Etyen MAHÇUPYAN
Alper Görmüş ‘yeni İttihatçılık’ olarak adlandırılabilecek bir ideolojiye ‘geçişin’ Erdoğan açısından psikolojik arka planını yazıyor. Şu ana kadarki üç yazıda Uludere’den (2010) başlayarak 17-25 Aralık 2013’e kadar geldi. Sorguladığı mesele (benim kelimelerimle) şu: 2002 yılında geleneksel yaklaşımın dışına çıkarak daha ‘modern’ bir çeper siyasetini taşıyan, dolayısıyla devletçiliğe mesafeli duran, nitekim iktidarının ilk on yılında laikçi bürokratik mekanizma tarafından sürekli önü kesilen Erdoğan, nasıl oldu da sonradan devlete ve devletçiliğe yanaştı? Bu dönüşümün ardındaki ruh halinin temel yapı taşlarını nerelerde aramalıyız/bulabiliriz?
Sorunun cevabı muhakkak ki AK Parti ile Gülen cemaati arasındaki ilişkide aranmalı. Çünkü ideolojik meşruiyet açısından önce AB üyeliğine, ardından Çözüm Sürecine bel bağlayan Erdoğan, kendisinin ve partisinin bekası açısından devletle bir biçimde işbirliği yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Nitekim Gülen cemaatinin devlete nüfuz etmesi sayesinde 28 Şubatçı ‘arkaik’ muhalefete karşı koyabildi.
Dolayısıyla Gülen cemaati ile ilişkilerin bozulması, Erdoğan’ın (devlet cenahında ayağını sağlam basmak üzere) ister istemez farklı arayışlara girmesine neden oldu. Ama söz konusu farklı arayışların gerçekçi olabilmesi için devlet kanadından da ‘mültefit’ bir yaklaşımın emarelerinin görülmesi lazımdı. Görmüş bu karşılıklı ‘iyi niyetli bakış’ tavrının Uludere ile başlamış olabileceğini söylüyor. Arka planda başka olaylar da böyle bir yakınlaşmayı tetiklemiş olabilir ama kamuoyu önünde sergilenmesi Uludere ile oldu. Bu olay bağlamında ordu ile kurduğu ilişkiler ve askerlerin tavrı, Erdoğan’ın gözünde devleti homojenleştirdi, ‘yerlileştirdi’, ideolojik açıdan yakınlaştırdı ve onu doğal bir müttefik olarak algılamasını mümkün kıldı.
Bu psikolojik kaymanın Erdoğan’ın ‘ruhsal derinliğinde’ niçin sorun yaratmayabileceğini gösteren bir anekdotu hatırlamanın vaktidir… İstanbul Belediye Başkanı olması sonrasında Erdoğan, Ali Bayramoğlu ve beni bir akşam sohbetine davet etti. Bizden başka bir ya da iki danışmanı vardı. Sohbetin bir yerinde Ali ile birlikte Türkiye’de ordu zihniyetinin nasıl bir şey olduğunu, ciddiye alınması gerektiğini, kendisinden hoşlanmayacaklarını, engellemek isteyeceklerini anlatmaya çalıştık. (Henüz şiir okuma ve hapis deneyimi yaşanmamıştı…). Erdoğan bize mealen şöyle dedi: “Askerle aramda niye sorun olsun ki? Ben de millete hizmet etmenin peşindeyim, onlar da…” Konu bu şekilde kapanmış oldu. Nihayette karşımızda Sünni dindarlığın otorite perspektifini benimsemiş, devleti ve devletçiliği ‘doğal olarak’ sahiplenmeye yatkın muhafazakâr bir siyasetçi vardı…
Diğer deyişle Erdoğan zihniyet, kültür ve ideolojik açıdan zaten devlet ve devletçiliğe uzak değildi. Ama Kemalist laik devlet tasavvuru muhafazakârları dışladığı ve (nihayette) aşağıladığı oranda devlete uzak ‘kalmıştı’. Onun dünyasında devlet, onu ‘şu an’ sahiplenenler ‘yanlış’ olduğu için olumsuz bir etkendi. Nitekim tam da bu nedenle Gülen cemaatinin devlete nüfuz etmesi (2003-2010 aralığında) AK Parti için bir ‘yanlışın düzeltilmesi’ anlamına geldi. Böylece devlet ‘doğru’ insanların eline geçmekteydi ve Erdoğan da ‘doğru’ insan olma hasebiyle devletle ‘bütünleşmeyi’ psikolojik açıdan hevesle kucakladı.
Ancak Görmüş’ün yazılarını okumuş olanlar, onun sözünü ettiği ‘devletin’ Gülen cemaatinin değil, resmi ideolojiyi taşıyan devlet unsurlarının kontrolündeki devlet olduğunu bileceklerdir. Yani soru şu: 2010 sonrasında ne oldu da Erdoğan Gülencilerin hakimiyetindeki devlete ‘Ergenekoncuların’ hakimiyetindeki devleti tercih etti? Nasıl oldu da devlet içinde büyük bir paylaşım savaşı yaşanırken Erdoğan giderek daha da devletçi olabildi?
Bence bunun cevabı kendi bekası açısından Erdoğan’ın devletle (onu elinde tutan kim olursa olsun) ittifak yapmak zorunda olduğu kanaatinin giderek güçlenmesi ve bunu psikolojik olarak olumlayacak bir gerçeklik algısı geliştirmesi…
Ben burada söz konusu ‘gerçeklik algısının’ oluşmasına hizmet eden birkaç olayı, Görmüş’ün yazılarına dipnot babından hatırlatmak istiyorum.
İlk olay 2011 seçimlerinde Gülen cemaatinin AK Parti listelerinde yer almak üzere kimine göre 100, kimine göre 150 milletvekili adayı önermesiydi. Cemaat o denli güçlenmiş ve AK Parti’nin kendi destekleri olmadan iktidarda kalamayacağından emin hale gelmişti ki, ‘resmen’ ortaklık teklif etti. AK Parti bu teklifi reddetti ve milletvekili listelerine (bilinen) Cemaat üyelerinden sembolik olarak sadece sınırlı sayıda isim alındı. Ancak söz konusu tercih, Gülencilerin etkisindeki devlet bürokrasisinin Erdoğan karşısında bir tehdit unsuruna dönüşmesini ima ediyordu. Dolayısıyla bu olay Gülencilerle ittifakın riski yanında, muhtemelen devlet karşısında ne denli kırılgan olduğunu Erdoğan’a bir kez daha hatırlattı.
İkinci olay 2012 başında (tam da Erdoğan bir operasyon nedeniyle hastanedeyken) Hakan Fidan’ın tutuklanma girişimidir. Bu hamle Gülen Cemaatinin ne kadar gözü kara davranabileceğini ve esas hedefin Erdoğan’ın kendisi olduğunu ortaya koyması açısından belirleyici nitelikteydi. Nitekim sonrasında farklı istihbarat ve kolluk kuvvetleri üzerinden hükümet ile Cemaat birbirini takip etmeye, bilgi toplamaya başladılar. Kısacası 2012 sonuna gelindiğinde AK Parti ile Gülenciler arasında adı konmamış ve deklare edilmemiş bir ’savaş’ hali mevcuttu. O haliyle ‘devlet’ Erdoğan açısından artık iktidarının ilk yıllarındaki ‘Ergenekoncu’ devletten de daha tehlikeli hale gelmişti, çünkü Cemaat dosya tutma ve ‘üretme’ konusunda mahirdi.
Üçüncü olay 2013 Mart-Nisan aylarında (Batılı bir sivil toplum örgütünce hazırlanmış) bir raporun Erdoğan’ın ve AK Parti’nin gündemine düşmesiydi. Söz konusu rapor mukayeseli bir tarama sonucunda, genelde ‘turuncu’ devrimlerin dinamiğini, hangi evrelerden geçerek olgunlaştığını, hangi taktiklerin kullanıldığını anlatıyordu. Hasbelkader yaşadığım birçok görüşmede AK Partililerin rapordan çok etkilendiklerine tanık oldum. (Şu an maddeleri tek tek hatırlamıyorum ama başlarda bir tanesi ‘yönetimin başındaki kişi kendisinden üçüncü şahıs olarak söz etmeye başlar’ diyordu… Son maddelerden biri de mealen ‘sıradan bir haksızlık ya da hak arayışı bahane edilerek bir kalkışma mobilize edilir’ demekteydi.) AK Partililerin kendilerini nasıl tehdit altında hissettiklerini, komplocu beklentilere ne denli hazır olduklarını anımsıyorum. Dolayısıyla Gezi olayları başladığında birçoğu söz konusu rapora döndüler ve ‘nifak tohumlarının’ nasıl ekildiğini, ‘harekât planının’ nasıl çalıştığını orada buldular. O dönem Erdoğan’ın yakınında olan kişilerin ifadeleri, Gezi olaylarının Erdoğan’ın tehdit algısını ve savunma psikolojisini büyük ölçüde etkilediğini gösteriyor.
Dördüncü olay 2013 Haziran sonunda, Gezi olayları hala sönümlenmemişken Mısırda darbe olması, General Sisi’nin yönetime el koyması ve (asıl önemlisi) Batıdan buna itirazi hiçbir sesin çıkmamasıdır. Bu olay Erdoğan’ın ‘Batı bizde de darbe planlıyor’ düşüncesinden emin olmasını sağlayan duygusal zemini pekiştirmiş gözüküyor.
Erdoğan Gülencilerin ortaklık ve (perde arkasında) hakimiyet arayışını, sonrasında yaşanan istihbarat savaşını, Gezi olayını ve nihayet Batının tutumunu/niyetini muhtemelen bir büyük ‘paket’ olarak okudu ve hâlâ da öyle okuyor. Ardından gelen 17-25 Aralık ‘yarı darbesi’ söz konusu komplocu analizin açık kanıtı olarak alındı. Dolayısıyla Erdoğan 2014 başında son derece kırılgan bir durumdaydı ve o yılın Mart ayındaki yerel seçimler kritik önem arz etmeye başlamıştı.
Söz konusu seçimler kazanılamasa tarih muhakkak ki çok farklı bir yöne doğru evrilecekti. Ama AK Parti o seçimi kazandı… Yeni bir konsolidasyon dönemi başladı ve nitekim 2015 başında Erdoğan ‘başkanlık sistemini’ gündeme taşıdı.
(Bir de kişisel not: 2014 Mayısına kadar Zaman gazetesinde yazdım. Kendilerinden, başarılı olacaklarından o denli emindiler ki hükümet aleyhine çalışıyor olduklarını gizleme ihtiyacı duymuyorlardı. 17-25 Aralık için ‘yarı darbe’ deyimini kullanmama, yazılarımda Cemaati eleştirmeme, yerel seçimleri AK Parti’nin kazanacağını söylememe rağmen, bana ‘naif’ muamelesi yapıp yazılarımı kesmediler. Ancak AK Parti gerçekten de Mart 2014 seçimini kazandığında daha fazla tahammül göstermediler…)
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023