Fehmi KORU
Önce Hasan Cemal’in T24’teki yazısı “HDP’nin kazanmış olduğu mevzileri elinde tutması daha doğrudur” başlığıyla beni şaşırttı.
Yazıda, son seçimde HDP’nin halktan gördüğü ilgi belli merkezlerden aldığı oy oranları aktarılarak vurgulanıyor. O merkezlerde kazandığı belediye başkanlıklarının bazıları şimdi kayyımlar elinde ve başkanların bir bölümü de cezaevinde. Ülke genelinden aldığı oy da 6 milyonu buluyor HDP’nin, Meclis’te 62 milletvekiliyle üçüncü parti konumunda.
Bu gerçekleri hatırlatan Hasan Cemal ardından şu cümlelerle yazısını sonlandırıyor:
“Gelinen bu noktada, kendisine karşı uygulanmakta olan bütün bu baskı, zulüm ve siyasal kırım konusunda HDP ne yapmalı?
HDP bugüne kadar siyaset sahnesinde kazanmış olduğu tüm mevzileri terk mi etsin?
Sine-i millet‘e mi dönsün?
Bir başka deyişle:
Meclis’ten çekilsin mi? Belediyeleri bırakıp gitsin mi?
Ben bu görüşte değilim.
Bütün bu mevziler kolay kazanılmadı.
Halkın sabrıyla, gücüyle, oylarıyla elde edilmiş olan bu mevzilerin korunmasının, özgürlük ve hukuk mücadelesine böyle devam edilmesinin daha doğru olacağına inanıyorum.”
Cümleler bunlar.
Etrafa kulak vermeye başlayınca HDP’de bazı önemli isimlerin partilerine karşı alınan tavra bir tepki olarak “Biz de sine-i millete dönelim” görüşünü seslendirmeye başladığını öğrendim. “Kazandığımız ve halen elimizde olan belediye başkanlıklarını bırakalım; milletvekillerimiz de istifa etsin ve önce ara seçimi, sonra da genel seçimi zorlayalım” tezi ilgi görmekteymiş.
Galiba şu günlerde bu amaçla bir karar toplantısı da yapacakmış HDP… Muharrem Sarıkaya’nın bugünkü “Ara seçim tartışması” başlıklı yazısı bu konuda HDP içinde konuşulanları yansıtıyor.
Tepki anlaşılır bir şey. Yerel seçimlere aday olarak girmelerine izin verilmiş bazı kişilerin, belediye başkanı seçildikten sonra başlarına gelmedik kalmadı. Görevden alındılar ve seçildikleri illerin valileri ile ilçelerin kaymakamları yerlerine ‘kayyım’ olarak atandı.
Çoğu gözaltına alındı, tutuklandı da…
Duyulan tepki bu gelişmeye.
Ancak tepkinin ‘sine-i millete dönmek’ aşamasına vardırılması bana da pek uygun bir siyasi tavır gibi gelmiyor.
Genel seçimi zorlamak ve bunu yerel yönetimleri terk ederek ve Meclis’teki varlıklarını azaltıp veya bütünüyle boşaltarak yapmaya kalkışmak sonuç alma açısından işe yarar bir formül görünmüyor.
Ara seçimi zorlayabilirler bu formülle, görevden alınanlar ile kendi boşalttıkları belediye başkanlıkları için de o arada seçim yapılabilir; ama işte o kadar…
Genel seçimi hiçbir biçimde HDP’nin zorlaması mümkün değildir. İktidar partisi istemedikçe seçim tarihi erkene alınamaz.
[HDP tepkisini Meclis’teki ve belediyelerdeki varlığını boşaltmaya kadar vardırırsa, AK Parti onların bu tepkisini kendisi seçimi yenileme amacıyla kullanabilir. HDP’yi bütünüyle siyasi arenadan silmek ve en azından partileşme sürecine girmiş yeni oluşumların önünü tıkamak için böyle bir vesileye ihtiyacı olabilir iktidar partisinin.]
HDP bunu yapacağına, görevden alma ve kayyım atama uygulamalarına karşı hukuki bir mücadeleyi ciddi biçimde başlatsa, bu arada hep konuşulan ‘Türkiye partisi’ olma yolunda çabalarını artırsa herhalde daha politik bir davranış sergilemiş olur.
Güneydoğu Anadolu ağırlıklı bir parti görünümünde HDP; oysa Türkiye’nin bütününden de oy alıyor. Sadece bir bölgedeki belediye başkanlıklarını yüksek oylarla kazanması yanında, ülkenin diğer bölgelerinde belediyeler için gösterdiği adayların da hiç değilse bazılarının kazanmasını sağlayabilseydi, kendilerine karşı başlatılan görevden alma ve ‘kayyım atama’ uygulamasının o kadar kolay olmayabileceğini düşünüyorum.
Siyasi parti HDP; davranışları ve tepkileri de siyasi olmalı.
Türkiye’nin bütününü düşünmektir günümüzde geçerli olacak siyasi tavır.
Bir bilgiyi paylaşayım: Şehir Üniversitesi
Bir kamu bankasının açtığı krediyi geri alma baskısıyla hocalarına ve çalışanlarına maaş ödeyememe durumuna gelen Şehir Üniversitesi ile ilgili yazımda topun bundan sonra YÖK’te olduğunu belirtmiş ve iki talepte bulunmuştum: YÖK’ün bankayla üniversite arasında arabuluculuk yapması ve başka ülkelerden verdiğim örneklerde olduğu gibi takdir gören bir yüksek eğitim kurumu olan Şehir Üniversitesi‘nin de bağış toplayarak sıkıntısından kurtulmasına izin verilmesi taleplerim…
["Kırşehir muhafazakar bilinen DP iktidarının ayıbıydı.. O ayıbı hatırlamamın güncel bir sebebi var…” başlıklı yazım.]
Yazımdan sonra arandım.
Söylenen özetle şu: YÖK, Prof. Yekta Saraç’ın başkanlığa geldiği günden sonra zaten müdahaleci olmaktan uzaklaştı; kurumlar arasındaki ihtilaflarda bir tarafın lehine veya aleyhine devreye girmiyor. Şehir Üniversitesi ile kamu bankası arasındaki ihtilafta da bu yoldan ayrılmak niyetinde değil. Üniversite yönetimi sorununu kendisi çözmeli. Şehir Üniversitesi veya vakfı bir bağış kampanyası açmayı düşünürse bunu yapmasının önünde herhangi bir engel yok; bunun için YÖK’ten izin alması da gerekmiyor.
Duyururum.
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025