Etyen MAHÇUPYAN
Sivil toplum geleneğinin Batılı ülkelerde gelişmiş olması şaşırtıcı değil. Kamusal alana sıradan vatandaşların örgütlü müdahalesi anlamına gelen bu olgu, asgari bir özgürlük ortamına ve hukuki güvenceye muhtaç... Bu da sadece demokrasilerde mümkün...
Türkiye ise bu demokrasi seviyesinden hazzetmeyen bir Cumhuriyet deneyimine hapsolmuş durumda. Devletin toplum üzerinde ideolojik ve güç tahakkümü kurabildiği, farklı cemaatleri birbirine karşı kullanabildiği, kamusal alanı kendine ait gördüğü ve makbul vatandaşlığın dışına çıkan bireyselleşme türlerinden hazzetmediği bir rejim altında yaşıyoruz. Böyle bir ortamda vatandaşların sivil toplumculuğa soyunması başlı başına bir güvenlik sorunu olarak algılanabiliyor ve bireyler de böyle bir riski yüklenmek için neden göremiyorlar. Buna ortaya koyacağınız çabanın zaten pek işe yaramayacağı öngörüsünü eklediğinizde, sivil toplum faaliyetlerine girişme de fazlasıyla törpülenebiliyor.
***
Dolayısıyla bu ülkede sivil toplumculuk çok uzun süre ‘hayır işleri’ ya da ‘hayırlı işler’ diyebileceğimiz kategorilerin dışına taşmadı. Kurucular arka planda kimliksel ve ideolojik konumlarını önemseseler bile, bakışları yapılan işlere olabildiğince yansıtılmadı. Sağlık, eğitim ve yoksulluk gibi daha ‘nötr’ varsayılan ve herkesin takdirini kazanmaya yatkın alanlarda çalışıldı.
Öte yandan ideolojiyi temel alarak ‘itiraz’ siyaseti geliştirmeye çalışan sağ ve sol kuruluşlar, nihayette sivil toplumcu değil ‘aktivist’ olarak kaldılar. Temel dertleri bir yanlışı düzeltmek, ya da daha doğru toplumsal politikaların oluşmasını sağlamak değil, kendilerini ebedi bir ‘itirazcı’ konumunda tutacak faaliyetleri sergilemek oldu ve zaten bu nedenle de Türkiye toplumu ve siyaseti üzerinde etkili olamayıp marjinal kaldılar.
AK Parti iktidarının ilk on iki yılı bu açıdan devrimsel bir nitelik taşır. İlk kez bir siyasi iktidar, toplumun bilgi desteğini almayı ve önerilerini dinlemeyi önemsedi ve bunları gerçekten de kullandı. Doğruyu yapma kaygısının bu denli açık olması, toplumun farklı kesimlerinin kamusal alana girme ve sözünü söyleme dürtüsünü teşvik etti. Söz konusu dönemde ülkenin her tarafında toplumu daha iyi tanımaya yarayan araştırmalar yapılmaya başlandı ve AK Parti hükümetleri ihtiyaç duyulan özgürlük ve güvenceye ilkesel olarak sahip çıktı.
Böylece Türkiye’de de Batı tipi STK’lar oluştu. Siyasi iktidara ve taraflara mesafeli durabilen, kendi ilke ve normları çerçevesinde çalışan, siyasi aktörlerle işbirliğine açık duran, ancak onları işlerine karıştırmayan özerk yapıda kuruluşlar ortaya çıktı. Aynı dönem Türkiye STK’larının dünya genelinde prestijinin yükselmesine, saygı görmelerine, büyük organizasyonların parçası olarak davet edilmelerine, uzmanlıklarına müracaat edilmesine tanık oldu.
Ne var ki siyasi kültürümüzün ve Cumhuriyet’in statükocu kurumsal yapısı ve zihniyeti nihayette yeniden galebe çaldı. AK Parti biçim değiştirdi, olumsuz anlamda ‘millileşti’, resmi ideolojinin çerçevesi içine alındı ve kamusal alanın nispi özgürleşme süreci de böylece bitmiş oldu.
***
Bugün siyasi anlam ve işlevi olan sivil toplum faaliyetleri için gerçek bir hareket alanı kalmamış gözüküyor. STK’lar siyasi iktidarın hoşlanmadığı işleri yapmama baskısı altındalar. Bir alternatif seslerini kısmaları, sütre gerisine çekilmeleri, suya sabuna dokunmayan işlerle bu dönemin geçmesini beklemeleri… İktidarca desteklenen diğer alternatif ise ‘yandaş’ STK’lara dönüşerek, yönetimin ihtiyaç duyduğu alanlarda yine yönetimin hoşlanacağı çözümlemeler yapıp öneriler sunmaları.
Bu atmosferde direnebilmek kolay değil… Hem kategorik muhalif aktivizmine düşmemek, hem de özgür iradenizle ‘gerçek’ işler yapmanız zor. Nitekim eğer iktidar yapısı aynen devam ederse, önümüzdeki süreçte STK’ların az veya çok ‘yandaşlaşması’ ve kişiliksizleşmesine tanık olabiliriz. Bu ihtimal gerçekleşirse, Türkiye demokrasi yolunda bir tarihsel momenti daha kaçırırken, toplumun kişilik arayışı da devletin avucunda bir kez daha ezilip ufalanmış olacak…
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024