Etyen MAHÇUPYAN
Geçen haftalarda uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye’nin kredi notunu teyit ederken, para politikasının enflasyon ve döviz baskılarını engelleyememesi durumunda notun düşürüleceği uyarısında bulundu. Bu bağlamda dış finansmanın ve inşaat ile kamu tüketimine yapılan yatırımların gelecekte ekonomik risk oluşturduğunun altını çizdi. Buna karşılık kamu borcunun göreceli azalması, dış finansmanın dengelenmesi ve enflasyon baskısının azalmasının kredi notuna olumlu yansıyacağı belirtildi.
Moody’s ise notu düşürürken iki gerekçe öne sürdü. Biri para politikasının etkisizliği ve yapısal reformların yapılmaması ile ilişkili olarak kurumsal yapının güç kaybetmesi. Diğeri ise cari açık, dış borç, global faizler ve politik riskler…
***
Bu kuruluşların niyetini sorgulayabilir, ülkelere küresel sistemin ‘soğuk’ bakışı ile yaklaştığını söyleyebiliriz. Ancak yaptıkları değerlendirmenin gerçeğin ta kendisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye kamu tüketimi ve teşvikler sayesinde ‘şişirilmiş’ bir büyüme ve istihdam artışı yaşıyor. Bunun bedelini de yüksek enflasyon-faiz-döviz düzeyi, bütçe açığı ve cari açık olarak ödüyor. Ortada gizemli bir sonuç ya da kötü niyetli kurumların Türkiye’ye darbe vurma isteği yok. Böyle unsurların varlığına inansak bile, Türkiye ekonomisini zora sokmak için bir şey yapmaları gerekmiyor, çünkü hükümet ekonominin düğmelerini zaten yanlış iliklemiş durumda.
Bu gerçekler karşısında Başbakan’ın “Bütün göstergeler iyi de neden faizler istediğimiz düzeyde değil?” diye sormasını ancak bir ‘hoşluk’ olarak görebiliriz. Yıldırım’ın yüksek enflasyondan “Türkiye’de iş yapan herkes sorumludur. Bir seferberlik anlayışı içerisinde bu mücadeleyi birlikte yapmamız gerekiyor” sözü de ekonomi yönetiminin çaresizliğinden ötesini yansıtmıyor…
Devlet bankaları ve danışmanlarla toplantı yapan Erdoğan ise, “Faiz meselesinde tabii bazı arkadaşlarımızla tam anlamıyla uyumlu da sayılmayız” demiş. Burada kritik kelime ‘tabii’… Anlaşamaması çok doğal çünkü yanlış bir tez savunuyor ve kendisi o tezi savunduğu sürece de enflasyonun, dolayısıyla faizlerin düşme ihtimali yok. ‘Tabii’ büyümeden taviz vermek istenmiyorsa…
Erdoğan bankacılığın mantığını da anlamamış gözüküyor. “Bir banka 2.7 milyar kar ettiğinden söz ediyor… Halbuki kâr dedikleri, faiz sayesinde yaptıkları sömürüden ibaret” diyebiliyor. Bankaların para alım satımı ile uğraşan birer işyeri, yani yatırım olduğu, enflasyon üzerinde özsermaye karlılığı olmadığı takdirde bu işi yapmanın irrasyonel hale geleceği danışmanlar toplantısında gündeme gelmiyor anlaşılan…
Herkes biliyor ki enflasyonun nedeni faiz değil. Nitekim 2002 yılında enflasyon yüzde 30 iken faiz yüzde 65 civarındaydı. Sonrasında göreceli yüksek faiz korunmasına rağmen enflasyon düşürülebildi. Çünkü bütçesi, cari açığı ve kamu harcamaları ile ekonomi bir bütün olarak iyi yönetildi. Faiz sadece bir sonuç… Ekonominin iyi yönetilememesinin ve yapılan tercihlerin sonucu.
***
Acaba asıl bu faiz düşürme tezinin ardında mı bir lobi mi var diye düşünmeden edemiyor insan… Örnek gerekirse… Büyüme oranının yüksek kalması inşaat sektörüne muhtaç. Konut kredisi son beş yılda yüzde 8’lerden 15’e doğru gelmiş. İpotekli konut satışları hızla düşüyor. Yüksek faizler bir yandan üreticilerin maliyetlerini artırıyor ama çok daha önemli olarak konut alıcılarının satın alma kararlarını olumsuz etkiliyor. Piyasanın durgunlaşması ile birlikte de inşaat sektörünün elinde büyük bir mal ve borç stoku kalıyor. Dolayısıyla inşaatçıların finans maliyetleri daha da yükseliyor ve ödeme vadeleri daha kısalıyor…
Faizlerin yüksekliğinden ‘faiz lobisi’ kazanıyor dense de, aslında bankalar dahil kimse kazanmıyor, çünkü hem piyasa daralıyor, hem risk artıyor, hem de elde tutulan tahvillerin değeri düşüyor… Öte yandan kaybeden de ‘millet’ değil, başkası… Faiz tartışmasının ardındaki yakıcı soru ise galiba şu: İnşaatın durakladığı bir atmosferde düşük büyüme ve istihdamla seçim kazanılabilir mi?
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023