Etyen MAHÇUPYAN
Tarihi anlamakta zorlanmamızın, hatta tarihsel gerçekliğe karşı direnme dürtümüzün bariz örneklerinden biri de Rumeli'den sürülen Müslümanlar meselesi.
Hâlâ yaşanmış olan acı ve mağduriyetle, o sonuca neden olan arkaplanın serinkanlı değerlendirmesi arasında sınır çizmekte zorlanılıyor. Böylece tarih öznelleştirilip hamasi bir dile mahkûm edilirken, söylenemeyen tarihsel gerçeklik de yaşanmış olan acıyı yüzeyselleştirip araçsallaştırıyor. Bu ise hatırlanması 'gerekmeyen' bir geçmiş yaratıyor.
Geçmiş mağduriyetin içinden tarihi anlamak bir milliyetçi kolaycılık. Nitekim Ermeni tarihçiler de uzunca bir süre 1915'ten hareketle Osmanlı tahlili yapılabileceğini sandılar ve son derece hamasi metinler kaleme aldılar. Oysa bağlantı aksi yönde kurulmak zorunda: Yani ancak Osmanlı'yı anlayabilirseniz, 1915'i de neden ve sonuçlarıyla kavrayabilirsiniz. Aynı durum Rumeli için de geçerli. İnsanların sürülmesi bir sonuç... Serinkanlı bakış, bu olayın öncesindeki düzenin nasıl çalıştığını ve özellikle her iki tarafça nasıl algılandığını analiz etmeyi gerektirir. Eğer bu yapılmaz ve her şey mağduriyete hapsedilirse, arkaplanda yer alan ve üstü örtülen gerçekler bir süre sonra o mağduriyetin açıkça yaşanmasını olanaklı olmaktan çıkarabilir. Eğer Ermeni tarihçiler Taşnakların zihniyetini ve siyasetini sergileyen bir yaklaşım gösteremeseler, 1917 sonrasında Ermenilerin intikam hırsıyla yaptıkları insanlık dışı vahşeti anlatma gücüne sahip olamasalardı, 1915'i kendi gerçekliği içinde anlatan, inandırıcı tarih metinleri de yazamazlardı.
Rumeli göçmenleri ile ilgili sorduğum soru da, mağduriyetle gerçeklik arasındaki ayrışmanın yapılamamış olmasıyla bağlantılı gözüküyor. Herhalde bu nedenle bana gelen tepkilerin çoğu hep normatif düzlemde kalıyor. Geçen günlerde 'Selanik'e dönüş: Müslümanlar, Museviler ve Rumeli'den sürgün' başlığıyla Yorum sayfasında yayımlanan makale de kendisini bu rahatlatıcı konumdan kurtaramamış. Müslümanların Rumeli'nin yerlisi olamadıklarına ilişkin tespitimden hareketle, makalenin yazarı Şener Aktürk bu bakışın 'nerelere varacağını' irdelemiş. Diğer bir deyişle tespitimin tarihî değil siyasi olduğunu varsaymış. Müslümanların yerli sayılmaları gerektiğini hatırlatmış ama yaşanmış olan gerçekliğe ilişkin bir şey söylememiş. Acaba gerçek durum neydi? Acaba o Müslümanlar kendilerini ve diğerleri onları ne derece 'yerli' sayıyorlardı? Esas soru bu... Benim tahminim, Müslümanlaşmanın yerli olan bir zümreyi hem diğerlerinin hem de kendilerinin gözünde giderek yerli olmaktan çıkardığıdır. Bu durumun en belirleyici nedeni ise devletin Müslüman olması ve dolayısıyla Müslümanlaşmanın maddi veya manevi bir sınıf atlaması anlamına gelebilmesidir. Hıristiyanlığın yerli 'hissedilmesinin' nedeni devletten bağımsız örgütlenmesi ve devletin nihayette halkın dinini seçmesi gibi gözüküyor. Oysa Müslümanlık dışardan gelen bir devletin dini ve daha önce orada var olan Müslümanların da imtiyazlı hale gelmesinin nedeni. Dolayısıyla Rumeli'de ihtida, yerlinin yerliliğini psikolojik olarak kaybetmesini de ifade ediyor. Nitekim Aktürk de yerliliğe delil olarak yapılan camileri, yani bir anlamda devleti örnek göstermek zorunda kalmış.
Rumeli Müslümanlarının imtiyazlı statüsü konusunda da Aktürk, normatif bir bakışın dışına çıkamamış. Bu bakışın ne denli zararlı olduğunu ima ettikten sonra İttihatçıların da Ermenileri öyle gördüğünü söylüyor. Milliyetçilik her yerde 'ötekinin' imtiyazlı durumunu bir nefret söylemi haline getirmiştir. Ama arada önemli bir fark var: Ermenilerin göreceli iyi konumları yüzyıllar içinde ortaya çıkan, sosyolojik bir durum. Oysa Rumeli'de devlet destekli bir imtiyaz var. Birincisinde sürgünün nedeni Ermenilerin yerli olmamaları değil, aksine yerli olmaları. İkincisinde ise, sürgünün gerekçesi Müslümanların yerli sayılmaması ve delili de kendilerini yerli sayanların benimsemediği bir devletin kimliğini paylaşmaları.
Bu bağlamda Aktürk'ün unutmayı teşvik eden bir unsur olarak Türkiye'nin dış politikasını zikretmesi özellikle ufuk açıcı. Bu nasıl bir hafıza ki, onca acıyı devletin dış politikası nedeniyle yok sayabiliyor? Böylesine devlet bağımlı bir hafıza açıklanmaya muhtaç değil mi? Yoksa bu unutmanın gerisinde yaşanmış olan acının da devlet eksenli olduğunun bilinci mi yatıyor? Benim tahminim bu coğrafyada devlet üzerinden bir yerliliğin makbul olmamasıdır.
Son olarak Aktürk, Rumeli göçmenlerinin sürüldükleri topraklara dair fotoğraf, kayıt gibi hatıralarının olmadığını, ama Ermeni 'yerlilerin' ücra köy ve kasabalara dair pek çok fotoğraf ve belgeye sahip olduklarına işaret ederek, bunun Rumeli Müslümanlarının imtiyazsız ve yoksul olmasıyla açıklanabileceğini ima ediyor. Yoksa Bitlisli Ermenilerin, Selanikli Müslümanlardan daha burjuva ve zengin olduklarını mı hayal ediyoruz? Bu farklılığın nedeni yerlilik duygusu ve onun uzantısı olarak gelen sahiplenme dürtüsüdür... Rumeli Müslümanları kendilerini 'yerli' olarak görmemişler. Acaba niye? Meselenin kökü burada.
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023