Elif ÇAKIR
Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve hukuk güvenliği 3. Ceza Dairesi’nin bu kararıyla ciddi yara almıştır. Yargı kurumları arasında çatışma görüntüsü ve kararların uygulanmaması en yıkıcı etkisini şüphesiz ki ekonomik alanda hissettirecektir. Hukuk güvenliğinin yok olduğu bir ortamda yaşanan ekonomik olumsuzlukların çözülme şansı oldukça zayıftır.
Ülkemiz hukuk tarihinde bir ilk daha yaşanıyor. Anayasa Mahkemesi kararına uymayı reddeden adliye mahkemelerimize, Anayasa Mahkemesi’ni “yetki gaspı” yapmakla suçlayan yargıçlarımıza bir ilk daha eklendi maalesef. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargıçları, anayasal yetkilerini kullanan Anayasa Mahkemesinin yargıçları hakkında suç duyurusunda bulundu.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük yargı kriziyle karşı karşıyayız.
Anayasa Mahkemesi eski başkanı Sayın Haşim Kılıç’a, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay ile ilgili kararında kendilerini tehdit ettiğini öne sürerek, bu tehdit nedeniyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla ortaya çıkan yargı krizini sordum. 1990 yılında dönemin Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından AYM üyeliğine seçilen, o tarihten itibaren 17 yıl AYM üyeliği 7 yıl AYM başkanlığı görevinde bulunan, anayasa hukukunda özgürlüklerin gelişmesi yönünde büyük katkıları bulunan bir isim Haşim Kılıç.
Yargıtay’ın bu kararıyla hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkelerinin ciddi yara aldığını söyleyen Sayın Kılıç, sorularımı yazılı olarak şöyle yanıtladı:
“AYM, Gergerlioğlu kararında ne söylemişse, Can Atalay kararında da aynı gerekçeleri ileri sürmüştür. AYM’nin kararındaki gerekçeden iki sonuç çıkıyor:
- TBMM’ne çağrı yaparak, Anayasanın 83. Maddesiyle 14. Maddeye yapılan yollamanın yasayla açıklığa kavuşturularak milletvekillerinin hangi suçlarının dokunulmazlık kapsamı dışında tutulacağının açıklığa kavuşturulmasını istemiştir. Bu çağrı TBMM’ce herhangi bir işlem yapılmayarak sonuçsuz kalmıştır. Meclis bu belirsizliği ortadan kaldırmış olsaydı bugün yaşanan sorunlar ortaya çıkmayacaktı.
- Can Atalay kararını veren 13. Ceza Dairesine de AYM ihlal kararını yollayarak; yargılamanın yenilenmesini, kişinin tahliye edilmesini, ihlalin giderilmesini AYM Kuruluş Kanunun 50. Maddesi gereğince belirterek mahkemeden gereğinin yapılmasını istemiştir. Ancak, cezayı veren ve ihlale neden olan mahkeme AYM’nin bu kararını hiçbir işlem yapmadan Yargıtay Başkanlığına yollamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da AYM’nin kararında yetkisini aştığını Yargıtay’ın görev alanına müdahale edildiğini, yerindelik denetimi yaptığını belirterek takdiri 3. Ceza Dairesine bırakmıştır.”
Peki bu durumda başsavcı ne yapacak? Kılıç şöyle devam ediyor:
“Yargıtay 3. Ceza Dairesi de AYM kararını adeta “Temyizen” inceleyerek ihlalin giderilmemesine karar vermiş, daha da ileri giderek AYM’de kararı veren üyeler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Umarım Başsavcılık bu bunu yerine getirmez.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararında Anayasanın 83 ve 14. Maddelerinde herhangi bir belirsizliğin olmadığını, suç tanımı yapılmadığını genel kurallar konulduktan sonra kalan boşlukların yargı içtihatlarıyla doldurulacağını, suç ve cezalarda ki yasallık ilkesinin düşünülemeyeceğini, dokunulmazlık istisnası olan suçların yasa ve içtihatlarla belirli olduğunu, Anayasa Mahkemesinin kendilerinin temyiz görevine el attığını, kendisini süper temyiz mercii olarak gördüğünü, işin esasına girdiğini oysa Anayasanın 148/4 fıkrası gereğince böyle bir denetimin yapılamayacağını belirterek AYM kararına uymayacaklarına karar vermiştir.”
AYM’nin 14. Madde de hangi suçların dokunulmazlık kapsamında olmadığının yasalarda açıkça gösterilmediği sürece, bu ihlal kararlarını vermeye devam edeceğini söyleyen Kılıç diyor ki:
“Anayasa hükümlerini yorumlamak, kapsamının ne olduğunu belirlemek Anayasa Mahkemesinin TEKELİNDEDİR. Kuşkusuz AYM bu yorumu yaparken Anayasa koyucunun iradesini saptırmadan yapmak durumundadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasa’yı yorumlayarak 14. maddenin belirsiz olmadığını söylemekle esasen AYM’nin görevine kendisi el atmıştır. Ceza ya da istisnaları yargı içtihatlarina bırakılmayacak kadar hayati öneme sahiptir. Meclisin kanunla takdir edeceği bu konunun yargının inisiyatifine bırakılmasına “suç ve cezalarda yasallık” ilkesi kesinlikle engeldir. Hele hele milletvekillerine yüzbinlerce insanın sorunlarını özgürce dile getirmeleri için tanınan dokunulmazlık imkanının sınırlarının tesbiti yargı kararlarının insafına ve keyfine bırakılamaz.”
Sayın Kılıç, Yargıtay Ceza Dairesi bu kararıyla hem TBMM’nin hem de AYM’nin görev ve yetki alanına müdahale ederek haddini aştığını ifade ediyor:
“AYM’nin kararı Yargıtay ceza dairesince temyizen incelenerek etkisiz hale getirilmiştir. Anayasanın 153/1 ve son fıkraları AYM kararlarının kesinliğini ve bağlayıcılığını açıkça ifade eder. Yani AYM kararlarına karşı itiraz, temyiz veya karar düzeltmesi gibi yollar öngörülmemiştir. Ceza Dairesinin durumdan vazife çıkararak adeta temyiz görevi niteliğinde karar vermesi Anayasanın 153. maddesinin yok sayılması anlamını taşır.
- Bir an için, AYM ile Yargıtay ceza dairesinin kararları görev ve yetki uyuşmazlığı kapsamında düşünülse bile, Anayasanın 158. maddesinin son fıkrası “Diğer mahkemelerle Anayasa mahkemesinin görev uyuşmazlıklarında AYM kararları esas alınır” hükmüne yer verdiği için AYM’nin kararının 153. ve 158. maddeler kapsamında kesinliği tartışılamaz.
- Yargıtay Ceza Dairesinin kararı ilgili milletvekilinin ikinci kez hak ihlaline uğramasına sebep olmuştur.
- Anayasa Mahkemeleri üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararını “Akıl tutulması” olarak niteliyorum. Mahkemenin çoğunluğunu hedef alan suç duyurularının yasal olarak uygulama kabiliyeti yoktur. Abesle iştigaldir. Umarım Yargıtay Başsavcılığı böyle bir duyuruyu hayata geçirmez. Yargıtay Ceza Dairesinin kararının altında “birikmiş bir öfkenin” varlığı kendini açıkça hissettiriyor. Dünyanın her yerinde AYM’ler ile diğer mahkemeler arasında bireysel başvuru davalarında bu tür anlaşmazlıklar ve çatışmalar olagelmektedir. Bu kurumlar konuşarak diyalog kurarak sorunlarını çözmektedir. Sükûnetle olayları tartışarak çözüm bulmak zor değildir.”
İktidara ‘hukukun üstünlüğü” çağrısında bulunan Kılıç’ın sözleri şöyle:
“Mevcut iktidara buradan bir çağrıda bulunmak isterim. 2004 yılında Anayasanın 90. Maddesinin son fıkrasına ek yaparak hak ve özgürlükler konusunda uluslararası andlaşmalarla milli kanunların farklı hüküm içermesi halinde genişletici yorumları içeren andlaşmaların uygulanmasını öngörmesi; yine Anayasanın 148. Maddesiyle bireysel başvuru yolunu açması, her zaman devrim niteliğinde yapılan değişiklikler olarak alkışlanmıştır. Hukuk dünyamıza kazandırdığımız bu değişikliklerin getirdiği kazanımlara sahip çıkma zamanıdır. Her bireyin ya da kurumun yapılan bu evrensel değişikliklere ve kazanımlara gün gelecek ihtiyacı olacaktır. Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve hukuk güvenliği 3. Ceza Dairesi’nin bu kararıyla ciddi yara almıştır. Yargı kurumları arasında çatışma görüntüsü ve kararların uygulanmaması en yıkıcı etkisini şüphesiz ki ekonomik alanda hissettirecektir. Hukuk güvenliğinin yok olduğu bir ortamda yaşanan ekonomik olumsuzlukların çözülme şansı oldukça zayıftır. Yargı kararlarının uygulanmasının kamu vicdanını sakinleştirmek gibi bir sonucu vardır. Adaletin ve hukukun üstünlüğünün sorunları çözme gücünden faydalanmalıyız. Sonuçta hukuk vicdandır, adalettir ve ahlaktır.”
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
19.11.2025
11.11.2025
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025