Etyen MAHÇUPYAN
Modern zamanların en etkili ideolojisi muhakkak ki liberalizmdir. Pazar ekonomisinin kriterlerini, eşit oy hakkına ve seçim mekanizmasına dayanan demokrasi deneyimini düşündüğünüzde, benimsemiş olduğumuz birçok ilke ve standardı liberalizme borçlu olduğumuz ortaya çıkar.
Diğer bütün ideolojiler ya liberalizme karşı pozisyon üretmiş ya da liberalizmi kendi içine alarak eritmek durumunda kalmıştır. Dolayısıyla zamana böylesine damga vurmuş bir ideolojinin takipçilerinin de epeyce özgüvenli olmaları beklenir. Hele benim gibi ne idüğü belirsiz bir 'demokratlık' tanımının peşinden giden, liberal literatürü bilmeyen ve 'topu karşı sahaya yıkma' uyanıklığını entelektüellik sanan birinin onları rahatsız etmesi beklenemez.
Ancak liberaller ilginç insanlar... Belki de kelimenin içinin boşalmasıyla, liberalliğin artık sadece akademik dünyada bir anlam ifade etmesiyle alakalı bir durum bu. Nitekim hemen herkesin kendisine 'liberal' dediği, ama 'liberal' sistemlerin bizzat 'hakiki' liberaller tarafından eleştirildiği ve reddedildiği bir garip dünyada yaşıyoruz. Bu savunma hali herhalde benim değerlendirmelerimi de gerçek kıymetinden daha anlamlı hale getiriyor. Öyle ki Atilla Yayla 28 Mayıs'ta Taraf gazetesinde bana verdiği yanıtta, eleştirilerimin anlamlı ve ufuk açıcı olmadığını söylerken, hem uzunca bir yazı kaleme almış, hem de bana hak vermiş... Ben liberalizmin gerçekler üzerinden değil, normatif bir dünya kurgusu üzerinden giden bir ideoloji olduğunu söylemiştim. Yayla bu tespitime itiraz ediyor ama sonrasında şöyle diyor: "Otantik liberalizm siyasî sistemi, hayatın kendiliğindenliğini ve bunun sonuçlarını korumak için kurgulamayı, yani siyasi gücü parçalamayı, sınırlamayı ve kurallara bağlamayı gaye edinir."
Demek ki bazı liberaller kabul etmediği için liberalizm bir ideoloji olmaktan çıkmıyor. Ortada bir ideoloji var ve üstelik 'hayatın kendiliğindenliğini' sağlamak üzere 'hayatı kurgulayan' bir ideoloji... Tabii amaç kendiliğindenlik ise kurgulamaya ne gerek var diye sorabilirsiniz. Bırakın 'kendiliğinden' bir halde kalsın... Buna liberallerin yanıtı devletin ve toplumsal güçlerin hayatı kendiliğinden olmaktan çıkaran tasarruflarda bulunmalarıdır. Buradan anlıyoruz ki liberaller için 'kendiliğindenlik' gerçekten de hayatın akışı içinde ortaya çıkan bir durum değil, teoriye göre olması gereken bir doğa halidir. Maalesef hiçbir zaman gerçekleşmemiş ve muhtemelen gerçekleşmeyecek olan bir durum... Nitekim liberalizmden hareketle iktisat ve siyaset alanında geliştirilen bütün kuramlar, gerçeğe tekabül etmeyen varsayımlar üzerine oturur ve bir ideal durumun analizini yapar...
Bu nedenle genelde liberaller gerçeklikle olanla uyumsuzluklarını göz ardı edip bütün enerjilerini sosyalizmle mücadeleye hasretmiş durumdalar. Doğrusu onların bu kavgasını hiç de hoşnutsuzlukla karşılamıyorum, çünkü sosyalizmin veya her türlü kolektivizmin savunulabilir bir tarafı yok. Ama bu duruşumun anlaşılmasını da beklemiyorum, çünkü kendisinin de söylediği üzere "klasik liberal çizgi ana bireyci yaklaşımdır ve rakipleri kolektivizmde saf tutar." Yani eğer liberal değilseniz zaten kolektivistsiniz ve o zaman da sosyalizm eleştirisinden gocunursunuz...
Zihniyet dünyasını iki kutuplu bir eksen sanıp kendinizi de 'iyi' uca oturtmak kim bilir ne kadar rahatlatıcı... Bu durum insanı gülünç kılacak kadar özgüvenli hale getirebiliyor. Ama bu tespitim Yayla ile ilgili değil... Devrim Özkan adlı akademisyenle ilgili. Özkan geçenlerde Yorum sayfasında yazdığı üzere, benim demokrat zihniyet olarak öne sürdüğüm pozisyonun hangi kaynaklardan beslendiğini bilmekle kalmıyor, bizzat benim hangi kitaptan feyz aldığımı da söylüyor. Sözünü ettiği kitap Wallerstein'ın 'After Liberalism' adlı eseriymiş... Kendisine çok şaşırtıcı gelebilir ve belki de benim cehaletimi görünce bir daha bu alt düzey tartışmalara girmek istemeyebilir, ama sayesinde bu kitabı ilk kez duyuyorum. Wallerstein'la ilgim 'Dünya Sistemi' kitabı ile sınırlı kaldı ve sonrasında önüme çıkan siyasi içerikli kimi alıntılardan da doğrusu pek hazzetmedim. Ama Özkan kendisinden o denli emin ki, benim ille de Wallerstein'dan etkilendiğimi öne sürmekle yetinmeyip, benim "ödünç aldığı tezlerin ana kaynaklarını zikretmeyen" biri olduğumu da tespit ediyor.
Bu pespayelikle mukayese ettiğimizde yazarın benim 'demokrasi modelimin' sonuçlarını 'kendiliğinden' bilip o sonuçları üreten mekanizmaya hiç değinmemesi şaşırtıcı olmaktan çıkıyor. Benimle ilgili 'hızını alamamış' türünden saptamaların da anlamlı olduğunu düşünüyorum... Demek ki ortada gerçekten bir rahatsızlık var. Belki önemli olmak isteyip olamamaktan kaynaklanıyordur. Belki de düşünme denen faaliyeti bilmeyen bir akademik camia ile karşı karşıyayız. Fikrin ancak daha önceden 'bilgi' payesi verilmiş veriler üzerinde oluşabileceğini sanan, isimler ve alıntılar sayarak kendi kişiliğini şişiren, ama galiba düşünmeyi bilmediği ölçüde düşünme üzerinden gelişebilecek gerçek sorulara da yabancı kalan bir nesil.
Neyse ki liberalizm var...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023