Cengiz AKTAR
Gün geçmiyor ki gayridemokratik bir uygulamayla gündeme gelmesin Doğu Avrupa ülkeleri. Yargıyı zapt-u rapt altına almaya yönelik anayasa değişikleri, basını zapt-u rapt altına almaya yönelik yönetmelikler, toplumu, muhalefeti zapt-u rapt altına almaya yönelik yasalar…
Sorun temelde ve temel çok zayıf: Bu ülkelerin siyasalarında ve toplumlarında “babalarımız Yahudi, Roman ve solcu komşularımıza dolaylı veya doğrudan, zulmetti mi, bizler bu zulmün üzerinde mi oturuyoruz ” gibi bir sorgulama namevcut. 1945’ten beri ve buna Doğu Almanya da dâhil.
Unutmayalım ki bu ülkelerin ezici çoğunluğu SSCB boyunduruğu altına girmeden demokrasiyle uzaktan yakından alakası olmayan ülkelerdi. Yegâne istisna Çekoslovakya idi, o talihsiz ülke de sivil bir darbeyle Sovyet tarafına geçmek zorunda bırakıldı.
Ezcümle, doğu Avrupalılar gayridemokratik bir siyasadan dosdoğru totaliter bir siyasaya intikal ettiler. 1918-1945 arası gayridemokratik idareler ile Romanya’da ve savaşın sonuna doğru Macaristan’da olduğu gibi alenen faşist idareler altında Nazi Almanyası’nın soykırımlarına ortak oldular.
Kimi zaman dilsiz şeytan, kimi zaman açıkça suç ortağı ama her zaman antisemit ve gaspçıydılar. Birinci Dünya Savaşı’nın çizdiği sınırlar nedeniyle bitmez tükenmez bir mağduriyet ve haklılık hissiyle Yahudi komşularının yok edilmesini seyrettiler.
Yine unutmayalım ki soykırıma uğrayan Yahudiler ile Romanların çoğu doğu Avrupa ülkeleri vatandaşıydı. 16 Haziran 1933 sayımına göre, Almanya’nın Yahudi nüfusu, o zamanlar hâlâ Milletler Cemiyeti’nin yönetiminde olan Saar bölgesi de dâhil olmak üzere, toplam 67 milyonun hepi topu 505 biniydi.
Yani nüfusun yüzde 0.75’inden biraz az. Nazi Almanyası’nın yaptığı soykırımın ana üssü, nihaî çözümün merkezi, kıtanın doğusuydu esas. Misâlen soykırım öncesinde Polonya nüfusunun yüzde 10’una karşılık gelen 3.5 milyon Polonyalı Yahudinin 3 milyonu katledildi. Soykırımda can veren diğer 3 milyon Yahudinin çoğu diğer Doğu Avrupa ülkeleri vatandaşıydı.
11 yılda çekilen, 10 saatlik Shoah filminin yönetmeni, geçenlerde vefat eden Claude Lanzmann’ın 1985’te filmin ekrana gelmesi münasebetiyle söylediklerinden bir alıntı: “Onlar (Polonyalılar) imhayı gündelik hayatlarıyla birlikte yaşadılar. Kimseyi rahatsız etmedi bu. Chelmno’da olan biteni duyuyorlar, işitiyorlar ama kampların hemen dibindeki tarlalarını sürmeye devam ediyorlardı.
Ve tabii kokuyu alıyorlardı zira Polonya’nın dağı taşı yanık insan eti kokuyordu. Hepsi dayanılmaz kokulardan bahsediyordu. Pencereler kapalı yaşadılar. Onlara soruyordum: ‘E yaz aylarında ne yapıyordunuz?’, ‘Sıcaktan boğuluyorduk!’ Beni etkileyen şey, Polonyalıların sürekli olarak fantezi ve gerçek arasında gidip gelmeleriydi.”
1945 sonrasında Doğu Avrupa’nın soykırım hafızası komünizmin betondan kepenginin altına gömülmüştür. 1945-1989 dönemi doğu Avrupa ülkelerine, Sovyetlerin savaşı kazanan tarafta olması sayesinde cezasızlık, en azından dokunulmazlık getirmiştir. 1989 sonrasında çok kısa süren hafıza arayışı yerini hızla güçlü bir mağduriyet söylemine terk etmiştir.
O yüzden bugün Doğu Avrupa ülkeleri aynı hızla geri gelen eski totaliter hayaletle cebelleşiyor. AB’nin verdiği hatırı sayılır hibeler olmasa hayalete tamamen esir olmaları işten bile değil. Ne var ki Doğu Avrupa’nın aksak demokrasi değirmeni AB’nin taşıma suyuyla nasıl ve ne kadar zaman dönecek, bu ise hiç belli değil.
Failin Naziler olmasına rağmen 1945 sonrasında ister komünist ister bugünkü gibi milliyetçi olsun, örneğin Polonya’nın, Yahudi vatandaşlarının başına gelenleri bir türlü tartışamıyor olması ülkenin demokratik geleceğini tamamen ipotek altına alıyor. Tıpkı diğer Doğu Avrupalılar gibi, eski Doğu Almanya dâhil!
Polonya’da misâlen geçen şubat ayında hükümetteki Kanun ve Adalet Partisi hafıza çalışmalarına siyasî olarak yaklaşan ve bu çalışmaları kriminalize eden girişimlerde bulunabiliyor. Adalet Bakan Yardımcısı Patryk Jaki, ‘Polonya ölüm kampları’ ifadesini kullananları iki ya da üç yıl hapis cezasına çarptırmayı önerebiliyor. Amaç, olmuş olabilecek her türlü Nazi işbirliğine yapılacak atıfları engellemek.
Macaristan farklı değil. Macar asıllı Yahudi, ABD’li işadamı Soros’un 1989’dan sonra kurulmasına önayak olduğu Orta Avrupa Üniversitesi’ne karşı başlatılan takibat üzerinden ülkenin derinlerinde uyuyan antisemitizm hortluyor. Bu ırkçı temel başta Müslümanlar olmak üzere önüne gelen her yabancıya karşı hasmane tavır alınmasını kolaylaştırıyor.
Eski Doğu Alman eyaletlerinde epey güçlü olan Alternative für Deutschland nam sağ ırkçı hareketin Almanya’da bir kanserli ur gibi büyüdüğü mâlum. Batı Almanya’nın aksine Sovyet işgâli altındaki Doğu Almanya nazisizleştirme (denazification) sürecine tabi olmadı. Sonuç ortada.
Soykırım gibi devasa bir kolektif suçla, öyle ya da böyle yüzleşilmedikçe hayaleti her daim o ülke ve toplumun tepesinde dolanıyor ve huzura ermesini engelliyor. Bu tip ülkeler sadece kendilerini değil içinde bulundukları diğer ortaklıkları da zehirliyorlar.
AB’nin Macaristan, Polonya, daha az görünür olan ama aynı yolun yolcusu olan Çekya, Romanya, Slovakya ile baş etmesi çok zor görünüyor. Keza diğer Sovyet Bloku ülkelerinin aksine en ufak bir AB adaylık dönemi dahî yaşamayan, dolayısıyla hiçbir üyelik kriterine tabi olmadan Batı Almanya ile birleşerek AB’ye dâhil olan Doğu Almanya’nın mikrobu nasıl Batı’ya bulaştırdığını görüyoruz.
Türkiye farklı gibi dursa da pek öyle değil; yüzleşilmemiş suç daha eski o kadar. Türkiye’de cereyan eden Ermeni Soykırımı ve genel dinî temizlik, antiemperyalist tınılı Kurtuluş Savaşı ve Lozan Antlaşması’nın altında gömülüdür. Memleketin bütün siyasî akımları bu kurucu olguların ve sonuçlarının yılmaz savunucularıdır. Bu devasa cezasızlık, sorumsuzluk ve hafızasızlıkla da anca bu kadar oluyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020