Etyen MAHÇUPYAN
Liderler bulundukları ortama uyum sağlarken koşulları değiştiren kişilerdir. Nitekim dizginlere hakim bir liderin kendisi için uygun koşulları üretmesi beklenir. Ne var ki hayat bazen böyle akmaz… Ya reel koşullar liderin tahayyülüne uymaz, ya da diğer aktörlerin ve toplumun tepkisi koşulların niteliğini değiştirir. Öyle ki bir noktada lider kendisini, yarattığını düşündüğü koşullarla uyumsuzluk içinde bulabilir.
2014 ortalarına gelindiğinde Erdoğan da böyle bir durumla karşılaştı. Partiyi istediği doğrultuda tutmaya yönelik Davutoğlu adımı, koşulların kendi tahayyülünü aşması nedeniyle (kendi açısından) yürümeyen bir projeye dönüşmüştü. O noktada partinin önünde iki yol vardı: Ya koşulların ciddiyeti ve tarihsel anlamı önemsenip, liderin ‘parti üstü’ bir konuma gelmesi teşvik edilecek, ya da koşulları yeniden eski haline getirecek bir değişimle liderin mikro siyasetin direksiyonuna oturması kabullenilecekti. Sonuçta ikinci yol seçildi…
***
Bu tür adımların Türkiye siyasetinde yüksek bir maliyetinin olmadığı biliniyordu. Dolayısıyla hangi yol tercih edilirse edilsin halkın parti etrafında kenetlenmesi doğal bir beklentiydi. İşin kritik yanı ekonomide, dış politikada ve hizmette başarılı olabilmekti. Ne var ki 2016 yazına yaklaşıldığında başarı hanesine yazılabilecek tek alanın hizmet olduğu ortaya çıktı. Ancak Gülenci başarısız darbe girişimi, başta ekonomi olmak üzere tüm sorunların ertelenmesini, siyasetindeki tıkanmanın yumuşatılmasını sağlayan radikal bir can simidi oldu.
Ancak ‘drama’ sona ermedi. Esas mesele hala çözülmemiş olarak duruyor. Mesele olağandışı koşullarda siyasete giren ve o koşullarda son derece başarılı olan AK Parti’nin giderek olağandışı koşulları ‘arayan’ bir hareket haline geldiği izlenimi yaratmasıdır.
Normalleşmiş bir Türkiye’nin ihtiyaç duyacağı yönetim sistemi, şu an AK Parti’nin referandumda istediğinden çok farklı olacaktır. Belki parti yönetimi normalleşmiş bir Türkiye’yi yönetmenin daha zor olacağını, öylesi bir ortamın liderliğin beklentilerine uygun olmayabileceğini öngörüyor. Ya da normalleşmiş Türkiye’nin organik lider ve partilere ihtiyaç duymayacağını düşünüyor…
Öte yandan hayati önemdeki çatışma ortamlarında kimse başarı ölçümü yapmaz… Yeter ki söz konusu çatışmanın sürekliliği inandırıcı bulunsun. Dolayısıyla iktidar da bugünlerde çatışma ortamının kalıcılığını, Türkiye’nin beka mücadelesi verdiğini vurguluyor. Bu söylemin açık bir işlevi var: Beka sorununuz varsa meşruiyet kaygınızı ertelersiniz. Şu anki hükümet de bizi bu kaygıları unutmaya ve ‘yerli/milli’ duygusallığını sahiplenmeye davet ediyor. Böylece başarı kıstasının arka plana itileceği, demokrasi öncesi konumda bir süre daha beklemeye razı olunacağı umuluyor.
***
Oysa Türkiye demokrasi eşiğini aşmanın önüne AK Parti sayesinde gelmişti. Önümüzde seçimsiz bir 4 yıl vardı ve bu sürede eski sisteme dönmeyi olanaksız kılacak demokratik sıçramayı kurumsallaştırma adımları atılabilirdi. Bugün artık öyle bir hedef yok… Bugünün hedefi, güçlü ve denetlenemeyen bir yürütmenin hareket alanını ve süresini azami kılacak bir hizmet hamlesiyle sınırlı.
Siyasette sıkça rastlandığı üzere, şimdi de bir şey istendi ama istenen şeyin gereği yapılmak istenmedi. Hayaller ile imkanlar arasında sıkışıldığında ikincisinin sınırları zorlandı. Ancak gelinen nokta epey hayal kırıcı oldu… Siyasetin lider tarafından yapıldığı ve yapılanın diğerlerince ‘doğru’ siyaset olarak tekrarlandığı bir evreye geçtik. Erdoğan AK Parti’nin üst aklı olurken, kurumsallaşması beklenen ortak akıldan uzaklaşıldı. Bu tercihin maliyetini ancak önümüzdeki iki yıl içinde görebileceğiz…
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023