ABD medenileşmiş bir ulus olduğu için Batı yarımküredeki ‘kronikleşmiş yanlışlıklara’ müdahale etme hakkına sahipti.” 1905’de Almanların göz diktiği Santo Domingo'nun iktisadi kontrolü ele geçirildi, Pasifik’teki yeni toprakları kabul ettirmek için Japonya’ya baskı yapıldı, 1906’da Algerias Konferansı’na katılmak suretiyle Fas meselesine burun sokuldu. 1911’de Nikaragua’daki yönetim devrildi, bununla da yetinmeyip ülke işgal edildi. Aslında oyların cumhuriyetçi adaylar Taft ve Roosevelt tarafından bölünmesinden istifadeyle 1912 seçimlerini kazanan demokrat Wilson izolasyonistlerin tekrar iktidara gelmesini simgelemiş görünüyordu ama durum hiç de öyle gelişmedi. Wilson kendini şöyle tanımlamıştı: “Ben insani özellikler ve alyuvarlardan çok kanaatler ve akademik endişelerden oluşmuş muğlak ve farazi bir kişiliğe sahibim. Bakalım sonunda ne olacak?”
PASİFİZMDEN MÜDAHALECİLİĞE
‘Barışçı’ Wilson’un ilk işi ‘pasifist’ William Jennings Bryan’ı Dışişleri Bakanı olarak atamaktı ama “Latin Amerikalıları iyi adamları seçmeyi öğrenmeleri için eğitmek gerektiğini” düşündüğü için ABD’nin ‘arka bahçesine’ askeri müdahalelerden de kaçınmadı. 1913’de de Meksika’ya asker gönderdi. 1915’de Haiti’yi işgal etti. (Bu işgal 1934’e kadar devam etti.) 1914-1916 arasındaki Meksika İç Savaşı sırasında ülkenin kuzeyi ve liman şehri Vera Cruz’un yanısıra 1916’da Dominik Cumhuriyeti’ne bir denizci birliği yollamayı ihmal etmedi. 1917’de Virgin Adalarına ve British Jamaica’sı hariç tüm Karayip adalarına çıkıldı. O yılların iyi işlerinden biri Çin’le Open Door Policy (Açık Kapı Politikası) uygulamaya konulmasıydı. Elbette Çin için değil ABD için iyiydi bu. Ancak bu durum uzun sürmedi ve 1914 Ağustos’un Birinci Dünya Savaşı patlayınca ABD Monroe Doktrini uyarınca savaşa katılmamaya karar verdi.
Ülkeyi savaşa sokmadığı için ikinci kez seçilen Wilson’un 8 Ocak 1918’de ilan ettiği ünlü 14 İlke’si gizli diplomasiyi, silahlanmayı, iktisadi engelleri mahkum ederek, vatandaşlık haklarını ve bir milletler cemiyetinin güven altına alacağı devletler arasında eşitlik prensibini ortaya koymayı amaçlıyordu fakat sonuçta ABD etkin bir uluslar arası aktör olmaktan ziyade barış konferanslarında müşahit bulunduran etkisiz bir ülkeye dönüşmüştü. 1934’de Haiti ve Nikaragua’dan çekilen ABD aynı yıl Filipinler’e bağımsızlık vaadetti. 1935-1937 arasında Kongre üç değişik tarafsızlık yasasını onayladı. Ancak 1938’e gelindiğinde pasifist duygular doyma noktasına varmıştı. Hızla modernleşen Japonya’nın yarattığı tedirginliğe askeri ve ekonomik bir güç olarak yeniden toparlanan Almanya’nın yarattığı tehdit eklenince ABD’nin II. Dünya Savaşı’na dahil olmasının önünde engel kalmayacaktı.
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ
5 Mart 1946’da Fulton şehrindeki Westminister Koleji’nde yaptığı konuşmada Britanya Başbakanı Winston Churcill, Avrupa’yı bölen ‘demir perde’den söz ettiğinde ise ABD’nin yeni rolü netleşmeye başladı. Bir yanda komünist blok, diğer yanda ise ABD’nin önderlik ettiği ‘özgür dünya”’ uzanıyordu. Bu yeni durumun adı Soğuk Savaş’tı. ABD 1947’de Truman Doktrini’ni ilan etti. Buna göre “özgür dünyanın” düşmanı olan SSCB” nüfuz alanını genişletmek istiyordu, bunu engellemek için bu ülkeyi ABD’ye dost rejimlerle çevrelemek gerekliydi. ABD bu politikalarının ilk adımı olarak önce Yunanistan ve Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardım yapmaya başladı. Bunu yine 1947’de savaştan yıkılmış olarak çıkan Avrupa’nın yeniden kurulmasını öngören Marshall Planı izledi. Soğuk Savaşı’n ilk gerilimi olan 1948 Berlin Krizi’ni 1949’da NATO’nun kuruluşu ve 1950’de ‘soğuk dönem’in ilk ‘sıcak’ çatışması olan Kore Savaşı izledi.
(W. Churchill tarihe ‘Iron Curtain Speech’ (Demir Perde Konuşması) diye geçen ünlü konuşmasını yapıyor. Fulton, 5 Mart 1946)
ABD’NİN ORTADOĞU’YA YERLEŞMESİ
ABD’nin Ortadoğu’ya girişi uzun zaman gerektirdi ancak Avrupa ülkelerinin ödediği bedeller düşünülünce bu çok da pahalıya malolmadı. Avrupa’nın sömürgecilik rüyalarına karşı ABD hiç bir zaman bölgede sömürgeci bir güç olmaya niyetlenmedi. Nitekim 1919 yılında Suriye’li soyluların oluşturduğu Büyük Suriye Kongresi’nde “ABD her türlü sömürgeleştirme fikrinden çok uzaktır ve ülkemizle ilgili herhangi bir politik çıkarı yoktur” denilmiş ve ABD’den ülkenin gelişmesi için teknik ve ekonomik yardım talep edilmesine karar verilmişti. Wilson’un ünlü 14 İlke’si sayesinde göstermelik de olsa bağımsızlıklarına kavuşan Arapların desteği ve sevgisini kazanmayı kolayca başaran ABD’li uzmanlar, gezginler, diplomatlar, bölgede genel olarak iyi bir muamele gördüler. Ancak ABD’nin bölgedeki bu minimal varlığı II. Dünya Savaşı’nı izleyen dönemlerde sona erdi ve ABD Orta Doğu’ya başka bir gözle bakmaya başladı. Çünkü bölgedeki petrol varlığını ve bölgenin stratejik önemini çok derinden farketmişti.
ARAMCO VE SUUDİLERLE ANLAŞMA
ABD’nin günümüzdeki en önemli müttefiki Suudi Arabistan’la ilişkileri de bu tarihlerde başladı. Daha 1933’te Franklin D. Roosvelt ile Kral Abdülaziz arasında başlayan dostluk ilişkisi 1942’de Riyad’da ilk ABD elçiliğinin açılışıyla resmi hal aldı, 1944’de ARAMCO petrol şirketi kuruldu. Şubat 1945’de Suveyş Kanalı’na demirleyen dev Amerikan gemisi USS Quincy’nin güvertesinde yapılan toplantıda iki lider Orta Doğu’nun geleceğini konuşuyordu. Bu planlar arasında güya Filistinlilerin ve İsrail’in çıkarlarını uyuşturmak da vardı. Ancak 1940’lara gelindiğinde Nazilerin Yahudilere yönelik şiddet kampanyalarından etkilenen liberal Amerikan demokratlarının Yahudi devletinin kurulmasına sarfettikleri düşünsel enerjiyi Filistinlilere bir yurt yaratmakta harcamayacakları anlaşıldı. İleriki yıllarda Filistinliler tarafından “Batı’nın suçluluk duygusu” diye adlandırılacak bu sahiplenme, politik alana taşındı. Başkan Truman, Filistin’e Yahudi göçünün serbest bırakılması için İngiltere’ye baskı yaptı ve 1948’de İsrail Devleti’nin ilanına büyük destek verdi. ABD’nin bu desteği günümüze kadar artarak sürdü.(Bu süreç hakkın ayrıntılı bilgi: Okumak için tıklayın)
(Kral Abdülaziz ve Başkan Roosevelt, Quincy’nin güvertesinde)
İRAN VE MISIR’IN ABD İLE TANIŞMASI
II. Dünya Savaşı sırasında İran, Nazi Almanyası ile işbirliği yaptığı gerekçesi ile İngiltere ve Rusya tarafından işgal edildiğinde bölge için sömürgecilik tehlikesinin hala geçmediği anlaşılmıştı. Nitekim ABD 1951’de İran Başbakanı Musaddık’ın petrolü millileştirmesini hoş karşılamadı ve İran’da bir dizi karışıklık çıkardı. Musaddık’ın devrilmesi ve yerine Şah Pehlevi’nin geçmesi ile sonuçlanan olaylardan İran büyük dersler almış olmalıydı ki 1979’daki Humeyni iktidarına kadar ABD-İran ilişkileri sıcak tutulmaya çalışıldı. (Ayrıntılı bilgi: Okumak için tıklayın)
ABD’nin Arap dünyasının siyasi merkezi sayılan Mısır’la ilişkisi de sorunlu gelişti. 1952 Temmuz’unda krallığı devirerek iktidara el koyan Hür Subaylar Hareketi’nin perde arkasındaki lideri Cemal Abdül Nasır’ın başbakanlığı üstlendiği 1954-1956 yılları arasında izlediği temkinli dış politika ABD’nin hiç hoşuna gitmemişti. Nasır, ABD’nin Sovyet etkisini sınırlamak için kendisine yakın Orta Doğu ülkelerine 1955’de kurdurdurduğu Bağdat Paktı’na dahil olmakta çekinceli davranınca ABD Dışişleri bakanı J. Foster Dulles tarafından Assuan Barajı’nın yapımı için Dünya Bankası’ndan verilen kredinin dondurulması ile tehdit edildi. Bu fırsatı kaçırmayan Sovyetler Birliği barajın finansmanını üstlendi, üstelik bunun karşılığında Mısır’ın ne Varşova Paktı’na katılmasını ne de Bağlantısızlar Hareketi’nden ayrılmasını talep etti. Böylece ABD’nin yanlış hesabı sonucu SSCB bölgede sağlam bir üs bulmuş oluyordu. 1973’te Mısır, 1967’deki 6 Gün Savaşları sırasında İsrail’e kaptırdığı Süveyş Kanalı çevresindeki topraklarını ABD ve SSCB’nin baskıları sayesinde geri alıncaya kadar da Arap-ABD ilişkileri sıkıntılı gitti. Bu tarihten itibaren Mısır SSCB’den uzaklaşmaya ABD’ye yanaşmaya başladı. Çünkü Mısır kötü durumda olan ekonomisini toparlamak için ABD’nin ekonomik yardımlarına ihtiyaç duyuyordu. Doğu Bloğu’nun yıkılışıyla bu ilişki iyice pekişti ve Mursi dönemi hariç günümüze kadar da sürdü. (Arap milliyetçiliği ve Nasır hakkındaki yazım: Okumak için tıklayın)
ABD’NİN KÜRT POLİTİKALARI
Bu uzun girişten sonra nihayet konumuza geldim. 1973-1977 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, 1979’da yayımlanan White House Years (Beyaz Saray Yılları) adlı anı kitabında şöyle yazmıştı: “Nixon, Rıza Şah’ı Irak’taki Kürtlerin otonomisi konusunda cesaretlendirmişti. Kürt meselesi ve 1972-1975’teki trajik sonuçları bu bölümün konularının dışındadır bu yüzden bunu 2. ciltte ele alacağım.”
Kissenger 2. ciltte bu konuyu hiç hatırlamadı. Ancak 20 yıl sonra Years of Renewal (Yenilenme Yılları, 1999) adlı kitabında Kürtlerle ilgili 21 sayfalık bir bölüm yazdı.“Tragedy of the Kurds” (Kürtlerin Trajedisi) başlıklı bu bölümde özetle ABD’nin her ne kadar ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’ndan (kısaca KKTH) yana görünse de Kürtler söz konusu olduğunda buna hiç ilgi göstermediğini anlatıyordu. (“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve Kürtler” başlıklı yazım: Okumak için tıklayın)
MOLLA MUSTAFA BARZANİ
ABD’nin bazen sessiz, bazen gizlice bazen açıkça müdahale ederek izlediği olaylara 1946’da İran’ın Urumiye bölgesinde kurulan Mahabad Cumhuriyeti ile başlayabiliriz. Cumhuriyet 11 ay sonra Amerikalı bir komutanın yönettiği İran ordusu tarafından kısa sürede sonlandırılınca, oluşumun liderlerinden Molla Mustafa Barzani, 1958’e kadar kalacağı Sovyetler Birliği’ne gitmişti. Bu ABD için kabul edilemez bir durumdu çünkü o yıllarda ABD’nin esas meselesi, İran petrolünü millileştirmeye çalışan Başbakan Musaddık’a yaptığı darbenin ardından Şah rejimini konsolide etmekti. Ama ABD’nin yapacağı bir şey de yoktu.
Barzani, 14 Şubat 1958’de Kürt asıllı General Abdülkerim Kasım ve Yüzbaşı Abdüsselam Arif’in başını çektiği darbeden sonra Irak’a döndü. O güne dek illegal olarak faaliyet gösteren ve İbrahim Ahmad tarafından yönetilen Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) legal hale geldi. Partinin içinde çeşitli kanatlar vardı. Barzani ve Talabani aileleri bunların en önemlileriydi. Celal Talabani, İbrahim Ahmad’ın damadıydı. Aşiret ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen Barzaniler General Kasım’ın toprak reformuna karşı çıktıkları için gözden düşerken, Soranice konuşan şehirlileri temsil eden Talabaniler General Kasım’ın yanında yer aldılar ve yıldızları parlamaya başladı. 8 Şubat 1963’te General Kasım, Arap Sosyalist BAAS Partisi’nce (ASBP) düzenlenen bir darbeyle devrildi ve öldürüldü. Başa yol arkadaşı Abdüsselam Arif geçti. General Arif, 1964’te KDP’yi dışta bırakarak, doğrudan Barzanilerle görüşmeler yaptı. Bunun meyvesi Geçici Anayasa ile Kürtlere Irak’ın bütünlüğünü bozmamak kaydıyla bazı ‘milli haklar’ verilmesi oldu.
(Molla Mustafa Barzani, 1976’da ABD’ye gitti ve 1979’da orada vefat etti.)
1972-1975 İRAN-IRAK ÇATIŞMASI
1968 yılında iktidara doğrudan el koyan BAAS Partisi, 1970’de Kürtlere özerklik tanındı. Ancak zengin bir petrol bölgesi olan Kerkük’ün statüsünü belirlemedi. Gerek Kerkük sorunu, gerekse Barzanilere bağlı 25 bin kişilik Peşmerge gücünün İran ve Türkiye’deki Kürtlere yardımda kullanılmasına merkezin hükümetin karşı çıkması yüzünden KDP ile merkezin arası açıldı. BAAS’ın 1972’de Irak petrollerini millileştirmesi üzerine ABD fırsatı kaçırmadı ve o zamanlar Şahlık rejimiyle yönetilen İran aracılığıyla Kürtlerle ilk temaslara başladı. Aslında ABD daha 1972’de, İran’la Irak arasında sınır gerginliği başgösterdiğinde, o sırada ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger, İran Şahı Rıza Pehlevi’ye, Irak Kürtlerini ayaklandırma vaadinde bulunmuştu.
ABD’nin Kürtleri ikna etmesi hiç zor olmamıştı, çünkü onlara‘otonomi’ vaadinde bulunulmuştu. Nitekim Saddam, 1974’te petrol bölgeleri Kerkük ve Hanekin’i dışarıda bırakmak kaydıyla bir ‘Özerk Kürdistan’ kurmayı önerdiğinde Barzani buna karşı çıktı. 1975’te Kissenger gizli yollardan Irak Kürtlerine 16 milyon dolarlık silah yardımı ulaştırdı ancak kısa süre sonra İran ve Irak, Cezayir’deki OPEC zirvesinde sınır sorunlarını halledince olan Kürtlere oldu. Irak, ABD’ye Kürtlere verdiği desteği derhal sonlandırmasını ihtar etti. Ardından ‘isyancı Kürtler’e karşı ezme kampanyasına girişti. İran’a geçen Molla Mustafa Barzani, bu günlerde Kissenger’e gönderdiği bir mektupta mealen “Dünyanın sessiz bakışları altında, hareketimiz ve halkımız inanılmaz yollarla imha ediliyor. Bize göre sayın Ekselansları, ABD’nin, kendilerini sizin ülkenizin politikalarına adamış olan halkımıza karşı ahlaki ve siyasi sorumluluğu vardır…” diyordu. Tahmin edileceği gibi Kissinger bu mektuba cevap vermedi. Irak Kürtleri ezmeye devam etti. ABD istihbarat raporlarına göre 200 bin Kürt İran’a kaçtı. Ancak mültecilere ne İran, ne de ABD yardım etti. Ardından İran 40 bin sığınmacıyı sınır dışı etti. Bu dönemde ABD bir tek Kürdü bile ülkesine kabul etmedi.
İşte tam bu günlerde Barzani’nin aşiretçi ve maksimalist politikalarından bunalan Celal Talabani KDP’den ayrılarak Iraklı solcularla birlikte 1975 yılında Suriye’de Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYP) kurdu.
PİKE RAPORU
Ertesi yıl (1976) kamuoyuna sızan bir istihbarat raporuna (Pike Raporu) bakılırsa, ABD’nin planları arasında Kürtlere ‘otomoni’ zaten yoktu. ABD’nin önceliği İran’daki merkezi otoriteyi güçlendirmek ve Sovyet etkisini sınırlamaktı. Kissenger “dolaylı yoldan Kürtleri kurtarmanın ABD için çok pahalı olduğunu, çünkü İran’ın Sovyet sınırındaki dağlık bölgede yeni bir cephe açmayı gerektirdiğini” söylüyor, “böyle bir harcamanın neden gerekli olduğunu ABD vergi mükelleflerine anlatamayız” diyordu. “Sonunda Şah bir karar verdi, biz ise ne karşı argüman ne de bir strateji koyamadık onun önüne razı etmek için.” diye bitiriyordu sözlerini. Anı kitabı Years of Renewal’de “Kürtler tarihin sürekli kurbanıydılar ve bunun tesellisi yoktu” diyen Kissenger artık görevde olmadığı o dönemde şunu söylemekte beis görmemişti: “Bir vak’a çalışması olarak Kürt trajedisi pek çok sonuç çıkarmaya elverişli malzeme içerir.”
1980-1988 İRAN-IRAK SAVAŞI
Bundan sonrası daha da hızlı gelişti. 1978’de KDP ve KYP arasında silahlı çatışmalar çıktı. Kansere yakalanan Molla Mustafa Barzani 1976’da İran’dan ABD’ye gitti ve 1979’da orada öldü. Barzani’nin ölümünden sonra KDP tekrar parçalandı ve Sami Abdurrahman öncülüğünde Kürdistan Demokratik Halk Partisi (KDHP) kuruldu. Aynı yıl İran’da İslam Devrimi olmuş ve Humeyni başa geçmişti. Irak’ta ise Saddam Hüseyin iktidarı ele geçirmişti. Saddam, İran’la Irak arasındaki 1975 Cezayir Antlaşması’nın ihlal edildiğini, İran’ın hâlâ Kürtlere yardım ettiğini ileri sürerek İran’a savaş açtı. Ancak 22 Eylül 1980 günü Irak orduları sınırı geçerken, kimse savaşın sekiz yıl süreceğini ve bir milyondan fazla kişinin hayatına mal olacağını kestirememişti. Hele Kürtler hiç kestirememişti. Öyle ki KYP öncülüğündeki birkaç parti 12 Kasım 1980’de Irak Milli-Yurtsever Demokrasi Cephesi’ni kurarken üç hafta sonra KDP öncülüğündeki bazı partiler (ki aralarında Türkmen örgütü de vardı) Irak Milli Demokrasi Cephesi’ni kuracaktı. Kürt cephesindeki yeni unsur ise PKK idi. 12 Eylül 1980 darbesinden kaçan PKK 1982’de KDP’nin onayıyla Kuzey Irak’a yerleşmeye başlamıştı. (Ancak PKK’nın Marksist yapısı ile KDP’nin feodal yapısı arasında kan uyuşmazlığı çıktı. 1986’da TSK Barzani’nin güçlerine saldırınca, yıllardır özenle oluşturduğu kendi krallığının tehlikede olduğunu anlayan KDP, PKK ile yaptığı anlaşmayı bozdu. Bunun üzerine PKK, KYB ile protokol imzaladı ve Suriye’ye kayacaktı.)
ABD, 1980-1988 arasında 1 milyondan fazla kişinin öleceği kanlı İran-Irak Savaşı sırasında, Irak’ın yanında yer aldı, çünkü artık İran’da Mollalar rejimi vardı. 1988’de İran orduları Süleymaniye yönünde ilerlerken Irak uçakları Kürt şehri Halepçe’yi ve civarındaki köyleri havadan bombaladılar. Sinir gazı ve diğer kimyasal silahlarla beş bini aşkın Kürt öldürüldü ama dünyanın ve elbette ABD’nin sesi çıkmadı. Saddam’ın ordularından kaçan on binlerce Kürt, Türkiye’ye sığındı, dünyanın sesi yine çıkmadı. Sadece ABD Kongresi’nde bazı üyeler Irak’a ABD yardımını kısmaya çalıştılar ancak karşılarında sırasıyla Reagan ve ‘Baba’ Bush’u buldular.
BİRİNCİ KÖRFEZ SAVAŞI
Aslında yıllarda ABD dış politikası, bir dizi başarısızlıktan (1963-1973 arasındaki Vietnam Savaşı hezimeti, 1973 Petrol Krizi, 1979/1980’de 444 gün süren İran’daki elçilik kuşatması, 1983’de Lübnan’a yapılan müdahalede 250 askerin öldüğü bombalı saldırı gibi) dolayı adeta felç olmuştu. 1988’de yapılan bir araştırma Amerikan halkının gözünde başkanın itibarının geçmişe göre yarı yarıya düştüğü bir döneme işaret ediyordu. İşte tam bu sırada (2 Ağustos 1990) Irak, 13. Vilayeti olduğunu ileri sürerek Kuveyt’i işgal etti. Epeydir bölgeye müdahale fırsatı arayan ABD’nin başını çektiği Koalisyon Güçleri, 16-17 Ocak 1991’de Irak’ı bombalamaya başladılar. Birinci Körfez Savaşı adı verilen bu savaş sırasında Irak Kürtleri ABD için ‘iyi Kürtler’di. Suriye, İran ve eski SSCB coğrafyasındaki Kürtleri ‘yok’tu, Türkiye Kürtleri ise ‘terörist’ idi… (Suriye Kürtleri hakkında: Okumak için tıklayın)
(İran-Irak Savaşı’nda İranlı savaşçılar)
‘Baba’ Bush, Suudi Arabistan’daki Amerikan birliklerine Şükran Günü dolayısıyla yaptığı bir konuşmada ABD’yi “insanlığın durmaksızın süren özgürlük mücadelesinin dışa vurumu” olarak tanımlamıştı. Buradaki “özgürlük” sözcüğü, Amerikan retoriğinde bazen serbest pazar ekonomisi, bazen ‘kendi kaderini tayin hakkı’, bazen toprak bütünlüğü, bazen bir ülkenin bağımsızlığı, bazen de bireyin özgürlüğü yerine kullanılırdı, ancak Bush’un kurtarmak üzere gittiği Kuveyt için düşündüğü özgürlüğün iktidardaki monarşiyi tekrar ayakları üstüne dikmekten başka bir şey olmadığı ortadaydı. Doğal olarak Iraklı ‘iyi’ Kürtler bu özgürlük retoriğinden kendilerine de bir şey düşeceğini ummuşlardı. Halbuki savaşın sonunda ABD birleşik bir Irak’ın çıkarlarına daha uygun olacağını düşündü, Irak uçaklarının güneyde Şiileri, kuzeyde Kürtleri bombalamasına ses çıkarmak bir yana, destek verdi. Ancak 36. Paralel’in kuzeyi ile 32. Paralel’in güneyi uçuşa yasaklı bölge ilan edilince Irak Kürtleri için yepyeni bir dönem başladı. O güne kadar sürekli birbiriyle çatışan KDP ve KYB ‘kurtarılmış bölgede’ 19 Mayıs 1992’de seçime gittiler. KDP’nin yüzde 45, KYP’nin yüzde 44 oy aldığı seçimlerden 105 üyeli bir Kürdistan Parlamentosu çıktı, ardından Kürdistan Hükümeti kuruldu. Yine de nihai barış ABD-Britanya koalisyonunun 2003’te Irak’a müdahalesinden (İkinci Körfez Savaşı/Irak Savaşı) sonra oldu. O günden beri de ilişkiler görece sorunsuz yürüyor.
REALİZM İDEALİZMİ ‘DÖVER’
ABD’nin görüş alanına hemen hiç girmeyen (‘yok’ olan) Suriye Kürtleri (özellikle de PYD güçleri) artık ‘yeni iyi Kürtler’ olma yolunda. Türkiye Kürtleri hakkındaki ABD görüşü henüz değişmiş değil. PKK, ABD belgelerinde ‘terörist’ diye tanımlanıyor.
Şimdi bu tarihçeye bakınca ABD’nin Kürtlere yönelik ilgisinin ne kadar süreceğini kestirmek kolay değil. Realistlere göre bir süper gücün dış politikasının test eden şey onun milli çıkarlarını kollarken aynı zamanda dostlarını ve müttefiklerini de desteklemesi ve farklı gruplar arasındaki güç dengelerini korurken başka ülklerde yaşayan vatandaşlarının çıkarlarını da korumasıdır. Ahlakçılar realistleri ahlaki normları ikinci sıraya koydukları için eleştirirler. Özellikle ‘milli güvenlik çıkarları’ terimini bencil ve ilkesiz bulurlar. Tarih boyunca ABD dış politikası katı, pragmatik ve acımasız olmuştur. ABD politikalarını ‘ahlaki kaygılar’, ‘verilen sözler’, ‘ilkeler’ değil, ’milli güvenlik çıkarları’ çizmiştir. Dolayısıyla Kürtler ABD’nin desteğini, ancak ABD’nin büyük planlarına hizmet ettikleri sürece sağlayabilirler. Umarım tarih beni yanıltır.
Özet Kaynakça: Marianna Charountaki, The Kurds and US Foreign Policy: International Relations in the Middle East since 1945, Routledge, 2011, Henry Kissinger, White House Years, Simon & Schuster; Reprint edition, 2011, a.g.y., Years of Renewal, Simon & Schuster, 1999.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016