Gülay GÖKTÜRK
Avrupa'da işçi grevleri
16.11.2012
3210
İşçiler Avrupa'nın birçok ülkesinde aynı anda ayağa kalktı.
Almanya, Fransa, Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya grevlerle sarsılıyor. İlk bakışta bütün ülkelerdeki protestocu işçilerin hedefi aynı görünüyor: Kriz nedeniyle uygulanan kemer sıkma politikalarına, istihdamın daralmasına, ağır vergilendirmelere karşı öfkeliler. Ama biraz daha yakından bakınca, aslında çıkar çatışması içinde olan iki farklı işçi grubu olduğunu görüyoruz.
Bir tarafta, Almanya gibi "başkalarının" krizinin bedelini ödemek zorunda kalan işçiler, çalışanlar var... Onlar vergilerinin müflis ülkeleri kurtarmak için harcanmasına; o ülkelerdeki halkların üretmeden tüketmesine yani kendi sırtından geçinmesine tepkili. Öbür tarafta da, Yunanistan gibi, yıllar yılı AB'den gelen fonlarla sanal bir refah düzeyini sürdürdükten sonra, şimdi denizin bittiği noktada, alıştığı refah düzeyini yine başkalarının sırtından sürdürmeye devam edemediği için isyan eden işçiler, çalışanlar var. Grevlere önderlik eden sendikalar ne kadar "dayanışma" vurgusu yaparlarsa yapsınlar, krizdeki ülkelerin emekçilerinin sorunlarına sahip çıktıklarını deklare ederlerse etsinler, bu çelişkiyi ortadan kaldıramıyorlar. Ve bu çelişki, Avrupa Birliği'nin geleceğine yönelik en büyük tehdidi oluşturuyor.
Ekonomik birlikten amaç bu muydu?
Avrupa Birliği'nin ilk başta bir ekonomik topluluk olarak doğduğunu; zaman içinde özgürlük ve demokrasi gibi temel değer ortaklıkları etrafında gelişen bir siyasi birliğe doğru evrildiğini biliyoruz.
Peki ilk kuruluş aşamasında hedef olarak ortaya konan "ekonomik birlik"ten murat edilen neydi?
Arzulanan şey, ülkeler ya da kesimler arası gelir transferi politikalarıyla birilerinin diğerlerinin yükünü çekmesi değildi. Ekonomik sınırların kaldırılmasından, mal ve hizmet dolaşımının serbest bırakılmasından murat, yapay engellerin kalkması sonucu ekonomilerin birleşmesinin yaratacağı sinerjiden yararlanmak, herkesin verimliliğini yükseltmek ve bütünüyle daha üretken bir ekonomik havza oluşturmaktı. Böyle bir tablo hem tek tek bütün Avrupa ülkeleri hem de o ülkeler içindeki bütün sınıflar için bir "kazan-kazan" tablosu oluşturacak, Avrupa'nın zenginlik ve refahı bir bütün olarak artacaktı.
Ne var ki, sonuç böyle olmadı. Avrupa yönetimlerinin hemen hepsini esir almış olan "refah devleti" takıntısı, buna bağlı olarak yürüyen gelir transferi politikaları ve karşılıksız kaynak aktarmalar "daha üretken bir Avrupa" yaratmak yerine, kaynak israfının daha da artmasına, Birlik içinde "üretimsiz ve verimsiz" alanlar oluşmasına ve bu alanların kara delikler gibi zenginlik yutmasına yol açtı. Ekonominin normal zamanlarında "idare edilebilir" bir durum olan bu ekonomik kırılganlık kriz anlarında katlanılmaz hale geldi ve işte bugünkü gibi patlak verdi.
Bugün gelinen noktada, Avrupa ekonomisi artık borca dayalı olarak kurulan bu refah sistemini taşıyamıyor. İşsizlik artıyor, refah ödemeleri kesiliyor ve sonuçta bu durumdan ekonomik olarak en zayıf olan kesim en büyük zararı görüyor.
Zenginler ayrılmak istiyor
Aslına bakarsanız, refah devletini yaygınlaştırma adına uygulanan bu verimsiz ve adaletsiz kaynak transferi politikaları sadece AB'yi parçalamakla kalmıyor; tek tek ülkelerin birliği üzerinde de parçalayıcı etki yaratıyor. Son yıllarda birçok Avrupa ülkesinde bölgesel ya da etnik düzeyde ortaya çıkan ayrılma taleplerinin arka planında aynı ekonomik dürtüyü görüyoruz. Zengin bölgeler, kendi vergileriyle yoksul bölgelerin yükünü taşımaya artık itiraz ediyor. Bunu adaletli bulmuyor ve herkesin kendi başının çaresine bakacağı ayrı yaşama formüllerini gündeme getiriyor.
Artık şunu görmek gerekir ki, Avrupa ülkeleri bir araya gelip bir demokrasi, özgürlük ve barış havzası oluşturacaksa, bu proje bazı ülkelerin ya da toplum kesimlerinin diğer ülkeler ya da toplum kesimlerini "beslemesi" temelinde yürüyemez. Dayanışma adına zengin ülkelerden fakir ülkelere; çalışan ve üreten kesimlerden çalışmadan tüketen kesimlere para akıtmak şekline dönüşen bir birlik parçalanmaya mahkûmdur. Ve bu sonucun müsebbibi, yıllardır, ısrarla "sosyal politikalar" adı altında gelir transferi politikalarını uygulayanlardır
.
Kaynak:http://gundem.bugun.com.tr/avrupa-da-isci-grevleri-yazisi-212172
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015