Fehim TAŞTEKİN
Lübnanlılar ‘devrim’ ve ‘Lübnan İntifadası’ yakıştırmasıyla meydanlara dökülerek siyasi hareketlere parsellenmiş sokakları geri aldı. Ancak Lübnanlı tarihçi Muhammed Nureddin’in ifadesiyle; “Günlük hayata dair taleplerin yerini siyasi talepler alınca sokaklar orijinal sahiplerine yani örgütlere geri dönüyor.”
Lübnan gibi birbirine rakip bölgesel ve uluslararası aktörlerin kendi vekil güçlerini iktidara paydaş yaptığı bir ülkede kitleler kimsenin hayır diyemeyeceği taleplerle isyan edecek ama sokaklar kendi haline bırakılacak! Bu mümkün değil. Haliyle bu tür hareketlerin kısa süre sonra saptırılması ve yön karmaşasına saplanması kaçınılmaz.
17 Ekim’de Whatsapp görüşmelerine aylık 6 dolar vergi tasarısıyla ateşlenen gösteriler, yolsuz düzene karşı farklı din, mezhep ve gruplardan insanları Lübnan bayrağı altında birleştirip bütün siyasi partileri hedef alan yanıyla eşsizdi. Ne var ki çok geçmeden sokaklar yeniden ayrışmaya başladı.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah başlangıçta gösterileri “Dürüst, mezhepler üstü, kökleri bir parti ya da bir büyükelçilikte olmayan halk hareketi” olarak nitelemişti. Nasrallah üç gün sonra Lübnan’ın devleti ve kurumları çökertmeye, iktidar boşluğu yaratmaya ve direnişin silahlarını sorgulatmaya dönük bir darbenin sahnelendiğini belirtip taraftarlarını sokaktan çekti. Halkın taleplerine sahip çıktığını ama bunların hükümeti yıkmadan diyalogla yerine getirilmesi gerektiğini savundu.
Hizbullah kanadı o gün bugündür gösterilerin haklı taleplere dayandığı ama ABD, Fransa, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yer aldığı blokun ‘Direniş Ekseni’ni çökertmek için komplo kurduğu tezini işliyor. Irak’taki gösterilere yaklaşımda olduğu gibi Hizbullah’da da Tahran’ın okuma biçimine bir uyum var.
Dahası Hizbullah ve diğer Şii parti Emel Hareketi belli yerlerde göstericilere müdahale ederek ‘kırmızı çizgiler’ çizdi. Öncesinde Hizbullah gibi Emel’in kendi tabanı da sokaklardaydı. Hatta Emel’in güçlü olduğu güney bölgelerinde Şii göstericiler, hareketin lideri Nebih Berri ve eşi Randa’yı hedef alan sloganlar attı. İktidarı Hıristiyanlar, Sünniler ve Şiiler arasında paylaştıran Taif Anlaşması’ndan beri meclis başkanlığı koltuğunda oturan Berri ve ailesinin zamanla siyasi-mali bir oligarka dönüşmesinin bu şekilde protesto edilmesi, Emel’in kurucusu İmam Musa Sadr’ın ‘Mahrumlar Hareketi’ne benzetildi.
Lübnan genelinde “Hepsi, yani hepsi” sloganıyla yolsuz düzenin bütün partileri hedefteydi. Kısa sürede bu slogan bir ek aldı: “Hepsi, yani hepsi; Nasrallah da onlardan biri.” (Küllün yani küllün; Nasrallah vahid minhün) Slogandaki bu değişimi, Nasrallah’ın taraftarlarına “evinize dönün” çağrısı izledi. Nasrallah, (Sünni) Başbakan Refik Hariri ve (Hıristiyan) Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a desteğini de sürdürdü. Bunun üzerine (Hıristiyan) Lübnan Güçleri lideri Semir Caca kabinedeki dört bakanını çekip Hariri’yi de arkasından çekmeye çalıştı. Dürzi lider Velid Canbolat’ın da Caca ile aynı minvalde tepkiler vermesi gecikmedi. Caca ve Canbolat, Lübnan siyasetinin iki barometresi. Yeni kurguyu görmek için onların ayak izlerine bakmak lazım.
Hizbullah için Caca ve Canbolat hükümeti çökertmeye yelteniyorsa kesinlikle arkasında Suudi-Amerikan bloku vardır. Yine Hizbullah açısından Beyrut Amerikan Üniversitesi ve Saint Joseph Üniversitesi’nin rektörleri gösterilere alenen destek çıkıyorsa kesinlikle arkasında ABD ve Fransa vardır.
Ya da SKY News Arapça, El Hades ve Al Arabiye gibi kanallar gelişmeleri ‘devrim’ olarak sunuyorsa bu kesinlikle Hizbullah’a karşı bir komplonun devamıdır.
Hizbullah’ı destekleyen kanatlar, halkın taleplerinden bağımsız olarak öfkenin Hizbullah’a yönlendirildiğini ve Hizbullah’ın elindeki silahların meşruiyetini sorgulatan yeni bir baskı mekanizmasının kurulmaya çalışıldığını düşünüyor. 1989’da Taif Anlaşması’yla tüm milis güçleri silahsızlandırılırken İsrail’in güneydeki işgaline bağlı olarak Hizbullah’ın silahlarına dokunulmamıştı. İsrail 2000’de çekilirken Hizbullah silahlarını “Sadece İsrail’e karşı” diyerek korudu.
***
Sonunda Hariri de hazırladığı reform paketine ve ortaklarının itirazlarına rağmen istifa etti. Kimilerine göre 2017’de Hariri’yi Riyad’da rehine alıp zorla istifa ettirmiş olan Suudiler yine iş başındaydı. O vakit Hizbullah, Hariri’yi sahiplenmiş, Avn da istifayı kabul etmemişti. Hizbullah’ın iktidara ortak olduğu, Emel’in kazanımlarını sürdürdüğü, Avn’un cumhurbaşkanı olmasına karşılık Hariri’nin yeniden başbakanlık koltuğuna oturduğu 2016 mutabakatının hatırı belki istifayı biraz geciktirdi. Eğer Hizbullah’ın dediği gibi bir komplo varsa mutabakatın çökmesi karşı taraf için ilk başarıdır.
Göstericilerin istifasını istediği Avn da kendi tabanını harekete geçirdi. Dün Özgür Yurtsever Hareketi, Baabda Sarayı’na destek çıkarması yaptı.
Gösterilere paralel olarak önce safların belirsizleştiği ya da kısmen bozulduğu, sonra tekrar 8 Mart ve 14 Mart blokları etrafında yeniden saflaşmanın belirginleştiği bir süreç yaşanıyor. Bu krize kadar bloklar içinde belli çözülmeler baş göstermişti. Özellikle Hizbullah ile Emel arasındaki ittifak örtülü bir husumete dönüşmüştü. Nasrallah, Mart 2018’de ‘direniş toplumu’ oluşturma adına yolsuzlukla mücadeleyi öne alan bir siyasi programla ortaklarını ürkütmüştü. Yolsuzluk mesajlarıyla sadece eski Başbakan Fuad Sinyora değil Nebih Berri ve ailesi de topun ağzına itiliyordu. Hizbullah bu kadar büyük kavgayı göze alamayıp yolsuzlukla mücadele gündemini arkaya itmişti. İki Şii parti genel siyasi konularda omuz omuza verse de tabanda birbirine rakip.
***
Beyrut mahreçli mesajlar ve yazıların çoğu “kurulu düzen karşıtı gösteriler” vurgusunu taşıyor. Mevzu kurulu düzense bundan anlaşılması gereken şey; iktidarı mezhep-din esaslı olarak paylaştıran siyasal sistem, bu sistemin getirdiği seçilme garantisi ve dokunulmazlıklar, yine bu sistem sayesinde siyasi-mali oligarşini kurmuş aileler, hesaplarda gizliliği esas alan ve her türlü kirli kazancı aklayıp sisteme sokan bankacılık düzeni ve bir klişe olarak yolsuzluk çarkıdır.
Bunlar Lübnanlıların isyan etmek için her daim önlerinde duran geçerli ve esaslı nedenler. Ancak siyasetteki kamplaşmalardan sonra sokaktaki resme tekrar bakıldığında kurulu düzenin mamur ettikleri ile mağdur ettiklerini ayırmak zorlaşıyor. Baştaki afallamadan sonra göstericilerin yanında olduklarını söyleyen partiler kurulu düzenin hakiki parçaları. Gerçekten de mezhepçi düzene son vermek mi istiyorlar? Kuşkulanmak için çok neden var.
Hükümetle birlikte cumhurbaşkanı da istifa etsin, teknokratlar hükümetiyle seçime gidilsin talebi bir sistem değişikliği önerisi değil. İnsanlar mevcut yüzleri görmek istemiyor ama pusuda bekleyen yüzler de bu sistemin uzantıları. Geçiş dönemi hükümeti için aranan teknokratlar da muhtemelen sokaklarda lanetlenen partilerin kontrolündeki kişiler olacak.
Caca ve Canbolat gibi isimler yine Hariri başkanlığında bir hükümet kurulmasını umuyor. Muhammed Nureddin’e göre bu blok, Hizbullah, Cumhurbaşkanı Avn, Avn’un damadı Dışişleri Bakanı Cibran Basil’e emanet ettiği Özgür Yurtsever Hareketi’nin elimine edildiği yeni seçenek üzerinde duruyor. Parlamentodaki en büyük parti konumundaki Özgür Yurtsever Hareketi’nin dışlanması biraz da cumhurbaşkanlığı hesaplarıyla alakalı. Avn’dan sonra koltuğun potansiyel adayı Basil. 14 Mart Bloku, Basil’in önünü şimdiden tıkamaya çalışıyor. Hizbullah, rakiplerin gözünde bir ‘nefret’ figürüne dönüşen Basil’e sahip çıkarak 8 Mart Bloku’nu koruyabilirse yeni hükümet senaryolarında ‘kurma’ ve bozma’ kartını elinde tutuyor olacak. Çünkü 8 Mart’ın vekil sayısı 14 Mart’tan fazla. Yani birinin ötekini dışlayabilme şansı yok.
Muhammed Nureddin’e göre bakanlar teknokratlardan seçilse bile yine parlamentodaki dengeye göre tercihler yapılacaktır:
“Lübnan’da bağımsız ve tarafsız teknokrat bulamazsın. Her biri bir siyasi lidere bağlı. Parlamentodaki partiler mevcut hükümette sahip oldukları koltuklarda yine kendilerine bağlı teknokratların oturmasına razı olurlar. Aksini kimse kabul etmez.”
Yani mevcut siyasi aritmetikte uzlaşma olmazsa ülke aylarca hükümetin kurulamadığı uzun tünele yeniden girecek ya da sistem tamamen çökecek. Yeni bir seçim de mevcut dengelerden bağımsız bir tablo üretmeyebilir. Lübnan üzerinde eli olan güçler de hükümetin oluşumunu kendi haline bırakmayacaktır. Hele hele bu koşullarda Lübnan’ın mezhepçi paylaşım sistemini geride bırakması, çatışma potansiyeli ve dışarıdan müdahale kanalları yüzünden kolay gözükmüyor. Suudi-Amerikan blokunun mezhepçi sistemi tarihe gömmek istediği kuşkulu. Çünkü bu sistem sayesinde Lübnan’a müdahale edebiliyorlar.
Bu sistem 1975-1990 arasındaki iç savaşın tekrarını önleyecek bir sigorta olarak kurgulandı. Bu sigorta, Lübnan’ın asıl sorunu haline gelirken mevcut güç dengeleri ve çıkar ilişkileri alternatifini üretmeyi engelliyor.
Mezhepçi paylaşımın temeli 1943’te Misak-i Milli ile atıldı. O zaman Marunilere üstün yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanlığı verilirken parlamentoda koltuklar Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında 6’ya 5 şeklinde paylaştırılmıştı. Sünnilere yetkileri sınırlı başbakanlık, Şiilere de meclis başkanlığı verilmişti. Misak-i Milli’nin yerini alan Taif Anlaşması, yetkileri sınırlandırılmış cumhurbaşkanlığını Hıristiyanlara, yetkileri güçlendirilmiş başbakanlığı Sünnilere, parlamento başkanlığını yine Şiileri tahsis etmişti. Yeni durumda parlamentodaki 128 koltuk Müslümanlar ve Hıristiyanlara eşit olarak rezerve edilmişti. Bu sistemin sonlandırılması Misak-i Milli’den beri nüfus oranı neredeyse yarıya düşmüş Hristiyanların aleyhine sonuçlar üretebilir. Buna razılar mı? Hiç sanmıyorum.
***
Peki bu kriz aşılamazsa ne olur? Hizbullah gösterilere karşı tutumuyla kendi tabanında da kaybeder mi?
Sözü Muhammed Nureddin’e bırakalım:
“Göstericilerin istekleri Hizbullah’ın izlediği siyasetin lehine bir talep listesiydi. Hizbullah’ın dışında bütün partiler yolsuzluğun içinde. Şimdi Hizbullah ve Emel sokakta değil. Herkes sokağa inerse iç savaş çıkabilir. ABD bunu isteyebilir. Bu çok tehlikeli bir durum. Sokaktaki insanların çok azının sistemi değiştirmek istediğini düşünüyorum. Mezhepsel dengeleri değiştirmek zordur. Bence Hizbullah’ın eli hala güçlü. Hizbullah ve müttefikleri parlamentoda 70 vekille en büyük grup. 8 Mart Cephesi resmi olmasa da aşağı yukarı birlikte hareket ediyorlar. Gösterilerden sonra bu durum değişmedi. Cepheleşme büyürse her şey eski dengeye döner. Herkesin kendi sokağı var. Bunlar Hizbullah’ın sokağını tehdit edemez. Siyasi boyut kazanan talepler aslında devrimin önünde tıkaç haline geliyor. Bu, devrimin ana hatasıdır. Siyasi talepler söz konusu olduğunda sokaklar orijinal hareketlere döner, devrim biter.”
Fakat 2008’de Hariri’nin Gelecek Hareketi ile Hizbullah’ın karşı karşıya geldiği çatışma halinden çok farklı bir dinamizm var. Mevcut sisteme bu kadar tabandan gelen meydan okuma görülmemişti. Hızla gelişen saflaşma ile 8 Mart Bloku’nu oluşturan partilerin yeniden aynı çizgide buluşması Hizbullah’ın yalnızlaşmasını önlese de bu hareket Irak’taki gibi İran bağlantısının tolare edilmediği yeni bir dalgayla karşı karşıya.
Yazarlar
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025