Etyen MAHÇUPYAN
Geçen hafta Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle erkek tahakkümü ve saldırganlığına karşı eylemler yapıldı. Benzer şekilde bir Dünya Azınlıklar Günü olmasını istemezdim doğrusu. Egemenlere karşı bir direnç vesilesi olarak ortaya çıkmış olsa bile rahatsız ederdi.
Çünkü bu tür günler eşit olmadığınızın göstergesi ve kanıtı olmanın ötesinde gizli bir teslimiyeti de ifade ediyor. En azılı azınlık düşmanları bile muhtemelen o gün sempati dağıtan klişe cümlelerini eksik etmezdi. Sonuçta egemenliği meşrulaştıran sembolik bir aldatmaca yaşanır, yoğun bir tarihsel ahlaksızlığın üzerini örterdi.
Mağduru öne çıkaran söz konusu özel günler bir dayanışma enerjisi üretse de sistem açısından tam aksine enerjinin ‘boşaltılma’ fırsatı olarak kullanılabiliyor. Geriye içkin, kendisini gizleyen, sistemleşmiş ve normalleşmiş bir egemenlik hali, bir ‘doğal hiyerarşi’ bırakıyor. Öte yandan egemenlik arayışı doğal bir dürtü. Homo türü güç, statü farkı, hiyerarşi ve rekabetle dolu 6 milyon yıllık bir geçmişe sahip. Ne var ki doğal olan aynı zamanda ille de ‘istenilir’, insanlık açısından ‘iyi’ olmayabiliyor…
Kadın/erkek farklılığının da gerisinde 6 milyon yıllık bir evrim yatıyor. İnsanın iki ayak üzerinde yürümeye başlaması savanalarda hayatta kalma şansını artırdı ama önemli bir handikap getirdi: Kadınların pelvis ve doğum kanalı daraldı. Aynı süreçte beyin ve dolayısıyla kafa da büyümekteydi. Sonuç insan yavrusunun diğer primatlara göre çok daha prematüre ve bakıma muhtaç doğması oldu.
Hamilelik ve çocuğun ilk yıllarında kadın pratik olarak cinsellikten daha uzak kalıyor, ayrıca toplayıcılık ve gündelik hayatın gerekleri için de zaman ayırması gerekiyordu. Kadınların muhtemelen birbirinden yardım aldığı düşünülebilir ama bu kalıcı ve güvenilir bir çözüm sağlamıyordu.
Ve evrim büyükanneyi yarattı! Kadınların bir yaştan sonra çocuk doğurmaları menopoz yoluyla engellendi (oysa şempanzeler ölene kadar her yaşta doğurabiliyor). Böylece çocuğun yaşama şansı yükseldi ve genç kadınlar daha çok doğurabildi. Büyükanneye sahip evlerde çiftlerin genlerini bir sonraki nesillere aktarması kolaylaştı. Bizler o çiftlerin torunlarıyız…
Ancak bu gelişme çok kritik bir farklılaşmanın tohumlarını ekti. Bütün canlılarda olduğu gibi, insanlarda da ‘eş seçme’ davranışları var ve bunlar beyindeki ‘eş seçme’ modülü tarafından yönetiliyor. Bu modül esas olarak ‘iyi genleri nasıl seçerim, kötü genlerden nasıl kaçınırım’ diye bakıyor.
Kadının erkeğe nazaran çok daha az sayıda çocuk sahibi olabilmesi (genlerini bir sonraki nesle geçirme fırsatlarının daha az olması), uzun hamilelik ve çocuk bakımı süresi ve nihayet menopoz, kadınlardaki eş seçme modülünün erkeklere göre radikal şekilde farklılaşmasına neden oldu.
Kadın için her çocuk önemliyken, erkek için biyolojik olarak hiçbirinin fazla önemi yoktu. Erkek kadına göre sayısız dölleme şansına sahipti ve spermin ‘ucuz’, yumurtanın ‘pahalı’ olduğu bir cinsellik ilişkisi söz konusuydu. Diğer deyişle erkek için kiminle cinsel ilişki kurduğu önemsizken kadın için çok önemliydi, çünkü kendisine bakmak istemeyecek birinden hamile kalabilirdi…
Bugün bu dürtüler halen davranışlarımızı ve tercihlerimizi belirliyor. Biz onlara bilincimizle rasyonel gerekçeler uydursak bile, 6 milyon senenin ürünü olan bilinçdışımız kadın-erkek ilişkisinin ana eğilimlerini sürdürüyor.
Nitekim erkekler zamandan ve kültürden bağımsız olarak genç (doğurgan) kadın peşinde ve gençliği (doğurganlığı) ima eden özellikleri ‘güzel’ buluyor. Vücut simetrisi, 0.7’lik bel/kalça oranı, büyük göğüs, uzun ve açık renk saç gibi… Büyük gözlü ve küçük burunlu kadınlar daha çekici bulunuyor, çünkü yaşlandıkça insanların gözleri küçülüp burunları büyüyor.
Kadın ise erkekte aileyi destekleme kapasitesi arıyor. Erkeğin toplumsal kaynaklara ulaşmayı kolaylaştıran bir statüye sahip olmasını istiyor. Bu nedenle genellikle kendilerinden daha yaşlı erkekleri tercih ediyorlar. Hatta yakışıklı erkek riskli bulunabiliyor, çünkü bırakıp gitme ihtimali daha yüksek…
Dolayısıyla kadın cinsellikte daha temkinli. Kendisiyle ilgili olduğunu sanıp aslında ilgilenmeyen bir erkekle birlikte olma tedirginliği içinde yaşıyor. Kadın terk edilme, erkek ise aldatılma (bilmeden başkasının çocuğunu yetiştirme) korkusuyla cebelleşiyor.
Velhasıl kadın ve erkek farklı beyinlere, farklı bilinçdışılara ve farklı eş seçme modüllerine sahip. Diğer taraftan insan giderek hızlanan ve biyolojik evrimi ikinci plana itmiş gibi gözüken bir kültürel evrime de tâbi. Söz konusu kültürel evrimin çıktılarından biri ise eşitlik duygusu (talebi)…
Ne var ki bilinçdışımız henüz o noktada değil. Belki prezervatif ve kürtajın genel geçer olduğu birkaç milyon yıl yaşarsak bu duyguyu içselleştirebiliriz. Ancak şu an elimizdeki ‘malzemeyi’ veri almamız ve toplumsal ‘iyileşme’ stratejisini bu malzemeyi dikkate alarak oluşturmamız lazım.
Bildiğimiz üzere söz konusu malzeme hiç de parlak değil… Dünyadaki bütün ağır suçların, soygun, yaralama ve cinayetlerin neredeyse yüzde doksanı erkekler tarafından işleniyor. Savaş, katliam ve soykırım kararlarının ardında hep erkekler var. Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni yayımladığı bir rapora göre dünyadaki kadınların üçte biri hayatlarının bir noktasında fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Uygun kültüre denk geldiklerinde çocuk evliliklerini normalleştiriyorlar…
Üstelik modern anlayış cinsel birleşme için kadının da istekli olmasını bir norm olarak öne sürüyor. Zor kullanıldığında ceza uygulansa bile hâlâ milyonlarca erkek bu eylemleri sürdürüyor. Çünkü erkeğin bilinçdışı bu modern kuralları gerçekte anlamıyor. Bilinciyle kendisini durdurması bekleniyor ama bilincin hayatımızdaki rolü sanıldığından çok daha küçük…
Erkeğin bilinçdışı bugün hâlâ avcı toplayıcı dönemin koşullarına ve uyardığı dürtülere tâbi. Canlı âlemi diğer erkeklerle rekabet edemeyen erkeğin cinselliğe ulaşamadığını gösteriyor. Ancak bu sayede erkek kendisini dişilere beğendirme şansı yakalayabiliyor, çünkü eşi dişi seçiyor.
Bu nedenle genç erkekler birbirini öldürürken, yaşlı erkekler kadınları ve özellikle genç kadınları öldürüyor. Erkekler orta yaş krizine kendileri yaşlandığı için değil, karıları yaşlandığı için giriyor ve genç kadın peşine düşüyor. Ama bu sefer de aldatılma sendromuna kapılıyorlar.
Evet erkekler kadınları taciz ediyor… ama etrafta kadın yokken de birbirlerini taciz ediyorlar! Erkeğin bilinçdışı kadınla (özellikle genç) erkeği ayırt edemeyecek kadar kendisiyle ilgili. Erkek çevresini yüzeysel ve kaba işaretler üzerinden okuyor. Örneğin kısa boy etek onun gözünde kısa vadeli bakan kadın imâ ediyor. Öte yandan kısa vade bakan erkekler kadını kısa vade bakmaya yöneltebiliyor ve erkekler bu tepkiyi doğal buluyor. Yani kadının kıyafeti ‘doğal olarak’ yanlış mesaj verebiliyor. Üstelik erkek kadının ‘mesajını’ aşırı pozitif şekilde yorumlamaya eğilimli olduğu için kadının üstüne düşüyor ve ‘doğal olarak’ taciz sınırını zorluyor.
Ancak yukarıda da söylendiği üzere ‘doğal’ olan ille de ‘iyi’ değil. ‘İyi’ kültürel evrim süreci içerisinde üretiliyor ve onun ‘modern’ halinin milyonlarca yıllık biyolojik evrimin ürettiği erkek zihnini gemlemesi zor. Yine de yapılabilecek şeyler var…
Erkeklerin kısa sürede, örneğin ceza sistemi sayesinde değişeceğini ummak akıllıca bir beklenti olmaz. İnsan doğal olarak poligini (tek erkeğin birden fazla kadına sahip olduğu) bir toplumsal düzene sahip. Çünkü erkekler arası hiyerarşi ve statü farkları, hiyerarşinin tepesinde yer alan erkeklerin daha fazla kadın edinebilmelerini sağlıyor. Bunun sonucunda hiçbir kadına ulaşamayan bir erkek kitlesi ortaya çıkıyor ve günümüze kadar gelen suça yatkınlığın zeminini oluşturuyor. Bizler bu süreçte ‘başarılı’ olan kadın ve erkeklerin uzantısı olarak söz konusu genleri taşımaya devam ediyoruz.
İnsan poliginiye alışık ama monogamiye de uzak değil. Ancak bu geçiş için basit bir önkoşul gerekiyor: Erkekler arası eşitlik. O durumda her erkeğin kadına ulaşması (bir kadın tarafından seçilmesi) ihtimali çok yükseliyor ve nitekim araştırmaların ortaya koyduğu üzere evli erkeklerin suçtan uzak durma ve kadına doğru davranma oranı belirgin şekilde yükseliyor.
Öte yandan bu olumlu etkilenme erkeklerin nasıl bir toplumsal kültür ve zihniyet ortamında yaşadığıyla yakından ilintili. Demokrat ve relativist zihniyetlerin egemen olduğu kültürlerde erkeklerin bilinçdışını dizginleme ihtimali çok daha yüksek. Ataerkil ve otoriter zihniyetlerin egemen olduğu kültürlerde ise bilinçdışını dizginlemek bir yana, ona meşruiyet kazandırma arayışları revaçta. Nitekim bu tür toplumlarda cezadan kurtulma da çok yaygın.
Dolayısıyla kadınların temel varoluş ve hayat tercihleri için verilecek mücadele kaçınılmaz olarak toplumsal kültürün ve zihniyetin değişimini hedef almak durumunda. Kadınların erkek dünyasında ağırlığını artırmanın değil, kadın bakışı ve duyarlılığının toplumsal kültürdeki etkisini artırmanın peşinde olmak lazım. Empatik yaklaşımın tüm insanlık için ‘iyi’ olduğunu düşünüyorsak, kadınların erkek işlerini de yapabileceklerini değil, kadının önceliklerinin insan için daha iyi iş tanımları üretebileceğini göstermek lazım…
Ancak bunun için de kadınların erkeksi hedef, duruş ve mücadele yöntemlerinden uzak durması gerek. Otoriter ve ataerkil zihniyetteki kadınlar ne kadınlara ne de genelde insanlığa olumlu katkı yapabilir. Çünkü böylesi bir tutum erkeğin bilinçdışını kültürleştiren tahakkümü normal hale getirecektir.
Tahakkümün devam etmesini isteyen erkekler, doğal olanın aynı zamanda ‘olması gereken’ olduğunu savunuyor. Buna karşı birçok kadın da ‘olması gerekenden’ hareketle gerçekliği (gerekirse zor kullanarak) değiştirebileceğini sanıyor.
Maalesef öyle olmuyor… Biyolojik gerçekliğin değişimi için on binlerce yıl lazım. Ama insanlık demokrat zihniyete geçiş yapabildiği ölçüde farklı bir değer sistemini ortak bilince taşıyabilir ve bu da kadın bakışını ‘doğal’ kılan bir toplumsal kültürü besleyebilir.
Başa dönersek kadınlar günü kişiye kendini iyi hissettirse de sonuçta bir oyalanmaca… Egemenin zihniyeti, salt haksızlık ve eşitsizliğe karşı çıkılarak değil, ancak farklı bir zihniyet üzerinden deşifre edilerek ve alternatif bir kültür önermesiyle birlikte hak ettiği yere gönderilebilir.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024